Neşe Düzel
"Müzakereler MİT’ten daha da üst düzeye çıkmıştı. Devletin en üstteki bazı sivil bürokratları Öcalan’la görüştüler. Devleti tam temsil eden bu yetkili ekipler, Barış Konseyi kurulmasını önerdiler. Öcalan, razıydı"
"Öcalan, ‘Protokolü Kandil’e götürün, o da görsün’ dedi. MİT, dağa kendisi götürdü ve Kandil onayladı. Ancak Öcalan’ın önerisi şuydu. Kandil’den sonra bunu Başbakan da imzalasın. Başbakan protokolü onaylamadı"
"MİT Müsteşarı Fidan, Kürtlerin kırmızıçizgisi olan ana dille eğitimle ilgili PKK’ye, ‘Nasılsa orası özerk bölge olacak. Öğretmen tayini dâhil, eğitim hizmetleri belediyelere, valilere devredilecek’ diyor"
NEDEN ŞERAFETTİN ELÇİ
Eğer MİT-PKK müzakerelerinin ses kaydı sızdırılmamış olsaydı, biz hâlâ devletin sadece Öcalan’la görüştüğünü, PKK’yla masaya oturmadığını, onu muhatap kabul etmediğini düşünüyor olacaktık. Ama tek bir buluşmaya ait ses kaydından anladık ki, devlet PKK ile uzun süredir görüşüyormuş. Daha doğrusu devlet PKK’yı muhatap kabul etmiş ve onunla çözümü müzakere ediyormuş. Hatta bu müzakerelerin sonucunda da bir protokol hazırlanmış. PKK’nın, “Devlet bizi muhatap kabul etmezse bu sorun çözülmez” yönündeki açıklamalarını boşluğa düşüren bu gerçek, pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Eğer Kürt sorunu PKK ile müzakere ediliyorsa, PKK niye birden çatışmaları başlattı? Ve üstelik sivilleri de vurmaya başladı? PKK ne istiyor? Belki de daha gerçekçi bir soru olarak, PKK neyi istemiyor? Çünkü bu müzakerelerde konuşulanları gördükten sonra, devletin büyük bir eşiği geçtiği anlaşılıyor ve bundan böyle sorunun savaşan taraflar arasında müzakereler yoluyla çözülebileceği ümidi güçleniyor. Hele devletle aynı müzakereleri sürdüren Öcalan da “Anlaşma noktasına geldik. Devrimci halk savaşına gerek kalmadı” dedikten sonra, “niye tekrar savaşa dönüldü ve bu barış imkânı yok edildi” sorusunun mutlaka cevaplanması gerekiyor. Niye bu barış yolunda ilerlemek mümkün olmadı? PKK neden bu müzakerelere rağmen savaşı şiddetlendirmeyi tercih etti? Bu eylemler, Kürt sorununda bizi nasıl bir noktaya getirecek? Sivilleri öldürmek PKK’ya nasıl bir yarar sağlayacak? Sivilleri öldürmek Kürtlerin haklarını kazanmasına yardımcı olacak mı? PKK tam olarak ne istiyor? BDP ne yapacak? Bu hafta Meclis’e dönecek mi? Bu soruları, yıllarını büyük bir cesaretle Kürt sorununun barışçı yoldan çözümüne adamış olan ve son seçimde BDP tarafından desteklenen Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun adayı olarak Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçilen KADEP Genel Başkanı Şerafettin Elçi’ye sorduk.
***
PKK- MİT müzakerelerinin yayınlanan bölümlerini okudunuz mu?
Evet.
En çok ilginizi ne çekti?
En çok ilgimi çeken, o sırada da MİT Müsteşar Yardımcısı olan Hakan Fidan’ın (bugün MİT Müsteşarı), Öcalan’ı anarken kullandığı hitap tarzı oldu. Öcalan’a, “sayın” diyordu. Oysa Türkiye’de Öcalan’a “sayın” demekten ötürü yargılananlar ve mahkûm olanlar var halen. Bir de Hakan Fidan’ın özellikle Kürtlerin kırmızıçizgisi olan anadille eğitim meselesi çok dikkatimi çekti. Fidan, PKK’yle görüşmede, “Bu protokollerin sonucunda nasılsa orası özerk bölge olacak. Eğitim hizmetleri de dâhil olmak üzere, merkezî yönetimin yetkileri yerel yönetimlere ve valilere devredilecek” diyor. Yani eğitim politikasının belirlenmesi, okullardaki müfredat...
Öğretmenlerin tayini de olmak üzere...
Evet, her şey özerk bölgelere devredilecek. Vilayet de, belediyeler de bu bölgelerde okullar açabilecek, hangi dili kullanacaklarına onlar karar verecek. Türkiye’de eğitim politikası tamamen değişecek. Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Dairesi, tevhid-i tedrisat diye bir şey kalmayacak.
O zaman, bu müzakerelerin devamı, Kürt sorununun çözümüne yardımcı olur muydu?
Hiç şüphen olmasın. İşte bu şekilde Kürtlerin en temel sorunu olan anadille eğitim meselesi çözülürdü. Hakan Fidan tarafından dile getirilen bu çözüm formülü bence PKK-MİT müzakerelerinin en önemli odak noktasıydı. Bu müzakerelerin devamı gerekirdi. Müzakereler niye devam etmedi, ben şimdi hâlâ hayret ediyorum. Çünkü Kandil’le ve Öcalan’la yapılan bu müzakereler ta seçime kadar, 2011’in haziran ortasına kadar devam etti. Ses kaydı yayınlanan 2010’daki bir müzakeredir. İlkin bu toplantılar görüşme düzeyindeydi, sonra müzakere düzeyine yükseldi. En son aşamada da bir protokol imzalanması düzeyine gelindi. Bu protokolü Öcalan da onayladı.
Kandil onayladı mı?
Öcalan, “Bu protokolü Kandil’e götürün, o da görsün ve onaylasın” dedi. MİT’in kendisi protokolü Kandil’e götürdü. Yani herhangi bir PKK’li aracılığıyla oraya gitmedi. Doğrudan devlet tarafından götürüldü. Kandil de bu protokolü uygun gördü. Ancak Öcalan’ın önerisi şuydu. Kandil bunu onayladıktan sonra, Başbakan da imzalasın. Başbakan protokolü onaylamadı.
Siz, MİT-Öcalan ve Kandil arasındaki müzakereler sonucunda hazırlanan bu protokolü gördünüz mü?
BDP milletvekillerinin hepsi değil ama üst düzeyde birkaç kişi biz bu protokolü gördük. Seçimin hemen arifesindeydi. Bize, “Böyle bir protokol hazırlanmış, bunun onayı bekleniyor” dendi. Üç ana noktada toplanan bir protokoldü bu. Eğitim dâhil Kürtlerin haklarının tanınmasını içeriyordu. Ki zaten anadille eğitimi kapsamayan herhangi bir anlaşma yapılamaz Kürtlerle devlet arasında. Bu protokolün içinde, anadille eğitimin yanı sıra, Kürt kimliğine anayasal güvence sağlanması, Kürtlerin özyönetime, yani BDP’nin demokratik özerklik dediği bir statüye kavuşması ve Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması da vardı. Ben bu protokolü görünce, “Devlet bunu imzalamaz” dedim.
Niye? MİT’in mutabık kaldığı protokol değil miydi bu?
Evet. Onlar, Öcalan’la müzakerede mutabık kalmışlar ki kendileri alıp bunu Kandil’e götürmüşler ve onaylatmışlar. Ama MİT’in imzalayacağı bir şey değil bu tabii. “Devlet resmen böyle bir belgeyi kabul etmez. Devlet bunu alır, arşivine koyar. Bunun resmî bir dokümana dönüşmemesi için altına imza atmaz ama zaman içinde bu protokolün gereklerini yapabilir” dedim. Seçimden hemen üç beş gün önceydi bu protokol aşaması! Seçimin çatışmasız bir ortamda geçmesinde son derece etkili ve yararlı oldu.
Bu konuşmalar, sorunun müzakereler yoluyla çözülebileceği ümidini yarattı mı?
