Süleyman Seyfi Öğün
1999 Marmara Deprem felâketinden sonra milletçe deprem mühendisi kesildik. Bu “millî uzmanlığın” sebebi, o güne kadar yazdıklarına ve söylediklerine fazlaca ehemmiyet vermediğimiz çok sayıda uzman TV'lerin başköşesine misâfir olmaya başlaması ve bilgilerini bizlerle paylaşmaya başlamasıydı.
O günlerdeydi; uzmanlardan birisi yerküredeki fay hatlarının bir haritası üzerinden konuşuyordu. Asya'da başlayıp, kuzeyli, güneyli hatlar hâlinde kıt'ayı kateden ve Anadolu'daki bildiğimiz fay hatlarını besleyen büyük bir haritaydı bu. Bende tuhaf bir etki yarattı. Tuhaflık şuradan ileri geliyordu: Anadolu'ya kadar oldukça düz şeyreden fay hatları, Balkanları biraz geçtikten sonra ilerlemiyor , kıvrılarak bu defa güneye, aşağıya doğru Arap yarımadasına; yâni Hicaz'a ilerliyor; sonrasında da Asya'daki başka hatlara eklemleniyordu.. Bu harita zihnimde sıçradı ve depremle âlâkası olmayan başka bir harita ile örtüştü. Bu, Türklerin Orta Asya'dan başlayan “Batı” mâcerasının haritasıydı. Fizikî bir haritanın siyâsî, kültürel, inançsal bir başka harita ile örtüşmesiydi tuhaf olan.
Türklerin târihi, İran ve Roma toprakları arasında ayrışan ve âdeta sızdırmazlık ve geçirmezlik kazanan târihsel bir sınırın delinmesinin târihidir. Persler Anadolu'ya hâkim olmak için antikitiden başlayarak büyük bir efor sarfetmişlerdir. Bunu biliyoruz. Tersi de var: Büyük İskender ise Rumeli'nden başlayarak gözünü “Doğu”ya dikmiş , târihin tanıklık etmiş olduğu en büyük fetih hareketlerinden birisini başlatmış; ama projesinin altında kalmıştır. Hâsılı,her iki yayılma hareketi de başarısız olmuştur. Roma Balkanlar ve Anadolu'daki hâkimiyeti tesis etmiş; bu kavga o devirlerde de sürmüştür. Doğu Roma ile Sasanîler arasındaki nâfile savaşların târihi ortadadır.Diyâr-ı Fars ile Diyâr-ı Rûm arasındaki savaşlar, Kasr-ı Şirin'e kadar devâm edecek ve daha sonra kendi mağmasına çekilecektir.
Türklerin târihine dünyâ târihi açısından ağırlık kazandıran gelişme, Asyalı bir kavmin “Batı” ya doğru gelişen serencâmıdır. Bu becerikli, pratik topluluk, önce Diyâr-ı Fars'a, daha sonrada Diyâr-ı Arab'a “sızmış”, asırlara sâri olan tecrübelerle hem müesses hayatı tanımış; hem de kuvvetli bir inanç dünyâsı olan İslâmiyet ile kucaklaşmıştır. Selçuklu Hanedanlığı'nın târihsel ağırlığı bir Türk-İran ve kısmen de Türk-Arap sentezi olarak gelişmesi ve buradan sızan “düpedüz Türk” olan Anadolu Selçukluğu'nun Diyâr-ı Rûm'a geçişidir. Bir bakıma Farsların yapamadığını Türklerin başarmasıdır bu. (Galiba İranlılar bu yüzden Türkleri çok kıskanırlar). Tabiî ki en yüksek formasyonuna Osmanlı İmparatorluğu döneminde ulaşmış ve artık bu coğrafya; yâni Balkanlar, Anadolu ve Mezopotamya'dan oluşan târihsel havza, Türk toprağı ve Osmanlı İmparatorluğu da Türk İmparatorluğu olarak anılacaktır.
Türklerin Rumeli formasyonunun sınırlarını Batı'da Balkanlar belirlemiştir. Balkanlar; yâni Rûmeli'nin ötesi bir hayâl olarak kalmıştır. Viyana bu işin düğüm noktasıdır. Zâten tıkanmaların da burada başlamış olduğunu biliyoruz. Kanâatimce sonrası, süreci İskendervâri bir ihtirâsa dönüştürecek yönetilemeyecekti.
Biliyoruz ki, 17.Asırdan başlayarak ve giderek daha dramatik boyutlar kazanan modern zamanlara doğru “Batı”ya gidiş mâceramız önce dondu; daha sonra da çözüldü. En nihâyetinde bir miktâr Trakya toprağı ve Anadolu ile iktifa edip , zar zor tutunduk. Zihin dünyâmız da bunu izledi. Akçura'nın formüle etmiş olduğu “Üç Tarz-ı Siyâset” Balkanlar'dan çekilişimizin etkilerini taşır. Bu siyâsetlerden Osmanlıcılık en zayıf olanıdır. İslâmcılık ve Türkçülük ise târihsel mâceramızı “Doğuya çekmektedir. (Fay hatları ile benzerlik; hattâ örtüşme dikkâtinizi çekti mi?).
Batı'ya gidiş meselesi daha sonra, târihsel karşılıkları ve tutunumlarını belirleyen parametrelerden koptu ve hayli plâstik bir ekonomik, siyâsal ve kültürel bir tasarıma dönüştü. Elimizde pasif bir NATO üyeliği ve karşılıksız bir AB aşkından başka bir şey yok. İlki bizi târihsel havzamıza yabancılaştırdı. Diğeri ise eşitisiz ilişkilere (Gümrük Birliği gibi) ve sonu gelmez psikozlara soktu. Her iki bağ da artık zora girdi ve bu hâliyle sürdürülebilir bir tarafı kalmadı. Artık plâstik bir “Batılılaşmanın” anlamı kalmadı. Bunu ikame edecek olan plâstik bir “Doğululaşma” da olamaz. Türkiye'nin bu zor zamanlardaki önceliği “târihsel havzasının öznesi olmaktır”. Ötesi de buna bağlıdır….
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019