Ümit KIVANÇ
Bir an öfkelenip tweet attı diye insanlar tutuklanırken, “öldürmeye azmettirme”den ömür boyu hapse mahkûm olan adamın ceza kesinleştiği gün yurt dışına kaçabilmiş olması kimlere ne ilhamlar verecektir, şüphe duyar mıyız?
Hukukun birilerini yıldırma, birilerini sindirme, birilerinin ömrünü tüketme, birilerinin hayatını karartma, birilerine eziyet çektirerek bundan tatmin bulma vs. amaçlı kötüye kullanımı öyle seviyelere çıktı ki, hukuk, adalet, yargı, mahkeme vs. dendiğinde başka şey düşünmek imkânsız. Bu elbette başlı başına, bugün yetişen nesillerin karşısına ufuk yerine kamuflaj desenli lekeli perdeyle örtülmüş siyah duvar koyan, şimdi doğan büyüyenleri doğuştan, kanlı karanlıktan ötesini hayal edemez kılan, berbat, uğursuz, lanetli bir hal. Çünkü herhangi bir şekilde, bir yerden, karınca kararınca da olsa adaletin koklanabileceği, solunabileceği, belki bir yarıktan el uzatılarak ona dokunulabileceği yerde değilsek, daha mühimi, adaletle, bugün yere yıkıp üstüne beton döktüler ama yarın o betonu kırar, kurtarırız, diyebileceğimiz bir duygusal temasımız bile kalmıyorsa, hem biz, bireyler olarak, hem de kurduğumuz ortam, toplum olarak, hızlı ve muazzam bir çürüme sürecinde hebâ olacaktır. Başka ihtimal yok.
Çürüme elbette birçok bakımdan ele alınabilir, birçok değişik ölçütle tanımlanabilir, birçok farklı motifle tarif edilebilir. Kısırlaşma, üretememe, geliştirememe, hayatın her alanına güdüklüğün ve idraksizliğin hakim olması gibi, zaten yabancısı olmadığımız toplumsal hasletleri şimdilik hatırlatmakla yetinelim.
KUŞAKTAN KUŞAĞA
Adaletin hüküm sürmediği yerde insanlar insanca pek çok şeyi var etmiş, yaşatmış, geleceğe aktarabilmişler. Bu sayede geleceğin insanları pek çok güzelliği, zenginliği kendilerine aktarılmış halde bulmuş, bunlardan yararlanmış, kendilerini geliştirebilmişler. Kimi zaman bu hazır bulma faslı eldeki hazinenin hangi acılar çekilerek, hangi badireler atlatılarak, neler pahasına bugünlere ulaştırılabildiği bilgisi tamamen kenara itilerek yaşanmış; geçmişin yaralarına estetik operasyonla aldırılacak sivilce muamelesi yapılmış; önceki kuşağın ıstıraba dayanışı kırpılıp büzülüp sonraki kuşaklara bundan vurdumduymazlık, kıymet bilmezlik giysileri dikilmiş. Önceki kuşakların tecrübesini, sıkıntıları, yoksunlukları, acıları, bugün hatırlanması huzursuzluk yaratan ne varsa onları dışarıda bırakmaksızın, bütün olarak değerlendirebilen toplumlar, felaketlerden zenginlik ve erdemler çıkarmayı, acılardan, yüzleşmelerden gelecek için güç, enerji ve yaratıcılık kaynakları imal etmeyi becerebilmişler.