Önemli olan PKK tarafı... Onlarda yaratmadı. Öcalan’da yarattı ama... Zaten yayınlanan bölümde de dikkat ederseniz Sabri Ok durmadan bir an önce bu sorunları çözün diye ısrar ediyor. Herhalde onlar, devlet tarafından oyalandıkları endişesini taşıdılar ki Sabri Ok durmadan aynı istemde bulunuyor. MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ise biraz zamana yaymak istiyor. Neyse... protokolü Öcalan kabul etti, Kandil onayladı ve en son onaylamayı Başbakan yapacaktı. O, onaylamadı ve protokol geçersiz oldu. Bu kez devlet kesimi, “Protokol imzalanmadı ama biz bir Barış Konseyi oluşturalım” dedi.
Devlet kesimi kim? Gene MİT mi?
Benim tahminime göre daha da üst düzeye çıkmıştı iş. Devletin bürokrasinin en üst kademesindeki bazı sivil bürokratlar da Öcalan’la görüştüler. Devleti tam temsil eden bu yetkili ekipler, “Barış Konseyi kurulsun, çalışmalarını yürütsün ve ona göre bu sorun çözülür” dediler. Öcalan, buna razıydı. Barış Konseyi, tam bir devlet kurumu olmayacaktı ama tamamen yetkisiz de olmayacaktı. Barış işini olgunlaştırmaya çalışacaktı ve böylece barışa ulaşılacaktı. Fakat o sırada, zannedersem silahlı kesim yani PKK çevresi, bunu bir oyalama taktiği olarak algıladı. Hükümetin esas amacının PKK’yi imha etmek olduğu kanaatine vardı. Bunun için haklı nedenleri de vardı. Başbakan’ın seçim öncesindeki ve sonrasındaki söylemi tamamen milliyetçi bir söylemdi.
Öcalan, PKK’nin imha edileceği kuşkusunu taşımıyordu ama Kandil mi bu kuşkuyu taşıyordu?
Öcalan bu kuşkuyu taşımıyordu ama dağ bu kanaate vardı zannedersem. İşin şanssız tarafı, bu görüşmeler sürerken, askerî operasyonlar ve polisin halk üzerindeki baskısı devam ediyordu. Talihsizlik burada! Hakan Fidan, Başbakan’ın iyi niyetli olduğunu, risk aldığını ifade ediyor ama... Hakikaten Başbakan’ın bu girişimi son derece cesurane bir girişim. Türkiye’de onun dışında başka bir başbakanın buna cesaret edebileceğine ben ihtimal vermem. Ama tahminime göre, PKK’nin umutsuzluğa kapılmasında ve çatışma kararının yeniden alınmasında en önemli etken, Başbakan’ın bizim siyasi girişimlerimize kapıyı kapatması ve PKK çevresinin, bu sorunun siyaseten çözülemeyeceği kanaatine varması oldu.
Meclis’i boykot ettiniz. Siyaset Meclis’ten başka nerede yapılabilir ki? Kaldı ki Meclis’e girmemenin hata olduğunu siz de söylüyorsunuz, değil mi?
Biz, Meclis’e girmenin koşullarını yaratmaya çalıştık. Meclis’e gitmenin yolunu açmaya çalıştık. “AKP’den üç, bizden üç kişilik bir hukukçu heyeti şikâyetçi olduğumuz yasaları düzelten bir paket hazırlasın, biz Meclis’e girelim,” dedik. Başbakan, bu şartlarımızı elinin tersiyle itti.
Meclis 1 ekimde açılıyor. BDP Grubu Meclis’e dönecek mi?
Olağanüstü bir şey olmazsa geri döneceğiz. Tahminime göre, 1 ekimde Meclis’e katılacağız. Genel arzu dönme yönünde. Özellikle yeni yapılan Türkiye’de Kürdistan Konferansı’na katılanların yüzde 90’dan fazlası Meclis’e dönülmesini istedi. Bu hafta gurubumuz karar alacak.
Peki, ne değişti de Meclis’e dönülüyor?
