Ayşe HÜR
Bundan tam 76 yıl önce, 14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan gece, Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda idam edilen Seyit Rıza için, 1914’ten beri mesleği icabı Dersim’de bulunan, 17 Aralık 1918’den itibaren Kürdistan Teali Cemiyeti’nin (Cemiyetin belgelerinde adı geçmemekle birlikte) üyesi olduğunu ifade eden Baytar Nuri Dersimi, şöyler der: “Dersim fiilen bağımsızdı, yönetim başkanlığını Seyit Rıza ele almıştı ve Kürdistan adına çalışmaya devam ediyordu (...) Seyit Rıza, önemli bir kuvvetle Dersim merkezini işgal etti ve Mustafa Kemal’e çektiği bir telgrafla, Ankara’da bulunan ve Dersimliler adına milletvekili olarak atanan kişilerin Dersim’i kesinlikle temsil yetkilerine sahip olmadıklarını, Dersim’in bağımsız bir Kürt yönetimi istediğini ve bu milli istek Ankara Hükümeti tarafından kabul ve resmen ilan edildikten sonra, ancak Kürdistan’ın bir konfederasyon şeklinde Ankara ile işbirliği yapabileceğini bildirdi..”
1921 Koçgiri İsyanı konusunda akademik çalışmaları olan Dilek Solieau’ya göre Seyit Rıza’nın “Nuri Dersimi’nin “yönetim başkanlığını Seyit Rıza ele almıştı” iddiası; Dersim’in çok parçalı aşiretsel ve inançsal ‘ocak’ sistemi yapılanması gereği, gerçeği yansıtmaz. Zira bölgede tek bir lider yoktur ve Seyit Rıza da tıpkı diğer aşiret liderleri gibi ancak kendi aşiretinden sorumludur. Dilek Solieau, Nuri Dersimi bu satırları yazarken (yıl 1950’dir), Seyit Rıza’nın artık yaşamadığını hatırlatarak, “Dersim’in Kürt resmi tarihini yazmaya soyunan Nuri Dersimi için ulusal harekete bir ‘önder’ ve ‘kahraman’ bulma girişimine, Seyit Rıza’dan daha iyi bir isim düşünülemez!” der. (Nuri Dersimi ayrı bir yazıda ele alınmayı hak eden önemli bir figür. Dolayısıyla bu yazıda fazla ayrıntıya girmeyeceğim.)
UZLAŞMACI SEYİT RIZA, UZLAŞMAZ DEVLET
Öte yandan Dilek Solieau’nun üzerinde çalıştığı arşiv belgelerine bakılırsa Seyit Rıza, Nuri Dersimi’nin resmettiğinin (‘Kürdistan’ı kurmaya çalışan milliyetçi lider’ imajının) aksine, başından itibaren Ankara Hükümeti ile uzlaşmaya çalışan, arabulucu, çözüm arayıcı, her fırsatta hükümete itaatini bildiren bir aşiret reisi olarak karşımıza çıkmaktadır. (Seyit Rıza’nın Ankara ile yazışmalarından bazı örnekleri yer sorunu yüzünden sadece internet nüshasına koyabildim.)
