Etyen MAHÇUPYAN
Kadınların kamusal alana çıktıkları, bireyselleştikleri ve hem iş hayatında hem de siyasette daha yüksek sayılarla var olma arzusunu ifade ettikleri bir değişim sürecinin içindeyiz.
Değişimin asıl ivmesi ise dindar muhafazakâr kesimde yaşanıyor. Ne var ki bu hareketliliğin içindeki kadınlar bile fikri dünyada kişilikli bir duruş sergileme konusunda çekingenler. Onları destekler gözüken erkekler ise hemen her zaman üç maymunu oynuyorlar. Çünkü İslamî kesim halen cemaatçi niteliğini sürdürüyor ve kadın/erkek dengesi bağlamında birçok konu 'düşünülse de söylenemeyenler' kategorisinde yer alıyor. Sanki ortada zımnen kabullenilmiş ve kutsallaştırılmış bir rol paylayışımı ve bunun ürettiği dokunulmaz bir hiyerarşi var... Rejimin ve sistemin demokratlaşmasını isteyen dindarlar, iş kendi hayatlarına dokunduğunda cemaatsal düzenin en yaman savunucularına dönüşebiliyor.
Böylece ortaya ilginç bir durum çıkıyor: Cemaatsal değerleri savunan erkek yazarlar rahatça kalem oynatmayı sürdürürken, başka alanlarda militanca mücadele veren kadınların söz konusu değerler konusunda sesi çok zayıf çıkıyor. Oysa erkekler fazlasıyla cesur! Örneğin 'Eşitlikten pozitif ayrımcılığa' başlıklı köşe yazısını Ali Bulaç şu cümlelerle başlatmıştı: "Kadın-erkek ilişkisinin doğası, erkeğin kavvam vasfının korunmasına ve aile düzeninde ma'ruf ve meşru çerçevede kadının erkeğe itaat etmesine dayanır. Çünkü kadın ile erkek arasındaki ontolojik bağ eşitliği değil, yaratılıştaki çeşitliliği ve bunun zorunlu sonucu olan farklılığı öngörür."
Bu cümleler birçok soruyu ima ediyor: Yaratılıştaki çeşitlilik ve farklılık niçin eşitliğe aykırı bir olgu olsun? Fiziksel açıdan eşit olmamakla, hak ve özgürlükler açısından eşit olmayı bağdaştırmak o kadar zor olmasa gerek. Öte yandan diyelim ki iki cins arasında farklılık var... Buradan hareketle hangi cinsin diğerine itaat etmesi gerektiğini hangi mantığa dayanarak ileri sürebiliriz? Madem eşitlik yok, niye erkek kadına itaat etmesin ki? Demek ki kadının erkeğe itaati için öne sürülebilecek gerekçe mantığın dışına çıkmak, kategorik olmak zorunda... Nitekim söylenmek istenen bunun dinin emri olduğudur. Ne var ki din dediğimiz olgu, değişmeyen ana ilkelerle, zamana göre değişebilen eğilimleri harmanlayan bir anlam dünyasıdır. Bunların hangilerinin zamana bağımlı oldukları ise, bizzat kendileri de zamana bağımlı olan kişilerin yorumuna tabi. İslam dininin de aynen Hıristiyanlık ve Musevilikte olduğu gibi, erkek egemenliğindeki cemaatsal yaşam içinde geliştiği düşünülürse, söz konusu yorumların 'erkeksi' niteliği de öngörülebilir. Dolayısıyla değişmez ilkeler olarak sunulan birçok şey, aslında değişmeyen bir cemaatsal kültürün uzantısı olabilir... Bu durumda dinin gereği sanılan öğeler, belki de sadece kültürün içerdiği zihniyetin gerekli gördüğüdür.
Yazısında Bulaç modernlik öncesini 'insan merkezli' sayarak yüceltirken, modernliği 'erkek merkezli', şu anki durumu da 'kadın merkezli' olarak tanımlamış. Ancak tarih modernlik öncesinin ataerkil dünyasının apaçık bir biçimde erkek merkezli olduğunu söylüyor. Bugün İslamî kesimin erkeklerinin o geçmiş döneme güzelleme yapmaları ise, sanki kadınlar üzerindeki "ma'ruf ve meşru" itaati bugünün dünyasında da sürdürme isteklerini yansıtıyor.
Kadınlara karşı pozitif ayrımcılığa karşı çıkan Bulaç, böylece kadınların hak etmedikleri işlere sahip olacaklarını ve bunun kalite düşüşüne neden olmakla kalmayıp toplumu 'feminist otokrasiye' sürükleyeceğini ileri sürüyor! Ama nedense, şu an kadınlar hak ettikleri işlere ulaşabiliyor mu diye sormuyor. Ayrıca niçin erkeklerin kadınlardan daha kaliteli iş yaptıklarını da söylemiyor. Oysa araştırmalar kadın ve erkeklerin birlikte çalışmalarının verimliliği ve özellikle yaratıcılığı yükselttiğini ortaya koymakta. Bu durum farklı nesiller ve farklı kültürel arka planlar için de geçerli. Yani farklılığın kendisi yaratıcılık için bir itici güç...
Ama Bulaç kadınların iş hayatından uzak durmalarını "ev ve anne merkezli aile yapısının" içinde kalmalarını salık veriyor. Herhalde böylece "ma'ruf ve meşru" bir çerçeve içinde kadının erkeğe itaat ettiği düzeni sürdürmek de doğal hale gelecek. Bulaç'ın böyle düşünmesi yadırgatıcı olmayabilir. Ama bu tür konuların karşılaştığı sessizlik açıklanmaya muhtaç. Merak ediyorum, erkeklerin içinde farklı düşünen hiç mi yok? Ve acaba kadınlar da söz konusu itaat ilişkisinin doğal ve normal olduğunda hemfikirler mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Hasan Deniz
Sayın Altan, Bütün samimiyetimle ve içten söylüyorum: Keşke bu ülkede Süleymancısı, Nurcusu, Fethulahçısı, Tarikatçısı vs. olacağına sizin gibi düşünen insanlar olsaydı. Hz. peygamberin sözünü hatırlatırım ey dindar(!) cemaatler Haksızlık karşısında susan dilsis Şeytandır. Eğer siz de adam gibi bu katliamın üstüne gitmezseniz hepiniz dilsiz şeytansınız o kadar.
Ad Soyad Giriniz...
Bu coğrafya oldum olalı sadece ve sadece bir avuç egemen vurguncu mutlu geri kalan halklarv mutsuzlar ordusunu oluşturdular.Ermenisi,Kürdü,Lazı,Çerkesi Yezidisi,Süryanisi vs vs.Bu egemn vurguncu anlayış bir dönemler Hilafet kılıfı ile insanlığa acı çektirmiş ardından Kemalist despotizm ile devam etmiş halklar hapishanesi durumu ve de kan deryası durumu ardından darbeler omuzu kalabalıklar zulmu.Ve şimdi AKP ceberrutluğu.