Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Laik gazeteciliğin ruh hali
16.12.2012
3861

 Devamlılık arz eden AKP iktidarı laik kesimdeki gazeteciliği ve köşe yazarlığını da zora soktu. Aslında gazeteciliğin tanımı gereği iktidara karşı bir muhalefeti ima ettiğine inanılması rahatlatıcıydı.

 

 

Laik kesim iktidar analizi yapmaktan hızla vazgeçerek hükümeti iktidarla özdeşleştirdi ve AKP karşıtlığına yaslandı. Hükümetin eleştiriyi, hatta sert tepkiyi hak eden birçok karar ve tutumunun olduğu çok açık. Ama laik gazeteci kategorisinin içine düştüğü durum bunun dışında. Çünkü onlar her an için hükümetin hangi noktadan eleştirilmesi gerektiğini arayan bir ruh hali içerisine girdiler ve kaçınılmaz olarak cemaatleşmenin sesi olmayı kabullendiler.

Zaman içinde, özellikle son genel seçimlerle birlikte Kürt meselesindeki tıkanmaya paralel olarak bu tür gazeteciliğin özgüveni arttı. Başbakan'ın her hafta muhafazakâr kültür ve ahlak anlayışını vurgulayan bir gündem yaratmasıyla da söz konusu gazetecilik kendisini rehavete kaptırdı. Doğru pozisyondan bakarak apaçık yanlış yapmakta olan bir Başbakan'ı eleştirmekten daha keyif verici ne olabilir?

Ancak bu süreçte iki önemli dinamik oluştu: Laik kesim bir bütün olarak siyasetin dışına itilirken, laik kesimin gazeteciliği de mesleği yüzeysel hale getiren bir kolaycılık içinde anlama çabasını terk etti. Olaylara mesafe almak, yaşananları kendi bütünlükleri içinde kavramak, meselelere ilgili aktörlerin zihniyetinin içinden bakmaya çalışmak gibi hasletler ortadan kalktı. Başbakan'ın uçucu sözleri siyasetin kendisi haline geldi ve muhtemelen bu sayede gazetecilerin popülaritesi de epeyce arttı. Ama AKP'yi ve Türkiye'yi ‘anlamak' neredeyse bir bütün olarak gündemden düştü.

Anlama çabası her zaman baktığınız aktöre bir miktar anlayışla yaklaşmanıza neden olur. Belki de laik kesimi durduran şey buydu, çünkü onlar hükümete bir nebze bile anlayışla bakıyor olma ihtimalinden fazlasıyla ürktüler. Ne var ki anlayış göstermenin söz konusu aktörün her yaptığını kabullenmek olmaması bir yana, anlama olmadan siyasî analizin anlamsız olacağı açık. Ayrıca AKP'yi anlamak ona bir miktar anlayış göstermek olsa da, bu tutumu diğerlerinden esirgemediğimizi unutmamakta yarar var. Yani CHP'yi ve özellikle PKK'yı da ‘anlıyoruz', onları da bir miktar anlayışla karşılıyoruz. Bu durumda AKP'nin farkı iktidar olması mı? Bunun bir engel olarak görülmemesi lazım, çünkü anladığınız zaman daha gerçekçi itirazlarda bulunabilir, ‘muhalifliğinizi' daha anlamlı kılabilirsiniz. Belki de asıl mesele kimliktir… Belki de laik kesimin gazetecileri de kendilerini mağdur, yenilmiş ve ötelenmiş hissetmekteler; aslında gazetecilik kabuğu altında bir kimlik mücadelesi yürütmekteler ve söylemek istedikleri şeyler gerçekte yaşananlardan daha önemli olmakta. Çünkü eğer durum buysa, gazetecilik söylemek istediğiniz şeye malzeme aramaya dönüşür, yani gazetecilik olmaktan çıkar.

Hakkaniyet adına, aynı tutumun hükümet yanlısı medya organlarında da tam tersi yönde devreye girdiğini görmezden gelmeyelim. Orada da hükümet övgüsüne hizmet eden olayların haberleştirilmesi ve diğerlerinin hasıraltı edilmesi rutin bir uygulama. Ne var ki durum simetrik değil… Çünkü gerçekten de doğru bir muhalefete ihtiyaç var ve siyasî partilerin aczi bu işlevi medyaya yüklüyor. İdeal olan İslamî duyarlılığa sahip medya organlarının bu sorumluluğu alabilmeleri olurdu ama ideali bekleyecek durumda da değiliz. Laik kesimde hükümet yanlısı medyayı da ‘davet' edecek ciddi bir gazeteciliğe ihtiyaç var. AKP'nin sorun tanımı ve algısını dışarıda bırakmayan, onun içinden bakarak olası alternatifleri irdeleyen ve adil davranma kaygısı ile davranan bir gazetecilik, hem iktidarın kulak vermek zorunda kalacağı bir muhalif ses olabilir, hem de İslamî sivil toplumda karşılık bulur. Aksi halde sekter ve ideolojik olmanın yanında, yüzeysel, akılsız ve çoğu zaman kötü niyetli olarak algılanan bir laik medyanın işlevi kendi okuyucusunu hipnoza tabi tutmaktan öte gidemez.

Bu tür bir gazeteciliğin yurtdışında alıcısı olacaktır… Yüzeysellik ancak sizden daha cahil bir okuyucu bulduğunuzda satar. Yurtiçinde ise laik kimliksel tıkanmanın hallerinden biri olarak kalır. Gazetecilik kamusal aktörlerin zihniyetinin içinden gerçek sorunlara bakmayı gerektiriyor. O aktörlerin ruh hallerini temel almaya başladığımız zaman apolitik kalmayı da baştan kabullenmiş oluruz. Dahası, bu sefer başkaları da bizim gazeteciliğimize bizim ruh halimizi hatırlayarak bakmaya başlar

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar