Etyen MAHÇUPYAN
Aylar önce bir söyleşide “otoriterlik antidemokratiklik anlamına gelmez” şeklinde bir cümle kullanmıştım. Oysa genel kanaat otoriterlik ile demokratlığın birbirinin zıttı olduğuydu ve dolayısıyla demokratlık anti-otoriterlik, otoriterlik de anti-demokratlık olmalıydı. İnsanlar bilgiyi kendi zihinsel dünyaları içinde geliştirir veya benimserler ama çok az insan bu zihinsel düzlemin farkında. Bunda modernliğin de payı var, çünkü analiz derinliğini ideoloji ile sınırladı. Kendi zihniyeti üzerine yoğunlaşan entelektüel akımlar cılız kaldı. Bunun yerine ideolojiler ve onların arasındaki mücadele mutlaklaştı. Bu da iki büyük zaaf oluşturdu…
Birincisi zihniyet düzleminden ve analizinden bihaber olmak, söz konusu ideolojilerin nasıl bir zemin üzerinde meşrulaştığı, hangi ön kabullere muhtaç olduğu, bunların nasıl bütünleştiği türünden soruları sormamaktır. Bunun sonucunda zihniyetler ideolojilerin zemini olmaktansa, sanki onların doğal uzantısı sanıldılar. Örneğin sosyalistler kendilerini ‘doğal’ olarak demokrat bildiler, oysa bu ideolojinin zemininde otoriter zihniyet yatmaktaydı. Liberaller ise kendilerine liberal-demokrat demeye başladılar ama bu bileşimin nasıl böyle rahatça yapılabildiğini ve ardında relativist bir zihniyetin yattığını görmek istemediler. İşi karmaşık hale getiren şey ortada sadece biri iyi diğeri kötü olan iki zihniyetin olmamasıydı. Nitekim sosyopsikoloji dört ‘kurucu’ zihniyetin varlığını ortaya koyuyor. Yani dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda sistem yaratan ve öneren dört farklı paradigma… Bunların hiçbiri diğerinin zıttı değil. Her biri diğerinden farklı şekillerde ayrımlaşıyor ve insanlar (ve kültürler) bunlar arasında kendine has bileşimler yaratıyorlar. Yani otoriterlik ile demokratlığın da birbirine zıt değil, farklı olduklarını görmekte yarar var. Zaten bunları birbiriyle zıt konumlandıracak olsanız, ataerkilliği nereye oturtacaksınız? Sonuçta dört zihniyeti bir biçimde ikiye indirgersiniz ve kendi zihniyet bileşiminizi bile kavramakta aciz kalırsınız.
İkinci zaaf zihniyet ile siyaset arasındaki farkı algılayamamaktır. Zihniyet bir gerçeklik durumu karşısında, kendi adaptasyon sürecimizin sonucu olarak sergilediğimiz ‘doğal’ tarzımızda somutlaşır. Siyaset ise başkalarını da ilgilendiren bir konuyla ilgili etkileme çabamızı ifade eder. Her siyaset bir zihniyete gönderme yapar ama aralarında kategorik bir bağ yoktur. Diğer bir deyişle farklı zihniyetlere sahip iki kişi belirli bir somut durumda aynı siyasette buluşabilirler, ama bunu meşrulaştırma zeminleri birbirinden farklıdır. Buna karşılık aynı zihniyetteki iki kişi de belirli bir somut durumda farklı siyasetlere kayabilirler. Çünkü zihniyet ille de belirli bir ideolojik konumu veya fikriyatı ima etmez, sadece o ideolojik konum veya fikriyatın nasıl temellendiğini açıklar. Yapılan en yaygın yanlışlardan biri fikir ile zihniyeti birebir bağlantılı sanmaktır. Sanki demokrat zihniyette olanların hep aynı fikri savundukları düşünülür. O kadar ki ‘demokrat fikir’ diye bir şeyin varlığına inanılır. Oysa fikirler zihniyet açısından nötrdür. Zihniyet sadece sizin o fikri nasıl savunduğunuzla, zihninizde nasıl meşrulaştırdığınızla bağlantılıdır. Dolayısıyla örneğin demokrat zihniyette davranan bir insan belirli bir konuda hiç de insancıl gözükmeyen bir fikri savunabilir. Ama bunu diğer insanların fikirlerine değer vererek, katılımcı ve şeffaf bir tartışmayı destekleyerek, diğerlerini ikna ederek yapmaya çalışır. Buna karşılık örneğin otoriter zihniyette davranan biri de belirli bir konuda son derece özgürlükçü bir fikri savunabilir. Ama bunu kendi tercihini öne çıkararak, diğerlerini bastırarak, elindeki güç imkânlarını kullanarak yapar.
Bu nedenle otoriter zihniyetteki yönetimler bazen siyaset düzleminde reformcu adımlar atabilirler, savaşlara son verebilirler, huzur ve özgürlük ortamları yaratabilirler. Ancak bunların sınırını da kendi ‘doğru’ algılarına göre çizerler ve toplumsal talepleri ikincil kılarlar. Bir de örneğin AKP iktidarı gibi ‘normalde’ otoriter olmamakla birlikte tehdit altında bu yöne kayabilen, güven ortamı oluştuğunda demokrat zihniyete yaklaşan yapılanmalar da olabilir. Bunlar çeşitli durumlarda diğer zihniyetleri de sergileyebilirler. Ancak bu, onların amaçlarından saptıklarını veya hedeflerini değiştirdiklerini göstermez. Hedef değiştirme iradi bir tercihtir ve siyasette tabii ki olabilir… Ama bunun zihniyetle alakası yoktur.
Türkiye’nin son 12 yılı siyasi açıdan bir demokratikleşme hikâyesi. Yöneten iktidar baskı altında bazen bu misyonun talep ettiği ideal tutumu sergilemekte zorlansa da…
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023