Mithat SANCAR
20 Haziran, Dünya Mülteciler Günü’dür! Bu dünyada, neredeyse her olaya bir gün tahsis edilmiştir. Takvim, tıka basa doludur; bazı sayfalar birden fazla “gün”e işaretlenmiştir. Ne işe yarar bu “günler” ya da bir işe yarar mı sahiden?
Bu “günler”e, en fazla, kutlama ya da anma/hatırlama işlevi yüklenir. Başka şeyler de vardır herhalde, ama en yüzeyde ya da en gözde olanlar bunlardır.
“Kutlama” konusunda emin değilim, lakin “hatırlama”nın bir şeye yaradığına inanırım. Esasen kutlama dediğimiz şey de, bir yaşanmışlığa/hatıraya açık bir gönderme değil midir? Daha da öteye gideyim: Sevinç halleri, mutluluk gülüşleri, eğlence merasimleri de, ancak “hatırlama” dolayımıyla imkân ve anlam evreninde bir yer bulabilirler kendilerine. Bu yüzden, Luis Buñuel’in şu sözleri, hiç abartılı gelmez bana:
“Hafızanın yaşamlarımızı yapan şey olduğunu fark etmek için, parça parça da olsa, hafızanızı yitirmeye başlamanız gerekir. Hafızasız yaşam, yaşam değildir... Hafızamız; tutarlılığımız, aklımız, duygumuz, hatta eylemimizdir. Onsuz birer hiçiz...”
Peki, neyi hatırlatır bana Dünya Mülteciler Günü ya da neyi hatırlatmalı bize? Önce isimden başlayalım!
Mülteci deyince; yollara düşünmüş, belki kamyonlara, belki ilkel tekneler doluşmuş perişan insanlar, kamplar, kaçaklık gibi manzaralar gelir çoğu kişinin aklına. Kanıksanmıştır bu görüntüler; fazla bir kıpırtı yaratmazlar başkalarının duygu dünyasında. Günlük dilde, terimin teknik ayrıntıları bir üzerinde durulmaz; hepsine birden “mülteci” ismi verilir.
Suretleri, hayat tasavvurları, etnik aidiyetleri, ırkları, dinleri, siyasal tercihleri birbirinden çok farklıdır elbet; ama onları birleştiren bir nokta var: Yeşerdikleri ve yaşadıkları toprakları, hayatı birlikte kurup paylaştıkları insanları, öykülerinin sıcak kaynaklarını, güç bela birikmiş yarına dair umutlarını terk etmek zorunda kalmış olmak!
Hannah Arendt’in belirttiği gibi, büyük kalabalıklar oluştursalar da mülteciler, her şeyin yolunda gittiği bir dünyada bir anomali, bir sapma olarak görülürler. Sanki kendi kaçışlarına yol açan nedenleri kendileri yaratmışlar; savaşı, savaşlarda kullanılan silahları; zorbalığı, zorbaların kullandığı zulüm yöntem ve araçlarını; açlığı ve açlığa sebep sömürüyü kendileri icat etmişler gibi! Sanki bütün bunlar bu dünyanın normalliği değilmiş gibi! Bunların hepsi hafızadan kovuluyor; bilgisayar çağı insanının kolaycılığıyla bir tuşa basıp çöp kutusuna yollanıyor! Unutuverdik mi, herşey daha kolay! Sonrası hakikaten kolay: Biz “normal” insanlar hiçbir şeyden sorumlu değiliz! Bütün kabahat başkalarında, hatta bizzat kurbanların/mağdurların kendisinde; mülteci dediğimiz bu anormal insanlarda...
Dünya Mülteciler Günü, evvela bu unutturma melanetine ve onun kötülük dallarından biri olan sinizme karşı çıkmak için vesile kılınabilir, kılınmalı.
Hatırlanacak, hatırlatılacak ne çok şey var bu “gün”de. Burnumuzun ucundaki taze acı mesela; Suriye’deki zulümden ya da zulüm veya ölüm korkusundan kaçıp “sınırlarımız”a dayanan, sonra da içeri buyur edilen binlerce insan!
O insanların iç dünyalarında kopan fırtınaları görmeyi bir kenara bıraktım, onların çıplak varlığını ne kadar görebiliyoruz acaba? Angelina Jolie gelmezse, haber değeri bile taşımayacaklardı neredeyse?
Bir de “sınırlar” meselesi var! O insanların, zulümden veya korkudan kurtulmak için aştıkları sınırın nedir hakikati; nerelerimizden geçer o hat?
Sınırlar demişken; kendi içimizde, yaşadığımız toprakların dününde ve bugününde çizdiğimiz sınırlar, o sınırlarla parçaladığımız hayatlar düşüyor aklıma. 1915’te başlayan büyük sürgün ve korkunç kıyım, bu sınırların ve parçalanmışlığın temelinde yer alıyor.
O tarihte olup bitmedi herşey; büyük, çok büyük bir yara kaldı o dehşet günlerinden bugüne. Ermenilerin yüz binlercesi, hayattan koparılıp toprağın altına, köklerinden koparılıp başka topraklara “tehcir” edildiler! Lakin bu toprağa, yani köklerine tutunanlar, “burada” kalanlar da oldu. Kaldılar ama, benliklerinden sürgün edilme pahasına. İsimlerinden, dinlerinden, dillerinden sürüldüler; başka isimlere, dinlere, dillere mülteci edildiler. Ve bu toplumun “normal” insanları, ya bunu hiç bilmediler ya bilmezlikten geldiler ya da bilip reva gördüler
Hepsi birbirinden kötü! Zira bu zulmün etkisi öyle derin ki; bu toplumun hafızasını iğdiş etmiş, benliğini parçalamış ve dolayısıyla vicdanını kirletmiştir.
Bu topraklarda isminden, dilinden, dininden sürülen diğer insanları hatırlatmaya yer kalmadı. Bugün artık hepimiz biliyoruz kimler olduklarını bu içimizde yarattığımız iç dünya mültecilerinin!
Mültecileri ve mülteciliği hatırlatmak, “normal” dünyanın “normal” insanlarını huzursuz eder, öfkelendirir. Bu hâl; sakın mülteci denen “anormaller”in varlığında ve hafızasında vücut bulan aynanın, normallerin normallik saydıklarının içindeki bütün kirleri göstermesinden kaynaklanıyor olmasın?
Hatırlama, aynı zamanda bir eylem çağrısıdır. Bu kirden kurtulmak için, iyi bir eylem şekli biliyorum, Murathan Mungan’ın dizelerinden süzülen:
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini, ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini...
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014