Etyen MAHÇUPYAN
Evde şeker bitmiş, yakındaki bakkaldan aldık… Markası ‘Son Osmanlı’. Bir kiloluk paketlenmiş toz şeker markası olarak bu adı düşünmek yaratıcı bir pazarlama hamlesi olarak görülmeli. On yıl önce abes bulunulabilecek, modern ve kentli tüketici alışkanlıklarıyla bir araya gelemeyecek bir isim toz şeker paketinin üzerinde gelen geçene gülümsüyor.
Kültürel bağlam ve algılar o denli değişmiş ki çoğunluk ‘böyle de şeker markası olur mu’ demiyor. Artık liberalizmin küreselci dünyasında değiliz. Yeni İttihatçılığın ‘yerel ve milli’ dünyasındayız… Düşünün, paketlenmiş toz şeker bile buna uyum sağlamış. İnsanlar çoktan bu yeni dünyanın içindeler ve yadırgamadan, aksine muhtemelen kendilerini daha ‘evlerinde’ hissederek hayata devam ediyorlar.
Bu durum iktidarın başarısına indirgenemeyecek kadar derin bir tarihsel/ideolojik olguya işaret ediyor: Kemalizm ve onun getirdiği benlik-kimlik-vatandaşlık üçlemesi gerçekte bu topraklara bir miktar yabancıymış. Halkın üzerinde yapay bir şemsiye oluşturmakla kalmış. Üstelik kendisini benimsetmekte de yetersiz olmuş. Öyle ki bir ‘laik cemaat’ oluşturup ona temsili güç ve meşruiyet vererek denge yaratmak zorunda kalmış.
Ama derinde İttihatçılığın çeşitli varyasyonlarında kendisini bulan ana kültürel/sosyolojik damar varlığını ve ideolojik ‘rengini’ devam ettirmiş. Bugün, yol verilmiş 2016 başarısız darbe girişimi sonrası, Kemalizm laik cemaat için bir tatlı anı olarak siyasetin çeperine sürüklenmekte.
Mustafa Kemal’in bir yüceltilmiş figür olarak öne çıkmasının da nedeni bu… Çünkü Kemalizm’den geriye kalan ve geleceğe taşınabilecek olan tek sembol o. Nitekim kişi kültü Yeni İttihatçılığa da gayet uygun ve nihayette Mustafa Kemal de esasta bir İttihatçıydı… Hatta tabiri caizse ‘Son Osmanlı’ydı.
Henüz on yılını doldurmamasına rağmen, Yeni İttihatçılık Cumhuriyet’in ilk yüz yılını ideolojik bir paranteze almak üzere: Kemalizm sadece bir geçiş döneminin adıydı, şimdi İttihatçılığa geri dönüyoruz. Tabii ki yüz küsur yıl öncesinin tekrarı olarak değil. Bugünün dünyasına, Türkiye’sine uygun, küresel dinamiklere ve teknolojik imkanlara uyumlu olmaya çalışarak…
Geleceğe bakan, anlamaya çalışan, hele siyaset yapanların yaşamakta olduğumuz zihinsel ve psikolojik kaymayı idrak etmelerinde yarar var. Ancak konuyu ‘ayakları üzerine’ oturtmadan geçmişte yaşadığımız bir yanılgıdan (daha ziyade atlamadan) söz etmem lazım.
Gençliğimde Kemalistler ısrarla Cumhuriyet’in bir ‘kopuş’ olduğunu, Kemalizm’le birlikte Osmanlı defterinin her açıdan kapandığını vazederlerdi. Zamanın özgürlükçü sol/demokrat aydınları olarak buna şerh koyma ihtiyacı hisseder, düşünsel faaliyetimizin önemli bölümünü söz konusu şerhi detaylandırmak ve derinleştirmek için kullanırdık.
Süreklilik ve kopuşun birbirinden ayrışmayacağını biliyorduk, Kemalizm de bir miktar kopuştu tabii ki, ama süreklilik dinamiği göz ardı edilemeyecek boyuttaydı ve Türkiye’de olan biteni daha iyi açıklıyordu. Yeni Cumhuriyet rejimi İttihatçıların sadece düşünürlerini, bürokratlarını ve bir kısım sermayedarlarını içine almakla kalmamış, İttihatçı kadrolaşma mantığını ve iş yapma (rant yaratma) biçimini benimsemiş, siyaset anlayışını ve değer sistemini içselleştirmişti.
Nitekim kendisini ahlaken ‘farklı’ sunan yeni rejim, nihayette Teşkilat-ı Mahsusa’ya hiç gocunmadan, hatta gururla sahip çıkmıştı. Siyaseti tek parti tasallutuna indirgeme, parti ile devleti bütünleştirme, katma değeri merkezde toplama, kendi vatandaşlarının malı üzerine çöreklenme, alttan alta ganimet mantığını sürdürme, yeni rejimin kolayca tespit edilebilen özellikleriydi…
Bizler de bunun üzerinde durduk. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e olan sürekliliğin, kopuştan çok daha belirleyici olduğunu yazıp çizdik. Yazdıklarımız doğruydu ama meğer yüzeysel bir tarafı varmış. Çünkü biz ‘vatandaşlık’ meselesine fazla ağırlık verdik. Haklar, özgürlükler, ekonomik fırsat eşitliği, kamusal alanın işleyişi bizler için birincildi. Yani siyaseti önemsedik ve Kemalist siyasetin İttihatçı siyasetten pek de uzaklaşmadığı, hatta onunla bütünleştiği tespitini yaptık.
Niye siyaseti önemsedik? Çünkü ‘modern’ eğitimden geçmiş ve modernliği kimlikleştirmiştik. Yanılgımız siyasetin bu ülkede bizatihi yüzeysel olduğunu fark etmemekmiş. Biz siyaseti toplumsal ilişkilerin temeli sandık… Oysa bu ülkede siyaset başka bazı hassasiyetlerin üzerinde dalgalanan bir sörf tahtasından ibaret. Özellikle geçiş dönemlerinde.
Bu yanılgıda Kemalizm’in de payı var. Çünkü yeni rejim de Türkiye’yi ‘modern’ olarak tanımladı ve dolayısıyla siyaseti ülkeyi geleceğe taşıyan ana dinamik olarak gördü. Belki de insanların artık derindeki kaygılardan sıyrılıp ‘vatandaş’ olarak kendilerine bakmalarını hayal etti.
Ama öyle olmadı. Kemalizm derindeki ana damarın yolunu değiştiremedi. Şimdi oraya geri döndük ve üstelik Kemalizm artık bir alternatif değil. Şimdi (belirsiz bir süre için) siyaset, sosyalleşme ve kültürleşme Yeni İttihatçılık zemini üzerinde ilerleyecek. Ve bu olurken ‘modern’ hassasiyet sıralaması da ters yüz olacak, (tarihsel gönderme yapmak istersek) ayakları üzerine oturacak.
Bunu bariz şekilde anlatabilmek için önceki yazılarımda kullandığım Kemalizm ve Yeni İttihatçılık önermelerini bir kez daha sunmak istiyorum…
Kemalizm: 1) Tahakkümcü, topluma rehberlik yapan, onun adına düşünen ve karar alan bir devlet anlayışı; 2) Türklük dışında bütün etnik kimlikleri ezmeye çalışan ama teoride kuşatıcı bir ‘birey milliyetçiliği’ (“ne mutlu Türk’üm diyene”); 3) Dindarlığı kamusal alandan dışlayan katı bir laiklik; 4) Batı dünyasının parçası olma ve (onlar tarafından) kabullenilme arzusu; 5) Coğrafi konumla (elindeki toprakla) yetinme ve onu korumayı temel amaç edinen bir dış politika (“yurtta sulh, cihanda sulh”). (Serbestiyet, 2022-11-22)
Yeni İttihatçılık: 1) Türklüğün ve Müslümanlığın haksızlığa uğramış olduğu ve hakkını geri alması gerektiğine dayanan bir hissiyat ve ondan beslenen yayılmacı bir dürtü; 2) Batının son kertede ezeli ve ebedi bir hasım olarak tanımlanmasından, amacının Türk varlığını ortadan kaldırmak olduğu inancından beslenen bir Batı düşmanlığı; 3) Dindarlığı gündelik hayatta özgür bırakan, dini kimliğe giriş çıkışı ve her türlü Müslüman inanç sentezini doğal ama ‘siyaset dışı’ kabul eden bir laiklik; 4) Türk kimliğini dışlayıcı bir ölçüt olarak kullanan, diğer etnik kimliklere müsamahasız ancak Sünni Müslümanlığı kuşatan bir milliyetçilik; 5) Tahakkümcü, topluma rehberlik yapan, onun adına düşünen ve karar alan bir devlet anlayışı. (Serbestiyet, 2023-7-5)
Bu iki paragrafı birlikte ele alınca Yeni İttihatçılığın sadece farklı önermeler değil, farklı bir öncelik sıralaması ifade ettiğini en azından seziyoruz. Kemalizm’de vatandaşlık-kimlik-benlik şeklindeki modernist yaklaşım, Yeni İttihatçılıkta (ve eskisinde de) benlik-kimlik-vatandaşlık şeklinde ‘imparatorluk sonrası duygusal arayış ve kendini kanıtlama’ dürtüsüne dönüşüyor.
