Mithat SANCAR

Mithat SANCAR
Mithat SANCAR
Tüm Yazıları
Yasal çerçeve ve süreçte yeni aşama
8.07.2014
2265

 1990’ların başından bu yana, Kürt sorununun güvenlik konsepti dışında yöntemlerle çözümünü hedefleyen muhtelif girişimler oldu. 2012 yılının sonlarında başlayan halen sürmekte olan girişim, pek çok açıdan “yeni” sıfatını hak ediyor. Bir defa, bundan öncekilerin hepsi, gizli yürütülen görüşmelere dayanıyordu. Son süreç ise, 2013 yılının ilk günlerinde bizzat başbakan tarafından kamuoyuna duyuruldu, yani alenileşti.


Mevcut süreçteki bir başka yenilik, merkezinde Öcalan’ın yer alıyor olmasıdır. Süreç başladıktan kısa bir süre sonra, siyasi heyetlerin (BDP, BDP/HDP ve HDP temsilcilerinin) Öcalan’la görüşmeleri, bu heyetler üzerinden İmralı ile Kandil arasında iletişim mekanizmasının kurulması, uzun zaman bir kramp kaynağı olan muhataplık sorununun da aşıldığını gösteriyordu, ki bu da önemli bir yenilikti.

Sürecin içeriğinin değilse bile varlığının gün ışığına çıkması, başlı başına önemli bir gelişmeydi. Alenileşme, sürecin taraflarını daha dikkatli ve yapıcı davranma sorumluluğu ve baskısı altına sokar. Ancak alenileşen süreçler, bir yandan da dış etkilere, özellikle sabotaj tehlikelerine çok daha açık hale gelirler. Aynı şekilde, süreçte rol alan resmi ve sivil aktörler açısından da, riskli ve tekinsiz bir durum ortaya çıkar. Bu nedenle, süreç alenileştikten sonra, her iki tarafın, ama özellikle hükümetin sürecin gereklerine uygun hareket etmekten kaçınmasını önleyecek düzenlemeler büyük önem kazanır.

Bu meseleler, sürecin ilk aşamalarından beri başta Öcalan olmak üzere Kürt siyasi hareketinin bütün sözcüleri ve toplumun çeşitli kesimler tarafından ısrarla dile getirildi; sürecin hukuksal altyapıya ve yasal güvenceye kavuşturulması talep edildi. Ancak hükümet bu talepleri, hep duymazdan geldi. Hükümetin temel yaklaşımı, süreci adını koymadan, kendisini hukuken bağlayacak hiçbir düzenleme yapmadan yürütmek, en azından gidebildiği yere kadar böyle yürümekti. Ancak bu tarz, Kürt siyasi hareketinde ve kamuoyunda baştan beri var olan “oyalama ve kandırma” şüphelerinin artmasına yol açtı. Hükümet bu yönde adım atmaya yanaşmadıkça, Kürt cenahında kızgınlık, hatta öfkeyle belirlenen bir ruh hali haklı olarak güçlenmeye başladı.

Kürt hareketinin giderek sertleşen uyarıları ve Ortadoğu’da dengelerin tehlikeli bir biçimde sarsılması, Türkiye’deki süreci ciddi tehdit altına soktu. Bu gerçeğin etkisiyle hükümet nihayet harekete geçti ve ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” adıyla bir tasarıyı TBMM’ye sundu.

Bazı eksiklerine ve rahatsızlık yaratan üslup tercihine rağmen, bu tasarının, sürecin başından beri hükümetin attığı en önemli adım, dolayısıyla büyük bir yenilik olduğunu söyleyebilirim. Bir defa, tasarıyla ilk defa sürecin varlığını resmen tanıma yolunda büyük bir adım atılıyor. Böylece, süreci hukuk aleminin dışında yürütme yöntemi terk ediyor. Şu an komisyonda olan tasarı yasalaşırsa, hükümet sürecin sorumluluğunu resmen üstlenmiş olacak. Tasarı, ayrıca sürecin işleyişine bir şekilde dahil olan kişilere, şimdilik yeterince net olmasa da, bir güvence öngörüyor. Tasarı, aynı zamanda, bundan sonraki aşamalara dair bir yol haritası oluşturulacağı taahhüdünü ve bunun başlıklarını da zımnen içeriyor.

Tasarının içeriğine yönelik eleştirilere karşı, bunun süreci yasal bir çerçeve içine alma girişimi olduğunu ve hukuksal temel yaratma amacı taşıdığını hatırlatalım. Sürecin bütününü tek bir yasayla düzenlemek mümkün olmadığı gibi, doğru da değil. Bu tasarı, yasalaştığı takdirde, sürecin gerektirdiği başka yasal ve yasa altı düzenlemeler için hukuksal bir zemin ve kaynak olacaktır.

Tasarının adında ve bazı yerlerinde “terör, terör örgütü” gibi ifadelerin yer alması, sürecin geldiği aşama itibariyle yersiz ve haksızdır. Tasarı, pekâlâ “Toplumsal Barış ve Demokratik Çözüm Süreci Çerçeve Yasası” olarak konabilirdi, hatta konmalıydı.

Tasarının anlamını en açık teslim eden değerlendirmelerin Abdullah Öcalan ve Duran Kalkan tarafından yapılmış olması, sürecin geleceği açısından çok önemlidir. Lakin her ikisinin de vurguladığı gibi, bunun altı ve içi hıza doldurulmalıdır.

Süreçte yeni bir aşamaya gelinmiştir. Ancak tarihi önemdeki bu aşamanın bir son değil, aksine sorumluluklarla yüklü bir başlangıç olduğunu akıldan çıkarmamak lazım.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar