Etyen MAHÇUPYAN
Seçim sonuçları muhalefet cenahında yaygın bir karamsarlığa neden oldu. Kötü yönetim yüzünden ne yaşanırsa yaşansın ve muhalefet ne yaparsa yapsın, iktidarın yine de kazanabileceği sindirilmesi güç bir kabul…
Serinkanlı bakıldığında meselenin Kılıçdaroğlu’nun adaylığı olmadığı açık. Çünkü eğer öyle olsaydı Millet İttifakı’nın toplam oyu Kılıçdaroğlu’nun aldığı oydan fazla olurdu. Oysa ikisi aynı… Diğer deyişle kaybeden bir bütün olarak muhalefetin kendisi.
Yine serinkanlı kalacaksak (7 Haziran Perspektif söyleşisinde söylediğim üzere) esas soru ‘iktidar niçin kaybetmedi’ değil ‘muhalefet niçin kazansın ki’ olmalı. Buna verilen cevaplar iktidarın ne denli kötü olduğunu anlatıyor, ancak muhalefetin lehine pek bir şey söylemiyordu. Muhalefet kazandığında iktidarın yanlışlarını sürdürmeyeceği varsayılıyordu ama muhalefeti bizatihi beğenmemiz için fazla bir neden bulunmuyordu.
Kısacası eğer iktidar bazı yanlışlarda ısrar etmiş olmasaydı muhalefetin zaten pek şansı yoktu ama yine de aradaki farkın bir önceki seçime göre küçülmesi beklenirdi. Ne var ki o yanlışlara rağmen iktidarın toplam oyu neredeyse sabit kaldı.
Çünkü iktidarın seçmene hitap eden bir ‘hikayesi’ vardı. Türkiye’yi bugünün dünyasında ve geçmişten geleceğe uzanan bir tarihsel bakış içinde yeniden tanımlayan bir hikaye. Yaşanan sıkıntıların farklı şekilde anlamlandırılmasını teşvik eden ve böylece kabullenilmesini, hatta sahiplenilmesini sağlayan bir hikaye…
Buna göre yakın tarihte Türkiye’nin hakkı yenmiş, Batılı ülkeler tarafından önü kesilmiş, bağımsızlığı engellenmişti. Şimdi dünya değişmiş ve Türkiye’ye ‘kendisi olma’ şansını yeniden tanımıştı. ‘Türkiye Yüzyılı’ bu imkanın pratiğe dönüşmesi için tutulacak yolun adı, varılacak hedefin vizyonuydu.
Türkiye bir anlamda 20. Yüzyılın başına, Cumhuriyet’in öncesine dönmüştü. Bu bir yeniden inşa, tabiri caizse ‘Cumhuriyet’in ikinci kez şekillenip yerleşmesinin de hikayesiydi. Dolayısıyla İttihatçılığa yaslanan bir ideolojik tutumu seslendiriyordu. Laiklik ve milliyetçilik içerik değiştirdi, dindarlar milliyetçiliğin koruması altına girdi, cemaatçilik devletçilikle bütünleşti. Başı dik, saygı gören, ‘tam’ bağımsız bir Türkiye’nin gururu vatandaşlık duygusunun parçası olarak işlendi.
Ve başarılı oldu… Çünkü bu başarının maddi ve manevi koşulları mevcuttu ve muhalefetin bununla yarışacak alternatif bir hikayesi yoktu.
Alper Görmüş 12 Haziran tarihli yazısında (‘Dava siyaseti’ ya da…) iktidarın bir ‘dava siyaseti’ güttüğünü ve ‘mevcut gerçeklik ile iletişimi asgari düzeye indirgeyerek’ seçimi kazanabildiğini söylüyordu. Bu değerlendirmeye iki noktada ‘şerh’ koymak istiyorum.
Birincisi 2016 sonrası Cumhur İttifakı ile ortaya çıkan ‘dava’ herhangi bir dava değil. Örneğin Turan davası gibi afaki bir idealizmden, ya da İslami kesimin kullandığı şekliyle ümmetin hakimiyetini hedefleyen bir ortak duygunun dışavurumundan farklı. Burada bütün gücü elinde tutan ve devletle bütünleşmiş gözüken bir iktidar var. Değiştiriyor, yıkıyor, yeniden tanımlıyor ve hayata geçiriyor. Diğer deyişle diğer davalar belirsiz bir geleceğe yönelik salt bir umut ve idealizm taşırken, bugünün iktidarının ‘davası’ umut ve idealizmi ‘bugün ve burada’ hayata geçirerek ilerliyor. Dolayısıyla sahiplenilen dava aynı zamanda ‘kurucu’ bir işleve sahip. Takipçilerini ‘gerçekçi’ bir maceranın neferleri haline getiriyor, çünkü hayal edilenler iktidar gücüyle ‘gerçekten de’ var oluyor.
(Bu noktada ‘tahrik edici’ mukayeseler yapılabilir. ‘İkinci Cumhuriyet’in 2016’da Cumhurbaşkanlığı sistemi ile başladığını düşünürsek şimdi 7 yıl sonra sistemin oturması ve tahkimi için yeni dönemin eşiğindeyiz demektir. Aynen 1923’de kurulan ‘Birinci Cumhuriyet’in 7 yıl sonra 1930’da tahkim edilmesi gibi… Bu tür mukayeseler içi boş akıl oyunu gibi gözükebilir ama kadere inanan insanlar için ‘derin’ işaretler de taşıyabilir…)
İkinci nokta Görmüş’ün ‘mevcut gerçeklik’ tanımıyla ilgili. Görmüş muhtemelen bu ifadeyle ekonominin krizin eşiğine gelmesini, adaletsizliklerin ayyuka çıkmasını, yozlaşmayı, keyfilikle akılsızlığın neden olduğu genel durumu kastediyor. Bu gözleme katılmamak mümkün değil. İktidar söz konusu gerçekliği bir kenara koyabildi, sanki yokmuş gibi davrandı, Görmüş’ün ifadesiyle gerçeklikle ‘iletişimi asgari düzeye indirgedi’. (Tabii bunu yukarda sözünü ettiğim dava siyaseti, ya da ‘hikaye’ sayesinde yaptı. Buradan da söz konusu hikayenin ne denli güçlü olduğunu çıkarsayabiliriz.)
Ancak benim koymak istediğim ‘şerh’ başka. Belki de ‘gerçeklik’ sadece gündelik hayatımızı doğrudan etkileyen unsurlardan oluşmuyor. Ekonomiden adalete bütün bozukluklar gerçekliğimizin bir bölümü… Ancak devletle barışma, kendimizle gurur duyma, eziklikten kurtulma duygumuz da ‘gerçekliğin’ parçası. Hatta belki de maddi sıkıntılar bu ‘manevi’ gerçekliğin yanında önemsiz kalıyor.
Nitekim İttihatçılığın sağladığı ‘yeniden kimlikleşme’, dindarların kendilerini vatandaşlığın asli unsuru gibi hissetmelerini, devletin sahibi olarak görmelerini teşvik ediyor. Onların gerçekliği laik kesimin gerçekliğinden daha ‘geniş’. Muhalefet maddi gerçeklik üzerinden argüman oluşturdukça ve muhafazakarların kimliksel dönüşümünü horladıkça, iktidar seçmeni nezdinde manevi gerçekliğin cazibesi daha artmış bile olabilir…
Sonuç olarak, hikayesi olmayan muhalefetin böylesine güçlü bir hikaye sunan iktidara alternatif olma ihtimalinin zayıf olduğunu ve zayıf kalacağını kabullenmekte yarar var. Yönetimin sebep olduğu bunca haksızlık, akılsızlık ve ahlaksızlığa rağmen muhalefetin gelebildiği nokta bu… Önümüzdeki dönem söz konusu yanlışların bir bölümünden dönüldüğü takdirde 2016 sonrasının yeni bir ‘tek parti’ rejimi olarak yorumlanması söz konusu olabilir.