Halk, şimdi bizden dönmemizi istiyor. Ayrıca zannedersem, hükümet kanadından da bazı olumlu adımlar atılacak. Ama ilk başta halk Meclis’e girmemizi istememişti. “Girerseniz kendimizi yakarız” diyorlardı. Bizim başlangıçta Meclis’e girmeme tepkimiz haklıydı. Ortada çok bariz bir haksızlık vardı ve o haksızlığa karşı tepki göstermemiz doğaldı. Ama bu tepkiyi uzun uzadıya sürdürmek yanlış oldu. Şimdi Meclis’e dönmemiz gerekli.
MİT-PKK müzakerelerine dönersek... Bu müzakerelerde konuşulanları gördükten sonra ve aynı müzakereleri İmralı’da sürdüren Öcalan’ın da “Anlaşma noktasına geldik” dediğini gördükten sonra, bu ülkede barış için büyük bir imkân varmış duygusuna kapılıyor insan. Sizde de böyle bir duygu uyandı mı?
Müzakere noktalanmadı ki... Başbakan, onaylamayınca, bütün müzakereler sonuçsuz kaldı. Gene de kanaatime göre beklenebilirdi ama buna karar verecek olan savaşan güçlerdir. Onların, kendini güvencede hissetmesi lazım. Eğer kendilerini yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya görürlerse, artık ne imkânları varsa kullanırlar. “Bunların amacı, bizi müzakereler yoluyla oyalamak ve imha etmek” diye düşündüler. Çünkü PKK silahları susturduğu, çatışmasızlık hâli ilan ettiği ve kendini çatışma alanlarının dışına çektiği halde askerin operasyonları ve polisin hoyratlığı sürüyordu. Eğer devlet operasyonları durdurmazsa...
Ne olur?
O zaman hiç kimsenin PKK’ye, sen niye silahlı mücadeleyi sürdürüyorsun demeye hakkı kalmıyor. Eğer şu anda devletin operasyonları durduracağına ve KCK’dan haksız yere tutuklanan insanların serbest bırakılacağına inansak, PKK’nin silahları susturması ve silah bırakması için herkes üzerine düşeni yapmaya hazırdır ama devlet bu güvenceyi vermiyor.
Ama Öcalan, bütün bu koşullarda gene de şu önemli çıkışı yaptı. “Anlaşma noktasına geldik, devrimci halk savaşına gerek kalmadı” uyarısında bulundu. Öcalan’ın bu uyarısına uyulsaydı, Kürt meselesinde daha olumlu bir aşamaya geçebilir miydik?
Hiç şüpheniz olmasın. Eğer çatışma başlamasaydı, siyasetin yolu açık tutulsaydı, hiç şüphesiz barışa daha çok yaklaşırdık. Barışa, sessiz, sakin silahların sustuğu bir dönemde yaklaşılır. Silahların konuştuğu bir yerde barışın dili etkili olmaz ve hepimiz barıştan uzaklaşırız. Bu yüzden de önemli olan, bu çatışma ortamının nasıl sona erdirileceğidir. Devlet süreci yatıştırmalı.
Kürt siyasetçiler olayları yatıştırmak için ne yapmalı?
Kürt siyasetçilerinin olayları yatıştırabilmesi için ellerinin güçlendirilmesi lazım. Eğer işin başında Başbakan bizim haklı taleplerimize okey diyebilseydi olaylar bu hale gelmezdi. Ama Başbakan, seçimden zaferle çıkmanın sarhoşluğuyla, “Ben her istediğimi yaparım, kimseye de taviz vermem” dedi mağrur bir edayla.
Ankara’daki bombalı saldırıyı üstlenen TAK bundan sonra metropolleri ve sivilleri hedef alacağını açıkladı. Bu eylemler Kürt sorununda bizi nasıl bir noktaya getirecek?
Sivil hedefleri vurmak, masum, sivil insanları öldürmek savaşın ahlakına uymaz. Savaşın da kendine göre bir ahlakı, kuralı var. Savaşanların bile o kurallara uyması gerekir. Devlet bir an önce bu işi yatıştırıcı önlemleri almalı. Almazsa, bugünkünden çok daha büyük olaylar yaşayabiliriz. Kürt sorununun o zaman gelebileceği nokta şudur. Belki de bazı kesimler tarafından bu amaçlanıyor... İş, karşılıklı kitlesel hareketlere dönüşebilir. Bu, bir Kürt-Türk çatışması getirebilir ve bunun sonunda bir ayrılma olur. Bunu görmemek için aptal olmak lazım. İç savaşa dönüşebilir bu. Bir an önce önlem alınmazsa...
