Etyen MAHÇUPYAN
Toplumsal meselelerle yüzleşmekten korktuğumuzda, o meseleyi 'millileştirir' ve bunun bir devletlerarası sorun olduğunu düşünerek kendimizi avuturuz.
Oysa devletlerin toplumsal meseleleri çözme ihtimali son derece zayıftır. Çünkü özellikle ulus-devletleri ayakta tutan ideoloji çatışmadan beslenir ve bu nedenle de olası çatışma ihtimalini canlı tutar. Ayrıca devletler arası ilişkilerde gücün hakimiyeti söz konusu olduğu için, sonucu belirleyen hak ve adalet duygusu değil, yaptırım yeteneğidir. Böylece sorunlar bastırılabilir ama toplumsal meseleler çözülmeden kalır.
Türk/Ermeni meselesi de yüzleşme korkusuna kurban gitmiş durumda. Türkiye devleti bu korkuyu ayakta tutarak bilmeyen, düşünmeyen, devlet bağımlı bir makbul vatandaş üretmeyi sürdürüyor. Bu stratejinin temel aracı soykırım kavramının bir tehdit olarak sunulması... Devlet Ermenilerin 1915'i bir soykırım olarak kabul ettirmeye çalışmalarını, Türklerin algısıyla gerçeklik arasına perde örmek için kullanıyor. Böylece tarih bilmeye de zaten gerek kalmıyor, çünkü pozisyonlar geçmişte yaşanmış olanlara göre değil, devlet eksenli bir faydacılığın içinden alınıyor.
Ne var ki tarihten kaçış zor. İşe soykırım kelimesinin sıradanlığını görmeyle başlanabilir. Nitekim dünyada son yüz yıl içinde, her biri tekil niteliklere sahip olsa da, bu kelimeyi hak eden yüzlerce olay yaşandı. Ayrıca soykırım sözcüğünün yaşanmış olayın basit tanımlaması değil, ona sonradan bir bağlam içinde verilmiş olan ad olduğunu idrak etmekte yarar var. Kısacası herhangi bir zulmü izlediğimizde buna 'soykırım' diyemeyiz. Bu kavramı, ancak benzer nitelikte olan ve aynı niyet ve iradenin sonucu olarak değerlendirdiğimiz bir dizi gözlemi anlamlandırmak üzere kullanabiliriz. Dolayısıyla 'soykırım' kelimesi ontolojik bir niteliğe gönderme yapmaz... Örneğin 'Almanlar soykırımcıdır' gibi bir söz doğrudan nefret suçuna girer, çünkü soykırım ancak bazı somut kişilerin yaptığı bir eylem olarak tarif edilebilir. Buna karşılık 'Almanlar soykırım yapmaz' türünden önermeler de ırkçı bir bakışı ifade eder. Mesele bir kimliğin aşağılanması veya yüceltilmesi değil, gerçekte ne yaşandığı ve o yaşanana hangi adın verileceğidir. Herhangi bir eylemin 'soykırım' adını alması için, literatürde üzerinde büyük çapta uzlaşı sağlanmış olan bazı koşullar var... Bunlar mağdurun niçin seçildiği, eylemin niteliği, mağdurun maruz kaldığı durum ve failin kasıt niyetine ilişkin. Mağdur seçimi bağlamında, bir olayın soykırım olabilmesi için mağdurların belirli bir kimlik nedeniyle hedef alınmış olmaları ve diğer kişisel özelliklerinin önem arz etmemesi gerekiyor. Eylemin niteliğine ilişkin olarak, kişilere değil gruplara yönelik olması ve aynı zamanda söz konusu eylemin merkezî kararlarla, sistematik ve planlı bir biçimde uygulanması şartı aranıyor. Mağdurun maruz kaldığı duruma gelirsek, Birleşmiş Milletler'in tanımı bunları madde madde saymakta ve her birinin tek başına yeterli koşul olduğunu söylemekte. Bunların en 'öğretici' olanı, bir grubun tümünü veya bir kısmını fiziksel tahribe uğratacağı öngörülen hayat şartlarına maruz bırakmak. Yani bir eylemin soykırım olabilmesi için, aslında tek bir insanın bile ölmesi gerekmeyebiliyor. Nihayet failin kasıt niyeti ise, eylemi yapanların bunun sonucunu bilerek yapıp yapmadıklarını kıstas alıyor. Diğer bir deyişle eğer ortada kasıt yoksa, soykırım kavramının kullanılmasının adil olmayacağı düşünülüyor.
Yapılacak şey epeyce basit: 1915'te yaşananları bu kriterlerle karşılaştırmak durumundayız. 1915 tehcirinin Ermenileri hedef aldığı, onları kişisel özelliklerinden bağımsız olarak, sırf kimlikleri nedeniyle sürdüğü, bu tehcirin merkezden planlandığı, yönetildiği ve takip edildiği konusunda bir görüş ayrılığı zaten yok. Ayrıca bu vesile ile Ermenilerin yaşam koşullarının ve kültürel varlıklarının tahrip edildiği ve bu arada yüz binlerce kişinin öldüğü de bilinen bir olgu. Basit bir mukayese 1913 yılında yaklaşık 2000 civarında olan kilise sayısının beş yıl sonrasında 200'lere indiğini, yine aynı tarihte 1000 kadar olan okulun ise kabaca 50'ye indiğini gösterecektir ve herhalde hayat şartlarındaki 'fiziksel tahribin' açık bir göstergesidir...
Bu tablo tartışmayı kasıt meselesine getirmekte. Çünkü 1915'in soykırım olmaması için, tehcirin bir kimliğin kısmî imhası kastıyla yapılmadığını savunmak gerekiyor. Ne var ki bu pek de kolay değil... Tehcir 1915 Mayıs'ından başlayarak 1916 sonuna kadar sürüyor ve onlarca kafile gidiyor. Diyelim ki ilk kafileyi gönderirken başlarına ne geleceği bilinmiyordu. Ya sonrakiler? Gidenlerin başına neler geldiği bilinmesine rağmen acaba niye devam edildi?
Kısacası elimizde çok geniş tutulmuş bir soykırım tanımı var ve daha ilginci, bu tanımın üretilmesinde yararlanılan somut olaylardan biri de zaten 1915 Ermeni tehciri. Bu durumda 1915 ve sonrasının bir soykırım olmadığını savunmak çok zor gözüküyor. Velev ki BM soykırım tanımını öyle daraltlsın ki bu olay tanım dışı kalsın...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2)
25.10.2025 - Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1)
25.10.2025 - Kürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye!
15.03.2025 - Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları























































































Recep Şaban Ramazan
Osmanlıyı kim mi yıktı? Osmanlıyı Recep Peker Enver Talat gibi sülalesi selanik balkan dönmesi "jön türkler" ittihatçılar yıktı. Önce alman ile işbirliği yapıp rusa ve dönme olmayan hristiyan osmanlı silahsız halklarına saldırdılar. Savaş kaybedilmeye başlanınca ingiliz tarafına geçip osmanlıyı yokettiler. ingilizin kurdurduğu çakma cumhuriyette ilk icratları uyduruk sahte türk tarihini yalan ve hileye başvurarak icat etmek oldu. Bunların çoğu o vakitte atatürk dahil ve başta türkçe bilmezdi.