Etyen MAHÇUPYAN
İktidar nihayet elini açık etti… Erdoğan’ın ‘düşük faiz/yüksek kur’ politikasını savunmak üzere yaptığı konuşma ve ardından gelen destekler, umarım muhalefeti ve bağımsız gözlemcileri yeterince uyarmıştır.
Yaşananları sadece Erdoğan’a mal edip, yaşananların değişmesini de Erdoğan’ın gitmesine bağlayanlar şimdi karşılarında daha geniş ve ‘rasyonel’ bir strateji olduğunu görüyor olmalılar.
Bugüne dek söz konusu gerçekliği görmemek zaten yeterince garipti. Düşünün, muhalif olan hemen herkes yanlış olduğundan emin olduğu ekonomik adımların nedeninin ‘siyasi’ olduğunu söylüyor, ama kimse söz konusu ‘siyaseti’ irdelemiyor. Çünkü olayı Erdoğan’a yıkmak rahatlatıcı… Ne var ki Erdoğan’ın irrasyonel olduğunu kabul edip gelişmeleri bununla açıkladığınızda, iktidarın dayandığı rasyonaliteyi de gözden kaçırabiliyorsunuz.
Şimdi hayırlı bir gelişme oldu, iktidar kartlarını gösterdi ve kendi oyununun adını koydu. Ancak topluma verilen ‘mesajı’ doğru anlamak için iktidarın kim olduğu üzerinde bir an için durmak lazım. İktidar Erdoğan değil… Onun da içinde olduğu, bir bürokratik-siyasi ağ. İçinde emeklilerin ve mafyatik unsurların da olduğu, kendilerini ‘devlet’ olarak gören ve devlet adına ideolojik sınırları çizip kararları etkileyen bir parçalı koalisyon.
Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde artık ne Meclis’in ne de siyasi partilerin hükmü yok. Bu nedenle AK Parti analizleri de çoğunlukla anlamsız. Devletin içinde ve çeperinde yuvalanmış olan odaklar hem kendi aralarında bir denge kurmuş, hem de kişi olarak Erdoğan’ı bu dengenin güçlü bir parçası haline getirmiş durumdalar.
Ülkeyi seçim kazanarak yönetmek seçimsiz yönetmeye göre daha kolay ve avantajlı olduğu ölçüde Erdoğan’a muhtaçlar. Öte yandan Erdoğan seçim kazanmayı beceremeyecek hale gelirse yeni alternatifler arayacak, seçimsiz bir dönem kurmaya ya da muhalefetin bir bölümünü devşirmeye çalışacaklardır.
Ancak şu an öyle bir durum yok. Denenecek yeni bir yol var ve akıl babaları iktidara bu yolun 2023 seçimlerine kadar netice vereceğini söylüyor.
Bu yola yakından bakalım…
Geçen hafta başında yaptığı ‘ulusa sesleniş’ konuşmasında Erdoğan özet olarak şunu dedi: “Dünyada bir süredir yaşanan ve salgın süreciyle hızlanan gelişmeler, ekonomik işleyişin klasik iktisat teorileriyle açıklanamayacak yeni bir seviyeye evrildiğine işaret etmektedir… Karşımızdaki bu tablo bizi bir tercihe zorlamıştır. Ya ülkemizde eskiden beri hakim olan anlayışı sürdürecektik, ya da kendi önceliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihi bir mücadeleyi göze alacaktık. Biz mücadeleyi tercih ettik… Türkiye’nin her kalkınma hamlesinin önünün darbe, vesayet, krizle kesilerek IMF, Dünya Bankası, mandacı iktisatçılarımız tarafından yönlendirmeye çalışıldığı gerçek işte budur… Bu politikayla biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuzu, sonunda ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz… Sorunlarımızı kendi çözümlerimizle aşacak adımları atıyoruz. Yeni küresel sistem arayışları ve ülkemizin sahip olduğu güçlü altyapı böyle bir mücadele için bize geçmişte olmadığı kadar uygun bir zemin sunmaktadır. Küresel finans çevrelerinin ülkemizi bunca zamandır ekonomik boyunduruk altında tutanların şimşeklerini üzerimize çektiğimizin de elbette farkındayız. Ülkemizin ve milletimizin ekonomik kurtuluşu için böyle davranmamız gerekiyor.”
Yani (1) yeni bir dünya ile karşı karşıyayız; (2) klasik iktisat anlayışı artık çare değil; (3) yeni bir yol izleyeceğiz ve ne yaptığımızı biliyoruz; (4) yeni küresel sistem arayışları (Rusya ve Çin’in ağırlığı) ve altyapımız, girdiğimiz yolda başarıyı sağlayacaktır; (5) küresel finans çevreleri bizi engellemeye çalışacaklar; (6) ancak bu bir tarihi mücadele ve ülkenin/milletin ekonomik kurtuluşu için bu mücadele şart.