Sivil hedeflerin vurulmasıyla, Türkler mi kışkırtılmaya çalışılıyor, ne dersiniz?
Bu eylemlerle Türkler kışkırtılacak. Türkler, PKK’nin tarafı olmayan masum Kürtlere yönelecek. Bu durum, Kürtlerin galeyanına neden olur. Bu olaylar karşılıklı olarak birbirini tetikler, iş tırmanır ve bunun sonucunda da “biz beraber yaşayamayız” anlayışına gelinir. İşte orada psikolojik kopma tamamen başlar ve iş ayrılmaya gider.
Bu ayrılan parçayı da PKK mi yönetir?
Herhalde odur. Nasıl Türkiye’yi 80 yıldan beri silahlı güç yönettiyse, herhalde orayı da silahlı güç kimse o yönetir.
Peki, sivil hedeflerin vurulmaya başlanmasının arkasındaki plan bu olamaz mı? PKK’nin yöneteceği bir toprak parçası isteniyor, hedefleniyor olamaz mı?
Olabilir... Bu yüzden, yapılması gereken de, işler o raddeye gelmeden önlemektir. Başbakan’a çağrı yapıyorum. Başbakan bu mağrur havayı bir tarafa bıraksın, bir an önce bu işi nasıl önleyebilirimin çarelerini arasın. Kibir, gururla bu iş çözülmez. Eğer bu işler önlenemezse, bunun sonu bir kâbus senaryosudur. Bir an önce aklıselimle önlenmeli bu süreç.
Aynı başbakanın büyük bir siyasi risk alıp sadece Öcalan’la değil özel temsilcisini gönderip Kandil’le de müzakereler yapmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Bütün bu süreç 12 Haziran seçimine dek devam eden süreçtir. 12 hazirandan sonra artık ayrı bir süreç başladı. Seçimden sonra herkese tepeden bakmaya başladı ve diyalog kapılarını kapattı. Eğer Başbakan yemin merasiminden önce taleplerimizi dikkate alsaydı, bizimle görüşseydi, olaylar bu mecrada akmazdı. Biz o zaman sivil kanalları işletirdik. Ama “sorunu biz çözeceğiz” deme ve harekete geçme imkânı tanımadı Başbakan bize. Biz bu imkânları kullansaydık, PKK’nin durup dururken çatışma kararını ilan etmesinin bir nedeni olmazdı. Ama bu yollar tıkanınca biz, “Yapabileceğimizi yaptık ve Sayın Başbakan en ufak olumlu bir adım atmadı” dedik. Ve onlar da bunun üzerine artık kendi yöntemleri neyse ona başvurdular.
Sivilleri de öldürmeye başladılar. Türkiye, şu anda, sivilleri öldüren devletle ve devletin içindeki çetelerle hukuk yoluyla hesaplaşmaya çalışıyor ve bir bölümüyle ciddi olarak hesaplaşıyor da. PKK’nin sivilleri öldürmesi, nereye varacak peki? Kürtlerin haklarını kazanmasına yardımcı olacak mı bu?
PKK’nin kendine göre yürüttüğü bir mantık var belki. Bu iş kitlesel bir çatışmaya dönüşür ve Kürtler ayrışmak zorunda kalır. Bakın... Devlet iyi niyetli olsa, Öcalan üzerinde bir tecrit yürütmez. O tecrit Kürtleri öfkelendiriyor. Öfkelenen kitlenin, halkın ne yapacağı belli olmaz. O tecrit ortadan kalksın. Öcalan’ın bu çatışmanın sona erdirilmesinde belki bir katkısı olabilir. Niye o imkân verilmiyor? Koster bahanesi kalksın.
Belki sadece devlet değil, Öcalan’ın kendisi de görüşmek istemiyordur, ne dersiniz?
