Yusuf Ziya DÖGER
Toplumların miras bıraktığı kültürel değerler, onlara ait toplumsal yapılanmanın anlaşılmasına ve doğru biçimde analiz edilip değerlendirilmelerine imkân sunar. Tarih bilimi aracılığıyla ancak toplumsal yapılanmaların dayandığı mirasın sacayaklarına vakıf olabiliriz. Tarihsel olarak medeniyetlerin farklı anlayışlara dayalı biçimde şekillenmelerinde başat role sahip unsur var ettiği kültürel değer üretimine ait olan mirastır. Bu miras toplumsal yapılanmanın dayandığı verinin ana unsurunu barındırır.
Tarihsel süreçte varlık kazanmış birçok toplumun ürettiği kültürel mirasın, ardılları tarafından ya yok edilmesi yâda işlev değişikliğine uğratılarak korunması o toplumlar hakkında yeterli veriye ulaşmayı zorlaştırmaktadır.Ki o toplumlara ait kültürel değerlere dayalı mirasa vakıf isek onların toplumsal yapılanmasına dair veriler üretme imkânına sahip oluruz. Böylece o toplumsal yapının biçimlenmesinde etkili olan öğeleri doğru tahlil etme imkânınıda elde ederiz.
Günümüzde hala ayakta olan DiyarbakırUlu Cami, Şemsilere ait bir tapınak iken, Hristiyanların egemenliğiyle Kiliseye, Müslümanların egemenliğiyle de Camiye çevrilmesiŞemsiler hakkında net değerlendirmelerde bulunma imkânını elimizden almaktadır. Eğer o yapı ilk işleviyle günümüze aktarılabilseydi Şemsi (güneşe tapanlar) inancı üzerinde sis perdesi olan birçok nokta daha kolay biçimde tahlil edilebilirdi.
Batı ve Doğu medeniyet ayrımında birçok öğenin yanında yeryüzü şekillerinin etkiside göz ardı edilemez. Coğrafyanın cömert veya cimri oluşu toplumsal yapılanmalarda farklılıklar ortaya çıkarmıştır. Örneğin Batı medeniyetinin üzerinde şekillendiği Avrupa bireyin çok yoğun biçimde bir başkasının varlığına bağımlı olan yaşam idamesini minimize ederken, Doğu medeniyetinin bir kısmının üzerinde şekillendiği Ortadoğu ise bunu maksimum düzeye çıkarmaktadır. Dolayısıyla toplumsal yapılanma da coğrafi etki kendisini zorunlu biçimde ön plana iterek zamanla toplumsal yapılanmanın mihenk taşınadönüşüpo medeniyetin belirleyici özelliğine dönüşmektedir.
Tarihsel süreçte medeniyetlerin ayrıştırılmasında coğrafi etki üzerinden şekillenen toplumsal yapılanmanın dayanağı olan kültürel miras, toplumun sosyal ilişkileri açısından anlamlıdır.Ki toplumsal yapılanmaların el değiştirme sürecinde yeni egemenlerin bu kültürel mirasa bakışı yeni yapılanmada etkili olmaktadır. Eğer miras korunarak bunun üzerinden yeni öğeler var edilmişse tarihsel bir devamlılıktan söz edilebilir. Eğer miras ret edilerek ortadan kaldırılmış veya işlev değişikliğine uğratılmışsa tarihsel devamlılıktan söz edilemez.
Kültürel mirasın el değiştirmesinde genellikle yeni egemenler tıpkı Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindekigibi davranışlar sergilemektedirler. Kültürel mirasa yönelik koruma duygusunun ön palana çıkıp çıkmaması yeni egemenlerin dâhil oldukları medeniyetin geleceğe yöneliktasavvurunu ortaya koymaktadır.
Doğu toplumlarının çoğunda de toplumsal yapılanmaların el değiştirmesi beraberinde reddi mirası getirmiştir. Önceki yapılanmayı çağrıştıracak sembollerin bile kendi varlıklarıyla devam etmesine izin verilmemiştir. Çünkü o kültürün öğelerinin sembolik var kalması yeni egemenlerin oradaki köksüzlüğüne işaret olacağı için öncelikle ya yok edilmelerine ya da işlevsel anlamda farklılaştırılmalarını zorunlu kılmaktaydı.
Basit örnekler var. Ayasofya veya Amed’teki ulu cami gibi.Eski mirasın korunması yeni egemenler için her daim kıyaslamaya yol açabilecek bir faktör olarak kullanılma ihtimali taşır. Dolayısıyla eskinin yok edilerek yerine yenisinin konulması veya dönüştürülmesi yeni egemenlerin ayak bağlarından kurtulması anlamına gelir ki bu da onlar için sürekli rahatsızlıkverebilen bir durumdan kurtuluşu ifade eder.
