Neşe Düzel
|
|
||
“Dünyada genel bir İslamî hareket var. İslam’ın kendini göstermesi var. Dünya etkenliği olarak Panislamizm var. Panislamizm derken, cemaatlerden ve getirdikleri bazı yeniliklerden bahsetmek lazım.”
“Dünyadaki Panislamizm, iyi ve kötü şekilleriyle Türkiye’de her türlü İslamî düşünceye sızmıştır. Fethullah Gülen’e kadar gitmiştir. Gülen’in, dünyada olan İslamî gelişmelerin dışında çalışması zordur .”
“Başbakan akıllı bir adam. Nakşî gelenekten geliyor fakat düşüncesi, teknolojide çok ileri bir Türkiye kurmak. Ancak onun da istediği toplum disiplinli bir toplum. Çünkü işler disiplinli toplumda kolay yürür.”
*** NEDEN ŞERİF MARDİN Din ve siyaset sosyolojisine yaptığı katkılarla ve getirdiği yeni yaklaşımlarla ve de yazdığı can alıcı kitaplarla Türkiye’nin düşünce hayatının en önde gelen isimlerinden biri olan Şerif Mardin’in, Cumhuriyet, modernleşme, İslam üzerine İngilizce yazdığı makaleler Türkçeye çevrilerek Türkiye, İslam, Sekülarizm adıyla İletişim Yayınları’ndan yayımlandı. Makalelerinde, Tanzimat’tan AKP’ye kadarki dönemi ele alan ve Cumhuriyet’in, modernleşmenin, İslam’ın ve Nakşibendîliğin Türkiye toplumundaki ve siyasetindeki yerini tartışan Şerif Mardin’le biz de bu çerçevede konuştuk. Batılı unsurlarla kendi kültürünü bitiştirmeye çalışan, enerjisini yüzyıllardır bu sentezi yapmaya harcayan bir toplumun hikâyesini ona sorduk. Türkiye’de İslami diriliş yaşanıyor mu? İslamiyet’teki diriliş ve enerji artışı toplumun hayatına nasıl yansıyor? Tarikatlar canlanıyor mu? Nasıl çalışıyor tarikatlar? Tarikatlarla siyasetin ilişkisi hangi noktalarda kesişiyor? Nakşibendîlik nedir? Nakşibendîlik toplumun hangi kesimlerinde daha fazla gözüküyor? Toplumda en dindar kesim kim? Said Nursi’nin Nakşibendîlik içindeki yeri nedir? Fethullah Gülen’in Nakşibendîliğe katkısı neler? Türkiye’deki değişimlerle Gülen cemaatinin yayılması arasında nasıl bir ilişki var? Türkiye’de dindarlıkla milliyetçilik arasında nasıl bir ilişki var? Dinle para arasındaki ilişki nedir? Tayyip Erdoğan’ın din yorumuyla Gülen hareketinin yorumları arasında nasıl bir fark var? Bütün bu soruları din ve siyaset sosyolojisinde hocaların hocası Şerif Mardin’e sorduk ve çok çarpıcı cevaplar aldık. *** -2- Türkiye’nin en önde gelen siyaset ve din sosyologu Şerif Mardin’le yaptığımız ve dün birinci bölümünü yayımladığımız konuşmaya, konunun yoğun içeriğini dikkate alıp, biraz bir ön hatırlatma yaparak devam ediyoruz. *** NEŞE DÜZEL: Niye Nakşibendîlik bugün bu kadar yaygın? ŞERİF MARDİN: İki şey var: İman ve ağ. İkisi birden çalışıyor. Ağ, mümkün olduğu kadar insanı tarikata getirmeyi ve onlarla bir tanışıklık veya bir ilişki kurmayı sağlıyor. Yani iş ilişkisi de var bunun içinde. Zaten bütün İslamî kuruluşlarda imanın yanı sıra bir iş ilişkisi oluyor. Bir iman meselesi olarak para ile imanın birbirine nasıl yapıştığını ben bilmiyorum. Kuran’da bunların yan yana gelebilmesi söylenmiş. “Ekonomik olarak kendini ayakta tutabilen insan değerli insandır” denmiş. İşte oradan her zaman devam edebiliriz...
