Etyen MAHÇUPYAN
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını savunanların neredeyse bütün varsayımları zayıf temeller üzerinde inşa edilmiş gözüküyor. İmamoğlu’nun Altılı Masa’nın tek adayı olarak gösterilebileceği, Altılı Masa’dan iki aday çıkarsa diğer adayı geçebileceği, Meclis desteğine sahip olacağı, Altılı Masa’yı yönetebileceği… Gerçekçi bir perspektif içinde hepsinin olasılığı çok düşük. Dolayısıyla örneğin iktidarın rakip olarak İmamoğlu’ndan çekindiği ve muhalefet adayı olarak Kılıçdaroğlu’nu istediği tezi de bir yere oturmuyor…
Hepsini aşağıda ele alacağım ama bu analizi inandırıcı şekilde yapabilmek için önce iktidarla başlamak lazım.
İktidarın ne istediği, bu doğrultuda ne yaptığı, amacına ne denli ulaştığı gibi sorulara determinist yanıtlar vermek kendimizi aldatmak olur. Bir aktör ne kadar güçlü olursa olsun, hayat onun sınırlı bakış açısının çok ötesi karmaşıklıkta, karşılıklı belirlenme dinamiği içinde oluşuyor. Dolayısıyla iktidar bir amaç uğruna yola çıksa bile (özellikle uzun vadede) hiç beklemediği sonuçlarla karşılaşabilir. Aynı şekilde sonuçtan hareketle nedenleri tespit etmeye çalışmak da kendimizi aldatmak olur. Sonuçta şu veya bu kişiye (gruba) yaradığı için olayın ardındaki iradenin bu durumdan yararlanan kişi (grup) olduğu söylenemez. Çünkü hayat ‘kime niyet kime kısmet’ türünden stokastik ve non-lineer bir akışa sahip…
Ancak ‘irade sahibi öznelerin hiçbir belirgin niyeti yok, kendilerini hayatın akışına bırakmışlar, ortaya çıkan her şey birer tesadüften ibaret’ demek de anlama çabasından vazgeçmeyi ima eder. Özellikle hiyerarşik ve katı (esnekliği az) sistemlerde, karar mekanizmasının tepede ve dar bir ölçekte sıkışması halinde, nihayet ortada bariz hedeflere işaret eden bir çatışma/mücadele varsa, söz konusu öznenin niyetini ve iradesini irdelemek, zihnini ‘okumak’, kendine has rasyonalitesini deşifre etmek zorundasınız. Tabii yaşananları anlamak gibi bir derdiniz varsa…
Bu çerçevede ele alındığında iktidarın İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirme isteğinin bilinçli bir hamle olduğunu teslim etmek durumundayız. Davanın serencamı, Erdoğan’ın (muhtemelen yargıyı etkilemiş görünmemek için) bu konuda hiç konuşmaması, önceki yargıcın İmamoğlu’na hapis cezası vermek istemediği için sürüldüğünün ortaya çıkması, hiçbir YSK üyesi şikâyetçi olmasa ve saygın hukukçular aksini öne sürse de içi boş bir iddianamede ısrar edilmesi, şu anki yargıcın MHP çevresi ile ilişkisini ima eden söylentilerin dolanması, nihayet Erdoğan’ın ‘yakın danışmanlarıyla’ yaptığı konuşmanın sızması… Bütün bunlar ortada ‘siyasi’, yani iktidarın bilerek attığı bir adım olduğunu gösteriyor.
Mahkeme karar aşamasında ara verdiğinde (veya öncesi) herhangi bir merci ile telefon görüşmesi olmadığını ya da o sabah Erdoğan-Bahçeli buluşmasında bu konunun ele alınmamış olduğunu varsaymak pek gerçekçi gözükmüyor.
Bazı gözlemciler kararın böyle çıkacağından AK Partililerin haberinin olmamasını, yargının iktidara ‘çelmesi’ olarak yorumladılar. (Nitekim muhtemelen Kılıçdaroğlu da AK Partililerden elde edilen ‘istihbarat’ nedeniyle seyahate gitmekte mahzur görmedi.) Ancak bu gözlem iktidarın en temel niteliğini gözden kaçırıyor: Acaba Erdoğan’ın alacağı kararları kaç partili önceden biliyor? Herhalde çok az sayıda (ve konuşmayacak) kişiden söz ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı sistemi Bahçeli tarafından önerildiğinde kaç MHP’li olayı önceden biliyordu dersiniz? Anladığımıza göre hiçbiri… Yine Bahçeli yüz maddelik anayasa önerisi sunduğunda bu metnin içeriğinden kaç MHP’li haberdardı? Henüz kimseyi duymadık…
Mesele şu ki, bugünkü iktidarın temel niteliği karar sistematiğinin partilerin dışına çekilmiş olması. ‘Yeni İttihatçılığın’ doğal işleyiş biçimi bu… Karşımızda MHP destekli AK Parti iktidarı ya da zımnen AK Parti/MHP koalisyonu yok. Erdoğan + AK Parti ile Bahçeli + MHP birliktelikleri var ve gerçek koalisyon Erdoğan/Bahçeli arasında. AK Parti ve MHP hasbelkader bir parlamentonun varlığı nedeniyle işin içindeler ama ancak ‘garnitür’ kıvamında.
O zaman gelelim soruya: İktidar niçin İmamoğlu’nu siyaseten yasaklı hale getirecek bir adımı ‘kör gözüm parmağına’, hukuku çiğneme pahasına atmaya karar verdi? Bunun altında Erdoğan’ın İmamoğlu’na nefretinin yattığı söyleniyor ve (Erdoğan’ın karakteri veri alındığında) herhalde böyle bir duygunun varlığı şaşırtıcı olmaz. Ne var ki eğer sebep bu olsaydı AK Partili milletvekilleri bilirler ve onlar da yargı sonucuna şaşırmazdı…
Anlaşılan ortada daha ‘soğuk’, hesaplı bir hamle var. Muhtemelen bir taşla üç kuş vurulmak istendi: İmamoğlu’nun 2024 belediye seçimlerine katılmasını engellemek (çünkü aday olursa kazanma ihtimali çok yüksek), 2023 seçimlerinde İstanbul Belediyesi’nin maddi imkânlarını kullanmak (çünkü İmamoğlu yasaklı hale gelirse Belediye Meclisi’nde bir AK Partilinin başkan seçilme ihtimali kesin gibi) ve nihayet Altılı Masa’da alternatif üretmek, muhalefeti kırılgan hale getirmek ve (kısmet elverirse) Masa’dan birden fazla aday çıkmasını tetiklemek.
Üç ‘kuşun’ ilk ikisi açık… Ama üçüncüsü üzerinde biraz duralım. Altılı Masa bugüne kadar beklenenden (istenenden) daha yavaş olsa da sağlam adımlarla ilerledi. Altı liderin ve onlarla çalışan komisyon üyelerinin yoğun mesaisi ile ortaya herkesin birbirinin meramını dikkate aldığı bir ortak dil çıktı. Bu mesai giderek Masa dışından bir adayın gösterilme ihtimalini azalttı. (Aday baştan belirlense ve bu çalışmada Masa’nın parçası olsaydı iş değişirdi.) Öte yandan ortada Genel Başkanlar varken bir belediye başkanının cumhurbaşkanı olması zaten ‘siyaseten’ istenen bir durum değildi. Zımni kabul cumhurbaşkanı adayının CHP’den (muhalefetin en büyük partisinden) çıkacağıydı ve o partinin Genel Başkanı buna talip olunca (partisi tarafından da desteklendiğine göre) aday seçimi zaten ‘de facto’ yapılmıştı. O kadar ki bunca süre içinde Kılıçdaroğlu’na (Masa içinden) tek bir alternatif dahi zikredilmedi.
Öte yandan Erdoğan karşısında CHP’li belediye başkanlarının Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla oy aldığını gösteren saha çalışmalarının frekansı giderek azaldı. Aylar önce yüksek olan bu fark artık düşmüş gözüküyor. Hatta bazı anketlerde Kılıçdaroğlu’nun oyu belediye başkanlarını geçebiliyor. Ama bu anketler zaten ‘sahte’ bir mesele ile uğraşıp durmaktalar çünkü esas sorulması gereken soruyu sormuyorlar. Seçimde Kılıçdaroğlu ‘kişi’ olarak Erdoğan’dan fazla oy alamayabilir, ama seçime tek başına değil cumhurbaşkanı yardımcılarıyla birlikte girecek. Aksi halde Altılı Masa’nın anlamı ne? Diğer parti başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olduğu durumda (HDP seçmeninin ikinci turdaki desteğini de eklersek) muhalefetin kaybetme ihtimali yok…
Velhasıl çıplak gerçek şu: Altılı Masa bütünlüğünü koruduğu, tek adayda anlaştığı ve o adaya birlikte sahip çıktığı sürece, söz konusu aday kim olursa olsun seçimi kazanır.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na karşı sürdürülen ‘kazanamaz’ muhalefeti sadece bazı ihtiraslı ‘küçük insanların’ kariyerizmine işaret ediyor. Ve tam da bu nedenle söz konusu kariyerizm esas olarak iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.
İlk bakışta yadırgatıcı gelebilir ama iktidar (Erdoğan/Bahçeli ittihatçı iş birliği) asıl Kılıçdaroğlu’nu istemiyor. Nitekim sürekli Kılıçdaroğlu’nu rakip olarak tercih ettiklerini, onu kolayca yeneceklerini ima ediyorlar. Acaba ellerini niye açık ediyorlar? Ağızlarından mı kaçıyor? Düşüncesizce mi davranıyorlar? Hiç laf etmeseler Kılıçdaroğlu aday olur, iktidar da seçimi kolayca kazanır. Böyle bir imkân varken sürekli ve her uygun fırsatta ‘boşboğazlık’ etmeleri size mantıklı geliyor mu?
Muhtemelen Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istemiyorlar… Ve bunun için üç anlaşılır neden var. Birincisi Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’yı birlikte tutabilecek ve onu tek bir siyaset etrafında toparlayacak neredeyse tek kişi olması. Diğer deyişle iktidar Kılıçdaroğlu’nun karizma yönünden zayıf olduğunu düşünse de Altılı Masa dağılmadığı ya da bölünmediği takdirde seçimi kazanmayacağının farkında. İkinci neden Kılıçdaroğlu’nun Masa’yı seçim sonrasında muhalefet başa geçtiğinde de birlikte tutma açısından avantajlara sahip olması. Yaşını almış bir siyasetçi, Masa’daki kimsenin rakibi değil, diğer genel başkanların memnun olmasını bir ‘başarı’ olarak addeden, bunu kollayacak biri. (Dolayısıyla ittihatçı kanadın muhalefete nifak sokmasını zorlaştıracak biri…). Üçüncü neden Kılıçdaroğlu’nun siyasi ömrünü bir demokratik açılımla bitirmek istemesi, gelecekle ilgili talepkâr olmaması, dolayısıyla devlet tarafından satın alınmasının epeyce güç olması… Kılıçdaroğlu’nun (belki bir miktar naif ya da romantik bakışla) bir devlet reformuna yeltenme ihtimali, bütün diğer olası adaylardan daha fazla.
Buraya kadarki akıl yürütme mantıklı geliyorsa, şimdi İmamoğlu’nun adaylığı meselesine daha serinkanlı bakabiliriz. Girişte İmamoğlu’nun adaylığı lehinde zikredilen varsayımları hatırlayalım: Masa’nın tek adayı olarak gösterilebileceği, Masa’dan iki aday çıkarsa diğer adayı geçebileceği, Meclis desteğine sahip olacağı, Masa’yı yönetebileceği…
Yukarda Masa’dan tek aday olarak çıkamayacağını belirtmiştim. Hem Kılıçdaroğlu (partisinin desteğiyle) aday olduğu için, hem de İmamoğlu’nun genel başkanların önüne geçmesinin Masa’dakiler ve ilgili siyasi partiler tarafından kabullenilmesi çok zor olduğu için. (Bu noktada “Akşener’in İmamoğlu’nun adaylığı ile ilgili bir derdi yok gözüküyor” itirazı gelebilir. Öyle gözüküyor ama Akşener’in ve İYİ Partililerin daha önce Yavaş, şimdi İmamoğlu ısrarı meselenin bu adaylardan ziyade Kılıçdaroğlu olduğunu ortaya koyuyor. Saraçhane buluşmalarındaki Akşener performansı kendisini belediye başkanları üzerinde bir ‘hami’ olarak gördüğünü ima ediyor. Meselenin öne sürülen aday mı, yoksa siyasetin dizginlerini olabildiğince tutmaya çalışmak mı olduğunu, okuyucunun sağduyusuna bırakmakla yetiniyorum.)
Peki ya Altılı Masa’dan iki aday çıkar, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu yarışırsa kim kazanır?
Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin genel desteğini alarak girdiği bir seçimde İmamoğlu ister istemez Akşener’in (İYİ Parti’nin) adayı olacaktır. Bu durumda CHP tabanından kopacak oyun çok sınırlı kalacağı bir yana (İmamoğlu’nun henüz ‘has’ bir CHP’li olmadığını unutmayalım), Masa’daki diğer dört partinin tabanları da büyük ihtimalle Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını (zorlama olmayacağı için) tercih edecektir. Bu durumda Kılıçdaroğlu ikinci tura kalacak (ve İYİ Parti tabanı bugünkü iktidarı desteklemediği takdirde) seçimi rahatlıkla kazanacaktır.
Çok az ihtimal ama diyelim ki tersi oldu… İmamoğlu ilk turda Kılıçdaroğlu’nu geçti ve ikinci turda Erdoğan’ın rakibi oldu. Akşener destekli bir İmamoğlu Kürtlerden beklediği desteği alabilir mi? Diyelim ki İttihatçı iktidar ‘mıntıka temizliği’ taktiğini sürdürdü, HDP kapatıldı, Kürt hareketliliği sokaklara taştı, belki PKK eylemlere girişti… Bu senaryoda seçimi kimin kazanacağını sağlıklı şekilde öngörmek mümkün olmayabilir. Ama en azından böyle bir ortamın İmamoğlu açısından ‘mantıksız’ bir risk teşkil edeceği, kaybetme ihtimalini artıracağı açık. (Mukayese babından altını çizelim: Kılıçdaroğlu’nun adaylığı söz konusu olduğunda HDP’nin kapatılması muhalefet açısından çok daha az dezavantaj oluşturacaktır.)
Gelelim İmamoğlu’nun Altılı Masa’yı bir arada tutma ve Meclis desteğini garanti etme kapasitesine… İmamoğlu’nun Altılı Masa’nın tek adayı olduğunda bile muhalefet koalisyonunu sürdürme açısından zorluk çekeceği ve bu bahiste Kılıçdaroğlu’nun çok daha başarılı olacağı açık. Ancak bugünlerde ima edildiği üzere İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu karşısına çıkıp onu yenmesi halinde, İmamoğlu’nun büyük bir hayal kırıklığı ve başarısızlık yaşama ihtimali yüksek gözüküyor. Çünkü muhalefetin zaten bölünmüşlüğü üzerine bir de Meclis içinde CHP (ve muhtemelen HDP) desteğinin alınamaması söz konusu olacak. Böyle bir senaryoda karşımıza çaresizce çırpınan ve (mecburen) giderek şu anki cumhurbaşkanlığı yetkilerine sarılan bir cumhurbaşkanı çıkabilir. İmamoğlu ya kısa bir süre içinde ‘ikinci Erdoğan’ olarak yaftalanma, ya da Meclisi yönlendiremediği için ülkeyi erken seçime götürme ikilemiyle karşı karşıya kalabilir…
Sonuç olarak İmamoğlu’nun Altılı Masa’nın tek adayı olması da ikinci bir aday olarak çıkıp Kılıçdaroğlu’nu yenmesi de zor. Ancak Kılıçdaroğlu’nu ilk turda geçerek nihayette cumhurbaşkanı olduğu takdirde, siyasi kariyerinin daha da büyük yara alması, sona ermesi, ya da devletin ehlileştirme kapasitesine teslim olarak sıradan bir siyasetçiye dönüşmesi ciddi bir olasılık. Öte yandan hemen her durumda CHP ile ilişkisinin kopacağı, popülist bir figür olarak görülmeye başlanacağı da açık. Bu durumda 2024 belediye başkanlığı seçimini kazanma ihtimali de belirgin şekilde azalacaktır.
Akşener’in İmamoğlu’na gösterdiği insani ilgi ve destek övgüye değer bulunabilir. Ama söz konusu ‘sahiplenme’ İmamoğlu’nun (henüz yolun başında olduğu) siyasi kariyeri açısından ciddi bir tuzağa dönüşme potansiyeli taşıyor. İmamoğlu’nu sırf iktidar tarafından (bilerek) mağdur edilmesinden hareketle Türkiye’deki ‘liberal soslu’ devletçi muhafazakârlığın kuşatması altına almak, ülkenin geleceğinde muhtemel reform bayrağını taşıyabilecek az sayıdaki kişiden birini siyaseten kadük etmek anlamına gelebilir.
İmamoğlu dışında hiçbir adayın yenilgisi kişisel kariyer açısından o denli kalıcı etki bırakmayacaktır. İmamoğlu’nu kazanma ihtimali çok düşük, sonrasında başarılı olma ihtimali daha da düşük bir maceraya sürüklemek isteyen, onu bu yönde teşvik edenlerin arasında muhakkak ki iyi niyetli olanlar da var… Ancak ortalıkta siyasileşmiş (profesyonelleşmiş?) bir faaliyet de seziliyor. Bu kişilerin kısa vadeli bir fırsatçılık içinde olduklarını, İmamoğlu üzerinden kişisel nüfuz tasavvurlarının peşinden gittiklerini düşünüyorum. Öte yandan bu tutumu sürdürenlerin memleketteki yerleşik ‘aydın’ yüzeyselliğini ve siyasi cehaletini fazlasıyla temsil etmeleri birçok öğretici ipucu taşıyor…
Ayrıca bütün bu gayretkeşliğin ardında etik bir mesele de var. Siyasette herkes aday olabilir… Kimse başkasına ‘aday olma’ deme hakkına sahip değil. Ama kendiniz aday çıkarmazken (siyasi sorumluluk almazken) başkasının hangi adayı çıkarması gerektiğini söylemek ne kadar ahlaki? Hem ‘Altılı Masa diye bir şey yok’ demeye getirmek, hem de Altılı Masa’nın adayını belirleme hakkını kendinde görmek nasıl bir çiğlik?
Söz konusu çığırtkanları bir yana bırakıp İmamoğlu’na dönersek, (bu koşullar altında) adaylığa itilmesi, şu anki iktidarın Yeni İttihatçı, ‘millici’ ortaklarına siyasi avantaj yaratma yanında, kendisinin de siyaseten ‘harcanması’ ile sonuçlanabilir. Siyasette uzun süre kalabilmek ve olumlu etki yaratabilmek (birçok başka haslet yanında) serinkanlılık ve sağduyu gerektiriyor…
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları





































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024