Ali Türer
İstikrar arayışı ve değişim, toplumsal sistemlerin ayakta durmasını ve gelişmesini sağlayan iki temel süreçtir. Bu iki süreç içinde de eğitim başat bir rol oynar. İstikrar ayağında “terbiye” sisteme egemen düşünce doğrultusunda aykırılıkları önleme,“yola getirme” süreci olarak iş görür. Fakat öte yandan eğitim ile kazandırılacak davranış değişikliğinin kalıcı olması sonuçta bireyin kendi yaşantısı yoluyla yani gönüllülük temelinde gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bu da bireye ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda düşünen, sorgulayan, üreten ve yapan olarak kendini gerçekleştirmesi için gerekli koşulları sağlamakla olur. Kendini gerçekleştirmiş birey sorumluluk alır, sorgular; kalıcı olan ile değişmesi gerekeni birbirinden ayırır. Böylece aynı zamanda sistemde değişimin maddi unsuru haline gelir. Eğitimin toplumsal sistemlerdeki bu ikili işlevi değişimin istikrar içinde gerçekleşmesinin güvencesidir.
Nasıl insan iki ayağını dengeli kullanarak ilerlerse, demokratik toplumlarda (açık sistemlerde) huzur, gelişme zenginleşme bu iki sürecin sağlıklı bir biçimde işlemesine bağlıdır. Birinin diğerini esir almaya çalıştığı, giderek diğerini baskı altında tutmaya, yola getirmek için güç kullanmaya yöneldiği yerde; sistemdeki çeşitli enerjilerin tutundukları örgütler birbirine düşer. Sistem gelişip güçlenmek için kullanacağı gücü, kendi içindeki çatışmalarda tüketir hale gelir. Demokratik özelliğini yitirir, güç kaybeder. Sistemde güç kullanma yaygınlaştıkça karmaşa ve huzursuzluk giderek artar, moral değerler yıpranmaya başlar.
Bizim gibi modernleşme sürecine ekonomik altyapı, örgütlü üretici güçler gibi maddi araçlardan yoksun olarak giren ülkelerde eğitim başlıca araç olarak kullanılmaya başlayınca esas olarak terbiye etme, “yola getirme aracı” haline gelir. Değişime yol açılmasın diye program düzenleme, yönetim ve örgütlenme boyutlarında her türlü önlem alınır. Fakat verilen gerçekten eğitim ise, gene de o yapacağını yapar, değişimin alt yapısını hazırlar. Sistemi kontrol eden egemen düşünce bunu varlığı için bir tehdit olarak algılarsa güç kullanmayı, şiddeti başlıca “terbiye etme aracı” olarak kullanmaya yönelebilir.
Bizim modernleşme sürecimiz içinde çok fazla tanık olduğumuz bir durumdur bu. Fakat güç kullanma yoluyla insan sonuçta ne terbiye edilebilir, ne de sindirilebilir. Güç kullanma yoluyla değişimin önüne geçmek de mümkün değildir. Şiddet yoluyla programı hayata geçirmeye çalışmanın sonucu hep huzursuzluk, güvensizlik, karmaşa ve moral değerlerde yıpranma yani hüsran olmuştur.
II. Abdülhamit'in değişen ulaşım ve iletişim (tren yolu, telgraf) olanaklarından da yararlanarak merkezi otoriteyi güçlendirebilmek için kendine bağlı yetişmiş ara insan gücüne ihtiyacı vardı. Modern okulların (özellikle de idadiler ile sultanilerin) II. Abdülhamit döneminde İstanbul dışında yaygınlaşmasının nedeni budur. II. Abdülhamit bir yandan da eğitimin değişime yol açmaması için programları dinileştirdi, okullarda programların nasıl işletildiğini denetleyecek bir teftiş sistemi oluşturdu.
Ancak aldığı önlemler eğitimin değişim ayağında iş görmesini engellemeye yetmedi. Modernleşen eğitim ve canlı bir basın yayın faaliyeti içinde yetişen Jön Türkler değişimde başrolü üstlenecekti. Abdülhamit aldığı önlemeler işe yaramadıkça, daha fazla güç kullanma yoluna gitti. Öğretmenliğin meslek haline gelmesine öncülük eden Selim Sabit Efendi kitabında “hal” sözcüğü geçtiği için bu dönemde işten atıldı, açlık sefalet içinde öldü. Ama ne ağza bal çalmalar, ne sürgünler, ne zindanlar, ne de işsiz bırakmalar değişimin önüne geçmeye yetmedi.
Modern eğitimin içinden çıkan kısa zamanda değişimin öznesi haline gelen İttihat ve Terakki şiddet yoluyla terbiye etme mirasını devraldı. İktidara gelirken şiddeti nasıl kullandıysa, iktidarını sürdürürken de kullandı. Tetikçileri ile ünlendi. Suikastlar birbirini izledi. Yeni ayrışmalar, yeni kavgalar ortaya çıktı. Modern eğitimin psikolojik boyutunun temelini atan Arap kökenli Sati El Husri, sürecin Türkçülüğe yöneldiği açıkça belli olunca İstanbul Darülfünun müdürlüğünü bırakıp Suriye'ye gitti.
İttihat Terakki içinde yetişen Cumhuriyet'in kurucuları da devraldıkları miras içinde hareket etmekte gecikmediler. Bu daha Kurtuluş Savaşına katılmak için Sovyetlerden gelen Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının Karadeniz’de boğdurulmasından belliydi. Meşrutiyet yıllarının öncülerinden hiç biri cumhuriyetin kurucu kadroları arasında yer alamadı. Modern eğitimin ideolojik boyutunun mimari Meşrutiyet yıllarının İttihat Terakki Sekreteri Ziya Gökalp bile düşüncesinin dışında süreç içinde doğrudan rol oynayamadı. Modern Eğitim anlayışına en köklü eleştiriyi getiren Prens Sabahattin gibi, ülkenin ilk bilim tarihi yazarı Adnan Adıvar gibi pek çok isim ömürlerini yurt dışında geçirmek zorunda kaldı.
