Etyen MAHÇUPYAN
Sarsıntılı bir yılın getirdiği güvenle olsa gerek muhalefet erken seçim ihtimalini giderek daha çok seslendiriyor. Ekonomi alanında yapılan hamlelerin, asgari ücrete yapılan artışın göz boyayıcı ancak kısa sürecek bir popülizm olduğu ve iktidarın bu geçici avantajını kullanacağı düşünülüyor.
Ancak bence iktidarın kafası öyle çalışmıyor. Mutlak bir başarısızlık halinde veya devlet kanadından gelecek bir güçlü telkinle seçim öne alınabilir olsa da iktidarın ‘vizyonu’ ekonomide atılan adımların ülkeyi yeni bir döneme taşıyacağı beklentisinden güç alıyor.
Öte yandan seçim çok yakın olsa bile, görünen o ki muhalefet şu anki temposunda son ana kadar gidip cumhurbaşkanı adayı meselesini o zaman görüşecek. Ne var ki kısa bir zaman aralığında anlaşma yapmaya zorlanmaları ortak bir noktada buluşmalarını zorlaştıracak ve belki de sonucu iyi hesaplanmamış bir ‘çözümde’ anlaşmak zorunda kalacaklar.
Eklemek gerek ki muhalefetin bu zaafı iktidarın erken seçim iştahını bir miktar teşvik ediyordur. Ama yine de hedeften sapma için yeterli bir neden değil, çünkü iktidar zamanında yapılacak seçimi de muhtemelen kazanacağını, muhalefetin gerçek bir birliktelik oluşturamayacağını öngörüyor.
Oysa seçimin zamanında yapılması muhalefete iyi hazırlanma fırsatı veriyor. İktidar değişiminin ötesinde, şu anki yönetim anlayışının ciddi şekilde dönüşümü ve devletin yeniden yapılanması için gerekli yol haritasını (bir ortak tasavvur olarak) toplumun önüne koyma imkânı sağlıyor.
Ancak ortalıkta dolanan siyasi analizlerin çoğunluğu bizi bu konuda uyarıyor… Muhalefetin yönetime dair bir ilkeler manzumesi veya programında anlaşmasının zor olduğunu, bu yönde zorlamaların birlikteliği baltalayacağı öne sürülüyor. Onlara göre yapılması gereken sadece geçiş döneminin gerektirdiği birkaç sistem değişikliğinde uyuşma sağlayıp iktidarı devirmeyi hedeflemek.
Akla uygun bir önerme… Ama sadece ilk bakışta. Siyasetin dokusunu ve dinamiğini dikkate aldığımızda aslında epeyce ‘naif’. Çünkü esas kolay olan yeni dönemin ilkelerinde anlaşmaktır. Tüm muhalefet partileri her konuda tabii ki anlaşmıyor. Ancak şu anki iktidarın uygulamaları veri alındığında, herhalde devletin personel politikasından yargının yeniden düzenlenmesine ya da ihale yasasından şeffaflığa birçok konuda uyum sağlanabilir. Bunlara bir jeopolitik tahlil, Türkiye’nin dış politikadaki temel bakışı gibi değerlendirmeler eklenebilir.
Bunların detaylı ve derinlikli olması gerekmez. Partiler ne kadarında ve ne içerikte anlaşabiliyorlarsa onu ortaya koyar ve seçime bu zemin üzerinde gidebilirler. Söz konusu yaklaşımın avantajı şu: Eğer böyle bir zemin üretebilirseniz kimi cumhurbaşkanı adayı gösterdiğiniz ikincil hale gelir. Kişinin kim olduğu sembolik bir anlam kazanır ve bu sayede ‘sembolik’ nitelikleri olan birini de aday gösterebilirsiniz.
Buna karşılık eğer sadece iktidarı devirmeye odaklanır ve (parlamenter sisteme geçiş gibi) teknik özellikte bazı konular dışında bir birliktelik oluşturamazsanız cumhurbaşkanı adayını seçmekte zorlanırsınız. Çünkü bu yöntem bir siyasi boşluk yaratacak ve o boşluğu cumhurbaşkanı olacak kişi dolduracaktır… Dolayısıyla her aday bir başka partide tedirginlik yaratır, cumhurbaşkanı yapacağınız kişiye güvenemezsiniz, kucağınızda bir ‘saatli bomba’ varmış gibi hissedersiniz. Anlaşması çok kolay gözüken bir mesele bir anda karmaşıklaşır ve siyasileşir.
Oysa siz fazla ‘siyasete’ gömülmeyelim diye bu yolu seçmiştiniz! İlkelerde anlaşmaya çalışmak birbirine benzemeyen partileri gerçekçi miktarda yakınlaştırır ve topluma siyasi bir alternatif sunar. Doğrudan cumhurbaşkanı adayında anlaşmaya çalışmak ise, birbirine benzer gözüken partileri birbirinden uzaklaştırarak aralarındaki mesafeyi siyasallaştırır.