Bugününü ve geleceğini geçmişin acı verecek her şeyinden kaçarak, yüzleşme gerektiren her şeyi saklamaya, inkâra çabalayarak, bütün bugünü ve geleceği inşa gayretini inkâr hırsının ve aslında bunun gerisinde yatan korkunun üzerine bina ederek yaşayan toplumlar, kendilerini uğursuz bir döngünün içinde bulmuşlar. Dönüp dolaşıp aynı yere geldikleri hissinden kurtulamayışlarında büyük gerçek payı var. Elbette dünya değişiyor, dünün kaş kaldırdı mı uzak şehirlerdeki muhataplarını bile hizaya sokabilen muktedirleri önlerine atılan çam sakızıyla oyalanıp pısıp oturmaya razı geliyor, güçlü saydıklarının yanında otururken ellerini dizlerinin üzerine koyan ve mahcubiyet içerisinde izin alarak söze giren, dünün eğik başlıları, sırf yanına yanaşmaktan ötürü heyecan duydukları büyüklerini kendilerine hizmetkâr yapıyor, buyruklarıyla maskaraya çevirebiliyorlar. Ancak bunlar da, eskinin kodamanı veyahut hizmetkârı veya bugünün hizmetkârı veya kodamanı olmayan da, hiçbirimiz şu dönüp dolaşıp aynı yere gelme duygusundan kurtulamıyoruz. Belki yalnız gençler… “Bir zamanlar”ı yaşamamış bilmemiş olanlar. Onlar da öğreniyor işte. Bizim gençliğimizi yakarken öğrendiklerimizi bambaşka yangınlar içerisinde öğreniyorlar.
Ve elbette yüzleşmemeyi, hesap vermemeyi, inkârı, suçluysan da kendini mağdur görebilmeyi, her koyunun kendi bacağından asılacağını ama kalabalığın parçasıysan başkalarını asabileceğini… Hepsini beraber öğreniyorlar.
BELİRİP KAYBOLURDU
Bugünün yaşlıları gençken, bir yerlerde ucu gözüken, zaman zaman varmış gibi yapılan, en azından kendisinden bahsedilen bir “adalet” kavramı birden şehrin gürültüsünü yararak hayata girip çıkan helikopterler gibi orada burada kendini gösterirdi. Burada hayat bütün müesseseleriyle adaletsizlik üzerine bina edilmiş ve eğer adalete yer açılacaksa şehri yıkıp yeni baştan inşa etmek mecburî olduğundan, onu anca böyle, bu kadar görebiliyorduk. Ama işte, en azından, tebessüm ederek “günün birinde…” diyebilenler vardı. Anca büyük acıları göze alarak inşa edebileceğimizi bir an unutturan, naif bir kavuşma hevesi…
Bugün gelinen nokta, hâlihazırdaki muktedirler ve onları başta tutmak dışında hiçbir hayatî işlev ve mânâları kalmamış canlıların kavrayabileceklerinin çok ötesindedir. Vahim olansa, bugünkü vaziyetten hoşnut olmayanların pek çoğunun adalet kavramıyla ilişkisinin de pek o kadar farklı olmayışı. Belki şöyle bir vecizenin yokluğu merak edilebilir: Damarlarında adalet duygusu dolaşmayan bir millet yıkıma mahkûmdur! Neden olmasın? Yıkımdan ne kastettiğimize, ne anladığımıza bağlı.
Meselâ “yetkililerin cezasızlığı” denen garabet veya devletin sillesinin bariz şekilde sadece kendine dert çıkanlara yöneldiğinin görülmesi, bazı suçları polisin, adliyenin fazla da umarsamadığı izleniminin yayılması, iktidara yakınlığın veya “devlete yardım”a yatkınlığın açıkça birtakım suçları işlemeye imkân sağladığının bilinmesi, “yasa”nın kaderinin iki dudak arasından çıkacak sese terk edilmiş oluşu, kötü niyetli veya menfaat düşkünü insanların gözlerinin fıldır fıldır oynamasına yol açar, açıyor. İstediğini zorla elde edebilecek ve bu yüzden soruşturulmayacak, yargılanmayacak, ceza görmeyecek olduğunu bilmek, zorbaların zorbalık alanını genişletir, toplumsal hayatın zorbalarca hakim olunan, onların kuralsızlığına göre yürütülen kısmını büyütür. Bir an öfkelenip tweet attı diye insanlar tutuklanırken, “öldürmeye azmettirme”den ömür boyu hapse mahkûm olan adamın ceza kesinleştiği gün yurt dışına kaçabilmiş olması kimlere ne ilhamlar verecektir, şüphe duyar mıyız?
