Kemal CAN
İktidarın gerekleri ile, siyasetin ihtiyaçlarının çeliştiği zor bir seçim noktası bu: Yaşanan yenilgi karşısında beklenenden ağır bir travmaya uğrayan sadık seçmeni küstürmemek mi? Bu yenilgiyi yaratan küskünleri ve daha önemlisi seçim kalkanını tamamen kaybetmek mi?
Seçimden önce de çok tartışılmıştı. Seçimden sonra yaşanan itiraz-yeniden sayım rezaletlerinde de yine gündeme geldi. “Nasıl olsa bir yolunu bulup kazandıklarını söyleyecekler veya asla gönüllü biçimde iktidarı bırakmayacaklar, sonuçları tanımayacaklar, öyleyse çaba göstermenin, adaletsizliği, hukuksuzluğu tekrar dile getirmenin, zorlamanın bir anlamı var mı?” Kesinlikle var ve hatta hiç durmadan her türlü acayipliği, adaletsizliği, zorbalığı ifşa etmek, kayda geçirmek, kabullenmemek, görünür yapmak, mücadele etmek, her şeyin bunlardan ve onlardan ibaret olmadığını göstermek gerekir. Çok basit bir mantık yürütmeyle; seçimleri adil olmayacağı gerekçesiyle boykot ederek iktidarın meşruiyetini tartışmalı hale getirme olasılığı ile iktidarın seçimleri, sandık sonuçlarını tartışmaya açma biçimiyle kendi eliyle yarattığı meşruiyet zafiyetini kıyaslamak bile farkı görmeye yeter. Bu açıdan bakıldığında, sonuçta nereye vardırılırsa vardırılsın, beş gündür yaşananlar iktidarın en önemli meşruiyet dayanaklarından birini kendi eliyle imha ettiği bir süreç. Yenilgiden bir hezimet, sandıktan rezalet çıkarmak. Her türlü adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk iddiasını sandık sonuçlarını gerekçe göstererek meşru yapmaya çalışan, sandıktan çıktığı için her durumda haklı çıkacağına inanan, inandırmak isteyen iktidar, kendisine kalkan yaptığı ve tek siyaset alanı haline getirdiği seçimi de siyasetin dışına taşıyor. İçinden çıktığını iddia ettiği şeyi, başka bir şey çıktığında inkar etmek. Kazanana kadar seçim, tatmin olana kadar sayım ve seçim darbesi gibi müstesna siyasi kavramlar üretmek.
Gücün ve meşruiyetin tek kaynağı olarak işaret edilen milli irade ve siyasetin tek alanı olarak gösterilen seçim sandığının anlamı ve itibarı, iktidarın kendisi için de bir daha kullanılamaz hale gelecek ve daha önceki bütün referansları da boşa çıkartacak ölçüde ama daha önemlisi de bizzat iktidar tarafından tahrip ediliyor. Elbette daha önce kayyım atanan belediyelerde, açık hukuksuzluklarla gasp edilen seçimlerde ve hapse atılan milletvekillerinde de halkın iradesine karşı eylemler söz konusuydu. Aynı adaletsizlik, hukuksuzluk ve zorbalık kendini göstermişti. Fakat, bu sefer sürece başka bir içerik kazandıran, iktidar sözcülerinin seçimin kendisini ve sandıktan çıkan sonucu geçersiz hale getirme gayretidir. Yani daha önce sandıktan çıkana yapılan, şimdi doğrudan seçim sandığına yapılıyor. İktidar, içinden çıktığı için kendini dokunulmaz ilan ettiği sandığın üzerinde tepiniyor. Bu açıdan, sandıktan çıkana itiraz etmeden, gereğini yapmamakla fiili durum yaratılan 7 Haziran 2015’ten de farklı bir örnek oluşturuyor. Bu haliyle; sırasıyla siyasal alan, siyasal kadrolar, medya, AKP, Anayasa, hukuk düzeni, yasal kurumlar, yargı teker teker imha ve ilga edilirken, artık tabanını ve çoğunluğunu kaybetmekle yüz yüze kalan iktidar, devam edebilmek için varlığını dayandırdığı son sığınağı seçimi/sandığı da harcamayı göze almış durumda.
