Etyen MAHÇUPYAN
Gezi olayları felsefi ve ilkesel bir tartışmanın gündeme girmesine neden oldu. Parkla ilgili olarak belediyenin aldığı karara karşı çıkanlar, her şeyin sandıkta bitmediğini, çoğunluğa sahip olmanın hükümetlere istenen her şeyi yapma yetkisini vermediğini, halka sorulması gerektiğini söylediler.
Ne var ki neredeyse aynı kitle, Başbakan’ın halk oylamasını kabul etmesinin ardından ‘bu tür’ konuların halka da sorulamayacağını ve ‘bu tür’ konularda evrensel ve ilkesel doğruların söz konusu olduğunu vurguladılar. Ne yazık ki aralarından kimse ‘bu tür’ konuların ilkesel tanımını yapmadı. Örnekler vermekle yetindiler ve genelde de kimliksel temelli insan haklarına değindiler. Ancak Gezi Parkı’nın nasıl olup da ‘kimliksel temelli insan hakkı’ kapsamına girdiğini öğrenemedik... Evet, idealize ettiğimiz demokratik bir düzende sandık gerekli olsa da yeterli bir meşruiyet sağlamaz. Çünkü demokrasi sadece kimin yöneteceğini değil, seçilenin nasıl yöneteceğini de ima eden bir rejim. Ne var ki konu ‘nasıla’ geldiğinde cevabı ‘demokratik’ diye vermek de yetmez, çünkü bunun ‘nasıl’ olacağı sorusuyla karşılaşırız. Demokrat zihniyet açısından bakıldığında, herkesin bilgilenmesini ve herkesin fikrinin herkes tarafından duyulup anlaşılmasını sağlayacak bir şeffaf kamusal mekanizma gerektiği söylenebilir. Yaşanacak karşılıklı ikna süreci, bu noktadan sonra çok ender durumlarda bir fikir birliği üretecek, çoğu zaman halk oylaması ideal çözümü oluşturacaktır.
Yani eğer talep gerçekten de demokrasi ise ve demokratlıktan söz edilecekse, hükümetten halk oylaması yapmaması değil, ancak bunun ifade özgürlüğünün sınırlanmadığı bir ortamda yeterince tartışılmasının sağlanmasını garanti etmesi istenebilir. Açıktır ki ‘demokrasi’ herhangi bir karar sürecinden hangi kararın çıkacağının bilinmediği ve tarafların bu bilinmezliğe razı geldiği sistemin adıdır. Eğer söz konusu bilinmezliğe razı değilseniz, çoğunluğun kararının ‘zaten’ yanlış olduğuna inanıyor ve ‘bu tür’ kararların başka şekilde alınmasını istiyorsanız, muhtemelen kendinizi epeyce yanlış tanıyorsunuz demektir.
Burada mesele ‘kararı kim verecek/nasıl verilecek’ sorusunun nasıl cevaplandığından öte, verdiğiniz cevabı hangi meşruiyet zeminine oturttuğunuzdur. Yani ‘kararı şu kişi/şöyle verecek’ dediğinizde ‘çünkü’ diyerek devam etmek ve meşru bir argüman öne sürmek durumundasınız. Hükümetlerin dayandığı meşruiyet bellidir... Onlar zaten seçilmişler, halktan onay almışlar ve belki daha önemlisi eğer tasarrufları beğenilmezse yine sandıkta bedel ödeyecekler. Bu ‘bedel ödeme’ çok kritik bir unsur... Eğer bir kararı etkilemek, istediğiniz gibi çıkarmak istiyorsanız, sadece niçin sizin dediğinizin olması gerektiğini anlatmanız yetmez, o kararın muhtemel yanlışlığı veya zararı durumunda nasıl bir bedel ödemeye hazır olduğunuzu da söylemeniz gerekir. Gezi etrafında üretilen ‘demokrasi’ jargonunda bu detayı hiç görmüyoruz. Aksine tercihinin bedelini ödemeye hazır olmayan, dahası bu tercihi gülünç bir biçimde ‘hayat tarzının’ parçası kılarak kutsallaştırma peşinde olan bir şımarıklık görüyoruz.
Konuyu basitçe ele alırsak, ‘Gezi hükümetin dediği gibi olamaz, halka da sorulamaz, ancak bizim istediğimiz gibi park olarak kalır’ dendiğinde karşınıza basit bir soru çıkar: Niye ki? Bunun ancak uzmanların karar verebileceği teknik bir konu ya da ancak yüksek estetik düzeye sahip kişilerin söz sahibi olması gereken bir alan olduğunu öne sürebilirsiniz. Ne var ki uzmanların en basit teknik konuda bile anlaşamama ihtimalinin yüksekliğini ve estetik düzey arayışının da seçkincilikten öte gitmediğini düşünürsek, acaba karar nasıl verilecektir? Bu insanlar arasında oylama yaparak mı? Bu oylamanın halk oylamasından daha ‘değerli’ olduğunu mu öne süreceğiz? Evet, her karar hükümet tarafından alınamaz. Teknik ve estetik yön arttıkça kararın zemini de genişler. Ama bu durum ikinci bir kararı gerektirir: Böyle konularda kararın nasıl alınacağına ilişkin bir karara ihtiyaç vardır ve bunu halka sormaktan, konuyla ilgili olan ve o konudan etkilenen herkesin tercihine başvurmaktan başka elinizde hiçbir meşruiyet zemini olamaz. Yani kararın nasıl alınacağını gidip bizzat o kararı almasını isteyeceğiniz uzman ve estetikçi zevata soramazsınız.
Sonuçta eğer şeffaf ve katılımcı bir ortam yaratmışsanız ve eğer halk ‘bu tür’ kararların bizzat kendisi tarafından alınmasını tercih ediyorsa, ‘demokrasi’ denen şey halkın o kararı almasına saygı göstermeyi gerektirir... Hükümetin demokratik davranmayı bilememesi, maalesef buna işaret edenleri kendiliğinden demokrat yapmıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023