Bu arada hatırlatalım, Seyit Rıza’nın Türkçesi bile yoktur. Yazı bildiği daha da şüphelidir. Nitekim bu telgrafları onun adına Nuri Dersimi’nin kaleme aldığını düşündüren şu satırları paylaşmak istiyorum: “(1921’de Koçgiri olayına adı karışan) Alişan Bey’in cezalandırılmasını önlemek maksadı ile Ankara Hükümetine, Mustafa Kemal Paşa‘ya ve Türk Millet Meclisine, Dersim aşiretleri namına telgraflar ve mazbatalar yazmaya ve göndermeye başladım. Seyit Rıza, bana, “imza benim, fakat umum Dersim namına sana selahiyet veriyorum. Her ne suretle yazarsanız, yazınız’ demekte olduğundan, çok etkili telgraflar, mazbatalar yazmayı kendime bir görev bildim…”
Şimdi Seyit Rıza’nın telgraflarından bir kaçına göz atalım. Örneğin 10 Mayıs 1921’de, Seyit Rıza, Erzincan Mebusu Osman Fevzi Bey aracılığıyla TBMM’ye gönderdiği bir mektupta, hikayesini 10 Mart 2103 tarihinde bu sayfalarda anlattığım Mart-Nisan 1921 tarihli Koçgiri İsyanı’na atıfla, kendisinin Dersim’de İngiliz parasına tamah ederek isyana iştirak eden bir fert olmadığını, bu hususta yapılan haberleri ret ve tekzip ettiğini ve Koçgiri İsyanı’nın önemli aktörleri olan Alişan Bey ve Alişer Efendi’nin eylemlerinin dış etkilerle değil bizzat kendi kararlarıyla olduğunu açıklar. Mektupta ayrıca isyancıları takip sırasında bazı ahalinin ve köylerin tahrip edilmesi yüzünden Dersim ve Ovacık bölgelerinde halkın galeyana geldiğini ve aşiret reislerine itaat etmediği belirtilmekte ve olayların daha da ateşlenmemesi için hükümetin tedbir alması istenmektedir.
Devletin bu iyi niyetli girişime cevabı geleneksel şekilde olur. Koçgiri İsyanını bastırmak için olağanüstü yetkilerle görevlendirilmiş olan Merkez Ordusu Kumandanı ‘Sakallı’ Nurettin Paşa, 7 Haziran 1921’de yazdığı telgrafla Seyit Rıza’nın bir taraftan hükümete sadık göründüğünü ve bir taraftan da tahriklerden ve aleyhtarlıktan da geri kalmayan iki yüzlü bir adam olduğunu yazar.
Haziran ayında, Nureddin Paşa, Erkan-ı Harbi Umumiye Riyaseti’ne Seyit Rıza’nın ve diğer bazı Dersim aşiret reislerinin hükümete itaatleri ve Garp Cephesi’nde devam eden savaşa katılmak üzere hazır bekledikleri haberini iletir. Buna verilen cevapta bazı Dersim aşiret reislerinin Garp Cephesi’ne gitme önerisinin dikkate alınmaması, Dersimlilerin ancak kendi bölgelerinde eşkıya takibi göreviyle istihdam edilebilecekleri bildirilecektir.
Hükümetten bir türlü beklediği cevabı alamayan Seyit Rıza, yine Osman Fevzi Bey aracılığıyla, TBMM’ye ikinci bir telgraf daha gönderir. 10 Eylül 1921 tarihli bu telgrafta, Seyit Rıza ve diğer reislerin TBMM Hükümeti’ne bağlı oldukları belirtilmekte, Koçgiri liderlerinden Alişan ve arkadaşlarının affedilmesi rica edilmektedir. Benzer bir telgraf Şark Kumandanı Kazım Karabekir’e de gönderilmiştir.
Kazım Karabekir bu taleplere cevabını, Erzincan Mutasarrıflığı’na, Mevki Kumandanlığına, El-Aziz Vilayeti’ne, Mıntıka Kumandanlığı’na ve Dersim Mutasarrıflığı’na çektiği beyanname niteliğindeki telgrafıyla verir. Telgraflarda özetle Seyit Rıza’ya güvenilmemesi, bölgede ahalinin heyecanına neden olan haber ve neşriyatı yayanların derhal Sivas’taki Divan-ı Harb-i Örfi’ye sevkedilmeleri ve “en seri ve tesirli tedbirlere başvurulması” emredilmektedir.
Devletin homojenleştirme politikalarını uygulamak için 1927’de oluşturduğu Umumi Müfettişliklerden merkezi Diyarbakır’da olan İkinci Umumi Müfettişlik, Dersim’den de sorumlu kılınır. İkinci Umumi Müfettişlikten Dahiliye Vekaleti’ne çekilen 8 Aralık 1928 tarihli şifreli telgrafta Seyit Rıza ve Baytar Nuri’nin İkinci Umumi Müfettişliğin Elazığ’daki merkezini ziyaret ettiği yazılıdır. Şifrede “Cumhuriyet hükümetimize karşı olan sadakat ve merbutiyetlerini teyit ettiler, hakkında vaki olan şüphelerin tamamen izalesi için ovada iskanlarını rica ettiler. Talimatnamemizin mucubince arazi verilmesi hususu Elaziz Vilayetine tebliğ edildi. Bugün gittiler, arz ederim efendim,” denmektedir. Anlaşılan Seyit Rıza, 1926 Koçuşağı harekatından sonra bir kez daha bozulan ilişkileri düzeltmek için tekrar girişimde bulunmuştur.
CEMAL BARDAKÇI’NIN ÇABALARI
1926 yılında Dersim’e atanan Diyarbakır Valisi Cemal’in (Bardakçı) bu adıma cevabı olumlu olur. Seyit Rıza başta olmak üzere Dersimli bazı ağa ve seyitlere arazi, ev ve iş verilerek aileleriyle Elazığ’da iskanları sağlanır. Ancak bir süre sonra İkinci Umum Müfettiş İbrahim Tali’nin (Öngören)arası bozulan Cemal Bardakçı 1929’da Çorum’a tayin edilir, yerine Nizamettin Bey getirilir. Yeni valinin ilk işi Cemal Bardakçı’nın imza koyduğu iskan işlerini iptal etmek olur. Dersim rüesasının elindeki arazi ve mallar alınınca ağalar Dersim’e dönmek zorunda kalırlar.
Devletin bilmem kaçıncı kez fikir değiştirmesi Seyit Rıza’yı yıldırmamış olmalı ki, 14 Haziran 1933 tarihinde Elazığ Valisi’ne gönderdiği mektubu şu cümlelerle başlar: “Hürmet ve tanzimle ellerinizden öperim. Uğradığımız haksızlığın boyutlarını arz etmeye mecbur kaldım (...) Harb-i Umumi’de hükümetin verdiği emirleri öpüp başıma koydum. 10 bin kadar milis kuvveti topladım. Halit Paşa kumandasındaki orduya katılarak topraklarımızı Ruslara karşı savundum. Cansiperane bir mücadele ortaya koydum. Komutanların ve paşaların takdirine mazhar oldum. Bugüne kadar hükümete hizmet etmekten bir an geri durmadım. Hakkımızda kaymakam beyin yapmak ve yaptırmak istediği zülüm ve haksızlığın önüne set çekilmesini istirham ederim.”
Seyit Rıza’nın 9 Temmuz 1933 tarihinde Hozat Jandarma Kumandanı’na yazdığı mektuptaki ifadeler devletin bu çağrıya nasıl cevap verdiğinin ipuçlarını içeriyor: “Mevsim kış ben de yaşlı olduğum için görüşme davetinize gelemedim ancak oğlumu Kaymakama yolladım. Talebinizi Cumhuriyet hükümetinin emri kabul ettim. Evlat benim değildi sizin evladınızdı. Biz vatan evladı değil miyiz? Oğlumu katledenleri, Kaymakam Bey korudu. Allah merhamet versin! Şimdi kaymakam aşiretleri üzerine sevk ediyor. Benim bir kusurum yoktur, adalet aradığım için haksız mı oldum. Hükümete düşmanlığım yoktur, hükümete düşman olan haşa Allah’a düşman olur...”
BENİ TÜRKİSTAN’A GÖNDERİN!
Ama Seyit Rıza, bunu da sineye çeker, çünkü Sabiha Gökçen’in kullandığı uçağın da arasında olduğu uçak filoları 1 Mayıs’tan itibaren Dersim’e bombalar yağdırmaya başlamıştır. Seyit Rıza 20 Mayıs 1937 tarihinde Alpdoğan Paşa’ya şöyle yazar: “Kan dursun yeter ki! Beni ve aşiretimi, Erzurum’a yollayın. Ya da hükümet benden şüphe ediyorsa Halep’e gideyim. Veyahut Türkistan’a geri gönderin!”
