Abdulmenaf KIRAN
Nikola Makyavelli; “Siyasi iktidar toplumdaki maddi ve manevi değerleri dağıtan erktir“der. Tomas Hobbes ise; “Devletler birbirlerine karşı kılıçlarını çekmiş gladyatörler gibidir ” der.
Yazının başına bu iki Realist Okulun kurucusunun veciz sözlerini koymam pek de romantizmle bağdaşmaz. Ne var ki konunun ehemmiyetini anlatmak bakımından da gerekli gördüm.
Siyaset olayı, hemen hemen devlet ile başlamış, devlet var olduğu sürece siyaset de olacaktır.
Siyasi tarihten öğrendiğimize göre bilinen ilk yerleşik devletler Yunan Polis devletleridir. Atina ve İsparta Polis devletleri bunların en çok bilinenleridir. Atina Polis’i kurulduktan sonra, o dönemin ileri gelen filozofları devleti ayakta tutmanın yollarını aramışlar. Bunun için çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Bir kısım filozof o zaman için devleti ayakta tutmanın yollarından birisinin din olduğunu ileri sürmüşler. Ve günün koşullarına göre de din oluşturmaya başlamışlar. O dönemde ise tek tanrılı dinler henüz yoktur.
Yine devleti ayakta tutmanın yollarından biri olarak da, kamusal erdem, ahlaki bir yükümlülük olarak yüksek kabul görmüştür. Özü, kişinin kamusal menfaatleri, kendi kişisel menfaatinden üstün tutmasıdır. Atina Polis Devleti yöneticileri de vatandaşlarında var olan kamusal erdem ve her vatandaşın kamu hizmetinde mutlaka yer alması ile övünürler.
Platon’un ünlü Devlet isimli kitabı da polis devletleri döneminde yazılmıştır. Platon yöneticilerin, filozof olmalarını, aile kurmamalarını ve özel mülk edinmemeleri gerektiğini savunmuş.
Aynı dönemlerde Çin’de Konfiçus’da devlet yöneticilerinin erdemli olmaları gerektiğini savunmuştur. Günümüzde de tüm uygar devletlerde rüşvet ve yolsuzlukla mücadele mevcuttur. Bizim de yasalarımıza göre rüşvet ve yolsuzluk suçtur. Ama hikmetine sual olunmaz, yürürlükteki bu yasalar etkili olamıyor. Yaygın kanaat o dur ki rüşvet ve yolsuzluk hiçbir zaman bitmiyor.
Özetlemek gerekirse siyaset güce dayanır ve rant alanları yaratır. Ekonomik kaynakları siyasi anlayışına göre dağıtır. Siyasetçiler de “bal tutan parmak yalar“ misali bu ranttan ziyadesiyle yararlanırlar. Günümüzde artık parmak yalamakla kalmıyorlar, petek petek de araklıyorlar.
Siyasetin güce dayandığını söyledik. İki türlü güç var; ‘Sert güç’ ve ‘yumuşak güç.’ Sert Güç askeri ve ekonomik gücü ifade eder. Yumuşak güç (Soft Pawer) Yükselen ortak değerleri. İnsan Hakları, Demokrasi, Hukukun Üstünlüğü, yumuşak gücün belli başlı değerleridir. Ama burada alan çok geniş…
Kürt siyaseti ne yazık ki bu parametrelere göre yürümüyor. Ne sert, ne de yumuşak güce göre şekillenmiyor. Kürt siyasetçileri de sahip oldukları imkan ve olanaklardan ziyade, romantik duygularla siyaset yapıyorlar.
Jan Jack Rousseau; “ Bir devleti ayakta tutmak için iki şey gerekir. Biri din, diğeri güçlü yurtseverlik duygusu” der. Samimi Kürt siyasetçileri kendi ülkülerine aşkla bağlıdırlar. Onlardaki güçlü yurtseverlik duygusu gerçekten Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Romeo ve Juliet aşkından da güçlüdür. Bağlandıkları siyasi dava ve amaçlar için gözlerini kırpmadan canlarını verirler. Aşk bu; uğruna ölünmedikten sonra, aşk olmaz. Bu konuda ne güncel, ne de gelecekte kişisel bir menfaat beklentileri de yoktur. Tabii ki Kürt siyasetçilerinden de platonik aşkla siyaset yapanlar, güncel ve müstakbel çıkarlar için siyaset yapanlar da vardır.
Boşuna aşkın gözü kördür, denilmemiştir. Neticede yoğun duygusallıktan dolayı rasyonaliteden uzaktır. Yüksek düzeyde fedakarlık var; ama semeresi bazen hiç yoktur. Tıpkı karşılıksız aşklar gibi.
Oysa siyasetin özü çıkara dayalıdır. Elbette ki kast ettiğim kişisel çıkar değil. Kişisel çıkarlar kamusal çıkarların önüne konulunca, genelde kamusal çıkarlara zarar veriyor. Ulusal çıkarların siyaseti belirlemesi gerekiyor.
Ulusal çıkarlar yere ve zamana göre sürekli değişim gösterebiliyor. Siyasette katı, değişmez ilke ve prensiplerle başarıyı elde etmek mümkün değildir. Günün koşullarına göre değişen taktiklerle başarıya gidilecektir. Romantik duygulardan ziyade rasyonel tutumlarla, realpolitiğe uygun hareket etmek gerekiyor.
Kürt siyasetinin başarısızlığın en büyük sırrı bunda yatmaktadır. Elbette ki duygusal bağların siyasette yeri var; ama real politiğe aykırı duygusallıklar siyasette başarıdan ziyade başarısızlık getiriyor.
Bugün Kürt siyasetinin bölük pörçük olmasının temelinde yatan da ulusal çıkarlar değil, duygusal tutumlardır.13.08.2017
Av.Abdulmenaf Kıran
HAK-PAR Gnl.Bşk.Yrd.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.04.2024
23.05.2020
30.03.2020
27.06.2019
28.05.2019
27.06.2018
24.04.2018
14.02.2018
4.02.2017
26.10.2017