Yavuz BAYDAR
Başkan Erdoğan, Akademik Yıl açılışında konuşurken pek sevdiği konuya girmeden edememiş.
"Dördüncü kuvvet falan... Bizim derdimiz halkımız ya. Bize halkımız kaç puan veriyor önemli olan bu. Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa demokrasi var, yoksa yoktur. Medya ile demokrasi olmaz."
Rahatlık içinde edilmiş laflar bunlar.
Eski Doğan Grubu'ndan yazarlar, editörler ihtimal ki belli bir takvim uyarınca teker teker işten çıkarılıyor.
Ses yok, kendisini 'muhalif' sayan basında 'hop ne oluyor?' diye köşelerde kıyamet kopmuyor.
Başkan'ın konuşmasından 24 saat önce ülkenin üç ünlü gazetecisinin (ve onlarla birlikte yargılanan diğer meslektaşların) hakkındaki ağırlaştırılmış müebbet (ağır tecrit ve aftan muafiyet vs) cezalarına istinaf mahkemesi onay vermiş, bir ucube iddianame kabul görmüş, kendisini 'muhalif' sayan basında tık yok. (Varsa da gizlenmiş bir 'oh oldu' sevinci var. Çünkü öylesine kutuplaştılar ki, iktidarın yanına geçip aynı telden çalmayı da kendilerine yediriyorlar.)
Erdoğan'ın konuşmasının öncesinde Habertürk patronu Turgay Ciner'in elde ne var ne yok çıkaracağı, medya grubunu asyalılara sattığı haberleri ayyuka çıkıyor, yalanlanmıyor, kaç gazetecinin daha işinden ekmeğinden olacağı belli değil, çıt çıkmıyor.
Cumhuriyet gazetesinde olanlar...
Erdoğan rahat. Medya hakkında herşeyi söyleyebilir.
Ona bunları söyleten ortam iyice olgunlaştı çünkü.
Bir meslek biterken, sektör içindekiler hala birbirlerine hesap sormakla, hesap sorarken iktidar dilini bilerek veya bilmeyerek kıyasıya kullanmakla meşgul.
İktidara karşı topyekun habercilik yapacaklarına, birbirlerine laf yetiştiriyorlar. Güçleri buna yetiyor, gözleri sadece bunu kesiyor.
Erdoğan haklı.
'Bu medya ile demokrasi olmaz.'
Bunu 2011 sonbaharında anladı Erdoğan. PKK şiddet eylemlerinin askere iyice yoğunlaştığı kanlı yaz ardından, apar topar medyanın patronlarını o yılın ekim ayında toplantıya çağırdı.
Şimdi sektörden keyifle tasfiye ettiği büyük medya patronları, bu onur kırıcı daveti reddetmek yerine yanlarına yamaklarını da alarak koşa koşa soluğu karşısında aldılar.
Rezalet bir toplantı yapıldı. 'Sayın Başbakan sizin için ne yapabiliriz, siz söyleyin biz yapalım' noktasına varıldı. Şehit cenazesi haberlerinden şikayet edince, dönemin başbakanına utanıp sıkılmadan 'peki efendim, sizce cenazeleri kaç dakika canlı yayınlayalım?' diye sorabildiler.
Bu soytarılığı o gün o uzun masada dinleyen, kenarda oturan bir başbakan danışmanı kendisini tutamayıp, yanında utanç içinde oturan, sesini çıkaramayan bir gazete editörüne, gülerek, 'şunlara bak, birazdan karnıyarık tarifi isterlerse ben şaşmayacağım' diye fısıldıyordu.
Şimdi artık tasfiye mağduru olmuş, bir sadık yazarından 'medyadan çekildiğine çok üzgün' olduğunu duyduğumuz medya patronu, hızını alamayıp, 'Beyefendi, isterseniz buradaki arkadaşlarla bir konsey kuralım, siz de bakanları buraya önerin, ve haberleri biz beraberce girmeden ayıklayalım' diye teklifte bulunuyor, Erdoğan istihza dolu bir sessizlikle bu sahneyi izlerken, bu sözlere masadaki gazeteciler değil, yanında oturan Bülent Arınç, 'yoo, hayır, o işe bizi hiç sokmayın, habercilik sizin işiniz' demek zorunda kalıyordu.
