Süleyman Seyfi Öğün
Afrin harekâtı sonrasında, bâzı meşhurların, ileri gelen devlet adamlarıyla berâber askerî birlikleri ziyâret etmesi çeşitli tartışmaları doğurdu. Muhalefet, bunu biraz da karikatürize ederek, “davullu, zurnalı, klarnetli” bir show olarak tasvir etti. Bu “show”u şehitlere saygısızlık olarak değerlendirdi.
Eğer eleştiriler uygun bir üslupla yapılmış olsaydı mesele kalmazdı. Ama sayın muhalefet lideri gidenleri “reziller” olarak tanımladı ve ağır bir dille suçladı. Hâsılı eleştiri ile suçlama arasındaki sınırı aştı.
Evvelâ bunun modern dünyâda sıklıkla başvurulan bir usûl olduğunu söyleyebiliriz. Aklıma hemen ABD’nin bâzı Holywood meşhûrlarını cepheye göndermesi; özel olarak da Marylin Monroe’nun Kore Savaşı sırasında askerlerle buluşturulması geliyor.
Evvelâ, yaşananların tek başına sanat ve sanatçı gibi abartılı terimlerle anlatılmasının çok doğru olmadığını düşünüyorum. Bu, bizi çok başka ve burada gereksiz olan tartışmalara çeker. Elbette bu insanlar sanatçıdır. Ama onlara, sanatta çok başka yönelişler de olabileceğini hesap ederek özel bir vurgu kazandırmak ve “Eğlence Sektörü Sanatçıları” demek bana daha doğru gözüküyor. Ayırımı, eğlence sektörünü küçümsemek için yapmıyorum. Niyetim sâdece, keyfî değil, maddî bulduğum farkı ortaya koymaktan ibârettir.
Yapılan uygulama hoş mudur; bilemiyorum. En azından tartışmaya açık olduğunu söyleyebilirim. Ama nihâyetinde, her ne yapıldıysa, belli bir kültür vasatında, askerlere morâl vermek kabilinden anlaşılır bir tarafı olduğu su götürmez.
Gelin görün ki ortada iki duygu arasında bir kontrast olduğu da açıktır. Savaş ağır; ölümlü bir süreçtir. Duygusal manâda bunun karşılığı apaçık olarak mâtemdir. Diğer tarafta, eğlencenin doğurduğu duygu ise sevinçtir. Hayât her iki duyguya açık tecrübeler sunar bize. Yâni ne ilkine; ne de diğerine indirgenemez. Meseleler bu iki duygu arasındaki geçiştir. Evet; hayâtın acı veren tarafları ile sevinç veren tarafları arasındaki ilişkide; özellikle de “geçişlerde” düğümleniyor her şey.
Evvel emirde görülmesi gereken, geçişin kaçınılmazlığıdır. Kalıcı bir mâtem ölümcüldür. Hayâtın akışına da aykırıdır. Sevdiğini kaybettiği için hayâtının kalan kısmını sonu gelmez bir mâtem içinde geçirenler vardır. Bu insanlara dışarıdan bakanlar belki ona saygı duyarlar. Ama yaptığının, nihâî tahlilde hayâta haksızlık etmek olduğunu da söylemeden edemezler.
Aslında hayât biz istemesek de bu geçişi emrediyor. En başta tabiat yapıyor bunu. Katıla katıla gülen birisinin bir anda istem dışı da olsa ağlamaya başlaması veyâ katıla katıla ağlayan birisinin birden kahkahalara boğulmasına şahitlik eden çoktur. Kadim Grekler bunu çarpıcı bir şekilde kavramış; acı ile sevincin kuyrukları birbirine bağlanmış şekilde var edildiğine inanmışlardı. Kazancakis’in Zorba romanındaki büyülü son bu açıdan ne kadar da dikkât çekicidir. Beyazperdede Alan Bates ve özellikle de Anthony Quinn bu sahnenin hakkını ne güzel vermişlerdir.
Kabûl etmeliyiz ki, asrî hayat; yâni Alev Alatlı’nın “turbo medeniyet” dediği tarz-ı hayât zâten zor olan bu geçişi daha da sorunlu hâle getiriyor. Buna bir de Mestrovic gibilerin “duygu ötesi toplum” dediği toplumsal-kültürel süreçler eklemdiğinde tablo daha da içinden çıkılmaz olabiliyor. “Ne yapalım, hayat devam ediyor” demek eskisi kadar kolay değil artık…
İzleyebildiğim kadarıyla, Afrin yorgunu savaşçılarımızı ziyâret eden eğlence sektörünün meşhurları “haydi bütün eller havaya” kabilinden; önceden hazırlanmış bir program yapmadılar orada. Niyetleri sâdece askerlerle birlikte olmak ve dayanışma duygularını göstermekti. Asgarî düzeyde bir ağırlık vardı. Tartışmaya konu olanlar ise, büyük ölçüde doğaçlama ve içten geldiği gibiydi. Çok gerekir miydi, sanmıyorum. Meselâ sâdece vakur bir şekilde dursalar; askerlerle sohbet etmekle yetinseler ve bu şekilde dayanışma duygularını gösterseler bence daha yerinde olurdu. Bu, tabiî ki benim düşüncem. Ama emin olduğum bir şey daha var. Soma faciâsından sonra, sözüm ona tâziye için yola çıkan CHP otobüsünde yaşanan “kepazelik” düşünüldüğünde, İbrahim Tatlıses’in “Yaylalar” türküsünü mırıldanması çok mâsum kalıyor. Ne dersiniz?..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019