Diğer deyişle Erdoğan topluma yeni bir gelecek sunuyor. Söz konusu ekonomi stratejisi, siyasi bir tercih olmanın ötesinde ‘bir siyasi tercihin’ parçası. Bu siyasi tercihi yaklaşık altı aydır İttihatçılık olarak adlandırıyorum. Bağımsızlık fikri etrafında Batı’dan uzaklaşarak Rusya ve Çin’le eşdüzeyli ilişkiler kurmayı hedefleyen, komşuları karşısında silah üstünlüğüne sahip, yurt içinde milli menfaatleri gözetme gerekçesiyle özgürlükleri kısıtlayan, kamusal alanı ‘ihtiyaca göre’ düzenleyen, muğlak bir laiklik ve kuşatıcı/geçirgen bir milliyetçilik sayesinde toplumu bir arada tutan, beka kaygısı ve mücadele gereği nedeniyle halkını sürekli endişe içinde devlete bağımlı kılan bir yönetim ve devlet anlayışı.
Erdoğan’ın konuşması sonrasında gündeme düşenleri hatırlayalım: Bahçeli “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tartışılmalıdır” ve “Aldanma devri kapanmıştır, şimdi şahlanma ve yükselme dönemi başlamıştır” dedi. Çakıcı ise yazılı beyanda bulundu: “Aylardır Türkiye’nin ekonomik kodlarıyla oynayan Batı ve Okyanus ötesi ile onların Türkiye’deki yerli işbirlikçileri doları yükselterek hükümeti ve Cumhur İttifakını yıpratmak istemekte, vatana ihanet eden belirli odakları devreye sokarak…”
Ardından MGK bildirisi geldi: “Türkiye’nin hedeflerine uygun şekilde ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ve tehditler değerlendirilmiştir… Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyid edilmiştir.”
Nihayet bir vesile ile İzmir’de yaptığı konuşmanın başı ve sonunda Erdoğan yeni stratejiyi tarihsel zemine oturttu: “Ülkemizde başlattığımız büyük demokrasi ve kalkınma devrimiyle hem 1920’de meclis açıldığında, hem 1923’te İzmir İktisat Kongresi toplandığında ortaya konan ruhu yeniden dirilttik… 1923’te başaramadıkları gibi, 2023’te de başaramayacaklar.”
Kısacası ortada bir devlet politikası var. İktidar koalisyonunun bütün tarafları bu yeni doğrultuda anlaşıyor. Ekonomideki tercih siyasi ve ideolojik olanın içine oturuyor. Ekonomi güvenlikle bütünleşiyor ve dış politikanın, ülkenin küresel sistemdeki yerinin kaldıracı olarak işlev kazanıyor. Diğer deyişle Türkiye devleti şu yaşadığımız günlerde ülkeye yeni bir ‘resmi ideoloji’ sunuyor…
Bu ‘resmi ideoloji’ devleti temel karar alıcı olarak öne çıkarıyor, siyasete söz konusu devlet kararlarının meşruiyetini sağlama görevi yüklüyor, tehdit ve fırsat değerlendirmelerinin tümünü devletin uhdesine alıyor, bilgi üretme ve yayma alanında sert kamu otoritesi denetimine inanıyor, Türklüğü benimsemeyen herkesin gayrı milli ve gayrı yerli olduğunu düşünüyor, bu tür ‘gayrı’ unsurların dış mihraklarla birlikte davrandığını ve tehdit oluşturduğunu söylüyor.
