Etyen MAHÇUPYAN
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin nasıl şekilleneceğini merak edenler, doğal olarak giderek daha yoğun bir biçimde gözlerini bugünün siyasi iktidarına dikiyor ve AKP'nin çoğunlukla çelişkili gözüken tutumunu anlamaya çalışıyorlar.
Çelişki kavramı genellikle baktığınız olguyu nasıl bir çerçeveye oturttuğumuzla ilişkilidir. Zihnimizdeki çerçeve bize tutarlılığın ölçütlerini sağlar ve söz konusu olguyu o ölçütler üzerinden değerlendiririz. Eğer siyasete liderlerin sözlerindeki bütünselliği ve bazı ‘evrensel' ilkeler referans alındığında nerede durulduğunu veri alarak bakıyorsak, AKP'nin çelişkili bir tutum sergilediği açık. Ancak bu çelişkili tutumun tutarsız bir siyaseti ima ettiğini söylemek zor… İlk bakışta kulağa garip gelse de AKP'nin çelişkili mesaj ve uygulamaları, kendi açısından karmaşık bir siyasetin tutarlı bir biçimde yürütülmesini ifade ediyor.
Bunun niçin böyle olduğunu anlamak için AKP'nin kritik hedefini bir kez daha hatırlamakta yarar var: Partinin vazgeçilemez ve riske atılamaz olan esas hedefi sürekli seçim kazanmak ve oyunu sabit tutmak… Bütün seçimleri kazanma baskısı AKP'yi çoklu dengelerin ortasında sürekli manevra yapmak durumunda bırakıyor. Toplumsal kesimlere baktığınızda daha önce dillendirilmeyen, kamu sahasına çıkmayan birçok yeni talep ve hak arayışının siyasi sisteme dahil olduğunu görüyorsunuz. Bu talepler cemaatçi ve kimliksel özellikler sergiliyor, çünkü Cumhuriyet rejiminin antidemokratik bakiyesi hâlâ bir yük olarak taşınmakta. Buna karşılık her talep ve hak arayışı başka cemaat ve kimlikler nezdinde rahatsızlık yaratmayı sürdürüyor. Yüksek oyla seçim kazanmak isteyen bir partinin değişen konjonktüre göre oynak bir dengeleme stratejisi izlemesi gerekebiliyor. Buna farklı İslami grupların AKP'nin açtığı siyasal alanda yer kapma mücadelesini ekleyelim. İktidarın bir yandan bu kesimlerin hepsini kuşatabilmesi, onları siyasete davet etmesi, ama aynı anda da dizginlemesi ve aralarında adil bir denge kurması lazım… Ancak ‘yeni' toplumsal enerjinin parti içinde özümsenmesi yeterli değil. İktidarın bürokrasiyi de elde tutabilmesi ve devlet içinde güven kanalları yaratabilmesi şart. Bu ise bürokrasi içindeki hizip ve dayanışma ağlarını dikkate almayı, aynı dengeleme sistemini orada da kurmayı ima ediyor. Nihayet bütün bu sistemin doğrudan parti içi kariyer süreçlerini etkilediğini, bakanlar arasında ‘doğal' ayrışmaların yaşandığını, farklı yöneticilerin farklı toplumsal veya bürokratik arka planlara dayanma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu ve bu yapıdan bireysel küçük iktidarların üreyebileceğini gözden kaçırmayalım.
Bu tablonun AKP gibi hemen her alanda tecrübe eksikliği ile iktidara gelen bir partide nasıl bir endişe vesilesi olacağı tahmin edilebilir. Buna Türkiye'yi ‘ileri demokrasi' ve ‘yüksek refah' seviyesine taşıma misyonunu, kemikleşmiş sorunları çözme hedefini ve hepsinin üzerine de olası bir başarısızlık korkusunu ekleyin. Böyle bir durumla karşı karşıya olan bir siyasi hareketin en rasyonel davranışı, muhtemelen geçiş sürecini yavaşlatmak ve öncelikle parti içi konsolidasyonu sağlama almak olurdu. Ama AKP öyle yapmadı… Milletvekilliğinde üst üste en fazla üç kez görev alma kuralını getirerek, partiyi toplumsal akışkanlığa açık hale getirdi. AKP'nin kurumlaşmasını doğrudan değişimin içinde aradı. Bu büyük riskin karşısındaki tek güvence ise liderin kendisiydi… O nedenle örneğin başkanlık sistemi AKP için sadece bir iktidar meselesi değil, partinin ve reform sürecinin sürekliliğinin garantili bir zemini.
AKP bu arka planı taşıyarak bugün Kürt meselesinin çözümü yönünde adım atıyor. Bu meseleyi çözmenin uzun vadede partiye sağlayacağı kazanç belli… Ama unutmamak lazım, Kürt meselesinin çözümü ancak ikincil bir amaç olabilir. İlk ve belirleyici hedef yüzde elli ile seçim kazanmaktır. Çünkü eğer seçimler kazanılmazsa Kürt meselesi zaten çözülemez. Oysa Kürt meselesinin çözümünün kısa vadede seçim kazandırması şüphelidir, çünkü çözümün nasıl olacağına, nasıl bir yön çizeceğine, hükümetin bu yolda ne kadar yalnız kalacağına ve ne kadar yıpranacağına bağlıdır. Sürecin ne kadar süreceği belirsiz olduğu gibi, başarının garantisi de yok… Nitekim PKK barış istemediği sürece nihai anlamda barış gelmeyebilir. PKK'nın samimiyetinin AKP açısından hiç güven verici olmadığı ise açık.
Dolayısıyla AKP'nin Kürt meselesini çözmeye yönelmesinin önkoşulu yüzde elli ile seçim kazanabileceğine inanması. AKP bu psikolojik eşiği geçmiş gözüküyor ve bu beklentinin maddi temelleri mevcut.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024