İlkelerde anlaşma olursa muhalefet kimi isterse aday gösterebilir ve bu esneklik sayesinde en doğru adaya yönelmek mümkün olabilir. Ancak muhalefet son anda aday seçelim mantığına yöneldiği takdirde ne olacağı bellidir: Her parti kendi genel başkanı ile seçime katılır, ikinci tura Erdoğan ve Kılıçdaroğlu kalır.
Dolayısıyla aslında gayet ironik bir durum var: ‘İlkelerde anlaşmaya gerek yok, seçim tarihi belli olunca ortak aday seçeriz’ mantığında olanların çoğu, aynı zamanda ‘Kılıçdaroğlu olmamalı’ demekte. Ancak bu iki önermenin birlikte gerçekleşmesi siyasetin doğasına aykırı. Eğer son anda aday seçilecekse Kılıçdaroğlu’na razı olacaksınız ya da eğer onun aday olmamasının daha iyi sonuç vereceğine inanıyorsanız şimdiden ortak ilkeler üzerinde çalışacaksınız.
Gerçekçi tablo böyle ise İyi Parti’nin kritik konumda olduğu açık. Kılıçdaroğlu’nun adaylığının öncelikle bu parti tarafından nasıl görüldüğü belirleyici olacak. Nitekim İyi Parti aynen MHP’nin Cumhur İttifakı’ndaki rolüne benzer bir tutum sergiliyor. Neyin olması veya olmaması gerektiğini söyleyip, ‘kırmızı çizgiler’ üretiyor.
Parti sözcülerinin mesajlarını veri alırsak (1) kazanmama ihtimali olan bir aday istenmiyor, (2) Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansının olmadığı öngörülüyor, (3) partiler dışında aday düşünülmüyor ve (4) adayın isminin seçim sürecinde belirlenmesi tercih ediliyor.
Diğer deyişle tamamen çelişkili bir pozisyon. Ama herhalde gayet bilinçli… Son anda tercih edilecek, partiler dışından aranmayacak ve Kılıçdaroğlu da olmayacak… Acaba bu durumda ‘kazanma şansı olan’ aday kim? Görünen o ki İyi Parti son anda (belki bazı saha çalışmalarının da ittirmesiyle) Akşener’i cumhurbaşkanı adayı yapmanın peşinde.
İyi Parti’nin konumu (son günlerde adı zikredilen) Abdullah Gül gibi adayları dışlıyor. Zaten Gül de (geçmişteki tavrını veri alırsak) büyük ihtimalle muhalefetin ilkesel bir birliktelik sergilemesi ve bütün muhalefetin eksiksiz olarak kendisini desteklemesi halinde adaylığı kabul edecektir.
Muhalefet içindeki küçük oy oranına sahip partilerin genel başkanlarının da ortak aday olma konusunda şanslı olamayacakları açık. Büyük partilerin genel başkanları ‘müsaitken’ onların öne çıkması gerçekçi bir beklenti olmaz.
Peki ya Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş? Ne de olsa kamuoyu şirketlerinin ölçmekten en fazla hoşlandıkları konu bu. Erdoğan ile baş başa kaldıklarında her iki belediye başkanının da seçimi kazanacağı öngörülüyor. Ancak ortada garipsenmesi gereken bir durum var: Sadece iktidarı devirme uğruna birini cumhurbaşkanı seçmek normal mi?
İmamoğlu ve Yavaş’ın Erdoğan karşısında oylarının yüksekliği bir siyasi tutumu temsil ettiklerinden değil, aksine amaca uygun şekilde siyasetsizliği temsil ettikleri için. Ali Bayramoğlu’nun vurguladığı üzere otoriterlikten kurtulma uğruna demokrasiye değil popülizme sığınılıyor. Muhalefetin demokrasiyi becereceğine güven o denli az ki, oportünizm bir çare olarak görülebiliyor.
Bu iki adayın siyaseten rüştlerini ispat ettiklerini söylemek zor. Yavaş’ın milliyetçi tutumunun ülkeye ne getireceği az çok belli. Ayrıca sayısız kritik konuda fikrini bilmiyoruz… İmamoğlu’nun ise bazı fikirlerini duysak da uygulamada neler yapabileceğini görenlerin mesafeli durma isteğine şaşırmıyoruz. Cem Mansur ve Mehmet Ergen’in görevden alınma biçimi, onların yerine gelenlerin tavrı, bu olayın ima ettiği yönetim tarzı ve ardındaki zihniyet cumhurbaşkanlığını kısa bir süre için bile teslim etmek istemeyeceğiniz bir aktörleşmeye işaret ediyor.
Muhalefet adayının en azından dört konuda topluma güven vermesi gerekiyor: (1) Muhalefet partilerini toparlama, aralarındaki sorunları yumuşatma, dengeleri koruma, kişisel hassasiyetlere karşı duyarlı olma… kısacası ego sorunu olmama; (2) Devletin iç mekanizmalarını, usullerini bilme, bürokrasiyi kullanma mahareti… kısacası asgari devlet deneyimi; (3) Dünya kurumları ve liderleriyle temasta gerekli bilgiye ya da bilgiye ulaşma konusunda beceriye sahip olma… kısacası olgunluk; nihayet (4) Konumunu kötüye kullanmama, nepotizme sapmama, oportünist kültüre kapılmama, liyakati önemseme… kısacası ahlaki bir duruş ve direnç.
