Etyen MAHÇUPYAN
Dış politikada Türkiye gibi insani ve ahlaki kriterleri göz önünde bulunduran ve ‘haklılık’ argümanı üzerinden bir strateji geliştirme peşindeyseniz, sizin için en sorunlu partnerler sizden güçlü ve ‘realist’ yaklaşıma sahip olan ülkelerdir. Çünkü buradaki ‘realizm’ sadece daha serinkanlı veya akılcı bir analizi ima etmez, ahlaki veya adil olmayan çözümlerin de uygulanabilir olma koşuluyla gündeme alınmalarına neden olur.
Suriye meselesinde denklemin iki büyük gücü ABD ve Rusya’nın her ikisi de bu ‘realist’ kampta yer alıyor. Dolayısıyla IŞİD’le savaşırken PYD’ye destek vermek onları rahatsız eden bir taktik değil. Her ikisinin de öncelikleri var ve o sıralamada ilk sıradaki hedefe varabilmek için diğerlerinden geçici olarak feragat edebildikleri gibi, bu geçişlerin etik bir kurala uygun olması gerekebileceğini de düşünmüyorlar. Bunun sonucunda insanlar ölebiliyor, topraklarını terk edebiliyor, aç kalabiliyor ama bu ülkelerin ‘büyük stratejisi’ değişmiyor. Türkiye’nin ABD ve Rusya ile kötü geçinmemesi ne denli doğru bir politika ise, bu iki ülkeden birine fazla yaslanmaması, hele bu ikisi aynı konumda ise denklemi çoğullaştırmaya çalışarak kendisine alan açması da o denli hayati.
***
Gelinen noktada Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin alanını aşırı daraltmış gözüküyor. Çünkü ABD ve Rusya bir ‘realist’ projede anlaşmış durumdalar ve söz konusu proje Türkiye’yi tümüyle edilgen kılıyor. İki büyük ülke IŞİD’in ortadan kalması ve bir ateşkes sürecinden sonra istikrar oluşturma konusunda hemfikirler. Bunun olumsuz bir gelişme olacağı söylenemez. Ne var ki ABD ve Rusya için böyle bir sonuca ulaşmanın herhangi bir ahlaki veya adil kıstası bulunmuyor. Diğer deyişle söz konusu istikrarın diğer ülkelere maliyetinin dikkate alınacağına dair bir belirtiye rastlanmıyor.
Bunun ötesinde Sünni muhalefetin zayıf ve güvenilmez, Esat rejiminin ise gayrı meşru kaldığı bir ortamda, hem ABD hem Rusya PYD’yi işlevsel bir yerel aktör olarak ellerinde tutmak istiyorlar. Ayrıca ikisi de PYD’yi diğerine kaptırmaktan korkuyor. Nihayet PYD üzerinden Suriye’nin en bereketli enerji, tarım ve su alanlarının kontrol edilebileceğini biliyorlar.
Bu noktada ABD ve Rusya açısından PYD’nin PKK ile olan bağlantısı ikincil kalıyor. Çünkü PYD’nin giderek daha fazla uluslar arası güçlere bağımlı olduğu bir süreçten geçiliyor ve Rojawa yönetimi ile PKK arasında bir ‘mesafe’ yaratmanın mümkün olabileceği de öngörülüyor. Federatif çözümler ve hele özerklik ihtimalleri PYD’nin ‘ayrı’ aktörleşme ihtimalini ayakta tutuyor. Bütün bunlara siyasi proje ve kültür açısından PYD modelinin uluslar arası camianın sempatisini kazanmaya çok müsait olduğunu ekleyin. Kadın erkek eşitliği, kimlikçi olmayan politikalar, sekülerlik bu tabloyu tamamlıyor.
***
Peki, ABD ve Rusya bu yola girmişken Türkiye ne yapabilir? Acaba denklemi çoğullaştırmaya dönük, ahlak ve adalet gibi kriterlerle davranmaya yatkın yeni partnerler üretebilir mi? Cevap çok uzakta değil… Çünkü AB işin başından bu yana Batı dünyasının normatif kanadını temsil ediyor. IŞİD’le mücadele konusunda büyük aktörlerle hemfikir. Ancak PYD ile ilişki kurmuyor, bir Kürt otonom bölgesi istemiyor ve Türkiye ile ilişkiye büyük değer veriyor.
Türkiye ise uzun süre idamdan, AB ilişkisini referanduma götürmekten, ‘kendi yolunda’ gitme lafları ettikten sonra, şimdi de İncirlik Üssü üzerinden mesafenin açılmasına izin veriyor. Peki, böyle bir ortak varken Türkiye niye uzak durdu dersiniz? Belki de mesele AB ilişkisinin aynı zamanda iç politika yansımalarının olması. Dış politikada AB’nin ortaklığından yararlanıp, içerde basın ve akademik dünya üzerindeki baskıyı savunamayız. İçerde demokrasiye alan açmazsak, dışarıda adalet bulamayabiliriz…
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023