Süleyman Seyfi Öğün
Coğrafyamızda şâhitlik ettiğimiz son gelişmelerin niteliği ve geleceği hakkında kafalarımız bir hayli karışmış durumda. ABD’nin Kudüs’ü İsrâil’in başşehri olarak tanıması, elçiliğini tantanalı bir törenle Kudüs’e taşıması; üstelik bunu tam da Ramazan ayının başladığı târihe denk düşürmesi, Kutsal Topraklarda kilise açma girişimi, Fransa’da yüzlerce tanınmış figürün Kur’an-ı Kerim’den bâzı âyetleri çıkarmayı teklif eden bir bildiri yayınlaması üst üste geldi. Bu arada, tuhaftır, epeydir ara veren ve “İslâmî terör” olarak tanımlanan terör nedense birdenbire uyanıverdi. Kiliseler basılıyor; “ Cihatçı teröristler” kanlı bıçaklı eylemlere girişiyor.
Tablo hızla değişmekte. Astana, Soçi, Cenevre süreçlerinden ümitlenip, tam “Suriye meselesi çözülmek üzere” derken, iklim alt üst oluverdi. Artık farklı aktörler devreye giriyor. Fransa’nın süreçlere dâhil olmaya çalıştığını görüyoruz. Düne kadar coğrafyanın esaslı gücü olarak anılan Rusya’nın ise âniden etkinsizleştirildiğine şâhit olmaktayız. (Netanyahu’nun Rusya ziyâretini biraz da bir “sus payı” görüşmesi olarak değerlendiriyorum). Bugüne kadar pek ortalıkta olmayan İsrâil ise artık sahnede. ABD’nin neredeyse koşulsuz desteğini arkasına alarak sağa sola tehditler yağdırıyor. Hamas, İran ve onun Doğu Akdeniz’e uzanan unsuru olan Hizbullah hedefe konulmuş vaziyette. Irak Savaşı ile başlayıp “Arap Baharı“ ile devâm eden “Ortadoğu” daki kanlı süreçler tırmanıyor ve yayılıyor.
Görünen o ki, önümüzdeki zaman zarfında coğrafya daha da beter hâle gelecek. Bu tırmanış ve yayılış süreçlerinin bir şekilde Türkiye’yi de etkileyeceği âşikâr. Mâvi Marmara saldırısı ile kopma noktasına gelen İsrâil-Türkiye ilişkileri bir şekilde tâmir oluyor derken, Kudüs operasyonu ile bu süreç de akâmete uğramış görünüyor. İsrâil Filistinlileri katlettiği sürece -ki bu hususta en küçük bir geri adım yok-gidişât Türkiye-İsrâil ilişkilerinin de bozulacağı istikâmetinde. (Büyükelçilerin karşılıklı olarak geri gönderilmesi de buna işârettir). Anlaşılıyor ki İsrâil cepheyi alabildiğine büyütmek istiyor. İlk düşündükleri nasıl bir zamanlar nasıl İran ve Irak savaştırıldıysa bunun bir benzeri olarak Türkiye ile İran’ı savaştırmaktı. Ama ne Türkiye ne de İran bu oyuna geldi. O zaman geriye tek bir seçenek kaldı: Her ikisini de düşmanlaştırıp ortak hedefe koymak. İran zâten hedefte. İstenen bu tabloya Türkiye’yi de eklemek. Tabiî ki bu bir anda olmayacak. Ama yavaş, yavaş bunun adımlarının atıldığını; yollarının döşendiğini düşünüyorum. Kanâatim odur ki; Türkiye’yi en hassas olduğu Filistin meselesi üzerinden tahrik edip mindere çekmek istiyorlar. Biliyorlar ki Filistinlilerin dünyâdaki biricik dostu Türkiye’dir ve Filistin meselesi tırmandırıldıkça Türkiye buna sessiz kalmayacaktır. Haydi adını koyalım; Kudüs kararı sâdece İsrâil’in gönlü hoş olsun diye alınmadı. Amaç Türkiye’yi tabloya iliştirmek. Kudüs meselesi biraz da bunun için erkene çekilerek devreye sokuldu.
Risk biraz da şurada: Bunlar, dozajı arttırılan bir anti-İslâm kampanya ile birlikte yürütülüyor. İslâmîyeti, sanki tanımı gereği bir terör yatağı olarak gösteren faaliyetler arttırılıyor.
Düne kadar içinde farklı güçlerin yer aldığı bir Suriye meselesinden bahsediyorduk. Ama son gelişmeler bundan sonra Suriye meselesini başka meseleler üzerinden konuşacağımızı gösteriyor. İsrâil’in Esad’a fütursuzca, “gerekirse seni öldürürüz” demesi bu dediğimiz hususu işâret ediyor.
Derleyip, toparlayarak ortaya koyacak olursak ; 1)Rusya’nın pasifize ediliyor. 2)İran Lübnan’dan başlayarak İran’ın süpürülmek isteniyor. 3) İran aynı zamanda “içeriden” dönüştürülmek isteniyor. 4) Hamas ve Filistin davası ezilmek isteniyor 5) Türkiye üzerinde siyâsal sonuçları da olan mâlî bir baskı kuruluyor. 6)Filistin meselesi keskinleştirilerek Türkiye tabloda İran’ın pozisyonuna düşürülmek isteniyor.
Ama bu siyâsetler o kadar da kolay hayâta geçecek görünmüyor. Sürçtüğü iki odak var. İlki İran petrolüne bağımlı olan Çin ve Hindistan. Diğeri ise Avrupa. Yegân yegân bakalım: İngiltere Rusya’nın etkinliğinin kırılması konusunda ABD ile ortak çalışıyor. Lâkin ne İran ne de Türkiye konusunda ABD ile yakın gözüküyor. Tam tersine ABD-İsrâil kurgularına kesin olarak îtirâz ediyor. İsrâil’in siyâsetlerini ve uygulamalarını ise eleştiriyor. Fransa da benzer durumda. Rusya konusunda fazla ileri gittiklerini fark ettiler. Frene bastılar. Rusya’yı kaybetmek istemediklerini anlıyoruz. Benzer olarak Almanya, en yetkili ağızlarından bundan sonra AB’yi yalnızlaştıran ABD ile ortak hareket etmeyeceklerini açıkladı. Almanya Kudüs kararı ve İsrâil’in uyguladığı şiddete karşı en üst perdeden karşı çıkıyor. En tipik tepki ise Belçika’dan geldi. Ölen Filistinlileri terörist olarak tanımlayan İsrâil elçisi Bakanlığa çağrılıp düpedüz azarlandı.
ABD’ ve İsrâil’in birlikte icrâ ettikleri senaryo, sıkıntılı günler yaşayan Avrupa Birliği’nin desteğini alabilmiş değil. Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışında kaldığı, çekince koyduğu, hattâ eleştirdiği ABD siyâsetlerinin yürütülmesi o kadar da kolay olacak görünmüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019