Etyen MAHÇUPYAN
Dış politika alanına girildiğinde her ülkenin hayali diğer ülkelerin kendi beklentisine uygun davranmasıdır. Bu ABD veya Rusya için ne denli doğru ise Türkiye için de o kadar doğru. Öte yandan güç farklılaşması nedeniyle ABD ve Rusya’nın Türkiye’den de ‘uyum’ beklentisi içinde olmalarını yadırgamamak gerek. Dış politikada mesele, bu uyumu hem çeşitlendirmek, hem de körü körüne değil kendi hedeflerini de kollayarak yapabilmek. Bunu becerebilirseniz, sizden daha güçsüz ülkeler üzerindeki yönlendirme kapasiteniz de artacaktır…
***
Ancak bu genel değerlendirmeyi bir çıkış noktası olarak almak ve ilgili ülkelerin iç siyasi ayrışmalarını da hesaba katmak zorundayız. Aksi halde diğer ülkelerin sık sık ‘çelişkili’ davrandıkları izleniminin ötesine geçemez ve sonuç alıcı strateji üretmekte zorlanırız. Örneğin Türkiye’nin Kürt meselesine yaklaşımı veri alındığında Batı’nın aynı anda iki farklı tutum aldığı kanısı edinebiliriz. Çünkü hem çözüm olması yönünde telkin ve destekle hem de bu konunun Türkiye tarafından çözülmesinden pek de hoşlanılmadığına dair bir dizi işaretle karşı karşıyayız.
Bunun nedenini Batı’nın ‘kafa karışıklığına’ ya da ‘riyakarlığına’ yorabiliriz… Ama asıl neden Batı’da Türkiye konusunda iki farklı tezin bulunması ve bu tezlerin farklı kişi, grup ve kurumlar tarafından savunulmasıdır. Bunlardan birini ‘açılımcılar’ diye adlandırmak mümkün. Söz konusu yaklaşıma göre özgürlük, demokrasi ve hukuk yönünde ilerlemesi halinde Türkiye ‘kendiliğinden’ ya da bizzat kendi iradesi ile Batı’ya yanaşacak, Batı’daki Türkiye algısı da aynı şekilde olumlu yönde gelişecektir. Sonuçta kendi sorunlarını çözebilen bir Türkiye’nin küresel bakış ve stratejiler açısından Batı ile yakınlaşması, uyumlu ve istikrarlı bir partner haline gelmesi öngörülür…
Aksi yöndeki diğer tezin sahiplerine ise ‘müdahaleciler’ diyebiliriz. Buna göre Türkiye gibi ülkelere fazla inisiyatif tanımak riskli olduğu için, kendi sorunlarını çözmelerine fırsat vermek ve destek olmaktansa, çatışma, çözümsüzlük ve kriz yaratma yoluyla o ülkenin Batı’ya muhtaç olması sağlanmalıdır. Manipülasyona açık bir Türkiye’ye, gerektiğinde havuç uzatılarak ya da sopa gösterilerek, istenilen şey yaptırılır ve Batı için gerekli miktarda ‘uyum’
garanti edilir…
Bu iki tez arasında hedef açısından temel bir ayrışma olmasa da, yöntemler tümüyle farklıdır… Bu da Türkiye’nin önüne bir tercih, dolayısıyla ‘siyaset’ imkanı çıkarır. Eğer Batı’dan kopmak istiyorsanız zaten konuşulacak bir şey kalmaz… Ama eğer kendi hedeflerinizi Batı’dan kopmadan, hatta onun desteğini alarak gerçekleştirmek isterseniz, ilk tezin sahiplerini elden kaçırmamanız gerekir. Çünkü açıktır ki birinci tez Türkiye’nin olabildiğince ‘eşitlikçi’ bir konuma gelmesi hedefinin, ikincisi ise Türkiye’nin nihayette ‘alt’ sınıf bir ülke olarak kalması amacının yansımasıdır.
Dolayısıyla Türkiye’nin demokratik çizgide olduğu dönemler birinci tezin sahiplerini, otoriterliğe kaydığı dönemler ikincilerin elini güçlendirir. Bugün Batı’da Türkiye’nin ‘dostları’ sessiz kalmış durumdalar, çünkü Türkiye’yi savunma fırsatları bizzat bizim tarafımızdan ellerinden alındı. Meydan tümüyle ‘müdahalecilere’ teslim
edilmiş oldu…
Onlar da koşulların olgunlaşmasını beklediler ve Zarrab üzerinden Halk Bankası dosyasını açtılar. Evet, bu davanın Türkiye’ye yaptırım ve baskı kurma yönü, hukuki zemininden çok daha ön planda. Ama bu ‘adamlara’ böyle bir imkan yaratanın da yine biz olduğumuzu unutmayalım…
***
Demokratik çizgiden her uzaklaşma Türkiye’yi ABD veya Rusya’nın manipülasyonuna açık hale getirdi ve getirmeye de devam edecek. Her iki büyük güç de bizi kendilerine muhtaç etmek için kırılganlaştırmak isteyecek. Eğer verilmesi gereken bir ‘kurtuluş savaşı’ varsa, bunun tek yolu özgürlük ve adalet kapısını yeniden açmaktan geçiyor… Yoksa ha ona bağımlı olmuşsunuz, ha ötekine…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023