Etyen MAHÇUPYAN
Hakemsiz bir futbol maçının sulh içinde oynanması, oyuncuların özel bir centilmenlik ve objektif algı geliştirmelerine muhtaçtır ve bu sporun ima ettiği tarafgirlik düşünüldüğünde pek gerçekçi gözükmez.
Bu nedenle oyunun bir hakemi, yani adalet sağlayıcısı olması gerekir. Öte yandan hakem de kuralları koyan değil, sadece uygulayan kişidir. Dolayısıyla asıl mesele kuralların kim tarafından konduğudur. Örneğin eğer futbol sahasının boyutları yüzde 10 büyütülse, muhtemelen daha çok ve hızlı koşan Afrikalı oyunculara sahip takımların şansı artar. O nedenle Afrikalı oyunculara tarihsel nedenlerle doğal olarak sahip olan ülke yöneticilerinin FIFA’da etkili olmaları halinde, bu yönde bir teklifle gelmeleri ve gerekçe olarak da futbolun bu sayede daha fazla seyirci çekecek olmasını öne sürmeleri şaşırtıcı olmaz. Ya da aynı mantıkla ofsayt kuralının esnemesi veya taç atışlarının istenirse ayakla da yapılabilmesi gündeme gelebilir. Acaba bu olasılıkların içinden baktığımızda futbolu ‘adil’ bir oyun olarak görebilir miyiz?
Seyrettiğimiz herhangi bir maçta oyunun tabi olduğu koşul ve kuralları dikkate almayız... Var olan koşul ve kurallar içinde tuttuğumuz takımın kazanmasını isteriz. İşler istediğimiz gibi gitmediğinde ya da adalet sağlayıcısı olması gereken merciin doğru karar vermemesi halinde de ağzımıza geleni söyleyebiliriz. Bu durum tuttuğumuz takımın özellikle diğer ülkelerin takımlarıyla oynaması halinde farklı bir boyut daha kazanır, çünkü futbol milliyetçiliği içine alan, taşıyan ve dışa yansıtılmasında aracı olan bir spor. Diğer bir deyişle, futbolda yabancılara karşı alınan ve bazen kendisini sürekli tekrarlayan yenilgiler, ‘bizim’ ötekilerden daha ‘geri’ olduğumuzun açık nişanesi olarak algılanmaya müsait. Oysa bir an için düşünelim: Örneğin eğer sahanın boyutları biraz daha ufak olsa, kornerler de elle atılıp kale önünde ‘yan top’ sendromu yaratmasa, belki bu sporda daha başarılı olacaktık... Kısacası tabii ki bir yerden ‘sonra’ önemli olan kondisyon, fundamental, akıl, takım ruhu, oyun okuma, taktik vs. Ama bir de ‘öncesi’ var... Yani oyunun daha önceden konmuş olan kuralları da, o kuralları koymuş olanların işine gelen, onların takımlarını kazandırma ihtimalini yükselten bir biçimde saptanmış olamaz mı?
Burada her zaman kötü niyet unsuru da olmayabilir. Çünkü futbol da bütün sporlar gibi tarihsel ve geleneksel olarak kendi koşul ve kurallarını zaman içinde ortaya çıkarmış. Kurallar yeni bir spor üretmek üzere değil, zaten oynanan bir oyunu standardize etmek üzere konmuş. Bu örnekte de İngiltere’de popüler olan bir sporun rekabetçi ve adil bir zemin üzerinde kitleselleşmesini sağlamak üzere konmuş kurallardan söz ediyoruz. Frikik atışında karşı takımın barajı 9 metre 15 santime çekiliyor, çünkü bu İngilizlerin 10 yardasına karşılık geliyor. Yani bizler için küsuratlı ve anlamsız bir mesafe, İngilizler için gayet anlaşılır ve doğal bir uzaklığı ifade edebiliyor. İngilizler oyunu yeniden tanımlarken aslında en kolay ve akılda en kalıcı olan mesafeyi seçmiş ve onu kurallaştırmışlar. Sonuçta kendi geleneklerinden gelen bir oyunu yine kendilerine mantıklı gelen terimler çerçevesinde bir uluslararası spor konumuna getirmişler. (Kullanmakta olduğumuz taç, aut, gol... kelimeleri bile onlara ait. Bir tek, belki de savunma ve kimlik mücadelemizi sembolize ettiği için ‘kale’ bizim kelimemiz.)
Demek ki ortada nötr gözüken bir spor dalı olsa da, aslında o oyunun ‘adaleti’ daha geniş bir plandan bakıldığında çok da adil olmayabilir. Genelde adaletin herkese eşit mesafede durduğu önermesine fazlaca bağlı kalır, söz konusu adaletin bizatihi ‘seçilmiş’ bir adalet olduğunu unuturuz. Yani aslında her spor dalında ve her oyunda birden fazla, kuramsal olarak sonsuz sayıda adalet sistematiği kurulabilir ama biz onlardan sadece birini uygularız. Bu adalet sistemleri ise hiçbir zaman her açıdan birbiriyle eşdüzeyli değillerdir. Dolayısıyla belirli bir adalet sistemini, yani oyunun koşul ve kurallarını seçtiğimizde, ister istemez bazı oyuncuların ve takımların lehine, bazılarının ise aleyhine bir tercih yapmış oluruz. Tabii ki bu lehte ve aleyhte olma hali kapanmayacak bir aralığı ifade etmez. Ancak temeldeki derin adaletsizlik baki kalır. Her oyun, o oyunun koşul ve kurallarını koymuş olanları az veya çok kayırır. Hiçbir adalet sağlayıcısı sunulduğu kadar nötr değildir ve olamaz da...
Bu yazıyı garipseyenler için küçük not: oyun yerine siyaseti, takım yerine partiyi, hakem yerine hukuku koyalım... Ve soralım: Koşul ve kurallar kim tarafından ve nasıl konacak?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023