Bu mektubun ruhuna uygun olarak jandarma tarafından aranan 3.700 kişiden 2 bini güvenlik güçlerine teslim olur, asayişsizlik’ olaylarında önemli bir azalma kaydedilir. Ancak hükümet askeri harekata ara vermez. 9 Temmuz 1937’de, 1921’den beri bölgede saklanan Koçgiri isyanı’nın önderlerinden Alişer Efendi ve karısı Zarife Hanım öldürülür, karı kocanın kesik başları Abdullah Paşa’ya gönderilir. Ağustos ortalarında Seyit Rıza’nın oğlu ve karısı dâhil 33 kişi öldürülür.
Ankara tarafından ‘isyancıların başı’ olarak nitelenen Seyit Rıza ile hükümet kuvvetleri arasındaki son temas 16-17 Ağustos 1937 gecesi Bahtiyar mıntıkasında yaşanır. Çatışma sırasında Seyit Rıza’nın oğlu Şeyh Hasan, ikinci karısı Bese ve üç torunu öldürülür. Kaçmayı başaran Seyit Rıza, 26 Ağustos’ta Bahtiyar Aşireti Reisi Şahin’in kendi adamlarınca öldürüldüğünü duyunca 10 Eylül 1937’de, Erzincan 5. Jandarma Bölük Komutanlığı’na bağlı bir karakola teslim olur.
Bundan sonrasını bugün artık herkes biliyor. Hukuk dışı bir yargılama süreci sonunda Seyit Rıza ve 11 arkadaşı idama mahkum oldu, bunlardan dördünün cezası yaşlılık nedeniyle 30 yıl hapse çevrildi. Seyit Rıza ve oğlu Hüseyin’le, 5 kişi 14/15 Kasım 1937 gecesi, Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda idam edildi. Seyit Rıza’nın idam öncesi sarfettiği “Evlad-ı Kervelayme. Bê gunayme! Ayvo! Zulümo! Cinayeto! (Evlad-ı Kerbela’yız. Günahsızız. Ayıptır! Zulümdür! Cinayettir!)” sözü Dersimlilerin toplumsal belleğine paslı bir çivi gibi çakıldı.
SEYİT RIZA MİLLETLER CEMİYETİ’NE BAŞVURDU MU?
Seyit Rıza ve arkadaşları yargılanmayı beklerken, 5 Ekim 1937 günü, Ankara’ya Milletler Cemiyeti’nden (MC) bir yazı gelir. Yazıya göre, Seyit Rıza, Britanya Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Milletler Cemiyeti’ne 30 Haziran 1937 tarihinde bir mektup göndermiştir. (Söz konusu mektubun fotoğrafını BM’nin Cenevre’deki arşivinden aldım. Mektubun üzerindeki ’alındı mührüne’ bakılırsa, mektup MC kayıtlarına 20 Eylül 1937 tarihinde girmiş.)
Başında “30 Temmuz 1937, Dersim-Kürdistan” yazan, daktilo ile yazılmış Fransızca mektubun tarafımdan yapılmış hassas olmayan çevirisi şöyle:
“Bay Genel Sekreter,
Türkiye hükümeti senelerden beri Kürd kavmini asimile etmeye uğraşmakta ve bu uğurda bu kavme zulmetmekte, Kürd diliyle gazete ve yayınları yasaklamakta, kendi dilleriyle konuşan kimselere işkence yapmakta, verimli Kürdistan topraklarından Anadolu’nun çorak topraklarına sistemli ve zorunlu sürgün düzenlemekte, sürgünler oralarda büyük sayılarda telef olmaktadır.
(...)
