Yusuf Ziya DÖGER
(Şafii Zazaların Din Anlayışını Biçimlenmesine Dair Sosyolojik Bir Deneme)
İnsanın zihinsel şekillenişi toplumsal yapının işleyiş biçiminde saklıdır. Toplum bireylerini oluşturduğu pradigmal formlara uygun biçimde harmanlamaya çalışarak şekillendirir. Toplum, biçimlendirdiği değerler dizisini benimsemeyenleri ise ötekileştirerek yok saymaya çalışır. Dolayısıyla toplumlar varoluşlarını ete/kemiğe bürüyebildikleri bu değerler dizisiyle devam ettirirler.
İnsan, toplumsal yaşam formları tarafından çepe çevre sarmalandığı için kendisine ait bireysel varoluşunu gerçekleştirme uğraşı verdiğinde genelde toplumsal değerler dizisine ait reddiyelerle karşı karşıya kalır.
Toplumun anlaşılması ve tanımlanması ancak oluşturduğu değerler dizisi ve reddiyeler üzerinden okunabilir. Dolayısıyla toplumsal yapıların yaşam sürecinde oluşturduğu farklılıkların gerekçelerini kavramak için toplumun bireyi şekillendirme biçimine yerleşen temel unsurları ele almakla mümkün olur.
Kürtlerin toplum yapısının biçimlenmesinde dini öğelerin ağırlık taşıdığı konuyu ele almış tüm araştırmacıların ortak kanaatidir. Ancak bu şekillenmede Şeyh ve Mollalara ait etkinlik alanlarındaki yapıların da birbirinden farklılıklar arzettiği kolaylıkla görülebilir.
Bu etkinlik alanlarındaki toplumsal şekillendirmelerin birbirinden görece farklı olmalarının temel nedenleri irdelediğinde ise önemli verilere karşılaşılır.
Kürt toplumunun bir bölümünü oluşturan Kırd/Zazalara ait toplumsal şekillenmede de dini öğelerin asıl belirleyici faktör olduğu kolaylıkla görülebilir. Zazaların toplum yapısının biçimlenmesinde mezhepsel bağlılık önemli ölçüde belirleyici nitelik olduğu görülür.
Konu özelleştirerek ele alındığında Şafii mezhebine mensup olan Zazalar arasında da önemli yöresel farklılıkların var olduğu görülür. Bu anlamda Piran, Hani, Lice, Palu ve Bingöl merkez ile Genç (Dareheni) ve Solhan'a(Boghlon) ait yöresel farklılıklar göze ilk çarpanlardır.
Şafii mezhebine bağlı bu yörelerdeki toplumsal kesimler üzerinden sosyolojik okumalar yapıldığında, toplumsal yapı farklılaşmasının temelinde Şeyh ve Mederese Mollalarının oluşturduğu etkinliğin belirleyici olduğu kolaylıkla görülür. Şeyhlerin etkinlik alanları genelde bu kesim içinde daha yaygın ve geniştir. Çoğu zaman medrese etkinlik alanları üzerinde de belirleyici unsur oldukları dikkatten kaçmaz.
Şeyhlerin muntesibi oldukları tarikatlar varoluşlarını devamlı kılmak için biat kültürünü önceleyen kurumlar oluşturma zorunluluğu hissetmişlerdir. Bunun gerekçeleri tasavufi anlayış içersinde aranmalıdır.Tarikat bütünlüğünü muhafaza etmek için yapıda disiplini ve hiyerarşik hegemonyayı öne çıkararak varoluşunu gerçekleştirmeye çalışır.
Dolayısıyla tarikat Şeyhleri toplumda tutunmak ve var olabilmek için alabildiğince pragmatist bir tavır geliştirmek zorunda kalmışlar. Bununla biçimlenen toplum yapısı da dini referanslar açısından daha negatif ve tutucu niteliktedir. Toplumda oluşma ihtimali olan farklı anlayışlara karşı tahammülsüzlük daha belirgin ve ötekileştirici karakter taşımıştır.
Bu durm şeyhlerin etkinlik alanlarındaki toplum biçimşlenmesinde bireyselleşmenin gerçekleşmesini engelleyen önemli bir veridir. Mürid anlayışının gelişmesi beraberinde mutlak itaati getirmiştir ki toplum yapısı farklılıklara kapalı hal almıştır.
Aslında içerikte özgürlükçü olduğu iddia edilen tasavvufun pratikte şeyhe ve dergâha mutlak itaati emreden ikircikli tavra sahip olması kendi içerisinde bir nevi çelişki taşımasına da yol açmıştır.