Basitçe YSK İmamoğlu’nun yarışı önde bitirdiğini açıklamadan önceki sürece bir bakalım: Olağanüstü hal şartlarında yapılmış referandum sürecinde kitabına uydurma gereği bile duyulmadan yapılan haksız, hukuksuz seçim uygulamaları, daha sonra düzeltilmek yerine yasalar değiştirilerek kalıcı hale getirildi. İktidar talimatlarına göre hareket eden YSK üyelerinin görev süreleri yasaya aykırı biçimde uzatıldı, seçim sürecinde etkili ve artık taraflı idari görevlilerin etki imkanları genişletildi, seçim kurulu ve sandık görevlileri üzerinde yönetimin baskısı artırıldı, sandıklar taşındı, seçmenler kaydırıldı. Defalarca çok ciddi seçim yolsuzluğu iddialarıyla seçim kazanmış iktidar, bu tür itirazların hepsine alaycı cevaplar vermeye devam etti ve son seçimden önce de çeşitli sözcüleri aracılığıyla dünyadaki en güvenli seçim atmosferine sahip olunduğu iddia edildi. Seçim ve sayım devam ederken iktidar partisinin yerel ve merkez yöneticilerinden hiçbiri ve iktidara yakın medya herhangi bir usulsüzlük iddiasını, hatta şüphesini bile gündeme getirmedi. Bu konudaki muhalefet iddiaları yine alaya alındı. Şimdi anlaşıldığı üzere, sandık başındaki iktidar partisi temsilcileri de bu yönde itirazlarda bulunmadı. 31 Mart gecesi 11:15’de AA tarafından veri akışı durdurulduktan sonra kazandığını açıklayan Binali Yıldırım ve aynı gece iki kere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle bir ihtimali düşündürecek ifadeleri olmadı. Normal ve doğal biçimde, haksız biçimde bütün kontrolleri ele geçirmiş ve denetim alanlarını tıkamış iktidar, seçimde bir sorun yok havası verdi. Ama yine de olmadı.
İktidarın İstanbul’u kaybettiğinin anlaşıldığı andan itibaren yaşananlara da bir bakalım: Önce, iktidarın örgütlü sosyal medya yönlendiricisi kanatlarından olan “Pelikan Grubu” ağırlıklı olmak üzere, AKP’li bir çevre, yoğun biçimde seçimde hile yapıldığı iddiasını gündeme getirmeye başladı. Ancak, bu hamleye yine iktidar yandaşlarından pek rastlanmayan biçimde -genellikle suskunlukla idare edilir- saçmalamayın diyenler de çıktı. İddiaların dozu artınca AKP sözcüsü Ömer Çelik de çıkıp “rahat durun” demek zorunda kaldı. Anlamsız, usulsüz biçimde Binali Yıldırım ile geceyi toplantı halinde geçiren İçişleri ve Adalet bakanları da sessiz kaldılar. Binali Yıldırım’ın -yenilgiyi kabul etmesi olarak yorumlanan- basın toplantısını iptal etmesinden sonra, birden ortaya AKP İl Başkanı çıktı ve hem seçimi kazandıklarını hem de itiraz edeceklerini söyledi. Kazanılmış seçime itiraz anormalliği, sonuca direnme niyetine henüz bir zemin icat edilemediğini gösteriyordu. Sonra ibretle izlenen itiraz süreci başladı. Önce sandık, sonra birleştirme tutanaklarına itiraz edildi, kaydırmalar olmuş, veriler yanlış girilmiş dendi. Bir sonuç çıkmadı. Binali Yıldırım geçersiz oyları işaret etti. Her ilçede geçersiz oylar için itiraz başvuruları başladı. YSK’nın aksi içtihadına rağmen delilsiz, gerekçesiz itirazlar işleme konuldu. Ancak bunun da sayıyı tamamlamaya yetmeyeceği anlaşılınca “oyların hepsini sayın” itirazlarına geçildi. “Neden ve neye dayanarak yapıyorsunuz?” diye soran karşı itirazlar, “başlanmış hazır sayılsın” denilerek geçiştirildi. Bu arada Muş gibi başka yerlerde açık delilleri olan muhalefet itirazları işleme konmadı. Çifte standart, çoklu hukuka dönüştü.
