Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Zihniyet 3
6.09.2012
5598

 Bir arada yaşama, belirli bir kültürü ve o kültürün içinde olgunlaşan bir kurumsal yapılanmayı ima eder.

 

Öte yandan aynı anlam dünyası içinde birlikte yaşamanın modalitesi üzerinde sözü olan fikri akımlar, ideolojiler de çıkacaktır. Bireysel düzleme geldiğimizde ise her türlü bakışı yansıtan büyük bir zenginlikle karşılaşırız. Bunun anlamı her dönemin ve topluluğun belirli bir egemen zihniyete sahip olduğu, ancak her toplumun her an için bütün zihniyetlerin örneklerini taşıdığıdır. Nitekim zihniyet değişimini mümkün kılan da bu çeşitliliktir. Bir toplum kendi sorunlarını çözemediği, dış gerçeklikle başa çıkmakta zorlandığı ölçüde, kendi içindeki 'ikincil' önemde kalmış zihniyetler ve onlardan beslenen ideolojiler öne çıkmaya başlarlar. Bu gerilimin yarattığı zihni ortam bazen farklı bir zihniyetin egemen hale gelmesine neden olur. Ama çoğu zaman eski egemen zihniyet kolayca ortadan kalkmaz ve eski ile yeni arasında oluşan, o topluma özgü sentezler belirleyici hale gelirler.

Bu betimleme iki ipucu içerir: Birincisi, her sentez söz konusu topluma ilişkin ve biriciktir. Diğer bir deyişle aynı zihniyetin egemen olduğu iki toplumun ille de aynı kültürel veya ideolojik yapıda olması beklenemez. Somut sonucu tarih belirler... Zihniyet, içinde tarihin aktığı bir derin yatak gibidir. Somut yaşanmışlıktan geriye giderek zihniyet analizi yapabiliriz, ama zihniyetten yola çıkarak bir toplumun kaderini öngöremeyiz. İkincisi, zihniyetler arasında bir öncelik veya üstünlük yoktur. Aksine eşdüzeyli bir konumdadırlar. Herhangi bir zihniyetin diğerlerine galebe çalmasının sırrı, tarihsel değişim dinamiği içinde toplumun söz konusu zihniyetin içinden yaklaştığında gerçekliğe uyum sağladığı duygusuna sahip olmasıdır.

Daha detayda bir yaklaşım bize başka ipuçları da verecektir: Kişi, kurum, kültür veya ideolojiler genellikle tek bir zihniyet içinde şekillenmezler ve kendilerine has bir eklektik bütünleşmeden beslenirler. Farklı alanlar, durumlar ve kaygılar farklı bütünleşme biçimleri ortaya çıkarır ve bunlar yaşanan zaman ve mekândan bağımsız değildir. Dolayısıyla saf haliyle sadece dört zihniyet kalıbı olmasına rağmen, her insan, kurum, kültür veya ideoloji kendine hastır. Nihayet zihniyetin akıl, zekâ, çalışkanlık gibi meziyetlerle veya dürüstlük, ahlaklılık gibi hasletlerle ya da korkaklık, temkinlilik gibi psikolojik özelliklerle hiçbir ilgisi yoktur. Yani her zihniyete sahip her türlü insan bulunabilir...

Bu arka plan önünde zihniyetlerin kendisine gelirsek, epistemoloji ve sosyopsikolojinin rehberliği dört temel zihniyetin varlığını ortaya koyuyor: Ataerkillik, otoriterlik, relativizm ve demokratlık. Ataerkillik bilginin ilahi bir kudretin zihnimize yansımasıyla oluştuğunu varsayarken, otoriterlik maddenin (doğanın) yine tözü madde olan zihnimize yansımasıyla bilgi oluşturduğunu kabul eder. Relativizm doğa ile zihnimiz arasında duyular üzerinden bir köprü kurulduğunu ve böylece zihnimizde üretilen bilgi ile dış gerçeklik arasında bir mütekabiliyet oluştuğunu öne sürer. Demokratlık ise dış gerçekliğin 'doğasını' bilemediğimiz bir yana, insan zihninin bu gerçekliği ancak çarpıtarak anlayabileceğini, dolayısıyla bilgimizle dış gerçeklik arasında bir mütekabiliyet olmakla birlikte, bunun güvenilir olmadığını kabul eder.

Bu zihniyetlerin her biri insanî değerler konusunda kendi tanımlarına sahiptir. Diğer bir deyişle hepsi de adalete, eşitliğe, özgürlüğe ve kardeşliğe kendince sahip çıkar ve böylece çeşitli ideolojilerin yolunu açar. Ne var ki her zihniyet için bu değerlerden biri vazgeçilmez, olmazsa olmaz niteliktedir. Ataerkillik için adalet, otoriterlik için eşitlik, relativizm için özgürlük ve demokratlık için kardeşlik... Çünkü bu nitelikler 'tatmin' olmadığı anda, o zihniyetin sistem kurucu özelliği işlevsiz kalır ve bütün diğer kabuller meşruiyet temelini yitirir.

Bu fazlasıyla kuramsal veya felsefî görünebilecek konu, aslında evlilik ve iş ilişkilerinde olduğu üzere bir yönüyle gündelik hayatın göbeğinde yer aldığı gibi, siyasetin ve kamusal alan düzenlemesinin de temelidir. Örneğin toplumsal yapıya geldiğimizde, 'yatay ve dikey çoğulculuk' açısından zihniyetlerin belirgin biçimde farklı norm ve idealleri olduğunu görmek mümkündür. Ataerkillik hiyerarşik ve heterojen bir toplum öngörür. Otoriterlik ise hiyerarşik ve homojen... Öte yandan relativizm eşdüzeyli ve homojen bir toplumu, demokratlık ise eşdüzeyli ve heterojen bir toplumu hayal eder.

Bu perspektiften bakıldığında Doğu ile Batı'nın farklılığını, mezhep ayrışmalarını, Avrupa'daki İslamofobiyi ve bizdeki İslamcılık/sekülerleşme tartışmasını anlamak muhtemelen daha mümkün olabilir...

Zihniyet konusunda meraklılar bir özet değerlendirme olarak, benim Patika Yayınları'ndan 'İdeoloji ve Modernite' veya İletişim Yayınları'ndan 'Batıyı Anlamak' adlı kitaplarımın ilk makalesine bakabilirler. Zihniyet analizinin nasıl kullanılabildiğine ilişkin de yine Patika'dan çıkan çalışmalar ya da 'Batıyı Anlamak' ve 'Türkiyeyi Anlamak' kitapları ilginç bulunabilir. Tarihsel ve felsefi açıdan bu geniş alana derinlemesine bir giriş yapmak isteyenler için olmazsa olmaz çalışma ise İlkay Sunar'ın 'Toplum ve Düşün'üdür.

 

[email protected]  
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar