Sezin ÖNEY
Dört yıl olmuş: Tahir Elçi vurulalı dört yıl olmuş. Geriye dönüp bakınca, hayatımızda her şeyin değişmeye başladığı dönüm noktası tam da o zaman. Kötülüğün kapılarının ardına kadar açıldığı karanlık bir dönem başlamıştı ve arkası da tufan gibi geldi zaten.
Dört yıl sonra, o kötülüğün kapılarını kendi çıkarları için açanların ayağına, yavaş yavaş kendi zehirlerinden filizlenen sarmaşıklar dolanmaya başladı bile. Günü gelecek, kendi zehirleri onlara, başkalarına çektirdiklerini bir bir tattıracak da.
Yıkımların vebâlini, kendi hedeflerine ulaşmak için zerre kadar umursamadılar ama: başkalarının hayatlarının enkazı üzerine inşa edilen zaferlerin kalıcılığı olmaz ki. Başkalarını ezerek, başkalarının sırtını kurşunlarla hançerleyip yükselmenin de zehir yeşili bir bedeli var. Çıkacak aheste aheste… Sessiz sedasız çıkmaya başladı da.
Tahir Elçi’nin, tam da korumaya çalıştıklarının varlığında somutlaştığı Dört Ayaklı Minare’nin önünde vurulması, hepimizin “kaybettiği” bir felaket döneminin de başlangıcıydı. Birçok şeyi kaybettik; o günkü hayatlarımızı, o vakit sahip olduklarımızı, geleceğe dair ümitlerimizi kaybettik.
Dört Ayaklı Minare’nin önünde, Tahir Elçi’yle beraber “kendimizi,” insanı insan yapanı kaybettik ve daha da bulamadık açıkçası.
Bunlar öylesine, sözler değiller; gerçekten kendimizi kaybettik.
Şu hâlimize bakın; hepimiz her bakımdan daha yoksun, daha yoksul, daha azız. Savrularak, öylesine yaşayıp gidiyoruz. Dışarıdan “tamam” gözüküp, içeriden çöken, temelsiz harap binalar gibiyiz. Günlük öylesine ayakta duruyoruz, yarını çıkarıp çıkaramayacağımızı bilemeden; yarın için ümit edemeden, düşünemeden, hayal kuramadan.
Bizden bugüne kadar çok şey çalmış, çok şeyi haksızca almış olabilir haris insanlar, içi çürümüşler; ama en kötüsü, hayallerimizi çalmaları oldu.
Tahir Elçi’nin öldürülmesi ve tüm bu cinayete dair her ayrıntıda, sonrasında yaşananlarda da dönüp dönüp ortaya çıkan, yüzünü göstermekten bıkmayan, yapışkan ve ısrarcı “safkan kötülük,” hayallerimizde el çabukluğu sihirle elimizden alıverdi. Ne olduğunu anlamadan geçti bu dört yıl; sadece geriye bakınca insan anlayıveriyor safkan kötülüğün nasıl kıskıvrak eli kolumuzu, irademizi bağlayan bir kara büyüye dönüştüğünü.
Elbette, yapanın da yanına kalmayacak. Karanlığın kapısını açanlar, ruhlarını şeytana satarken günü gelip de o karanlığı asıl kendilerine musallat etmeyi kabullenmiş demektir. İşte karanlıkla düşüp kalkmanın, kendine iktidar aracı yapmanın da bedeli bu: biraz daha zaman kazanılır belki, kaçınılmaz sonlar biraz ötelenir itelenir. Ancak, karanlık da kepçeyle verdiğini de cehennem kazanlarıyla geri alır: nesillere yayılan biçimde yaka yaka, acısını çıkara çıkara. Başkalarından alınanların, çalınanların bedelini, çarpan etkisiyle artan şiddette sora sora…
Tahir Elçi’yi, safkan kötülüğe kurban ederek, onun hayatını çalarak kendi iktidar ömürlerini uzatmaya çalışanlar; evet, bu dört yıl emellerine ulaştılar. Ama daha ne kadar sürecek karanlığa yalvar yakar olup, kötülükleri basamak yapmak? Ne kadar sürebilir; birkaç ay, yıl? Herkesi ve her şeyi, kendi çıkarı için kullanmaya değer mi; nefretin pençesine her gün biraz daha hapsolmaya değer mi? Her türlü kötülüğü yapabilecek “yaşayan ölülere” dönmeye değer mi sırf “kazanmak” için?
