Yüksel TAŞKIN
OHAL koşullarında aceleyle bir anayasa paketini geçirmeye çalışanların paketin içeriğine çok güvenmedikleri çok açıktı.
İleride bu günlerin siyasi tarihini yazacak olanlar, bu pakete inanmadıkları halde inanıyor gibi yapan insanların tuhaflığından bahsedecek.
“Milletini çok sevenlerin” böyle bir paketle Milleti karpuz gibi ikiye bölmeleri de elbette olumlu bir şekilde anılmayacak…
“Evet”çi stratejistlerin gözlerindeki paniği çok çabuk algıladık. Kampanyalarının bir doğrultusu yoktu. Sert gittiler, yumuşağa döner gibi yaptılar, tekrar sert gittiler…
Önce “Paket’e boş ver, halk anlamaz, Erdoğan sevgisine, istikrar korkusuna abanalım” dediler. Sonra “Hayır”cıların Paket’in içeriğinden yola çıkarak “hakikate” seslenmeyi başardıklarını görünce, “Biz de Paket’i konuşalım” dediler.
Ardından tüm Türkiye’de bir propaganda bombardımanı başladı:
“Sıkıyönetimin kalkacağından” , “tek yasama kaynağının Meclis olacağından” ve daha da tuhafı, gözümüzün içine baka baka, “yargının tarafsız olacağından” bahseden bir hakikat bükücülüğü.
Bu da bizi “Hayır”cıların en önemli kazanımlarından birisine getiriyor: Bu ülkede(siyasi) hakikati savunmanın karşılığı hala var ve bunu bıkıp usanmadan yapmaktan başka çaremiz yok.
İkinci kazanımız Gezi’den beri reel siyasete etki etme yollarını arayan sivil aktivizm. Bu aktivistlerin çoğunluğu, “az konuş, somut iş yap” kültürüne yatkınlar. Çoğunluğu CHP ve HDP arasındaki salınımlı bölgedeler ve iki parti de bu kesimi kazanamıyor, belki de hiç kazanamayacak.
Sivil aktivistler, İslami kesimden ve merkez sağ gelenekten gelenlerle ortak iş yapmayı da çabuk öğrendiler.
Türkiye otoriterleşme cenderesinden kurtulacaksa, bu demokratların ortak paydalarını öne çıkarabilmeleri ve iktidar blokundan parça koparabilmeleriyle mümkün olacak.
Bugün bu ihtimale düne göre çok daha yakınız.
AK Parti yaptığı olağanüstü yanlış tercihlerle kendisini tarih dışına doğru itmeye kararlı görünüyor. Toplum başka bir seçenek üretecek dinamizmde olduğunu açık biçimde gösterdi.
Her şeye rağmen bunu gösterebildi.
MHP ve AK Parti işbirliğini kotaranların 16 Nisan Referandumunu da aşan bir ana stratejileri vardı. “Yüzde 65 sağ, yüzde 35 sol” bölünmesine oturan bir yarılmayla her seçimi çantada keklik olarak görme hayaline kapıldılar.
Bu tehlikeli bir oyundu çünkü ülkeyi özünde kültürel olan bir bölünmeyle seçimlerin bir anlam taşımayacağı bir kimlik yarılmasına itmeyi, yani ateşle oynamayı göze almıştı.
Referandumun en büyük kazanımlarından birisi, yarı yarıya oy oranları ortaya çıkmasıdır. Bu da siyasetin önünü kültürle tıkama arayışını zora sokmuştur.
Kısacası bu toplum, yüzde 65 “sağ”, yüzde 35 “sol” eksenli kültürel yarılma tuzağına düşmemeyi becerdi.
Bunun ne kadar kıymetli bir kazanım olduğunu zamanla daha iyi kavrayacağımızı düşünüyorum.
Elbette bununla ilişkili bir kazanım da büyük kentler dinamiğinin hayır lehine oluşmasıdır. Piyasayla bağları daha yoğun ve eğitimli kesimleri barındıran bu dinamik, ekonomiye öncelik vermeyen, dış politikada fazlasıyla kavgacı olan tarzı mahkûm etmiştir.
Bu dinamiği yok sayan siyaset tökezler.
Büyük kentlerde, tam turizm sezonu başlarken yapay biçimlerde kabartılan Almanya ve Hollanda krizlerinin ekonomik maliyetinin ne olduğunun gayet iyi anlaşıldığı görülüyor.
Önce ekonomi diyen yumuşak bir tarza dönülmemesi ve mevcut tarzda ısrar edilmesi durumunda büyük kent dinamiğinin başka arayışlara yönelmesi hızlanabilir.
İPSOS verilerine göre ilk defa oy veren gençlerin yüzde 58’inin “Hayır” dediği tahmin edilmekte. Büyük kent dinamiğiyle beraber gençlik içerisinde de irtifa kaybeden bir partiyi bekleyen riskleri tahmin etmek zor değil.
Olumlu sayılabilecek unsurlardan birisi de olanca baskıya karşın HDP’nin çökertilememiş olmasıdır. Bugün bir genel seçim olsa, HDP’nin barajı geçme ihtimali MHP’den daha yüksektir.
Burada aslında AK Parti açısından da bir ders söz konusu: MHP, AK Parti ittifakıyla gidilecek yol, “Eski Türkiye’dir.” Toplum bu tersine gidişatı sezmeye başladı ve kabullenmeyeceğini gösterdi, gösterebildiği kadar.
Toplumun ekseriyeti, siyasette ve hayatta normalleşmeyi sağlayacak, iktisadi büyüme ve bölüşümü öne çıkaracak, dış politikada hamaset yerine aklı koyacak demokratik bir tarza son derece açıktır.
Bu seçenekleri üretenler ve bunları ıskalayanlar arasındaki mücadeleyi birincilerin kazanacağına inanmamız için pek çok sebep söz konusu.
Kısacası uzun yol koşucusunun muhtaç olduğu iyimserlik, “hakiki” hayatta mevcut bir altın damarı olarak ortadadır ve işlenmeyi beklemektedir…
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017