Cemil ERTEM
2016 yılını bitiriyoruz; bu yıl olan bitene bakıldığında 2017 için belirsizliklerin -gri alanların- yoğun olacağını söyleyebiliriz. Ancak 2017 yılı çözümlerin de önümüze -adeta- düştüğü bir yıl olacak.
Türkiye’deki anayasa değişikliği ve buna bağlı olarak sistemin ekonomik ve siyasi olarak yenilenmesi, kaosun devam edeceği bir dünyada Türkiye için büyük bir avantaj olacak.
Şimdilerde 2017 yılının siyasi ve ekonomik risk haritasını çıkartan bir çok değerlendirme okuyorum. ABD için Trump riski ön plana çıkarken, AB için halen çözülemeyen kriz, İngiltere’nin Brexit süreci küresel risklerin ilk sıralarında yer alıyor.
Japonya...
Öte yandan, Pasifik’te de işler pek iyi değil. Çin meselesi Batı için tek başına ayrı bir kriz dinamiği ama Japonya’da bile gerçek anlamda bir toparlanma gerçekleşmedi. Geçen hafta Japonya Merkez Bankası (BOJ) Başkanı Kuroda, Japonya’nın deflasyona girip girmeyeceğinden henüz emin olmadıklarını, yüzde 2’lik enflasyon hedefine, 2. tur genişlemede ulaşmaya çalışacaklarını söyledi. Kuroda, düşük potansiyel büyümenin, durgunluğu derinleştireceğinin de altını çiziyor. Japonya yenilikçi bir ekonomi fakat buna rağmen kendi krizini aşamıyor. Geleneksel iktisat, yenilikçi anlayışı (inovasyonu) çok geç keşfetti daha doğrusu yenilikçi iktisadın babası sayılan Schumpeter’i, neoklasik teoride, ultra-liberal Hayek ile karıştırıp öyle anlatmaya çalıştılar. Böyle olunca, teknoloji rantını elinde tutan, inovasyonla tekel konumuna gelen teknoloji devleri, yenilikçilik peşinde koşmak yerine, tekel gücüyle potansiyel rakiplerini ezmekle meşgul oldu. Eh, bu da Hayek’in Sosyal-Darwinizm’ine uygun bir stratejiydi.
Ancak bunu da tam anlamıyla başaramadılar. ABD’de Apple, Microsoft gibi devler, yüksek maliyetle çalışan ve tekel gücü göreli olarak geride olan Japon rakiplerini yanlarına yaklaştırmadılar. Japonya, Kurodo’nun dediği gibi kendisini ayağa kaldıracak genişlemeci, rekabetçi kura dayanan politikalara geçmek için de geç kalmıştı zaten. Ancak, ABD’nin Şinzo Abe’ye kadar Japonya’yı denetlemesi kolaydı, Japonya’ya dayatılan para ve maliye politikaları, onun ABD’li tekellerin istediği kadar ihracat yapmasına, onun istediği pazarlara girmesine izin veriyordu.
Esas abi
Şimdi işler yavaş da olsa değişiyor ve bu, ABD için 2017’nin en önemli risklerinden biri sayılıyor. Tabii ABD, Japonya’yı denetlemeye kalkarken, Pasifik’in esas abisini atlamıştı. Çin, önce düşük emek maliyeti ile dünyanın fabrikası oldu, emek verimliği avantajı ile küresel rekabette öne geçti. Ancak gerçek sistemik risk, Çin’in emek verimliliği avantajından sonra, teknoloji verimliğini avantajını ABD’nin elinden alıp, teknoloji rantını kullanmaya başlaması olacaktı. Nitekim Çin, bunu 2013 yılı itibarıyla yoğun olarak yapmaya başladı. Düşük emek maliyetiyle ucuza ürettiği malları satıp bunun karşılığında ABD Doları ve kâğıdı almak yerine, sermaye ihraç ederek ve marka satın alarak, teknoloji rantını kullanmaya başladı. Bunu, ABD ve Batı için, başka bir deyişle, Batı merkezli sistem için sistemik bir risk olarak tanımlayabiliriz. Ve bu risk 2017 yılı itibarıyla yeni bir kriz dinamiği olarak devreye girecek. İşte burada yeni ABD Başkanı Trump’ın uygulayacağını söylediği ekonomi-politikalarının küresel ekonomi için bir risk olup olmayacağını tartışabiliriz.
Avrasya...
Küresel risk analizcileri, 2017 yılının için en büyük ekonomik risklerinden birinin Trump’ın korumacı ve devletçi bir iktisat politikasına sapması olacağını söylüyorlar. Eğer Japonya, rekabetçi bir yenilikçi yolda ısrar ederse, Trump’ın korumacı politikaları en çok ABD’ye zarar verir. İkincisi, Çin’in sermaye ihraç etmeye devam etmesi demek, ABD parasına ve kâğıtlarına daha az rağbet etmesi demek olacağı için, Trump, bütçe açığını sıçratacak yeni-Keynesçi yola sapamaz. Dolayısıyla, ABD için en büyük risk, Trump değildir; kendi doğusundan gelecek yenilikçi-rekabetçi bir ekonomi atağıdır ki bu zaten hızla şekilleniyor.
Esasında 2017 yılı Asya Kalkınması’nın Pasifik’ten sonra, Avrasya coğrafyasında da kendini göstereceği bir yıl olacaktır. Türkiye merkezli böyle bir başlangıç, Avrupa’nın krizinin Doğu Avrupa’dan başlamak üzere, yeni bir genişleme paradigmasıyla bitmeye başlaması demektir. Bu başlangıç, aynı zamanda, Rusya’nın Avrasya Birliği stratejisinin de Türkiye odaklı tadilatı anlamına gelir. Zaten AB’nin de tam şu sıralar -nihayet- GB için masaya oturması buna bağlıdır.
Dolayısıyla, 2017 riskli bir yıl ama riskler ABD-AB ve Britanya merkezli...
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018