Evet ama o ahlaki sınırlar Avrupa’da da vardır mesela... Fakat paranın olduğu yerde o ahlaki sınırlar çabuk kırılıyor.
Esnaf arasında en çok yayılıyor. Küçük işletmecide çok yayılıyor Nakşibendîlik. Niçin? Çünkü eskiden beri esnaf, Türkiye’nin çok inanır bir katıdır. Kuran’ın dışında din kitaplarının en çok okunduğu bir sosyal kattır esnaf. Mesela Muhamediye, Ahmediye gibi Kuran’ın bir nevi halka anlatışı olan tarikat dışı kitaplar var. Bu kitaplar çok popüler Anadolu’da. Bu kitapların basitleştirilmiş bir din anlatımı var. O kadar basitleştiriyor ki, bazı İslamî olmayan prensipler yavaş yavaş İslam’a giriyor. Kara Davut da bu kitaplardan biri. Kara Davut içindeki İslam, artık İslamlıktan çıkmış bir şeydir.
Korkunç hikâyeler bunlar. İnsan üzerinde baskıyı artırıcı hikâyeler bunlar. O hikâyeye inanırsanız, İslam’ı çok püriten yaşarsınız. Bu kitaplar, İslam’ı biraz da korkunç bir İslam olarak yayıyor. Bu kitapların, insanın kafasına yerleştirdiği resimler huzur verici değil. Anlayacağınız, Kuran’ı basit insana anlatma isteği, zamanla daha püriten, daha az hakiki İslamî ögeleri içeriyor ve korkunç noktalara varıyor. Bu yüzden Anadolu’da karışık bir bekleyiş var.
Anadolu’da İslamî bir bekleyiş var. Bu İslamî bekleyiş biraz karışık, biraz parçalı bir şey. Bir, Kuran’ı bilenlerin bekleyişi var. İki, bütün o ikincil, üçüncül kaynaklardan kitapları okumuş olan ve dünyayı o sakat kitaplardan gören insanların bekleyişi var. Son zamanlarda bu ikincil ve İslam’la pek alakası olmayan kitaplar var. Bu insanlar beklerken, o kitapları okumuş insanlar olarak bekliyorlar. Saf bir İslam’ın beklemesi olmuyor bu!
Bir kere tarikat üyesi bunlar. Tarikat üyesi olduğunuz zaman tarikatın birtakım usulleri var. O usullere uyacaksınız. Usullerin yanında bir de tarikatın ahlakı var. Ahlakına da uyacaksınız. Üçüncüsü, kardeşsiniz artık. Bir kardeş bir kardeşle ne yapar, yapabileceği şeyler nedir?
İşte o çok büyük bir havzadır. O ilişki havzası neleri kapsar, o havzanın içinden neler çıkar bilmiyoruz. Ama öyle bir havza var. Mesela kişi tarikatın ahlakından bazen biraz uzaklaşabilir. Ama tamamen uzaklaşması mümkün olmaz. Çünkü o zaman tarikat kardeşleri karışır.
Said Nursi’nin bazı çok orijinal düşünceleri var ve bu konuda Nakşibendîlikten bir hayli ayrılmıştır. Mesela Nakşibendîler, Avrupa’da gelişmekte olan felsefî tartışmalara çok önem vermiş kimseler değil ama Said Nursi bu felsefî tartışmaların önemli olduğunu, İslam’la ilişkisinin araştırılması gerektiğini incelemiş olan bir adam. Ayrıca üç yüz bin kişiyi kendine çekebilmesi için o kişinin iki kulaklı olması lazım.
Bir İslamî kulak, diğeri de modernlik kulağı. Said Nursi, modernliği de işitiyor. Dolayısıyla halkı kendisine çekebiliyor. Çünkü halkın bir kulağı modernliğe açık. Said Nursi, İslam’dan alınan öğütlere göre hareket ederek, modern dünyayı da bunun içine alıyor. İkisinin birden yapılabileceğine dair bir meşrulaştırmadır bu.
