Kemal CAN
Son birkaç gün, daha önce de benzerleri yaşanan ama aynısının pek görülmediği tuhaflıkta bir hareketliliğe sahne oldu. Daha önce yıllar veya aylar içinde görülebilen baş döndürücü manevralar, insanı serseme çeviren dönüşler, bir birine zıt sayılabilecek gelişmeler saatler içinde yaşandı. Sadece Türkiye’de değil ABD’de de hayli kıdemli yorumcular, analizlerini 24 saat geçmeden tazelemek, bir ölçüde kendilerini yalanlamak zorunda kaldılar. Bir tarafıyla her şeyi yeniden düşünmeyi gerektirecek kadar karmaşık bir tablo, diğer tarafıyla her şeyin son derece tutarlı göründüğü acayiplik zemini yeniden suratlara çarptı. Dönmüş gibi görünenlerin tutarlı bir süreklilik, aynı gibi duranların yepyeni bir rota gösterdiği anlaşıldı. Dünya siyaseti, Washington’dan Ankara’ya telefon görüşmeleri ile Twitter mesajları arasında, kimsenin sınırlarını çizemediği muğlak hedefler ve belirsiz limitler labirentinde saatlik periyotlarla çalkalandı durdu. Hala bu çalkalanma devam ediyor. Ne olduğunu anlama eşiği geçilemediği için olası gelişmeleri konuşmaya sıra gelemiyor. Her şey herkesin gözü önünde yaşandı belki ama yine de aşırı kalabalık bir liste haline gelen olup biteni özetlemek gerekiyor:
Aylardır “bir gece ansızın” propagandasına konu olan Fırat’ın doğusuna, sosyal medya askerlerden çok önce girdi. Sonra Erdoğan ile Trump’ın telefonda görüştükleri duyuruldu. Beyaz Saray görüşmeyi doğruladı ve Türkiye’nin operasyon yapacağını, müdahil olmayacağını açıkladı. Trump’ın attığı mesajlar, “Amerika Kürtleri sattı ve IŞİD’i de Türkiye’nin üzerine bırakarak çekiliyor” yorumlarına neden oldu. Trump, artık sadece kazanacakları savaşlarda yer alacakların söylüyor ve bir anlamda “ne haliniz varsa görün” diyordu. İktidar çevreleri ve Erdoğan hafif bir kazanma imasıyla, “ABD askerlerini çekiyor, koordineli operasyon başlıyor” diyerek durumu açıkladılar. Bu arada ABD karıştı, Başkan yoğun eleştirilerle karşılaştı. Trump yeniden tweet atmaya başladı ve limitleri aşması durumunda “daha önce yaptığı gibi” Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğini söyledi. Pentagon, “Türkiye’ye riskleri anlattık” dedi ve hava sahasını kısmen sınırladı. Sosyal medya yeniden mehter ritmine döndü. “Türkiye tehdit edilemez” tepkisi de önce muhalefetten geldi. Trump yeniden klavyesini kullandı ve “taraf değilim” yazdı. AB ve BM’den itidal uyarıları geldi. (Bu epey seyreltilmiş bir liste)
Önce Amerika tarafına bir bakalım: ABD Başkanı’nın büyük çoğunluk tarafından Türkiye’ye “yeşil ışık” olarak yorumlanan ilk açıklamasının gerekçeleri tartışılırken, yeni bir paylaşımla açıkça Türkiye’yi tehdit etmesi ortalığı karıştırdı. “Aynı zamanda –veya aynı paylaşım dizisinde- söylenmiş olsa veya geçen yılki ‘çekiliyoruz, Suriye sizindir’” açıklaması ve sonrasında olduğu gibi biraz zamana yayılsa, kimse bir tuhaflık ya da çelişki görmezdi ama paylaşımların havası, aralarındaki süre ve arada yaşananlar gerçekten ilginç. Trump, ilk hamlesi sonrasında kendisine yakın bazı kesimler –etkili Cumhuriyetçi senatörler- dahil olmak üzere “ihanet” suçlamasına kadar varan sert eleştirilere muhatap oldu. Devlet kurumları arasındaki görüş ayrılıkları ulu orta sosyal medya paylaşımlarına yansıdı. Atılan sonra silinen tweetler, birbirini ezen demeçler, sonradan düzeltilen açıklamalar dolaşmaya başladı. Türkiye’deki iktidara yakın bazı yorumcular, derin ABD’nin ve Washington’daki vesayet odaklarının seçilmiş başkana direndiğini bile söylediler. Belki bu yüzden Türkiye’den Trump’a resmi tepki de hayli gecikti. Dengesizlik kilometrelerce uzak iki başkent arasında dengelenmeye çalışıldı.