Dolayısıyla, Doğu toplumlarındaki medeniyetlerin çoğunun oluşturduğu kültürel birikimin kalıcı uzun soluklu olmayışının temel sebebi yeni egemenlerin talan ekonomisine dayalı toplumsal yapılanmayı ön plandatutmalarıdır.Ki talan ekonomisinin temel kriteri dağıtılacak ulufe miktarı ile yeni egemenlerin kendisine bağlı olan kitleyi tatmin etme gücü arasındakiilişki durumunda düğümlenir.
Egemen oldukları bölge veya yörede kitleyi tatmin edemez duruma düşmeleri ve bu kitleyi elde tutabilmenin aracı olarak diğer yöre veya bölgelere akınlar düzenleyerek elde edilen talan ekonomisiyle kitleyi tatmin etmeye çalışmaları kültürel mirasa bakışlarını ifade etmektedir. Bu nedenle eskinin sökülüp atılması kendilerinin daha kolay benimseneceği vehmini beraberinde getirmekteydi.
Tarihsel olarak doğu toplumlarının reddi miras anlayışını Ortadoğu kökenli semavi dinler üzerinden de müşahede etme imkânına sahibiz. Örneğin Kudüs’te yer alan BeytülMakdis (Mescidi Aksa)’in üç semavi dinin de kutsal sayması doğrudan doğruya ardılların eskiyi ortadan kaldırma veya ona yeni anlam yükleyerek eski işlevini gizlemeleriyle ilişkilidir. Benzeri miras reddini Ortadoğu’nun hemen hemen tüm tarihinde müşahede etme imkânı vardır. Babil Ziguratlarını veya asma bahçelerine ait izlerin olmaması da bu mantık çerçevesinde ele alınmalıdır.
Sonuç:
Osmanlı mirası üzerine kurulan TC benzeri bir eğilimle hareket etmiştir. Osmanlıyı çağrıştıran ve eski kültürel değerleri anımsatan her şeyin ortadan kaldırılarak yerine yenilerinin ikame edilmesi bununla okunabilir. Yine TC’nin de talan ekonomisine başvurduğunu Ermeni ve Rum mallarının ulufe biçiminde cumhuriyet hizmetçilerine dağıtılmasında görme imkanı vardır. TC 1920’lerden sonra her Kürd başkaldırısında yöredeki halkın hayvan ve mallarına askerlerini beslemek için el koyması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
İki yüzyıllık Kürd hareketlerini de bu çerçeve içinde değerlendirdiğimizde, bazı verilerin bu anlayışla ortaya konulduğunu görebiliriz. Örneğin BedirxanilerinNastüri Hristiyanlara karşı tutumu bu çerçevede ele alınmalıdır.Ancak konuyu Barzani ve PKK hareketleri üzerinden örneklendirmeye çalışalım.
Barzanilerin çabasıyla ortaya çıkan yüzyıllık mücadele de Kürd toplumsal yapılanması tahrip edilmeden korunmaya çalışılarak mücadele edildiği görülürken. PKK’nin oluşturduğu perspektif eski toplumsal yapılanmaya ait olan değerlerin sıfırlanarak yeni bir toplum inşa edilmeyi amaçlayan veriler sunmaktadır.
Barzanilerin geleneksel ilişkileri kullanarak oluşturdukları perspektif zorlu sürecin sonunda beraberinde bir başarı getirirken yeni dünyaya kapalı olmayan ama toplumsal yapılanmayı da tahrip etmeyen sonuçlara ulaşılmıştır.Bu çerçeve de PKK’nin Ortadoğu’nun tipik redi mirasçı anlayışının benimsendiği görülmektedir. Toplumun eski değerlerini kendi varlıklarının pekiştirilmesi önünde engel olarak gördüğünü söyleme imkânı vardır.
Dolayısıyla şuan Kuzey Kürdistan Kürd toplumunda gerçekleştirdiği yapısal organizasyonlar ele alındığında reddi mirasçı bir anlayışa sahip olduğunu açıkça ifade edebiliriz. Ama Barzanilerin Güney Kürdistan’da oluşturdukları mantık daha çok geleneksel değerleri günümüzle harmanlama anlayışını öne çıkardıklarını ifade edebiliriz.
Barzaniler geleneksel değerler üzerine şekillenirken, PKK seküler mantığı önemsemiştir. Oysa seküler mantığın geçmiş Kültürel değerler ilgisi ve koruma duygusunun daha ön planda olması gerekir. Gelenekselcilerin ise kendi varlıklarını tahkim etmeleri için önceki yapılanmalardan olabildiğince uzak olmasını gerektiren mantık tarihsel verilerle doludur. Buna rağmen Seküler mantığın toplumu toptan bir dönüşeme tabi tutma mantalitesine sahip olması redi mirasa daha yakın durduğunun da göstergesidir.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017