Evet öyle ama, “hem Müslüman” dediğimiz zaman bu Müslümanlığın yüzdesi ne kadardır onu bilmiyoruz. Çünkü bu İslamî bir yol. Yalnız bu yol aynı zamanda modern teknolojiyi de kabul ediyor. Ayrıca bu gelinen nokta sadece Türkiye ile ilgili bir şey değil. Türkiye’ye dışarıdan da sızan bir takım modernist İslamî mesajlar var. Seyit Kutup var mesela... İslamî gönüllü olup modern hayatı merak eden insanlar var. Sebebi de şu... Kaybettiler.
İslam dünyası kaybetti. Modern dünyayı kabul etmeyerek geride kaldılar. İslamcılara, gerici dendi. “Siz, insan haklarının ortaya çıkmasına mani oluyorsunuz” gibi eleştiriler çok yapıldı İslamcılara.
Yanlış, o benim söylediğim. Çünkü Türkiye’de daha orta sınıf bile ortaya çıkmadı. Biraz varlıklı olan köylüler arasında yayıldı demek istedim ben.
Okullarıyla yaratıcı biri Gülen. Bilhassa fakir halka önemli katkıları olmuş biri. Yalnız bütün bu teşkilatın niçin yapıldığı ve uzun vadede bir nirengi noktasının olup olmadığı biraz sorunsalı olan bir mesele. Ne kadar siyasileşecek? Bu teşkilatın, ne kadar kendiliğinden İslamî bir tarafı olan strateji olduğunu bilmiyoruz. Yüzlerce mektep, vs. var. O mekteplerden mezun olanlar çok da memnun olabiliyorlar fakat bütün bunların ne için olduğunu bilemiyoruz, merak ediyoruz.
İktidar için olabilir. Ama neyin iktidarı için? Bu yolun kendine mahsus sonuçları ve düşündüğü bir strateji olabilir. Biz bunları bilmiyoruz. Sistemin nasıl çalıştığını parça parça görüyoruz. Allahtan ki Fethullah Hoca’yla ilgili olan yazılar Türkiye’de çoğalmaya başladı. Hatta Avustralya’daki üniversiteler bile bununla meşgul oluyorlar. Ne kadar fazla çalışma yapılırsa, hakiki içinin ne olduğu daha iyi anlaşılacak. Fakat şimdiye kadar bu organizasyonun hakiki içini bilmiyoruz. Ben şahıs olarak katiyen bilmiyorum ve bütün bu organizasyonun uzun vadede sonucu ne olacak çıkaramıyorum. Mesela sonuç için bir komplodur demek mümkün değil. Çünkü bunu söylemek için kâfi derecede araştırma yok.
Evet, iktidarı ele geçirmek olabilir. Ama bundan çok daha geniş Panislamist bir şey olabilir bu. Onu düşünmedik daha. Panislamizm, bugün dünyada çok etkili olan eğilimlerden biri. Bu eğilimin muhtelif şekilleri var. İyi şekilleri de var, Hizbullah gibi kötü şekilleri de var. Hizbullah’ın özelliği insan biçmektir. Dünyadaki Panislamizm, iyi ve kötü şekilleriyle Türkiye’deki her türlü İslamî düşünce tarzına sızmıştır. Gülen’e kadar gitmiştir. Gülen’in, dünyada olan İslamî gelişmelerin dışında çalışması kolay değildir. Zordur bu.
Bundan 50 yıl öncesine nispetle dünya etkenliği olarak çok daha konuşulan bir şey günümüzde Panislamizm. Bütün dünyada genel bir İslamî hareket var. İslam’ın kendini yeniden göstermesi var. Bu, tek bir merkezden idare edilen bir şey değil. Bu küçük küçük parçalardan oluşan bir bütün. Burada, tarikatlardan bahsetmiyorum. Çünkü tarikatlar çok kuvvetli değiller. Burada, cemaatlerden ve cemaatlerin getirmiş olduğu bazı dünya yeniliklerinden bahsetmek lazım. Birçok yerde Müslüman Kardeşler artık siyasi parti olmayı istiyorlar ve siyasi parti olarak hareket ediyorlar. Bunu düşünmek lazım.
Bilmediklerimizin içinde bu da var. Gülen cemaatine “nötr” diyeyim. Çünkü ne olduğunu bilemiyoruz. Fakat dünyada böyle büyük bir çark var. Gülen hareketinin o çarktan olumlu ya da olumsuz etkilenmemiş olması mümkün değil. Ben Gülen cemaatinin o çarkın nasıl bir parçası olduğunu ve o çarkın içinde nerede durduğunu çıkaramıyorum.
Sırf İslamî yorumundan gidilirse, ben bunu bilmiyorum. Çünkü incelemedim. Nakşibendîlikten geldiği doğru ama o yolu bir hayli değiştirdi. Bakın.. Bugün Oxford’da bir İslamî Etütler kürsüsü var. Bu kürsü, bir çok sofistike İslam’ı yakalamaya çalışıyor. Yani İslam’ın sofistike tarafı var. Bir de daha çok halka doğru yürümesi istenen bir İslam var. Fethullah Hoca’nınki Oxford’daki kürsüden değil ama okulların yayılması vs. ile kendine göre bir medeniyet anlayışı var. İşte o okulların yayılması... Kendi başına medeniyet anlayışını ortaya çıkıyor. Ondan ileriye gitmiyor.
Okullarında sabah namaz kılmak zorunlu. Her sabah namaz kılınıyor. Bakın... Kendinizi Müslüman saymanız için İslam’ın beş şartı vardır. Gülen’in okullarında namaz kılma var, oruç tutmak var.
İncelemediğim için bilmiyorum ama sorduğunuz şey, araştırılması gereken bir mesele. Ama şu var. Bunların çapı farklı. Biri, Türkiye’nin bütününü kapsıyor. Diğerinin ise (Gülen’in) nasyonaldan çok enternasyonal bir kapsayıcılığı var. Başbakan akıllı bir adam. Nakşî gelenekten geliyor fakat düşüncesi teknolojik bakımdan çok ileri bir Türkiye kurmak. Ancak Başbakan’ın istediği toplum da disiplinli bir toplum. Zaten birçokları iktidardayken disiplinli bir toplum isterler. Çünkü işler o zaman daha kolay yürür.
Bu, sosyo-ekonomik bir olaydır. Ve o sosyo-ekonomik olayı incelemek bir hayli zordur. Çünkü İslamcı kuruluşlarla ilgili her zaman ortaya çıkan bir şey var. Bakın, orada masanın üzerinde bir doktora tezi var. Avustralya’da bir çocuk nötr bir şekilde Fethullah Gülen cemaatini incelemek istemiş. Bazı detayları ortaya çıkarmış ama yüzlerce detay ortada yok. Ancak yüzlerce detayla birlikte incelendiğinde hakiki bir doktora tezi olacak o. Biz Türkiye’de din, siyaset, herhangi bir konu hakkında konuşurken çok genel kavramlar kullanıyoruz. Genel kavramlar kullanmak meselenin ilk adımıdır. Böylece meselenin ez çok ne olduğunu anlayıveriyoruz ama az, çok bilmek, iyi bilmek değildir. Peki, az çok bilmek ile iyi bilmek arasındaki mesafe ne kadardır? Çok çok büyüktür.
Yorumlarda görmüyorum, farklılığı yapıcılığında görüyorum. Okul fikri ve o okul tipinin her yere, bütün dünyanın her yerine, en zayıf insanlara imkân vererek geliştirilmesi proje olarak dolgun, iyi, ahlaklı ve güzel bir proje. Fakat pratikte ne oluyor, onu bilmiyoruz. Az çok bilmekle, iyi bilmek arasındaki büyük mesafe burada da ortaya çıkıyor işte. Konuşmamızın başında size, Anadolu’da İslamî bir bekleyiş var dedim. Bazı kitaplardan söz ettim. Bu İslamî bekleyiş biraz karışık, biraz parçalı bir şey. Bakın... Cumhuriyet’ten sonra, iyi ve güzelin İslam’da aranması ve bulunmaya çalışılması birçok sebepten ötürü meydana geldi. Günümüzde, Türkiye’de İslamî yoldan iyiyi ve güzeli aramanın, dünyadaki arayışla birbirine yaklaşık olması şarttır. Çünkü adam diyecektir ki, “Sen ne biçim Müslümansın?” Müslüman’la tartışılmış olan bir Müslümanlığın ortaya çıkması beklenmelidir.
