Mithat SANCAR
“Barış süreci”ni düşünürken, hep “yol” ve “yürüyüş” imgeleri beliriyor zihnimde. Başından beri süreci bu imgeler üzerinden anlatmaya çalışıyorum. Aklıma daha iyi imgeler gelinceye kadar da öyle yapmaya devam edeceğim galiba.
“Yolun neresindeyiz” sorusu, birçok kimse gibi, beni de sürekli yokluyor.
Bu soruya herkes için geçerli tek bir cevap verilemeyeceğini biliyorum. Yine de, toplumun büyük bir bölümünün, “bulunduğumuz nokta”yla ilgili ortak bir algıya sahip olduğunu düşünüyorum. Bence baskın çoğunluk, yolun yarısına geldiğimizi, hatta biraz daha öteye gittiğimizi görüyor, en azından seziyor.
Beni bu sonuca götüren “verilerin” başında, öncelikle süreci taşıyan aktörlerin söz ve tavırlarındaki değişim geliyor. Hem hükümet çevreleri, hem de Kürt hareketi birkaç hafta öncesiyle kıyaslandığında, çok daha dikkatli bir üslup ve yapıcı bir yaklaşım sergiliyorlar. Aralarda sivri veya keskin sayılabilecek açıklamalar ve dalgalanmalar olmuyor değil. Ancak bunların hacmi de ağırlığı da giderek azalıyor.
Bunu, barış süreçlerinin derinleşmesiyle birlikte ortaya çıkan bir “olgunlaşma” olarak değerlendiriyorum. Bu durumun, başarıyla sonuçlanmış barış süreçlerinde çok dahi bariz olduğunu gösteren çalışmalar da var esasen.
Güney Afrika ve Kuzey İrlanda “barış ve çözüm süreçleri” açısından, bu bilgileri teyit eden gözlemlerim oldu. Bu deneyimlerin önemli bazı aktörlerini tanıma ve/veya dinleme imkânı buldum. Her seferinde kendilerinden çok etkilendiğimi, ama ilk başlarda bunun sebebini açıklamakta zorlandığımı iyi hatırlıyorum. Daha sonraları okumalarımın da yardımıyla beni etkileyen şeyin, bu insanlardaki “çelebilik” olduğunu öğrendim. O çelebiliğin de savaşın hakikatini ve barışın faziletini derinlemesine idrak etmekten kaynaklandığını anladım. Evet, barış yolunda yürümenin, sürecin taşıyıcı aktörleri üzerinde çelebileştirici bir etkisi var ve bizde de bunun yansımaları artık görülüyor.
Yolun yarısını geride bıraktığımıza dair algının yaygın olduğunu düşünmeme yol açan bir diğer “veri”,sürece kökünden ve şiddetle çıkanların hâl ve gidişatlarıdır. Omurgasını ulusalcıların ve milliyetçilerin oluşturduğu bu kesim, her geçen gün biraz daha hırçınlaşıyor.
Bu çevrelerin öncü kadroları, “barışa ve çözüme karşı direniş cephesi” yaratmaya çalışıyorlar. Kullandıkları yöntemler ise hep aynı. Bir yandan, hitap ettikleri kitlelerin kadim ve derin korkularıyla oynuyorlar. Diğer yandan, toplumun geri kalan ve çoğunluğu oluşturan bölümünü bir iç savaş tehdidiyle korkutmaya çalışıyorlar. Bu arada bol bol hamaset yapıyorlar ve “milli semboller” üzerinden kesif bir kara propaganda yürütüyorlar.
Dikkat lütfen! Bütün bunlar, barış ihtimalini, siyasal varoluşlarına ve ideolojik dayanaklarına büyük bir tehdit olarak gören çevrelerden geliyor. Onların böylesine hırçınlaşması, barış ihtimalinin artık çok ciddileştiğini görmelerinden dolayıdır. Aslında yaşadıkları hâlin tam karşılığı “panik”tir. Bu panikle, ciddi sıkıntılar yaratmaları da mümkündür.
İşte tam bu nedenle, barış sürecinin güçlü bir toplumsal desteğe sahip olması hayati önem taşıyor. Toplumsal desteği yükseltmenin en güvenilir yöntemi de, sürecin demokratik meşruiyet kaynaklarını genişletmek ve pekiştirmektir. Ali Bayramoğlu, bu yöntemin gerekliliğini ve gereklerini yetkin bir biçimde ortaya koyan yazılar kaleme aldı. O yazılara bakmanızı önererek, bir iki hususu biraz daha açmakla yetineyim.
Barış çalışmalarında sıkça rastladığım bir formül var: Küçük, ama örgütlü ve kararlı bir azınlığın çabaları, bir iç savaşın çıkmasını sağlayabilir. Buna karşılık barış, ancak büyük çoğunlukların katkısı ve desteğiyle mümkündür. Savaş azınlıklarla yürüyebilir, ama barış çoğunluklarla yapılır.
Barış süreçleri, nasıl ki baş aktörlerini çelebileşme mecrasına taşıyorsa, barış karşıtlarında dahabisleştirici bir etki yaratıyor. Sahibi olduklarına inandıkları eski düzenin değişeceğinden duydukları korkunun, sürecin geri dönülmez noktaya gelmek üzere olduğunu görmelerinden kaynaklanan panikle birleşmesi, onları her türlü kötülüğe meyyal hâle getiriyor.
Anketler, barış sürecine karşı çıkanların oranının yüzde 30 civarında seyrettiğini gösteriyor. Bu kitlenin tamamının barış sürecine karşı koymaya yeminli ve kararlı bir kitle olduğunu hiç sanmıyorum. Barış süreci iyi yönetilirse ve demokratik meşruiyet zeminine iyice yerleştirilirse, bu kitlenin kayda değer bir bölümünün karşıtlıkta ısrar etmeyeceğine; aynı şekilde şu an kararsız görünenlerin önemli bir bölümünün de sürece destek vereceğine inanıyorum.
Bu yüzden, barış sürecine yönelik toplumsal desteği sürekli arttıracak ve sağlamlaştıracak siyasal ve hukuksal tedbirleri asla ihmal etmemek gerekir.
Yolun yarısını geçtik, artık dönüş çok zor. Dönsek de, başladığımız yeri bulamayacağız...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014