Daha önce söylediğim üzere muhalefetin ilkelerde anlaşması ve bir yol haritası çıkarması cumhurbaşkanı adayının sahip olması gereken nitelikleri yumuşatabilir. Ne de olsa onu sınırlayan bir ortak duruşun varlığına güvenilebilir. Ancak ilkesel bir zemin oluşmamışsa muhalefet hangi adayı seçerse seçsin, o kişi zihinlerde sert bir sınamaya tabi tutulacak ve muhtemel bir ‘saatli bomba’ olup olmadığı sorgulanacaktır.
Ancak yine de muhalefetin son ana kadar teknik konuların ötesine geçmeme ve ancak o zaman aday konusunu gündeme alma ihtimali daha yüksek. Bu durumda yukarda söylediğim üzere Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engellemek çok zor olacaktır. Nitekim Kılıçdaroğlu da durumun farkında gözüküyor. Bürokrasiye konuşması, helalleşme daveti CHP kalıpları dışında bir cumhurbaşkanı olabileceği duygusunu vermeyi amaçlıyor. Ama muhtemelen aynı zamanda gerçekten de o kalıpların dışına çıkma istek ve iradesini yansıtıyor.
Dahası CHP Başkanı seçilme şansının hiç de az olmadığının farkında gibi davranıyor. Son bir ay zarfındaki saha çalışmalarının verilerine göre (kararsızlar dağıtıldıktan sonra) oylar şöyle: Ak Parti 31-34 , MHP 5-9 , CHP 25-28 , İyi Parti 12-16 , HDP 9-14 , Gelecek+DEVA+SP 5-8 , diğerleri 1-3. Yani ortalama alırsak Ak Parti 32,5 MHP 7 CHP 26,5 İyi Parti 14 HDP 11,5 Gelecek+DEVA+SP 6,5 diğerleri 2.
Diyelim Kılıçdaroğlu aday oldu. Şöyle varsayalım: (1) Ak Parti, MHP ve CHP tabanı fire vermez ve kendi adaylarını destekler; (2) ‘Diğerleri’ grubu Erdoğan’a oy verir; (3) HDP tabanı (bölgede yapılan bir çalışmaya göre) yüzde 10 Erdoğan’ı yüzde 80 Kılıçdaroğlu’nu destekler ve gerisi sandığa gitmez (4) İyi Parti, Gelecek, DEVA ve SP tabanı ise yüzde 10 Erdoğan’a, yüzde 50 Kılıçdaroğlu’na oy verir, geri kalan yüzde 40 sandığa gitmez…
Bu durumda Erdoğan yüzde 32,5+7+2+1+2=44,5 alacaktır. Kılıçdaroğlu ise 26,5+9+10=45,5 alabilir gözüküyor. Diğer deyişle Kılıçdaroğlu’nu adaylıktan caydırmak göründüğünden çok daha zor çünkü kazanabilir… (Tabii kendisi ve partinin üst yönetimi CHP kültürünün getirdiği geleneksel ideolojik bağnazlıkların dışında kalabilirlerse.)
İktidarın ‘keşke Kılıçdaroğlu olsa’ temennisinden hareketle Kılıçdaroğlu’nun kaybedeceğini varsaymak, ideolojik takıntıları nedeniyle hemen her konuda akla ziyan işler yapan iktidarın seçim ve aday meselesini ‘doğru’ değerlendirdiği kabulünü gerektirir. Ancak iktidar muhtemelen rakip Kılıçdaroğlu olduğunda elinde hazır şablonlar olduğu ve o şablonların iş görmeye aynen devam edeceğini varsaydığı için böyle ‘düşünüyor’. Gerçekten serinkanlı bir Türkiye analizine sahip olduğu için değil…
Velhasıl muhalefetin ya devlet yönetimi, dış politika, Kürt meselesi, kamusal alan ve vatandaşlığın sınırları gibi ana konularda anlaşarak cumhurbaşkanı aday seçimini kolaylaştırması ya da işi oluruna bırakıp Kılıçdaroğlu’nun muhtemel adaylığına hazır olması gerekiyor. Böyle bir ihtimal karşısında ana muhalefet partisinin başkanına ‘çekil’ demek ahlaki açıdan da savunulabilir gözükmüyor. Hem kim bilir belki böyle bir gelişme çeşitli hayırlara vesile olur, siyasetin normalleşmesine ve insanileşmesine hizmet eder…
İttihatçılığın karşısına nedamet getirmiş Kemalizm’in çıkması tarihsel açıdan gayet ‘anlamlı’ olmak bir yana, cemaatçi sertliği yumuşatıp ülkeyi rahatlatabilir, yeni bir vatandaşlık ve devlet anlayışına doğru ilerlenmesine vesile olabilir…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024