Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Biliyorum, yazı başlığım çok genel bir başlık oldu. Bu genellikte konuşmak ciltleri doldurur. Ben bu genelin yalnızca ufak bir parçası üstünde duracağım. Ekonomi ile siyaset arasında günümüzde kendini daha çok duyuran karşılıklı bağımlılık ilişkisi üstüne birkaç şey söylemektir niyetim. Söylemek istediklerim bir önceki “Kaostan kosmos çıkarmak” başlıklı yazımın teması ile ilintili olacak.
Geçtiğimiz yüzyılın sosyolojik kuramları ekonominin belirleyiciliğini açık ya da örtük temel almışlardı. Bu kuramların eleştirisinde çubuk tersine büküldü ve ekonomi ile siyaset arasındaki ilişkide birincisi kuramsal açıdan gözden düştü. Ya da diyelim ki bağımsız değişken olarak ele alındı. Basitleştirerek söylersek “ekonomi kendi yolunda gider, siyaset kendi yolunda” yaklaşımı belirli bir ağırlık kazandı. 2000’li yılların ilk çeyreğine girdiğimiz yakın zamanlarda ise çubuk doğrultulmaya başlandı ve ekonominin siyaset üstündeki rolü yeniden ama yeni biçimlerde hesaba katılır oldu.
Devlet-tekel kapitalizmi modelinin çöküşü, kapitalizmin merkezinin doğuya kayması ve yeni teknolojilere bağlı olarak küçük ve orta üretimin ekonomik süreçlerdeki rolünün artması ve bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerin etki alanlarının genişlemesi yeni durumdur.
Kabaca özetlediğim bu yeni gelişme süreçleri siyasette de yeni yaklaşımlar, yeni biçimler doğuruyor. Bunlar üstüne daha çok durulacaktır. Somut bir örnekle ekonomi ile siyaset arasında gözlemleyebildiğim değişimi anlatmaya gayret edeceğim.
Karşılıklı yatay ve dikey ilişkiler
Başbakan Erdoğan Mısır ve diğer Arap ülkelerini dolaşmaya çıktığında siyasi danışmanlarının yanı sıra kalabalık bir işadamları grubunu da beraberinde götürmüştü. Böylece bir yandan hükümetler düzeyinde ekonomik ve siyasi temaslar sürerken öte yandan Arap iş âlemiyle Türkiyeli işadamlarının doğrudan ilişkileri kuruluyordu.
Bunun anlamı hükümetler aracılığıyla devletten devlete ilişkilerle birlikte tabanda doğrudan yatay ekonomik ilişkilerin eşzamanlı kurulmasıdır. Bu tarzın ilk olduğunu söylemiyorum, geçmişte Turgut Özal da bu yöntemi kullanmıştı; fakat şimdi Türkiye’nin büyüyen ekonomik potansiyeli ve öte yandan yeni burjuvazinin artan ekonomik etkinliği sonucu ekonomik-siyasi ilişkiler kombinasyonunun sonuç doğurucu etkileri apaçık gözlenebilir oluyor. Çift taraflı karşılıklı etki doğuyor. Ekonomik ilişkiler siyasetin zor sorunlarının çözümünü kolaylaştırırken, gelişen siyasi ilişkiler ise ekonominin önünü açıyor.
Burada yeni olan husus ekonomik ve siyasi ilişkilerin aynı anda, eşzamanlı ve birbirini destekler biçimde kombine kullanımıdır.
Bunun tersi örneğini Fransa verdi. Arap âlemi üstünde, özellikle Libya’da Türkiye’nin rol üstlenmesinin önünü kesmek isteyen Sarkozy de bildiğimiz gibi hareket geçmiş, o da aynı tarihte ziyaretler yapmıştı. Bilgim beni yanıltmıyorsa Sarkozy eski tarz devletten devlete ilişkilerin içinde kaldı, örneğin yanında Fransız işadamları grubu yoktu.
Sivil siyasetin artan imkânları
Devletleri aşan kombine ekonomik-siyasi ilişki tarzını “sivil” olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. Zira bu yeni ilişki tarzı giderek devletlerin güvenlik siyasetlerini ikincil bir mesele kertesine düşüreceği gibi sivil toplum ilişkilerinin kültürel düzeylerde de gelişimini hızlandıracaktır. Bu ise bölgesel düzeylerde ekonomik entegrasyonu izleyerek demokratik ve barışçı bir ortamın doğuşuna hizmet edebilir. Bölgesel ekonomik ve siyasi entegrasyonlar hiç kuşkusuz küresel dünyada devletler ve uluslar ötesi yeni ve demokratik ilişkilerin, kurumların doğuşunu beraberinde getirecektir.
Bu yeni tarz dünya siyaseti, geçtiğimiz yüzyılın ulus-devlet modelinin doğurduğu özellikle etnik ve sınır problemlerinin çözümünün de anahtarı olabilir. Bu problemler halen sürdürülen devletçi-milliyetçi siyasetler nedeniyle çözümü en zor problemler kategorisini oluşturmakta.
Kürt meselemiz bu dediğimin en yakıcı örneği
Kürt sorununun dört parçalı bir sorun oluşunun, geçtiğimiz yüzyılın yukarıda değindim geleneksel siyaset anlayışı içinde çözümü olağanüstü zorlaştırdığı açık. Ekonomik-siyasi entegrasyon perspektifi ile bakıldığında ise çözümün o denli zor olmadığı görülebilir. Hatta bana göre Kürt sorununun dört parçalı karakteri tersine bölgesel entegrasyonu zorlayan olumlu bir etmen sayılmalı.
Böylesi bir yakın gelecek perspektifi içine Kürt meselemizi oturtabilirsek çözümü zorlaştıran devletçi-milliyetçi yaklaşımlar etkisizleşebilir, müzakere ve diyalog alanı genişleyebilir. Genişleyen alan yalnız müzakere konularıyla da sınırlı kalmaz; sorunun çözümüne katılacak siyasal ve sosyal aktörler çoğalır ve çeşitlenir. Böylece daha müzakere aşamasında çözüm çoğulcu demokrasi temeline oturmuş olur.
“Demokraside çare tükenmez”, daha çok demokrasi ise daha çok çare demektir.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012