Öte yandan iktidarın ‘hikayesi’ bu denli güçlü olmasaydı bile dava siyasetinin her zaman olağan ve sıradan gerçekliğe kıyasla ağır basacağını düşünüyorum. Alper Görmüş’ün söz konusu yazısının sonlarında iyimser bir not vardı: “… ‘davasız’ bir program ve kampanya olmaksızın seçimin kazanılamayacağını yakın tarih doğrulamıyor.” Diğer deyişle muhalefet işini iyi yaparsa ‘dava siyaseti’ yapmadan da kazanabilir.
Açıkçası benim şüphem var… Görmüş’ün zikrettiği örneklere bakarsak örneğin 1977’de Ecevit’in ‘dava siyasetine’ yakın olduğunu, 2002’de AK Parti’nin kazanmasında ise karşısındaki (devlet destekli) dava siyasetinin çökmüş olmasının payı olduğunu düşünüyorum.
Velhasıl önermem şöyle: ‘Maddi gerçeklik’ ne olursa olsun 1) Eğer taraflardan biri ‘gerçekçi gözüken’ bir dava siyaseti güdüyor ve diğeri gütmüyorsa, hikayesi olan avantajlı. 2) İki tarafta da hikaye yoksa maddi gerçeklikle daha inandırıcı ilişki kurabilen avantajlı. 3) Eğer bir dava siyaseti hüsranla bitmişse, diğer taraf avantajlı. 4) Her iki taraf da dava siyaseti güdüyorsa (muhtemelen genel dünya konjonktürüne ve devletin tutumuna bağlı olarak) sonuç belirsiz…
Son bir not ‘hikayenin’ inandırıcılığına ilişkin. Her dava siyasetinin başarılı olması beklenemez. Söz konusu inandırıcılığı sağlamak için en azından dört koşul olduğu söylenebilir: 1) Jeopolitik ve dönemsel dengelerin uygunluğu, 2) motive ve mobilize etmeyi sağlayacak güçlü bir liderlik, 3) hikayenin kulaklara ‘doğal ve normal’ gelmesi, yani zihniyet açısından uygunluğu ve 4) geniş bir sosyolojik tabanda inanmaya hazır ve istekli bir psikolojinin varlığı.
Bu seçimlerde iktidarın hikayesi kaba ve ilkel olmakla birlikte bu dört koşul tatmin edilmişti. Önümüzdeki süreçte hem kritik yanlışların azalabileceğini hem de yeni ‘rejimin’ tahkim edileceğini düşündüğümüzde, Cumhur İttifakı’nın İttihatçı projesinin zihinlerimizde normalleşeceğini öngörebiliriz.
Türkiye muhtemelen henüz adı konmamış bir ‘İkinci Cumhuriyet’e geçecek ve siyaset o çerçeve içinde yeniden oluşacak.
Bunu değiştirebilecek olan tek durum muhalefetin alternatif bir hikaye oluşturması, bunu bir ‘dava siyaseti’ kıvamına getirmesi, gerçekçi ve inandırıcı bir ideolojik söylemle halkın karşısına çıkmasıdır. Farklı ve dinamik bir dünya analizi, Türkiye’nin bunun içindeki yeri ve doğrultusu, geçmişin ve geleceğin bu çerçeve içinde yeniden yorumlanması, buradan hareketle ‘sürdürülebilir’ kimlik ve vatandaşlık tanımlarının yeniden yapılması…
Bunları yapmak yine de seçimi kazandırmayabilir. Ama en azından İttihatçı tasavvur başıboş bırakılmamış olur, kendisini sınırlandırmak, taviz vermek, orta yolu aramak zorunda kalır. İlerde muhalefet kendi pozisyonu etrafında yeterli seçmen dönüşümünü sağlayabilirse, kim bilir, belki o zamanki seçimi kazanabilir de…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023