MUKTEDİR İÇİN İDEAL DURUM
Zorbalar ve zorbalık karşısında, bırakın adaleti, yasaya ve yasayı temsil eden güçlere sığınma şansının bulunmadığını belleyen toplum şüphesiz daha kolay sindirilir. Bu yüzden, yasa ve hukukun bağlayıcılığından arındırılmış, mekanizması ve işleyişi başka kimse tarafından bilinmeyen bir totaliter düzen, bu “totalite”yi şahsında cisimleştirdiği iddiasındaki muktedir için pek ideal bir durum yaratır.
Sokaklardaki şiddet, zorbalık, kabadayılık, en ufak kurala bile kimsenin uymamasından ufak ufak ama kararlı ve yeterli dozda beslenerek büyüyor. Dün, “yüksek yargı”, Hrant’ı tam tersini söylediği şeyden ötürü mahkûm edip hedef haline getirerek adalet kavramını hurdahaş ediyor, gazete kupürlerinden dosyalarla açılan parti kapatma davaları, “367 kararı” gibi ucûbelerle, kendisinin aslında sadece kallavî bir iktidar aracı olduğunu ilan ediyordu, öbür yanda, bunlarla “adaletin yara aldığı”ndan yakınılabiliyor, cezasızlık devlet görevlilerinin ayrıcalığı sayılıyordu. Bir umma, bir arzu, bir heves vardı. Bugün üzerinde tepinilecek adalet kavramı da artık yoktur. Hayır, “Batı hukuku”nun yerini “İslâm hukuku” falan almadı. Biz bunu “onlardan değilsen her şeye hakkın var”a çevirdik. Bunun sonucu olarak doğan boşlukta, kartopu yüzünden insan öldüren katilin ağabeyi, siyasî lidere mektup yazıp, “ben de sendenim, bize sahip çık” diyebildi. Taksici, Taksim’den Galatasaray’a götürdüğü için 44 euro istediği turistlerin üstüne yürüyor, yüzlerine tükürebiliyor ve bu işten kolayca paçayı sıyırabileceğine inanıyorsa, bu herifin berbatlığının ötesinde, elbette bir ortam sorunu. Ortamımızda artık pek kolayca şiddete başvurulabiliyor, zorbalık edilebiliyor. Çünkü yasa yoksa yumruklar konuşur. Ve biz baldırı çıplak bir kalabalık değil necip bir topluluk olduğumuzdan, kişi başı yıllık millî gelirimiz de buna elverdiğinden, pompalı tüfekler, tabancalar edinmiş, durduk yerde elini kirletmeyecek kimselerizdir.
Keşke kaybettiğimize hayıflanacağımız, hepimizin adalet kavramını içselleştirmesini sağlamış bir hukuk sistemimiz olsaydı; belki düzelme umudumuz daha sağlam olurdu.
Sokakta şiddet, gasp, dolandırıcılık vs. haberleri artık üçüncü sayfaların meselesi değil. Sosyal psikoloji, sosyoloji ve siyaset biliminden destek alarak kurmamız gereken toplumsal patoloji kürsülerinin başlıca uğraş konusu. Toplumsal patoloji dersi, ilkokuldan başlayarak, sınıflar ilerledikçe siyaset bilimi ile birleştirilerek okutulmalı. Evvelâ hukuk diye bir müessesenin var olduğu yerlerde üç-beş yıl eğitilecek öğretmenler tarafından.
Yasasızlık hastalığa hastalık katmakla kalmıyor. Hastalığın arazlarının kıymetli, geçerli davranışlar olarak kabûlünü yaygınlaştırıyor. Yetki sahibi insanların yasa-kural tanımazlıkları ve bu tutumu pervasızlıkla, kabadayı üslûbuyla sürdürmeleri, sokaktaki şiddetin hem meşrulaştırıcısı hem gıdasıdır.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları






























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024