Kimin nasıl giyineceğine, kimin hangi unvanı kullanacağına, inancın nasıl yaşanacağına, insanların nasıl yola getirileceğine artık yeni elit karar verecekti. “Halk Evleri” vatandaşları yeni elit’e bağlamada araçtı. Varlık vergisi” gibi başka “yola getirme araçları” da kullanıldı. Değişime elit dışında yön verebilecek bütün potansiyel tehditler bir biçimde kontrol altına alınmalıydı. Sebahattin Ali gibi tercüme hareketi içinde kullanılan modern Türk edebiyatının kurucularından tanınmış bir yazar bile şiddetin kurbanı oldu. Bu topraklarda yetişen evrensel bir değer, Nazım Hikmet uzun yıllar hapiste tutulduktan sonra bir yolunu bulup ülkesini terk edip canını kurtardığı için arkasından hain ilan edildi.
Şiddeti bir kere sindirme, yola getirme aracı olarak kullanmaya başladınız mı arkası gelir. Nitekim geldi de. Dersim'ler, 4-5 Eylül olayları, Sivas, Maraş, Fatsa, Gazi Mahallesi olayları şiddetin kitlesel boyutta kullanıldığı kanlı olaylardı. Ve her biri bu toplumun bağrında onarılmaz izler bıraktı. Bu şiddet yoluyla yola getirme politikası ürünlerini vermekte gecikmedi. THKPC, Hizbullah, PKK gibi şiddeti terbiye aracı olarak kullanarak sistemi değiştirmeye soyunan örgütler ortaya çıktı.
Güç kullanma yoluyla terbiye etmeyi alışkanlık haline getirerek bugünlere geldik. İsmail Beşikçi gibi sırf devletin tasvip etmediği araştırmalar içinde olduğu için uzun yıllar hapiste yatan bilim adamları oldu. Ahmet Kaya gibi kendi insanın türkülerini söyledi diye aforoz edilen, ülkesini terk etmek zorunda kalanlar oldu Liste oldukça uzun. Faili meçhule giden savcılar mı ararsın, sendikacılar mı, gazeteciler mi, bilim adamları mı, generaller mi; yok, yok bu listede. Başbakanına suikast yapılan, bin bir oyunla meşru iktidarın alaşağı edildiği tek ülke biz miyiz diye kendinizi teselli edebilirsiniz belki. Ama sorarım size, öldü mü yoksa öldürüldü mü diye merakını gidermek için öldükten onlarca yıl sonra Cumhurbaşkanlarının mezarını açan bir başka ülke daha var mı?
Hal böyle iken nasıl olurda bu ülkenin generalleri hükümeti devirecek provokasyon tezgahlamak için İstanbul’ un en büyük camilerinden birine bomba atmaya, bir komşu ülke ile savaş çıkarmaya kalkar diye gözlerini büyük büyük açıp şaşıranlar çıkıyor. Nesine şaşırıyorlar anlamıyorum, açıkçası bu şaşkınlığı da samimi de bulmuyorum. Balyoz davası ile ilk kez şiddet yoluyla süreci istenen yöne çevirme, birilerini yola getirme operasyonu bu ülkede suçüstü yakalanmış ve mahkûm edilmiştir. Kim ne derse desin, bu ülkenin geleceği için bu kendi başına önemlidir.
PKK'nın kullandığı şiddet de, bu ülkede şiddet yoluyla terbiye etme deneyiminin somut bir ürünüdür. PKK kadroları, devletin davranışlarına gizli açık yön veren odakların temel alışkanlıklarından soyutladıkları, varlık nedenleri olan şiddeti programlarına ulaşmanın biricik yolu haline getirdiler.
Orhan Miroğlu geçen gün Mehmet Ali Birant'ın konuğu olarak CNN'de yaptığı konuşmada; “PKK’nın kan ve acı ile yoğrulmuş bir hikayesi var, gücünü buradan alıyor” dedi. Doğrudur, ama kan ve acı içinde şekillenmiş bir hikâye, çevresinde kan ve acıya neden olacak şekilde inatla sürdürülüyorsa, artık var olma nedenini de yitirir, gücünü de. Daha fazla kan ve acıya neden olmadan bu hikâyeye bir nokta koymak gerekir. Her iki tarafında burada sorumluluğu vardır.
Haklı olduğunuz yere hakkınız olmayan bir yöntem ile ulaşamazsınız. Kullandığınız yanlış yönteme esir olduysanız işiniz bitmiştir. Şiddetin sonu olmaz. Çünkü şiddetten terbiye aracı olmaz. Şiddetin olduğu yerde huzur, samimiyet, dostluk, sevgi, saygı, moral üstünlük olmaz. Şiddeti kullanan devlet de olsa, örgüt de olsa bu böyledir.
Şiddet kullanarak şimdiye kadar kimse yola getirilemedi. Hiçbir sorun kalıcı olarak çözülemedi. Şiddet bu güne kadar hep kullananın elinde patladı, şiddeti yöntem olarak kullanmaya devam edenlerin elinde patlamaya da devam edecek. Sorunlar sonuçta anlaşmayla, yani karşılıklı birbirini anlama iradesiyle çözülür. Yani demokrasi içinde çözülür.
Soruyorum, bunun kafalara dank etmesi için şiddete daha ne kadar kurban vermemiz gerekiyor?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları






























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024