Kemalizm’de öncelik sıralaması siyaset-ideoloji-psikoloji şeklinde gidiyor. Siyaseti oturttuğunuzda halk geçerli ideoloji içinde harmanlanıyor ve rejimi destekleyecek bir psikoloji geliştireceği umuluyor. Yeni İttihatçılıkta ise sıralama tersine: Psikoloji-ideoloji-siyaset… Halkı doğru psikoloji üzerinden yakaladığınızda önerdiğiniz ideolojiye doğru kayıyor ve siyasetinizi kendiliğinden benimsiyor.
Yeni İttihatçılık Türkiye’nin bir türlü halledemediği benlik meselesine dönüşü ifade ediyor. Haksızlığa uğramışlık duygusundan beslenen kendini kanıtlama, hakkını alma, ötekilere dersini verme ihtiyacını ‘yakıcı’ bir arzu olarak taşımak… Özgünlüğüne, giderek biricikliğine inanmak; geniş ve yabancı birlikteliklerin dönüştürücü, yok edici etkisinden kaçınmak; kimsesiz, tek başına, ama aynı zamanda tüm mağdurların yanında bir Malkoçoğlu olmak… Henüz büyümemişlik, olgunlaşmamışlık, ergenliğe takılıp kalmışlık…
Ama gerçek bu. Ve Kemalizm bu duyguya yanıt veremediği ölçüde onun bugün daha ilkel şekilde tezahür etmesinin de belki sorumlusu. Anlaşılıyor ki Cumhuriyet yönetiminin tarihi Orta Asya’dan başlatma, Anadolu uygarlıklarını benimseme, bütün büyük buluş ve keşifleri Türklere atfetme, Güneş dil teorisi icat etme gibi uğraşları hiçbir işe yaramamış. Kendi sınırlarına razı, Batı ittifakı içinde, Türklüğü modernize eden yaklaşımı da derinlerden gelen ‘açlığı’ tatmin etmekten uzak kalmış.
Bu alanlarda yüzeyde gezinen Kemalizm halk nezdinde laiklik konusuna sıkışmış. Sadece dindarlar değil, ‘laik cemaat’ da modernliği laiklikle sınırlamış. Böylece Kemalizm yaşayan bir vücudun zaman içinde kabuk bağlayıp dökülecek yarası haline gelmiş…
Kemalizm gerçekten de bir ‘kopuş’ istemiş. Bizim sandığımızın ötesinde bir kopuş tahayyül etmiş, siyaseti ideoloji ve psikolojinin önüne, vatandaşlığı kimlik ve benliğin önüne almak istemiş. Ancak başarısız olmuş… Süreklilik galebe çalmış ama bizim geçmişte sandığımızın ötesine geçerek: Sadece siyaseti etkileyerek değil, öncelik sıralamasını da eskiye döndürerek, önce benlik, ardından kimlik ve ancak ondan sonra vatandaşlık diyerek.
Şimdi Yeni İttihatçılık benlik meselesinin yeniden öne çıkmasına vesile oluyor ama aynı zamanda onu tatmin de ediyor. İkinci Cumhuriyet’e ‘doğal geçiş’ sürecinin içindeyiz. Laik cemaati taşıyan muhalefetin hala siyasetten ve vatandaşlık sorunlarından dem vurması hüzünlü bir tablo. Çünkü günümüz dünyasının standart yaklaşımını sergileyerek ‘söylenmesi gerekeni’ söylediklerini, sözlerinin yeterli olduğunu sanıyorlar.
Ne var ki Türkiye günümüzde değil, hala geçmişte yaşıyor ve geleceği ancak geçmişin içinden kurgulayabiliyor. ‘Bugün’ dediğimiz şey geçmişle gelecek arasına sıkışmış, kendi başına ne tarihsel ne insani fazla ağırlık taşımayan bir geçiş anından ibaret. O nedenle yanlışlar, haksızlıklar, ilkesizlikler, yolsuzluklar sineye çekilebiliyor.
Bugün üzerinden Yeni İttihatçılığı yenmek mümkün değil gibi… Geçmiş ve gelecek üzerine de derinlikli sözünüz olmalı ve o sözün yeşerip çiçek açması için de sabrınız olmalı.
Üstelik bir an önce! Çünkü gündelik hayat bildiği yatağın üzerinde akıyor, onu yeniden kucaklıyor… Paketlenmiş toz şekere varana kadar…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023