Mithat SANCAR

Mithat SANCAR
Mithat SANCAR
Tüm Yazıları
Kobanê eylemlerinin düşündürdükleri
22.10.2014
2479

 Uzun sürmüş çatışmaları sona erdirmek için bir “barış ve çözüm süreci” başlatmak hiç de kolay değildir. Bunun için pek çok faktörün bir araya gelmesi gerekir. Şartların ve ortamın olgunlaşması anlamına gelen böyle bir çakışma yetmez. Söz konusu faktörleri, birbirine bağlayacak zahmetli bir çalışmaya, bu çabayı teşvik edecek toplumsal arzu ve desteğe, riskleri göze alacak bir siyasal iradeye, muhtemel engellerle boğuşmaya hazır bir kararlılığa ve sürecin doğasına uygun adımları atmayı sağlayacak cesaret ve basirete ihtiyaç vardır. Bunlar olduğunda, artık çatışmaların durduğu ve çözüme giden yolların açıldığı bir süreç inşa edilebilir. Ancak böyle bir sürecin ortaya çıkması, bir son değil, bir başlangıçtır. Ya da bir yazarın dediği gibi, “bir barış sürecini başlatmak ve geliştirmek gerçek bir macera, belirsizlikler, engeller ve olasılıklarla dolu zorlu bir yüzleşmedir.”

 Bu tür süreçlerin başarıyla ilerlemesinin hangi şartlara bağlı olduğuna dair dünyada güçlü bir tecrübe ve bilgi birikimi mevcut. Her ülkenin kendine özgü şartları olduğu ve süreçlerin de bu şartlara göre yapılandırılması gerektiği şüphesizdir. Lakin insanlığın ortak birikiminin de özellikle uyarıcı ve yol gösterici olma anlamında değerli bir kaynak olduğu da muhakkaktır.

 Kobanê’ye yönelik IŞİD saldırılarını protesto etmek amacıyla başlayan gösterilerde ortaya çıkan tablo, yaklaşık iki yıldır devam eden çözüm sürecinin en kritik ve kırılgan yanlarını da gözler önüne serdi. Bunları başlıklar halinde sıralamak gerekirse:

 “Çatışmasızlık”la geçen iki yıllık zamana rağmen, çatışma enerjisi hâlâ canlıdır. Kökleri çatışmalı dönemin çeşitli evrelerinde ve vechelerinde yatan güçlü bir öfke, toplumun farklı kesimlerinde varlığını sürdürmektedir. Kürd siyasal hareketinin etki alanındaki kitlelerde, bu öfke en çok devlete ve onun temsilcisi olarak görülen hükümete yönelmektedir.

Devlet kurumlarının değişik birimlerinin ve özellikle güvenlik aygıtının kolektif bilinçaltında, Kürdleri düşman veya tehdit olarak gören algı, gerilim anlarında bir öfke hali olarak dışa vurabiliyor.

 1990’lı yılların kirli savaş konseptinin temel taşları olan ve Kürdlerin hafızasında ağır bir travma olarak yer eden devlet içi kontra örgütlenmeleri, faili meçhuller ve yargısız infazlar en önemli güvensizlik ve öfke damarını oluşturuyor. Hizbullah olgusu da, zihinlerde ve benliklerde bu dönemin bir simgesi olarak yaşıyor. Kürd coğrafyasının en hassas ve tehlikeli fay hatlarını barındıran bu alan, son olaylarda görüldüğü gibi, vahşi cinayetlerin işlenebildiği dizginsiz bir kavganın zeminine dönüşebiliyor.

 Çözüm sürecinin başından beri, bu ve benzeri öfke sebeplerinin ve çatışma enerjisi kaynaklarının dönüştürülmesi ve etkisiz hale getirilmesi için tedbirler alınması gerektiği hatırlatılmasına rağmen, hükümet bu yönde adım atmaya yanaşmadı. Geçmişle yüzleşme/hesaplaşma bağlamında yapılması gereken en önemli şey, hakikat komisyonları türünden yapıların kurulması ve işletilmesiydi. Bu yapılar, geçmişteki cinayet ve kıyımların hangi güçler tarafından, hangi imkân ve yöntemlerle ve nasıl işlendiğine dair hakikati ortaya çıkarma işlevi görürler. Bu hakikat, aynı durumların bir daha asla yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin de temelini oluşturur. Böylece o dönemde açılan yaraların manevi ve maddi açılardan onarılmasının yolu açılmış olur. Bu yolun kapalı kalması, yaraların sürekli açık kalması anlamına gelir. Açık yaraların kin ve intikam, öfke ve nefret olarak bugüne yansıması kaçınılmaz, bugünü yakması da kuvvetli bir ihtimaldir. Kobanê eylemlerinden alınması gereken en acil ve yakıcı ders budur.

 Bu dersin gereğini yerine getirmek için derhal harekete geçmekte sayısız yarar vardır. Kobanê eylemleri sırasında yaşanan olaylar, maalesef eski yaralara yenilerini ekledi. Yaraların kangren haline gelmesi mutlaka önlenmelidir. Bunun için de olayları bütün yönleriyle aydınlatacak, hakikati ve sorumluluğu güvenilir bir biçimde ortaya çıkaracak bir yöntem bulmak lazım.

 Bu yöntemlerden biri ve kanımca en etkilisi, bu olayları araştıracak bir hakikat komisyonu kurmaktır. Bunun için bir kanun çıkarılabilir. Hükümet ve HDP, bölgedeki değişik kesimlerden de görüş ve öneri alarak bu kanunu hazırlayabilir ve kısa sürede çıkmasını sağlayabilirler.

Şayet bu mümkün olmazsa, diğer seçenek, bölgedeki güçlerin, en başta Kürd siyasal hareketinin kurumları ile HÜDA PAR’ın ortak bir komisyon için diyalog ve girişim başlatmalarıdır. Bütün tarafların güven duyacağı saygın ve ehil kişilerden oluşacak böyle bir komisyon, Kürd coğrafyasında ve toplumunda sivil barışın inşasına ciddi katkı sunacaktır. Böylece mevcut çözüm süreci de yeni boyutlarla desteklenerek daha sağlam hale gelir. (BasHaber Gazetesi)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar