Sezin ÖNEY
1956 yılında, TIME dergisi “yılın insanı” olarak bir protestocuyu seçmişti; “Macar özgürlük savaşçısını”.
1956’da, 23 Ekim’den 3 Kasım’a, Budapeşte’de insanlar, Sovyetler hegemonyasına karşı ayaklanmış, hak ve özgürlüklere sahip çıkan bir yönetim talebiyle sokaklara dökülmüşlerdi.
1956 rüyası, Sovyet tanklarının 4 Kasım’da şehre yürümesiyle sona erdi. Bir haftaya kalmadan, başkaldırı ezildi. Yaklaşık iki haftalık bu süreçte, üç bin kadar sivilin öldüğü hesaplanıyor. Toplamdaysa, yaklaşık altı bin insanın.
Sovyetler’in altı bin tank ve 150 bin askerle Macaristan’a çıkartma yapmasının ardından 300 kişi idam edildi. 12 bin kişi tutuklandı. 200 bin kişi de, ülke dışına kaçtı.
Arşivlere baktığımızda, Moskova’nın asıl endişesinin, Macaristan’da olup bitenden çok, Ortadoğu’daki ağırlığını kaybetmemek, dünyaya zayıf gözükmemek endişesi olduğunu görüyoruz.
2011’de TIME, gene bir göstericiyi “yılın insanı” seçti. Anonim bir protestocu figürünü...
TIME’ın yeni ilham kaynağı, Arap Baharı idi.
Fakat derginin kendisi bile, tarihin tekerrür ettiğini gözden kaçırmış, kapağıyla ilgili başyazıda, 1956’ya atıfta bulunmamıştı.
“Çok acı çekti. Çok çalıştı. Ve kendini ateşe verdiğinde, mesele onuruydu.”
Bu sözlerin sahibi, Tunus’ta kendini yakan ve intiharıyla da Arap Baharı gösterilerini tetikleyenMuhammed Buazizi’nin annesi Mannubiye. Ama, 1956’da Macaristan’da çocuğunu yitiren bir annenin sözleri de olabilirdi.
Malum, 26 yaşındaki Muhammed, seyyar meyve-sebze satıcısı olarak çalışıp ailesine bakıyordu. 2010’un son günlerinde, bir polisin kendisini tokatlayıp, terazisine el koyması, çileli hayatında bardağı taşıran son damla oldu. Ömrü boyunca, kendisi ve ailesinin, devlet mensupları, güvenlik güçleri tarafından aşağılanmasından bunalmış biri olarak, “yeter artık” deyip kibriti ateşledi.
Muhammed’in hayatı, ölümü modern bir trajedi...
150 yılı aşkın süredir, onun gibi başkaldıranlar, yani “meçhul protestocu”, insanlığın kaderini değiştirmeye çalışıyor.
1848’de de, Avrupa’da, Fransa başta olmak üzere, birçok yerde gösteriler başlamıştı. Zanaatkârların başını çektiği “sıradan vatandaş”, kötü yaşam koşulları, ezilme, onurunun çiğnenmesine karşı, Avrupa başkentleri, şehirlerinde sokağa döküldü, barikatlar kurdu.
Avrupa’nın üç büyük imparatorluğu, “Halkların Baharı” olarak anılan 1848’den farklı biçimde etkilendi; Osmanlı ve Rusya, 1848’i “es geçti”. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu coğrafyası ise, 1848 ile fena sarsıldı.
Ancak, tüm Avrupa genelinde de 1848 sonrası, özgürlükçü insani talepler, aristokrasi- güvenlik güçlerinin muhafazakâr koalisyonunca, deyim yerindeyse, “boğuldu”.
Yönetimde daha fazla söz sahibi olma, daha insanca yaşam koşullarına ulaşma taleplerinin sesi, bir yandan tutuklamalar ve şiddetle, bir yandan da “statükocu reformlarla” kesildi.
Statükocu reformlar, günümüz Türkiye’si için de önemli bir kavram.
Bu kavramdan kastım şu; yönetenler sık sık, hakları “verir gibi” yapıyor ama bir yandan da, “çaktırmadan” yeni sınırlamalar getiriyor. Bu sayede siyaset, toplumsal taleplerin akışına uymak yerine, kendi gündemine göre hareket edebiliyor; dönüşümlerin devri düşürülüyor, gerçek değişimlerin önü kesiliyor. Demokratik değişim gibi görünen süreçler, aslında kaçınılmaz evrimin yavaşlatılması manasına geliyor.
Statüko demişken, her kesimden, her fikirden yorumcunun, Hakan Fidan üzerinden şu veya bu şekilde Türkiye’ye yönelik bir komplo yürütüldüğü konusunda hemfikir olması ne tuhaf.
Fidan konusu, adeta “dünya gücü Türkiye” imgesi ve devletlerin çıkarlarının at oynattığı “reel-politik” odaklı, “post-modern” bir devletçi ve milliyetçi yaklaşımın çiçek açtığı bir vakaya dönüştü.
Gene, “Soğuk Savaş”ın buzul düşünce iklimine dönüldü.
Türkiye’de algıların ayarları, yine ve gene, fena hâlde pusulayı şaşırmış durumda.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024