Namık ÇINAR
Jules Romains’in “Knock”unu daha Kuleli’deyken okumuştum.
“Çıraklık- kalfalı- ustalık” denince hangi çağrışımlar uyanıyorsa sizde; sahte doktor Knock’ta da, halkın üzerinde kurduğu şaşılası etkiyle aşama aşama nasıl hastalanmış bir toplum yarattığının üç perdelik trajikomik öyküsüydü anlatılan.
Nereden baksan yarım yüzyıldan fazla olmuş, geçen zaman.
Fakat öylesine bir anti-kahraman resmi nakşolmuş ki belleğime, hiç unutamadım şimdiye kadar.
Nerden bilirdim o sıralar, dönemin sokak kabadayısı “Dede Sultan”ı idol seçmiş tıfıl bir oğlanınKasımpaşa’nın Kulaksız sırtlarından çıkarak, tam elli sene sonra bugün, aynı o piyesteki gibi bir rolü sahneleyeceğini?
Hikâye şöyledir:
Günleri hayatın olağan akışında seyreden küçük kasabaya günün birinde Knock isminde bir doktor çıkagelir.
Hanidir emekliliğini düşleyen ve büyük kente taşınma hayalleri kuran kasabanın mevcut yaşlı doktorunu bu vesileyle ikna eder ve anlaştıkları bir para karşılığında muayenehanesini devralarak onun yerine geçer.
Dürüst bir adam olan yaşlı doktor, genel olarak insanların sağlıklı olduklarını, kazanç getirmek bakımından buranın öyle aman aman bir yer sayılamayacağını hatırlatmayı da ihmal etmez.
Ne ki, Dr. Knock, gelmiş geçmiş en büyük oportünistlerden birisidir.
Onun indinde, “sağlıklı insan, hastalıklarını bilmeyen insan” demektir.
O yüzden, kolları sıvar ve çok kısa bir zaman zarfında kasabadaki bütün herkesi hastalandırır.
Bizdekinin âdetâ “ustalık” safhasına tekabül eden üçüncü perdede, anlaştığı devir parasının taksitini almak için kasabaya geri gelen yaşlı doktor şaşkınlık içindedir.
Sessiz, sakin Sağlık Ocağı artık hınca hınç doludur.
Konaklanacak tek otelde bile yer kalmamış, okullar dahi tatil edilerek her yer hastaneye çevrilmiştir.
“İyi ama bu kadar hasta nereden çıktı; salgın mı var yoksa” diye sorar muhatabına.
“Sağlıklı insanlar, sıhhatlerinin bozuk olduğunun farkında olmayan hastalardır” prensibinden hareket eden kurtarıcı, kudretli, hâkim ve gözü pek Dr. Knock, “Siz” der, “bereketli mahsul verebilen bir tarladan, devedikeni almakla yetinmişsiniz.”
Kurnazca tertiplenmiş propagandalar, kimilerine parasız muayeneler, içi kof ve göstermelik ama dışı göz kamaştıran aletler sayesinde halkı kendisine çekmeyi becerdiği de bir gerçektir.
Knock’un temas ettiği hemen herkes, derhâl yatak hastasına dönüşmektedir.
Bu nedenle, çok çalışkandır ve başını kaşıyacak vakti de yoktur.
Her yere o yetişir, her yerde yalnızca o vardır.
“Hamdolsun, bizi değiştirdi” diyenlerin sayısı da az-buz değildir.
Esasında bu bambaşka bir durumdur.
Önceden bu sayıda hasta yokken, şimdi artık ortalıkta sağlıklı bi’tek adam bile kalmamış gibidir.
Geceleyin ışıklar yandığında, kasaba ışıl ışıldır.
Çünkü evlerin pencerelerinden sızan her aydınlık, başucunda birinin beklediği bir hasta yatağına işaret etmektedir.
Edebiyat eleştirmenleri, Knock eğer sağlıkçı değil de bir politikacı olsaydı, o takdirde elindeki oyuncağısavaş ve barış gibi enstrümanlar olurdu ki, böyle bir toplumun başına nice felâketler açması işten bile olmazdı, demişlerdir.
Bana göre de, özellikle şu son birkaç senedeki toplumsal panoramamız giderek Dr. Knock’un gelmesiyle başlayan kasabadaki o değişimi andırıyor.
Birbirimize karşı o kadar kutuplaştık, o kadar hırçınlaştık, o kadar düşmanlaştık ki, Demirtaş’a başsağlığı dilediği için tepki gören eski Cumhurbaşkanı Gül, “Ölülerimize başsağlığı dilemek bile garipsenir oldu; bu ortamda nasıl beraber yaşayacağız” diye sorma gereği duymuştur.
Geçen günkü yazısında Sezin Öney, “Baktıkça, sadece paramparça bir ülke görüyorum” demekteydi, haklı olarak.
Sokakta, vapurda, trende, çarşı-pazarda, artık insan değil; kim Sünni, kim Alevi, Kim Türk, kim Kürt, Kim Boşnak, kim Tatar; doğru dürüst ne olduğumuzu kendimizin bile bilmediği bu yanlarımızı mı deşeceğiz birbirimizin?
Kim getirdi bizi bu Allah’ın cezası noktaya?
Hâlâ vakti gelmedi mi kurtulmanın, kendi yarattığımız o Knock’tan?
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016