Bu hal karşısında Kürtler uzak sürgün yollarında helak olmaktansa 1930’da olduğu gibi Ararat (Ağrı) Dağı’yla Zilan ve Bayazid yaylalarında nefsi müdafaa için silaha sarıldılar. Üç aydan beri memleketimde merhametsizce bir savaş sürüyor. Mücadele araçlarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yağan bombaların, boğucu gazların kullanımına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğratmayı başardık. Direnişimiz karşısında Türkiye uçakları, köyleri bombardıman etmekte, müdafaasız kadınları ve çocukları öldürmekte ve böylece Türkiye hükümeti bütün Kürdistan ahalisine işkence yaparak başarısızlığının acısını çıkarmaktadır. Hapishaneler sakin Kürd ahalisiyle dolmuştur ve aydınlar kurşuna dizilmekte, asılmakta veya Türkiye’nin ücra yerlerine sürgün edilmektedir.
Üç milyon Kürt kendi yurtlarında bulunuyorlar ve ırklarını, dillerini, geleneklerini,, kültürlerini ve medeniyetlerini muhafaza etmek, sakince ve hürriyet içinde yaşamaktan başka bir şey istemiyor. (Kürdler) Benim aracılığımla Ekselanslarına başvurarak kurumunuzun yüksek manevi nüfuzundan Kürd milletinin faydalanmasına ve bu zalimane haksızlığa bir son verilmesini sizden niyaz ediyorlar.
(...)
İmza: Dersim Generali Seyit Rıza.”
Hükümetin bu yazıya ve ekindeki mektuba ilişkin görüşünü ise, Dahiliye Vekaleti Emniyet Umum Müdürlüğü antetli bir kağıda yazılmış 18.11.1937 tarihli yazıdan öğreniyoruz. Cumhurbaşkanlığı Umum Katipliği’ne hitaben yazılmış yazı şöyle:
“Milletler Cemiyeti nezdindeki daimi delegelikten alınmış olan 29 Eylül 1937 tarihli ve 1497/940/16 numaralı bir tahriratta:
Dersim Başkumandanı Seyit Rıza imzasıyla Suriye’de Derecikli Nurettin Yusuf isminde biri tarafından Milletler Cemiyeti Umumi Katipliği’ne bir mektup gönderildiği ve fakat buna ehemmiyet verilmediği gibi bir muameleye de tabi tutulmadığından bahis(le) (Britanya) Hariciye Vekaletinden alınan 12/10/1937 gün ve Üçüncü D. N.10 Şubat 22026/3179 sayılı yazılarına bağlı gönderilmiş olan mezkur mektup sureti ilişik olarak sunulmuştur.
Mektubun Seyit Rıza’ya aidiyeti hususunda kanaat hasıl olmamış, ancak Seyit Rıza imzasını taşıyan mektubu cenupta (güneyde) bulunan Bedirhaniler tarafından tasni edilerek (uydurularak) gönderildiği şüphesi uyanmaktadır. Keyfiyetin tahkik edilmekte olduğunu saygılarımla arzederim.
İmza: Dahiliye Vekili Şükrü Kaya.”
Yıllardır üzerinde fırtınalar kopartılan, Dersim olaylarında yabancı parmağı olduğuna dair kanıt gibi sunulan mektup ve mektuba ilişkin hükümet görüşü böyle!
Bugün biliyoruz ki, mektupta anlatılan olayların hepsi doğrudur. Seyit Rıza’nın (ya da onun adını kullanan kişinin) tek yaptığı, bir sonraki aşamada daha da korkunç bir hal alacak olan katliama dur demesi için uluslararası toplumdan yardım talep etmektir.
Mektubun hükümetin düşündüğü gibi Bedirhaniler tarafından uydurulması ihtimali de var elbette ama yazının başında da belirttiğim gibi Baytar Nuri Dersimi’nin yazması çok daha büyük ihtimaldir. Çünkü başta da söylediğim gibi Seyit Rıza’nın değil Fransızca, Türkçe bildiği bile şüphelidir. Dahası mektubu yazanın diplomatik dile hakim olduğu anlaşılıyor. Yine başta belirttiğim gibi Nuri Dersimi hatıratında, Seyit Rıza adına sağa sola mektuplar yazdığını ifade etmiştir. Son olarak Seyit Rıza’ya Osmanlı döneminde Kazım Karabekir tarafından generallik rütbesi verildiğine dair tek bir belge, tek bir sözlü tarih anlatısı ortada yoktur.
Nuri Dersimi, hatıratında Seyit Rıza’nın tutuklanması üzerine 11 Eylül 1937 Salı günü Türkiye sınırlarından çıktığını ve Halep’e gittiğini yazar. Halbuki mektubun üzerinde Dersim-Kürdistan yazmakta, buna karşılık mektup, Halep’te yaşayan Derikli Nurettin Yusuf adlı biri tarafından Halep’teki Fransız mangasına verilmiş, daha sonra İngiliz yetkililere, onlardan da MC’ye gönderilmiştir. Bu çelişkiyi gidermek için bazı açıklamalar yapılmıştır.
Nuri Dersimi’nin Seyit Rıza’nın idam tarihini 18 Kasım 1937 Perşembe olarak bildirmesi, halbuki idamları örgütleyen İhsan Sabri Çağlayangil’in pazarı pazartesiye bağlayan gece (yani 14/15 Kasım) demesi veya kendisinin Dersim’den ayrılış tarihi olarak verdiği 11 Eylül 1937 gününün kendisinin dediği gibi salıya değil cumartesiye rastlaması bir yana, olayların bir başka tanığı Karerli Mehmet Efendi’ye göre (çeşitli nedenlerden dolayı hatıratın güvenilirliği tartışılmaktadır) Nuri Dersimi, Dersim’den 1934 veya 1935’te ayrılmıştır. Halen Dersim’le ilgili çok değerli sözlü tarih çalışmalarıyla tanıdığımız Nezahat-Kazım Gündoğan çifti ise, görüşme yaptıkları yaşlı tanıklardan öğrendiklerine göre Nuri Dersimi’nin bölgeden 1936’da ayrıldığını söylüyor. Yani hangi tarihi doğru kabul ettiğinize bağlı olarak mektup Dersim’de veya Halep’te yazılmıştır. Ancak o günlerde Dersim’le Suriye arasında gidiş gelişin çok kolay olduğunu da hatırda tutalım.
Uzun sözün kısası, resmi tarihçilerin ve onlarla eşgüdüm halinde çalışan bazı gazetecilerin, Seyit Rıza’nın Ankara ile iyi ilişkiler kurmak, sorunlara çözüm bulmak için yazdığı onlarca mektubu görmezden gelip Milletler Cemiyeti’ne kimin tarafından yazıldığı belli olmayan ama içeriği itibariyle adeta bir ‘imdat çığlığı’ olan bir mektubu ısıtıp ısıtıp ‘Dersim olaylarında yabancı parmağına kanıt’ başlığıyla gündeme getirmesi tipik devletçi refleks olsa gerek....
Özet Kaynakça
Dilek Solieau, “1921 Yılı Resmi Yazışmalarında Seyit Rıza’ya Dair Bazı Belgeler: Seyit Rıza’ya Neden Güvenilmez?”, II. Tunceli (Dersim) Sempozyumu’da sunulan yayınlanmamış bildiri; Mehmet Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yayınları, 2004; a.g.y., Hatıratım, Doz Yayınları, 1997; Karerli Mehmet Efendi, I. Dünya Savaşı, Koçgiri, Şeyh Said ve Dersim’e Dair Yazılmayan Tarih ve Anılarım, (1915-1958), Yayına Hazırlayan: Ali Rıza Erenler, Kalan Yayınları, 2007; Jandarma Genel Komutanlığı Dersim Raporu, Kaynak Yayınları, 2000.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016