Birçok İslamî düşüncede olduğu gibi, bir toplum disiplinin olması kendisinin çok istediği bir şeydir zannediyorum. Toplumda disiplin olması gerektiği şeklindeki düşünceler de, otoriterlik gibi bizim pek sevmediğimiz ideolojilere yakın şekiller alıyor tabii.
Cumhuriyet’in kendisine verdiği bir hediye var. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, kurduğu modern okullar, getirdiği hayat ve düşünce tarzı ve düşünce tarzını destekleyen gazete, dergi, radyo, televizyon gibi iletişim imkânları ve aletleri... Yani Cumhuriyet insanların kullanabilecekleri birtakım araçlar ve imkânlar ortaya çıkardı. Cumhuriyet bütün bu kurumları hediye etti. Bu kurumlar, modern Türkiye’yi ve İslamî kuruluşları geliştirmek isteyenlere bir hediyedir. Bu imkânlardan faydalandılar ve Cumhuriyet’in hazırladığı bu temel üzerinden yayıldılar. Cumhuriyet’in kurumları kanalıyla getirdiği değişiklik muazzam bir değişikliktir. Yalnız şu var. Cumhuriyet, eşitliğe az yer verdi.
Evet. Kardeşlikten bahsedildi. Eşitlik ve özgürlük ise eksik. Son zamanlarda Batı memleketleri bile eşitlik üzerinde duruyorlar, “vay, eşitliği unuttuk biz” diyorlar. Aynı şekilde ben dinî cemaatlerin diskurlarında da eşitliği görmüyorum.
İslami damarın kuvvetli olduğu bir yerde milliyetçi damarının kuvvetli olmaması mümkün değildir. Dindarlıkla milliyetçilik Türkiye’de hep beraberdir.
Bağdaşamaz ama milliyetçilik ve dindarlık birleşmiş durumda bu ülkede. Osmanlı İmparatorluğu’nda da böyleydi bu ve Cumhuriyet’le de devam etti. Türkiye’de tam adam, milliyetçi bir adamdır. Tam adam okumuş bir adam değildir. Tam adam olması için onun aynı zamanda milliyetçi de olması gerekiyor. Türkleri koruma, baştan itibaren bize verilen bir öğüttür. Milliyetçilik çok kuvvetli bir damardır. Zaten Türkiye’de en yaygın şey de Türklerin milliyetçi damarını kabartmaktır.
Vermez ama Osmanlılar böyle bir şey icat etmişler. İslam ve milliyetçilik çok yan yana olan şeylerdir ve bu tam bir Osmanlı orta kararıdır. Bakın... Benim babam diplomattı. Orta sınıflardanız yani. O tarihte Yugoslavya vardı ve ben frenklerle eğitim görüyordum. Beni o okuldan alıp Galatasaray’a gönderdiler. Beni Galatasaray’a gönderme bir millileştirme operasyonuydu. Büyükbabam Ahmet Cevdet Bey hayatının büyük kısmını İsviçre’de geçirmişti. Ama ailede frenkvari felsefelerin fazla etrafa saçılmasından biraz mustarip bir insan haline geldi. Büyükbabam, “Bu gazete bir Türk gazetesidir” diye ilk gazeteyi çıkaran kişi... Onun Türklüğünün İslamiyet’le ne kadar bağlı olduğunu anlatan bir fıkra anlatayım size. İşte o bıktığı sırada...
“Kendi memleketini bilmeyen insanlardan oluşan bir aile mi olacağız” diyerek, beni aldı elimden İstanbul’da İstiklal Caddesi’nin ortasındaki Ağa Camii’ne götürdü. Kendisi dışarıda kaldı, “Git” dedi, “bu insanlar ne yapıyorlarsa sen de onu yap. Önce abdest, sonra namaz, onlar ne yapıyorlarsa ben de onu yaptım. Ağa Camii’nden sonra beni Balık Pazarı’na götürdü. Balık Pazarı’nda mumbar yedirdi. Şimdi Türklük, İslam... Mumbar, cami... Bizim birbirine bağlamakta çok zorluk çektiğimiz İslam ve milliyetçiliği, bu fıkra bile iki küçük hareketle birbirine bağlıyor işte. |
||
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012