Yaşananlar kepazelikti.
Aradan iki ay geçti, ve Aralık 2011'deki Roboski katliamı tam da bu toplantının ruhuna uygun şekilde bütün o medya tarafından sansürlendi, tam 17 saat.
Tamamdı, Erdoğan, bu medyanın sahiplerinin demokrasi filan birtakım soyut konseptlerle herhangi bir ilgisinin olmadığını, sektörü istediği gibi eğip büküp yamultup eriteceğini, o keskin zekasıyla anlamıştı.
Gezi'de medyayı parmağında oynattı.
Gezi'de çocuklar gazlanır dövülürken, CNNTürk penguen belgeseli sunuyor, gazlama dalgasına 200 metre mesafedeki Habertürk TV'de de - günün anlamına uygun biçimde şizofreni ile ilgili bir tartışma kesilmeden devam ediyordu, saatlerce.
Bu medyanın demokrasi ile tabii ki ilgisi yoktu.
17-25 de böylece rahatlıkla atlatıldı, sonrasında gelen yasaklara tek ses çıkarmayan, birbirine girmiş medya sayesinde, Erdoğan basamakları adım adım, dinlene dinlene, ama kararlılıkla çıktı.
Medya sektörünü 'temizleme' konusunda tereddütleri var idiyse şayet, sektörü sarmış o muazzam aymazlık, kahredici kutuplaşma sayesinde onları da aştı.
Bugüne geldik.
Medyadan geriye bir yıkıntı kaldı.
İşsiz, umutsuz, parasız, hayallerini kaybetmiş, geçim derdine düşmüş binlerce meslektaş.
Enkaz.
O Ankara toplantısına 'aman belki yaranırım, göze girerim' diye koşa koşa giden milyarder medya sahiplerinden geriye sadece, yüzde yüz Erdoğan'a sadık, gazetecilik nedir hiçbir fikri olmayan bir uşak medya patronu grubu kaldı, yerlerini almış olarak.
Bir zamanlar kıyım başladığında yüzünü başka yere çevirenler, oralı olmayanlar da şimdi mağduriyet listesinde buldular kendilerini.
O zamanlar demokrasi mücadelesi herkes için geçerliydi, ama ne yazık ki anlaşılmadı, anlaşılmak istenmedi.
Bu dalganın aynen 1930'larda Almanya'da medyada herkesi sıraya dizen, renk ayrımı yapmayan bir imha dalgası olduğunu gören, çok az sayıda insan oldu. (Hitler, 1932 ile 1942 arasında toplam 953 gazeteyi kapatmakla övünürdü.)
Ve şimdi enkaz zamanı.
Erdoğan medya ile, daha doğrusu demokrasinin belkemiği sayılan bir meslekle uluorta alay ederken, biz, bir avuç gazeteci, elimizdeki dapdar imkanlarla başbaşa kaldık, kafamızı suyun üzerinde tutmaya çalışıyoruz. Aralarında Ahval'in de yer aldığı bir avuç bağımsız, küçük ölçekli haber kurumu halkın haber alma hakkına hizmet etmeyi sürdürmeye çalışıyor.
Başkan Erdoğan'ın ideal halkı, - konuşmasında aynen 1930'lardaki söylem gibi net koyuyor -, hakikatlerle arasına duvar örülmüş, sadece iktidar güdümlü propagandayla günlerini geçiren 'bir sessiz ve itaatkar sürü olarak halk'tır.
Bugünlere böyle gelmeyebilirdik.
Bugün hala birbiriyle didişp dalaşan medya erbabı oturup düşünür mü bilmiyorum.
Pek umudum yok.
Şu anda içimden geçen iki kelimedir sadece.
Geçmiş olsun.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
10.11.2021
2.08.2021
13.07.2021
6.05.2021
28.04.2021
24.01.2021
20.01.2021
5.01.2021
25.12.2020