Bunu kendisi söylesin. Öcalan halen hem Kürt kitlesi hem de PKK üzerinde en etkili olan kişi. Şartlarının biraz düzeltilmesi kaydıyla barış için çok olumlu bir rol oynayabilir hâlâ. Ama şu anda şu haliyle Kandil-Dağ, Öcalan’a güvenmeyebilir. “Orada esir durumda. Kendi özgür iradesiyle hareket edemiyor. Olaylara uzak ve yeterince değerlendiremiyor” diyecektir.
Peki, Türkiye’nin bugün bulunduğu noktada, şiddet mi yoksa başlayan müzakerelerin sürdürülmesi mi Kürtlerin haklarını elde etmesine daha çok yardımcı olur?
Ben her hâlükârda müzakere derim. Bütün olumsuzluklara rağmen bu sorunun müzakere yoluyla çözümü görüşünü bugüne dek ısrarla savundum ve bugün de savunuyorum.
Kürtlerin hangi hakları verilirse PKK savaştan vazgeçecek?
Bunun formülü gayet basit. Bir, anayasada Kürtlerin bir halk olarak tanınması. Bugüne dek devletin sürdürdüğü Türk milleti yaklaşımını, “herkes Türk’tür, Türk olmak zorundadır” anlayışını terk etmesi. İki, anadille eğitim. Üç, özyönetim, yani Kürtlerin siyasi statüye kavuşması. Bunun adı özerklik ya da başka bir şey olur. Sonuçta bu, bölge halkının kendi kendini yönetmesidir. Biz ayrı bir milletiz ve tanınmak istiyoruz. Biz Türk milletinin bir parçası değiliz. Türk kimliğinin bir alt kimliği de değiliz. Türkler nasıl bir milletse ve onların ulusal bir kimliği varsa Kürtler de bir millet ve bizim de ulusal bir kimliğimiz var. Biz bu statüyle tanınmak ve kendi bölgemizde kendimizi yönetme hakkına sahip olmak istiyoruz. Siyasi statü denen budur. Bu üç maddenin dışında Kürtler, Öcalan’ın şartlarının ev hapsiyle ya da normal bir cezaevine çıkarılmasıyla düzeltilmesini istiyor. Beşinci olarak da...
Evet...
Kürtler, çatışan insanların güvenceli bir ortamda dağdan sivil yaşama dönmesini sağlayacak bir genel affın çıkarılmasını istiyor. Bu beş madde meseleyi çözer. Yeni yapılan Kürdistan Konferansı’nın sonuç bildirgesinde belirtildi bunlar. Bugüne dek hep Kürtlerin ne istediğini bilmiyoruz dendi. Bu konferanstan sonra artık kimsenin Kürtlerin ne istediğini bilmiyoruz demeye hakkı yok... Kürtler taleplerini açıkça dile getirdiler. Bu şartlar yerine getirilirse Kürtler tatmin olur. Zaten ayrışmayı önlemenin formülü de budur. Kürtleri tatmin etmek, Türkleri de ikna etmektir. Şu anda olayları yatıştırmak için Başbakan’ın bu beş maddeyle ilgili güven verici bir açıklama yapması yeterlidir. O zaman herkes devreye girer ve bizim de dönüp PKK’ye söyleyecek sözümüz olur. Şu anda biz PKK’ye silahı bırak diye bir şey söyleyemeyiz.
Peki, savaşı bitirtebilmek için, Kürtlerin haklarının dışında ayrıca PKK’ye de bir yönetim yetkisi vermek gerekiyor mu?
Hayır, o yetkiyi halk verecek. PKK’ye, gel sen o bölgeyi yönet diye bir hak tanınamaz ki. Bölgeye, kendi özyönetimini kendi özgür iradesiyle kurma hakkı verilir. Halk kimi seçer, kimi yönetime getirir, artık halkın bileceği iştir. PKK’nin de böyle bir talebi olmaz.
PKK, özerk yönetimle yetinir mi sizce?
Niye yetinmesin? PKK kendine güveniyor şu anda. Eğer özerk yönetim olursa, ben yöneteceğim. Çünkü vatandaş beni destekliyor, bölgedeki tek güç benim diyor. Bugün AKP yüzde 50 oy alıyor ama özyönetim sonucunda merkezî iktidarın olanaklarından yararlanma bitince, bu oy yüzde 1’e düşer.