Önce bulunabilen her şeye, sonra bulunmasa bile olabilecek her şeye, sonra olup olamayacağına bakılmadan her duruma yapılan itirazlar ile önce makul olanların, sonra ısrarcı olunanların, en sonunda da hepsinin kabulüne mecbur bırakılan seçim kurulları ve YSK eliyle tam bir kaosa çevrilen süreç başladı. Bu aşamadan sonra sadece hukuk ve ahlak değil, mantık ve matematik de devreden çıktı. Süreci tıkayan bu saçmalıklarla eş zamanlı olarak bir başka psikolojik mücadele de sahneye konuldu. Süreci, seçimi olduğu gibi son derece sakin ve başarılı yürüten Ekrem İmamoğlu’nun iktidarı zorlayan çıkışlarına önce alçak, sonra da tehdit dozu yüksek karşılıklar gelmeye başladı. Hakkı Özdal’ın dün yazdığı Yol ayrımı: Genleşmiş ‘Pelikan’a karşı Türkiye yazısında da gayet isabetli biçimde ortaya konulduğu gibi; “İlk iki gün için yenilginin faturasıyla karşılaşmamak çabasındaki bir klik tarafından yürütülen ve bizzat AKP içindeki ya da çevresindeki kişi ve kesimler tarafından da yakışıksız bulunduğu açıkça dile getirilen bu sonuçları tanımama operasyonu, giderek daha çok iktidar aktörünün katıldığı bir ‘merkezi tutum’ haline geliyor.” Bu noktada, İmamoğlu’nun Anıtkabir ziyareti hakkında açıklama yapan Milli Savunma Bakanlığı’nı ve hem mevcut seçim kurullarını, hem aldığı oyun takipçisi siyasileri tehdit eden Bahçeli’yi özel olarak not etmek gerekir. Piyasaların ve dış dünyanın yaratılan belirsizliğe henüz bir tepki vermemiş olması da kayda değer.
Ortaya çıkan bu tabloda, iktidarın sonuçları kabul etmeye niyeti ve cesareti olmadığı, bunun için beklenenden daha yüksek zorlamaları göze alabileceğinin işaretleri artmış görünüyor. Fakat bir yandan da -daha önce de yaptığı gibi- yenilgiyi güç gösterisiyle karşılama konusunda yapısal ve konjonktürel bazı sıkıntılar söz konusu. Sert önlemler ve paketlerle ilerlenmek zorunda kalınacak kriz şartlarına, genişlemesi kontrol edilemeyecek bir siyasi kriz eklemek ciddi bir tercih. Ve eğer seçimin yenilenmesi, “Pelikancıların” iddia ettiği gibi “sandık darbesine” dayandırılacak olursa, metal yorgunluğunu hurdalığa çevirme riski de kapıda. Çünkü, iddialar sadece muhalefeti suçlamakla kalmayıp, neredeyse bütün teşkilatı hain veya ahmak olarak etiketlemek anlamına geliyor. Ayrıca merkezine kendisini koyduğu -mecbur kaldığı- seçimin birinci sorumlusu olduğunu bilen Erdoğan’ın bir süredir uykularını kaçıran “acaba arkamda mı duruyorlar, arkamdan mı itiyorlar; zemini mi koruyorlar, altımı mı oyuyorlar?” ikilemi hiç bitmiyor. MSB’nin İmamoğlu açıklaması, Bahçeli’nin sözleri ve piyasaların sessizliği cesaret verse bile, bu şüpheleri yatıştırmaya yetmeyebilir. Bu yüzden Erdoğan bütün gürültünün arasında hâlâ, “Ama meclis çoğunluğu bizde”, “topal ördek” gibi avunmalarla idare ettiği tuhaf bir alanda duruyor. İktidarın gerekleri ile, siyasetin ihtiyaçlarının çeliştiği zor bir seçim noktası bu: Yaşanan yenilgi karşısında beklenenden ağır bir travmaya uğrayan sadık seçmeni küstürmemek mi? Bu yenilgiyi yaratan küskünleri ve daha önemlisi seçim kalkanını tamamen kaybetmek mi? Bahçeli ilk ismiyle müsemma bir kürsüden destek mi açıklıyor? Oyları ve belediyeleri kendisine çekmiş kârlı ortak tuzu kuruluğu ile mi konuşuyor? Seçimden önce “bizi zaafa düşürmeyin kaos çıkartırlar” uyarısını yapan iktidar, düştüğü zaafın ardından kendisini de Türkiye’yi de büyük bir kaosa sokmanın eşiğinde.
Yazarlar
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025