Etyen MAHÇUPYAN
İslamî duyarlılık taşıyan bir partinin birçok alanda temel demokratik reformlara meyletmesi ve bunu sistematik hale getirmesi, solu muhalefet bile olamama duygusuyla baş başa bırakmış durumda.
Gündelik dille söylendiğinde, sanki ortada solun yapması gereken ama 'bu İslamcı hükümetin' yaptığı değişimler var... Bu sıkışma solun kendisine bir 'siyasi çıpa' aramasına neden oldu ve Kürt meselesi doğal olarak bu işlevi gördü. Bugün solun bir bölümünün PKK'nın şiddeti bir 'siyaset' haline getirme çabasına karşı çıkamamasının ardında söz konusu kırılganlık yatıyor. Çünkü eğer Kürt meselesi olmasa, solun kendisini aktörleştirecek bir muhalefet çizgisi üretmesi son derece zor gözüküyor.
Diğer taraftan bu yakınlaşma Kürt siyaseti için de uygun bir zemine işaret etmekte. PKK'nın ve genelde Kürt siyasi hareketlerinin tarihsel olarak sol bir ideolojik arkaplana yaslanmalarının dışında, ulusal tonu olan hak arayışlarının da doğal olarak sola yatkın olması şaşırtıcı değil. Aslında bu topraklar, en azından formel olarak dini meşruiyete dayanan bir imparatorluğun mirasçısı ve ulusal hareketlerin hemen hepsi de dini bu yönde kullandı. Ne var ki ulusal arayışlar, felsefi ve ilkesel temeller açısından nihayette dini yaklaşımlarla uyuşmada zorlanırlar. Hele yirminci yüzyılın sonuna gelindiğinde ulusal hakları talep eden bir siyasetin la-dini olması beklenir ve sol ideoloji buna epeyce uygundur. Bu noktada evrenselliğini öne sürerek solun ulusalcı bir siyasete ters olduğunu söyleyenler de çıkacaktır kuşkusuz... Ne var ki dünya tarihinin somut örnekleri, evrenselci solun sadece bir 'mefkure' olduğunu, içe kapanan sol hareketlerin kolayca milliyetçilikle bütünleşebildiğini ortaya koymakta.
Türkiye'deki sol da son on yılda giderek Kürt siyasetinin gölgesi altına girdi. Ancak doğrudan Kürt milliyetçiliğini savunmaları beklenemezdi. Solun 'ruhuna uygun' bir söyleme ihtiyaç vardı... Mağduriyet kavramının çeşitli zihinlerde bir siyasi taşıyıcı haline dönüşmesinin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Üstelik ortada uydurulmuş, gerçek dışı bir tespit de yoktu. Kürtler gerçekten de on yıllar boyunca mağdur edildiler, görmezden gelindiler, doğal insani hakları gasp edildi ve üstelik evlerinden kovuldular, mallarını yitirdiler, işkence gördüler ve öldürüldüler. Dolayısıyla ortada haklı bir hak arayışı var... Böylece mağduriyete işaret ederek bu hakların alınması yönünde bir enerji doğdu ve Kürtler de genelde bu rüzgâra kapıldılar.
Oysa ortada basit bir gerçek var: Mağduriyetin kendisi siyaset değil... Siyaseti davet eden bir arkaplan. Bu arkaplan önünde çok çeşitli siyasetler üretme imkanı bulunuyor ve hak arayışının sonucu da söz konusu siyasete bağımlı oluyor. Diğer bir deyişle hiçbir hak, salt mağduriyet öne sürülerek elde edilemez ve böyle bir isteğin meşruiyeti de olamaz. Buna karşılık her türlü hakkın ancak siyaset üzerinden elde edilebileceği de doğru değil. Çünkü bazı mağduriyetler temel hak kapsamı içinde değerlendirilmek durumunda. Örneğin Kürtçenin önündeki tüm engellerin kaldırılması bu alana giriyor. Kürtler hiçbir mağduriyete uğramasalardı da, bu hak talepleri meşru olacaktı ve hatta söz konusu hakkın talep edilmesine gerek olmadan verilmesi gerekecekti. Kısacası bu tür 'temel insan hakkı' tanımı içinde olan hakların alınması ile mağduriyet arasında bir ilişki kurmanın anlamı bulunmuyor.
Ancak Kürt siyasetinin hak talepleri temel haklarla sınırlı değil. Örneğin 'demokratik özerklik' adı altında yerelde çok yönlü bir bağımsızlaşma isteğini seslendiriyorlar. Sorun şu ki, bunlar da mağduriyetle ilişkilendirilerek savunulabilir şeyler değil. Yani ezildiğinizi, işkence gördüğünüzü ve öldürüldüğünüzü sebep göstererek 'demokratik özerklik' talebinde bulunamazsınız. Çünkü söz konusu mağduriyetler geçmişte olmuş, oysa siz özerkliği bugün istiyorsunuz. Eğer devlet olumsuz tutumunu sürdürmekte direniyorsa, söz konusu mağduriyetin bu düzende kalıcı olduğunu savunarak özerklik talebinde bulunulabilir. Ama ya devlet aynı tutumunu sürdürme niyetinde değilse ve bunun için size bir çağrıda bulunuyorsa?
İşte o noktada siyasete ihtiyacınız var... Siyaset ise çok zengin bir olasılıklar yelpazesinden size uyan tutumu seçmeyi ve sonucu belli olmayan bir karşılaşmayı kabullenmeyi ima eder. Diğer bir deyişle ne kadar mağdur olmuş olursanız olun, eğer yanlış bir siyaset yolu seçerseniz 'demokratik özerklik' türünden hakları hiçbir zaman alamayabilirsiniz ve bu sonucun gayri meşru olduğunu da öne süremezsiniz. Buna karşılık doğru siyaset bu tür hakları da getirebilir ve mağduriyet seviyesinden bağımsız olarak hayata geçirebilir.
Kısacası Kürt siyasetinin ve ona destek veren solun önünde iki temel uğraş alanı var: İlkesel hakların hemen verilmesi için aktivizm yapmak ve bunun dışındakiler için de doğru siyaset yollarını bulmak. Mağduriyete takılıp kalmak, bunların ikisini de yapamamayı ifade ediyor. Şiddetin bir 'yol' olduğunu sanmanın da nedeni belki bu...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Hrant Dink cinayetini Cemaate yukleme gayreti icindesiniz. Cinayet isleneli 8 sene oldu. AK Parti Cemaatle icli disli oldugu bir donemde katledildi Hrant. 8 sene binbir yalanla, ortbasla, delilleri yok etmekle gecti. Bu arada AK Parti ile Cemaat yorgan kavgasina dustu. Cemaat daha cok pay isteyince dersaneleri kapatildi. Onlar da buna missilleme olarak ellerindeki yolsuzluk delillerini acik ettiler. Hukumet yolsuzlugu ortbas etmek icin her tasin altinda Cemaatin parmagi oldugunu iddia ediyor simdi. Yani AK Parti iktidari suresince butun kotulukleri Cemaat yapmis, AK Parti tertemiz demeye getiriyorsunuz. Hrant Dink cinayetinde Cemaatin de, AK Partinin de, Ergenekon cetesinin de, MiTin, ordunun, polisin de parmagi var. Bunu herkes biliyor. Bunun icin de butun sucu Yasil Hayal denen bir serseriye ve 17 yasindaki bir tetikciye yukleyerek dosyayi kapattilar. Simdi de Cemaatle olan didismede kendi cikarlari icin davayi o yone cevirdiler. Kisacasi Hrant icin, adalet icin degil bu olup bitenler. Eger verdigi bu ifadenin karsiliginda Ogun Samasta birseyler vaat edildiyse ve bu ortaya cikarsa, boyle bir ahlaksizligin altindan kalkamazsiniz.