Kürtler nasıl bir yönetim istiyorlar?
Demokratik bir yönetim istiyorlar.
Seçimsiz bir PKK yönetimini, Kürt halkı kabul eder mi?
Niye etsin? Özerk bölge seçimsiz olur mu? Kendi başına bir krallık değil ki o. Özerk de olsa, o bölge, devletin merkezî anayasasına bağlı kalmak zorundadır. Özyönetim, anayasal çerçeve içinde işler. Özyönetim, kendi başına buyruk olamaz. Kürtlerin şu anda sloganı şu: “Türkiye’ye demokrasi, Kürdistan’a özerklik” diyorlar. Kürtler de Türkiye’nin demokrasisi içinde yer alacaklar. Bu beş şart yerine getirilirse PKK de silahı bırakıp siyasi alana, halkın içine dönecek. O da bir siyasi parti olacak.
Yeni anayasa meselenin çözümüne yardımcı olur mu sizce?
Hiç şüphesiz olur. Zaten anayasa bu sorunun temel çözüm dayanağı olacak. Anayasa, sorunları bizzat çözmez ama sorunların çözümü için uygun ortamı ve zemini hazırlar. Sorunlar, bu temel dayanakla çözülür. Yeni anayasa, bu sorunun barışçıl yolla çözülüp çözülemeyeceğinin göstergesi olacak...
Yeni anayasa yapılırken BDP’nin Meclis’te olması mı olmaması mı daha yararlı?
BDP’nin Meclis’te olması şart. Anayasa yapılsa da, yapılmasa da biz, seçilen parlamenterlerin Meclis’te asli görevimizin başında olmalıyız ve toplumun sorunlarını parlamento zemininde dile getirmeliyiz.
Yeni anayasa savaşı durdurmaya yeter mi?
Kürtleri tatmin edebilecek bir anayasa bu sorunu kökten çözer. Siyasi Partiler Yasası’ndan Terörle Mücadele’ye kadar, düzeltilmesi gereken bir sürü yasa var. Anayasa, bütün bunlara imkân sağlar. Bunlar yapıldığında da bu sorun kökten çözülür. Çünkü savaş ortamına rağmen genel arzu, Kürtlerle Türklerin birlikte yaşaması yönünde. Bu arzuyu taşıyan insanlar... Yani bizim gibi Türklerle beraber yaşama fikrini savunan Kürtler hâlâ kitleler üzerinde ve siyasi yapılarda egemenken, bunların sözü toplumda geçerken, bu sorun çözülmeli. Yoksa bu sorun şimdi çözülmezse, arkadan gelen öfkeli kuşakla, fırtına çocuklarıyla bu sorunu çözmek kesinlikle mümkün olmaz.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Aynı yağmurlarda kirleniyorlar
6.12.2013 - Hata ve devlet gazetecileri
15.09.2013 - Selahattin Demirtaş: Demokrasi olmadan PKK dağdan inmez
23.04.2013 - Selahattin Demirtaş: PKK’nin çekilmesi barış değildir
22.04.2013 - Demokrasi olmadan barış olmaz
15.04.2013 - Öcalan özerklikten vazgeçmedi
25.03.2013 - Başkanlığın Kürtlere yararı yok
18.03.2013 - Sansür sürerse çözüm olmaz
11.03.2013 - Temel İskit: Türkiye’yi Sünniliğe sıkıştırdılar
10.12.2012 - Gültan Kışanak: Kürtlerin büyük teklifi
4.12.2012
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
yolsuzluklarinizi ortaya cikaran cemaatten intikam almak icin Hrant Dink cinayetini kullanmak gafletine dustunuz. Cevabini da aldiniz. ipiniz pazara cikinca da hirsinizi alamayip Rober Koptasa saldiriyorsunuz. Ne var ki aranizda seviye farki var. Sizin gibi onurunu satmis biri degil O. insanlardan utanmiyorsaniz, Allahinizdan da mi korkmuyorsunuz? Cekin kara golgenizi Hrantin ustunden.