Bu resmi ideoloji Kemalizm ve İslamcılıktan uzak. Ama kutsiyet atfedilen Atatürk ve Hz. Muhammed ile sorunu yok. Yeter ki bu bağlılıklar bir duygusal aidiyet olarak kalsın, siyaset tarafından yoğrulabilsin ve ideoloji mertebesine çıkmasın…
Bu ideoloji açısından Kürtler kritik konumda. Gelişen, büyüyen Türkiye’nin cazibesiyle Türkleşmeleri öneriliyor. Direnenlerin Türkiye’nin düşmanlarıyla işbirliği içinde oldukları tezi sayesinde ezilmelerinin meşru olduğu düşünülüyor. Bölgedeki her Kürt oluşumunun son kertede bir tehdit olduğu ‘değerlendiriliyor’ ve Türkiye dış politikasının ana ekseninin anti-Kürt olmasına doğru ilerleniyor…
İttihatçılık bugünün konjonktüründe (1912 sonrası haliyle) yeniden canlanıyor. Türkiye’nin önünde büyük tehditlerin ve büyük fırsatların olduğunu hesaplayan, önümüzdeki bir yüzyıl içinde ülkenin bugünkü sınırlarını koruyamama tehlikesi altında olduğunu düşünen, Batı’nın son kertede Kürtleri de kullanarak ‘bizi’ parçalamaya hevesli olduğuna inanan; öte yandan büyük bir hamle için şartların hazır olduğunu söyleyen, bu amaçla ekonomiyi ‘enformel planlama’ bakışı altında devletin yönlendirmesine tâbi kılmak isteyen bir ideolojik model…
Şartlar hazır… Covid dengeleri bozmuş, modernliğin kurumları sorunları çözemiyor, Çin ve Rusya ağırlığını artırıyor, cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde devlet siyasetin öznesi kılınmış, Kemalizm ve İslamcılığın bu ülkeyi yönetemeyeceği belli olmuş, laik ve dindar cemaatler arasındaki mesafeyi daraltan bir milliyetçilik sayesinde yeni bir kimlikleşme yaşanmakta…
Cumhuriyet’in uzun vadede siyasi bekanın sağlanması açısından pek de başarılı olmadığı ‘değerlendiriliyor’. Bazıları daha demokratik olmayı teşvik ediyor ama o yol istenmiyor… Çünkü demokratlaşma Türk kimliğinin yıpranmasını, işlevini yitirmesini, giderek erimesini ima ediyor. Demokratik her gelişme çoğullaşma demek. Kimliksel açıdan bir tehdit… Ama üreteceği belirsizlik ve ‘gereksiz’ özgürlük nedeniyle ilave bir kırılganlık.
Dolayısıyla devlet Cumhuriyet’in ilerisine değil, ‘gerisine’ dönüyor ve dünyayı anlayabildiği o eski terimlere sığınıyor. Bu ihtiyaç sadece yönetenlerde yok… Yönetilenlerin de önemli kısmı kendilerini ‘iyi’ hissettikleri doğal kimliksel kaygı ve hayallere dönüyorlar.
İttihatçılığı ‘kendiliğinden’ benimsemeye hazır olanların sayısı muhtemelen Cumhur İttifakı seçmeninden daha fazla. Ayrıca bu yeni ideolojinin muhalefet partileri içinde olumlu yankı yapması da şaşırtıcı olmaz… Nihayette insanlar kendilerini iyi hissettikleri ideolojilere kayma eğilimi gösterir.
İttihatçılık bu toplumun bilinçdışı… Gelinen noktada hissedilen varoluşsal sıkışma ve çaresizlik, üstü örtülmüş olan bu kuşatıcı ve muğlak birliktelik ideolojisini yeniden bir kimliksel zemin olarak canlandırıp yüzeye çıkarıyor.
Başarılı olabilir mi? Şu anki devlet aklı Erdoğan üzerinden toplumu ikna edebilir mi? Kolaylıkla ‘hayır’ diyemiyoruz. Sonuçta siyaset hayal satmaktır… Çünkü halk esas olarak eskinin ya da bugünün yanlışı ile ilgilenmez. Kararını ona göre vermez. Yarın ne olacağını önemser. Dolayısıyla siyaset yarın ile ilgili hayallerin yarışmasıdır ve eğer topluma sadece tek bir hayal verilirse insanlar da gidip onu seçebilirler.
Öte yandan halklar az veya çok gerçekçidir. Bu nedenle söz konusu hayalin insanların kulağına gerçekçi gelmesi lazım. Nitekim iktidar da son günlerde çeşitli ‘bilgi notları’ ve ‘uzman görüşleri’ ile yeni ekonomi politikasını ‘bilimsel’ hale getirmeye çalışıyor. Diğer deyişle devlet topluma “gerçekçi bir iş yapıyoruz” diyor… Böylece siyasi hedef ve hayallerin de gerçekçi olduğuna inandırıp yeni bir seçmen tabanı oluşturmak istiyor.
Seçmen nezdinde düşen desteği geri çevirme ile uğraşmaktansa, bu sayede yeni bir seçmen ittifakı peşinde koşuluyor. Dolayısıyla muhalefetin sahadaki oy dengesine bakarak kendini avutmamasında yarar var. Çünkü eğer bu hayal satarsa o dengeler değişebilir.
Buna karşılık muhalefet alternatif bir hayal geliştirebilir, dünya değerlendirmesinden vatandaşlığın niteliklerine uzanan bir başka resmi ideoloji seçeneğini (kalın hatlarıyla da olsa) üretebilirse durum farklılaşır.
Aksi halde seçim yaklaştığında seçmenler karşılarında kendi içinde tutarlı bir İttihatçı gelecek tasavvuru bulur ve bunu mukayese edebilecekleri yeni bir fikriyat göremeyebilir. Buna devletin desteğini ve iktidarın insicamını eklediğinizde halkın muhtemel ‘kaostan’ kaçınma ve ‘düzene’ destek çıkma eğilimi daha da artabilir. Hele muhalefet hâlâ parçalı ve kırılgan bir yapıda gözüküyorsa…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023