Dört yıllık zamanın kum taneleri, dayanılmaz bir ağırlıkla kendilerini aşağılara bırakıverdi; belki şimdi ancak anlayabiliyoruz nasıl bir uçurumdan aşağı itildik Tahir Elçi’nin öldürüldüğü gün… Düşüşümüz de hâlâ sürüyor. Dipsiz bir kuyunun içinde sürekli irtifa kaybediyor hayatlarımız: Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare’nin önüne düşüşünü hepimiz kendi hayatlarımızda yavaş çekim yaşayıp duruyoruz.
Hepimiz, safkan kötülüğü gördüğünde tanıyabilecek kadar bilincini yitirmemiş hepimiz, Tahir Elçi’ye bir yaşam borçluyuz.
İradelerimizi ellerimize geri almak; ölümü yaşama, yok oluşu var oluşa dönüştürmek zorundayız. Evet; bazen nefes alıp vermek bile zor. Evet; kendini hep daha da bir çirkin yüzle ortaya koyan kötülüğün bayağılığı takat da tat da bırakmıyor insanda. Bıktırıcı bir sırnaşıklıkla, illa ki kendi iradesini başkalarına dayatmaya çalışanlar boğuyor gerçekten.
Ne var ki, daha fazla ölemeyiz artık; şimdi bırakırsak ipin ucunu, bizleri parçalarlar, kalanımızı da yok ederler kendilerinin son cürmünde.
Böyle yenilemeyiz; şimdi burada böyle yenilemeyiz. Her ne kadar kışın soğuğunda donup gitmek içimizi ısıtabilmenin tek yolu gözükse de, böyle kapıp koy vermek, böyle yenilmek bize yakışmaz.
Tahir Elçi’ye bir yaşam borçluyuz.
Ama dört duvar ardında, betonun çatlağında bir ümidi filizlendirmeye çalışarak; ama özgür fakat hapis halde günlük hayat gailesinin girdabının içinden bir yenilik, bir güzellik çıkarmaya çalışarak.
Yaşama tutunan biri Tahir Elçi; vakfı üzerinden de bugün insanların hayatlarına dokunmaya devam ediyor. Onun verdiği ilham, bir bakmışsınız “Rengârenk Umutlar Oyuncak Kütüphanesi” olarak çocuklara dönüyor, kâh Tahir Elçi Vakfı’nın edebiyat ve sanat alanına odaklanan dergisi Kırık Saat gibi hayal kurma gücünü canlandıran bir girişimle hayata yeniden can katıyor. Kırık Saat, bu Kasım ilk sayısına da Tahir Elçi’nin başyazısı ile başladı.
Düşünsenize; gerçekten de bir çoğumuzdan çok çok daha hayatta Tahir Elçi. Hâlâ üretiyor. Şu an bile, canı alındıktan dört yıl sonra bile, can vermeye devam ediyor. Bizler de ona bir yaşam borçluyuz.
"Tanrım kesmeselerdi ağaçları göçmeyecekti kuşlar. Kasımlarda kuşlar şehirleri terk ederdi” diye yazmış Türkân Elçi, Kırık Saat’in ilk sayısında. Bu kasım, bu kış kötülüğün kapılarını can yeşilleriyle örten ağaçlar önce içimizde yeşersin; gerisi gelir. “İrademizi, hayallerimizi, hayatımızı o kış geriye aldık” diye anlatmaya başlarız gelecek kışa: bir yaşam borçluyuz Tahir Elçi’ye ve borcumuzu ödemekte artık daha fazla da gecikemeyiz.
Kırık saat, yaşamın vaktini gösteriyor; Tahir Elçi’ye reva gördükleri ölümün değil.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024