Tarikat ekollerinin, pragmatik olması kadar geliştirdiği öğretilerin toplumsal yaşam alanındaki yetersizliği nedeniyle de farklı akımlar tarafından etkilenmeye müsait bir etken oluşturmuştur. Ki bu etkilenmelerin toplumsal karşılık alanında zıddına dönüşebilme ihtimali de her zaman tarikatların bağrında bulunur haldedir.
Bu nedenle Cumhuriyetin Modern eğitim kurumlarına dahil olan şeyhlerin etkinlik alanlarındaki gençlerin toplumsal yapıdaki işleyiş çelişkisini fark etmeleri daha kolay olmuştur. Bu aslında yapının varlığını idame etmesiyle doğrudan ilişkili bir olgudur. Buna rağmen süreç içerisinde Kürtlük bilinci şeyhlerin etkinlik alanlarındaki gençler arasında daha erken dönemlerde filizlenmiştir.
İkircikli yapı bu yörelerde Kürtlük bilincine ulaşan gençlerin ters kimlik geliştirerek sol tandanslı düşüncelere daha yakın olmalarına yol açmıştır.
Buna karşılık şafii mezhebinin üzerine inşa edildiği "şeriatta yazılı olmayan hallerle ilgili halkın örf ve ananeleri şeriattan bir baptır" içtihadı medrese ekolünün diğer ekollere oranla daha özgürlükçü bir zihniyet geliştirmelerine yol açmış olmasına rağmen, medrese geleneğinde gelen Molların büyük bir kesimi İslamın geleneksel bilgi edinme anlayışını/ epistemolojisini ve metodolojisini benimseyerek yetişmişlerdir.
Ancak Molların etkinlik alanlarındaki toplum biçimlenmesinin daha muhafazakâr olmasının nedeni de medreselerin eğitim içeriğinde aranılabilir. Mufredatta yer alan temel eğitim alanlarından Kelam, Hadis ve Fıkhın statik nitelikleri gereği kolay değişmemeleri etkili olmuştur.
Bu nedenle Mollaların etkinlik alanlarındaki toplum biçimlenmesinin muhafazakâr olması da Mollaların düsturlu olmalarında aranmalıdır. Ki Mollalar Kürtlerin/Zazaların geleneksel dini reflekslerine aykırı görüş beyan etmekten de mümkün mertebe sakınmışlardır. Fakat Kürtlerin sahip oldugu geleneksek İslami yapıları revize etmekten çekindikleri de bir gerçektir.
Oluşan muhafazakâr tutum Mollarların etkinlik alanlarıda Kürtlük bilincinin uyanışını bu nedenle geciktirmiştir. Medrese geleneğinden koparak Cumhuriyetin modern eğitim alanına dahil olan gençlerin Mollaların düstürlü tavırlarından dolayı farklı kimlik arayışına girmelerine de engel oluşturmuştur.
Bu etkinlik alanlarından çıkan gençler İslami gelenekle barışık olmalarından dolayı Türkiyedeki İslami yapılara entegre olmakta zorluk çekmediklerinden Kürtlük bilincine ulaşmalarıda gecikmiştir. Ki bu aslında gençlerin farkındalık oluşturamamalarından değil, muhafazakâr tutumun onlar üzerindeki etkisinden kaynaklanmıştır.
Bu iki ekole ait anlayışın nispeten dışında kalmış Şafii Zazaların yoğunlukta olduğu yörelerde ise son zamanlarda İslam motifleriyle bezenmiş dar görüşlü ve ötekileştirici düşüncelerin ravaç bulması da işin başka bir boyut oluşturmaktadır.
Bu düşüncenin yaygınlık kazandığı yerler dikkatle ele alındığında geçmişten gelen süreçte bile tarikat ve medrese geleneğinin en az etkilik kazandığı yerler olduğu kolaylıkla görülebilir. Bu nedenle etkinlik alanları dışında kalan yerlerdeki gençlerin Cumhuriyetin modern eğitim alanlarına girmelerinde rotasız kalmalarına yol açmıştır.
Dolayısıyla bu gençlerin uçlara kayma ihtimali diğerlerine göre kolay olmuştur ki eylemlerinde sürekli bir ifrat durumu sergilemektedirler.
Sonuç: Medrese ekolü prensiplerde disiplin isterken, tarikat ekolü prensipte mutlak itaati ister. Aslında tarihsel süreç bakımından Kürtlük bilinci öncelikle Şeyhler ve Mollalar arasında gelişmiş olmasına rağmen bağlı oldukları ekollerin zamanla varoluşlarının devamı açısından geliştirdikleri bakış nedeniyle sönükleşmiştir. Belki de bunda 1925 ve sonrasında etkinlik alanlarında oluşan travmaların etkisini aramak daha doğru olacaktır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017