İşin Türkiye tarafına dönülünce görünen resim de fazla net sayılmaz. Erdoğan iktidarı, pek çok meselede çıkış formülleri, çözümler üreterek değil, bu sorunları başka türlü kullanabileceği yollar bularak ilerliyor ve beklenmedik hamlelerle değil böylesi manevralarla şaşırtıyor. Ekonomik krizden dış politika sorunlarına kadar her alanda bunu görüyoruz. Suriye meselesindeki beklenen sıkışma da uzun zamandır hedef değiştirilerek, ortak yenileyerek, pazarlık tazelenerek erteleniyor. Zararın ödemesi için -faizi artsa bile- vade hep uzatılıyor. Erdoğan, Esad’ı devirmek için ABD’nin ortağı olarak girilen Suriye’den, hiç olmazsa Kürtleri yenerek Ruslarla ortaklığını devamla çıkmayı deniyor. Büyük pastadaki parça umudu küçülünce –belki de pasta servisten kalkınca- büyük dertlerine küçük çare imkanları arıyor. Hedef uzaklaşınca hedef, risk yaklaşınca muhatap değiştiriliyor. Bu müteharrik muhatap meselesi, son olarak “arkadaşım Trump iyi, çevresi kötü” noktasına kadar alt katmanlara indi. Çok inandırıcı ve etkili olmayan olamayan güvenlik sorununu iddiası, rasyonel bir hedef yenilemesiyle desteklenmeye çalışıldı. Başkasının toprağında -başkasının parasıyla- inşaat yapmak ve bazı Suriyelilerin sürüleceği yerlere, buradaki başka Suriyelileri geri göndermek yeni vaat haline geldi. Ne beklenmedik ne ansızın yaşandı olanlar. Ancak daha başlamadan hesap dışı olabilecekler konusunda çarpıcı bir fragman gösterime girdi. Bu fragmanda, beladan parasını ödeyerek uzak kalabileceğini düşünen Avrupa ve fırsatçılığı yüksek politikaya çeviren Rusya’nın da rol aldığını gördük.
Şimdiye kadar yaşananlarla birlikte epey özetlenmiş bu son olaylar dizisini -değil şimdi daha ilerideki tarihlerde bile- derli toplu anlatabilecek birilerinin çıkması ve herkesi ikna edebilmesi hayli zaman alacak. Ancak meselenin hem ABD hem Türkiye için basit iç politika hesaplarından ve gündem değiştirme ataklarından ibaret olduğu yorumu -sert muhalif görünse de- fazla hafif duruyor. Aynı şekilde aşırı hamasi ifadelerle ortaya konulan güvenlik gerekleri de olup bitenin tamamını açıklamaya yetmiyor. Yaşananların her iki ülkenin iç politikasıyla çok yakın ilişkisi var ve zaten bu saklanmıyor hatta her iki tarafta açık bir propagandaya dönüştürülüyor. Trump için Suriye’den çekilmek, Erdoğan için ise Suriye’ye girmek seçim vaadiydi. İkisi de bir anlamda kendi vaatlerini bildikleri yollarla takip ettiler. Fakat bugün için Suriye meselesi, basit bir gündem değiştirme hamlesinden ve resmi gerekçelerden çok her iki lider ve onların iktidarları için önlerindeki problemlerin bağlamını yenilemek anlamını taşıyor. Problemi halledemeyince –başka bir sorun için- kullanmanın bir yolunu bulmak, kısa vadede avantajlı sonuç verebildiği gibi hesap dışı yeni bağlamları da gündeme getirebiliyor. Trump’ın “bilgeliğinin” aldığı hasar ve Türkiye’nin üzerine kalan IŞİD sorumluluğu bunun erken örnekleri.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025