Murat BELGE
AKP, bir siyasî parti gibi de davranmaz oldu. Çünkü siyasî partiler bir rasyonalite üstünden davranmaya çalışırlar. Bir partinin “rasyonel” olarak seçtiği, beğendiği bir yöntem gerçekten rasyonel olmayabilir elbette –herkes yanılır. Ama “Bana ne rasyonaliteden” tarzında bir davranış, bir siyasî partiden beklenmeyecek bir şeydir. Oysa AKP, önderinin feveranları, öfkeleri, intikamları doğrultusunda hareket etmekte, belli ki, herhangi bir sakınca görmüyor.
Bir “güruh” gidiyor, Hürriyet’i basıyor. Bu pek rasyonel bir davranış değil herhalde. Ama, yukarıda değindiğim “yanlış rasyonalite” diyelim. “Bunlara böyle lâzım” falan dediler, yaptılar. Orada, milletvekili seçilmiş birinin ajitatör başı rolünde sahne alması, o güruhu daha da azdırmaya çalışması, hiç rasyonel değil. Böyle bir yanlış davranış nasıl tevil edilir… diye düşünürken, aynı adamı Kongre’de Divan’a seç! Yani, “Seni beğendik, al işte ödülün” demek… Burada “rasyonalite”nin ipleri iyice kopuyor.
AKP, Erdoğan’ın önderliğinde bu davranışlarını kurallaştırdıkça, yurt içinde, ama tabii öncelikle yurt dışında, kaygı verici bir varlık haline geliyor.
Benim bugün asıl söylemek istediğim şey şu: bu davranışlarıyla AKP’yi eleştireceğiz elbette. Ama, nereden bakarak eleştireceğiz?
Örneğin MHP de eleştiriyor AKP’yi, Erdoğan’ı. Hem de ciddi şiddetli bir şekilde eleştiriyor. Eleştirisinin hedefi, ya da bir hedefi, rüşvet ve yolsuzlukla ilgili olanlar. Bunu da, AKP ve Erdoğan’dan başka eleştirmeyen herhalde yok. Ama MHP, aynı zamanda AKP’nin Kürt politikasını eleştiriyor. Barışçı çözüm sürecini bitirdiği için değil, başlattığı için eleştiriyor. “İşte, sonuç olarak hepimiz AKP’nin eleştirisini yapıyoruz” deyip geçecek bir şey değil bu.
Tabii bu arada Türkiye’ye özgü ilginçlikler yaşanıyor. MHP Kürt sorununa karşı en sert tavrı takınan, HDP’yi bahane ederek AKP’nin seçim tekrarına gitmesinin yolunu açan parti; ama aynı zamanda bu mücadelesini fiziksel çatışma alanına kaydırmamak için de özen gösteriyor. Son günleri dolduran saldırı olaylarıyla ilgisi olmadığını söyleyerek “İşte, saldıran orada” diye, parmağını AKP cephesine çeviriyor. Büyük bir ihtimalle haklı da. Yani, en düşmanca tavır alan MHP çatışmadan kaçınıyor; “Barış Süreci” başlatan parti saldırıyor, yakıp yıkıyor.
MHP’nin HDP üstüne söylemini onaylamak, AKP’ye bu alanda eleştirisini ses etmeden dinlemek mümkün değil. Ama sıra bu konulara geldiğinde, CHP’nin söylediklerini onaylamak da mümkün değil. MHP sosyal- demokrat falan olduğunu iddia etmiyor; CHP bunu iddia ediyor ama Kürtler ve Kürtler’in yurttaşlık hakları sözkonusu olunca aldığı somut tavırların sosyal- demokratlıkla ilgisini bulmak zor. AKP’yi Öcalan’la görüşmek gibi bir noktada suçluyorlar. Ben de, sözgelişi, devlet ve hükümetin legal Kürt partisiyle müzakere ederek barışçı bir çözüm formülü üretmesini tercih ederdim. Ama legal Kürt partisi, başından beri, “Bizimle değil, onunla görüşün” diyerek Öcalan’ı gösterdi. Onun da hakkı vardı, çünkü İmralı’da Öcalan ve Kandil’de “komuta kademesi” varken, onları bir kenara itip görüşmeye kalkışırsa, kendi vardığı sonucu kimseye kabul ettiremeyeceğini biliyordu. Bu durum gelecekte değişebilir ama bugün de böyle devam etmektedir. Dolayısıyla Öcalan’la müzakereye girmek CHP’nin ve özellikle MHP’nin göstermeye çalıştığı gibi “büyük bir yanlış” değildir. Tersine, “Biz asla ve kat’a Abdullah Öcalan’la bir masaya oturmayız, konuşmayız” diye bir tavır alması yanlış olurdu.
Ama şimdi kıyamet kopuyor ve hükümet Öcalan’la herhangi bir şey konuşmuyor –ya da Öcalan’ın ne dediğine dair herhangi bir haber, ses, seda yok. Öcalan genel olarak yatıştırıcı bir söz söyler, yatışma hali AKP’nin işine geldiği için bu mesajın bir şekilde duyulmasını sağlardı. Şu son hükümet politikalarından sonra Öcalan’ın Erdoğan’la barış umudu kaldı mı, bilemiyorum, ama “Vurun, kırın” demeyeceği de belli. Ama şimdi hükümet oradan bir şey duyulmasını istemiyor çünkü bu kıyametin devam etmesini istiyor. Bunu merkeze almış bir politikada karar kılmış durumda.
Bu “rasyonel” mi? Değil. Değil ama, AKP ve önderi Erdoğan epey bir süredir “rasyonalite” ile ilişkisini koparmış durumda.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025