Ali Türer
Türkiye’de Eğitim Sistemi kendini yenileyecek, dönüştürecek dönütü üretmekte zorlanıyor. Eğitimde her geçen gün kalite daha fazla düşüyor. Fırsat eşitliği bozuluyor. Laik eğitim yara alıyor. Sistem içinde uygulayıcıların yerlerini ve rollerini bütünsellik içinde görmelerini sağlayacak moral üstünlüğü koruyacak amaçlar ve ölçütler silikleşiyor, kimlik bunalımı derinleşiyor.
Bunun nedeni, modernleşme ürünü “din ve devlet için eğitim”, “millet ve devlet için eğitim” anlayışlarıdır. Bu anlayışların içinden nitelikli insan gücünü yetiştirecek çağdaş bir eğitim ortaya çıkamamıştır.
Türkiye’de çağdaş eğitim anlayışının ortaya çıkmasının nasıl engellendiğini görebilmek için “demokratikleşme sürecimiz içindeki ayak bağıları neler?” sorusunu sormak gerekir.
Bunun için kullanabileceğimiz geçerli ve tutarlı ölçütler ne olmalı?
Her sistem istikrarını korumaya çalışır. Ancak, sistemde kararlılığı korumaya dönük irade temelde değişime karşıdır.
Egemen ideoloji eliyle sistemde değişim sürekli kontrol altında tutulsa da sistemde değişim gene de ortaya çıkar. Çünkü yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Bireyler bu ihtiyaçları karşılamaya dönük güçlü bir istek, irade ortaya koymaya başlamışlardır. Dahası bu ihtiyacı karşılamak üzere gerekli bilgi ve tekniğe sahiptirler. Sistemde inançlar, ideolojiler ve liderler arasında yaşanan çatışmalar, sistemler arası çatışmalar, yeni teknolojiye ulaşma ihtiyacı değişimi hazırlayan bir rol oynamaya başlamışlardır. (Tezcan, 1981:2-14)
Demokrasi eğer içselleştirilebilmişse sistemde biriken karışıklık (entropi) içinden, daha üst düzeyde bir örgütlülük çıkabilir, karışıklık böylece kontrol altına alınabilir. Sistemde öğelerin rolleri, bu roller arasında kurulacak ilişkiler yeniden tanımlanabilir. Bu durumda kazanan sistemdir, sistem demokrasi içinde gelişmiş güçlenmiştir. (Koni,1998:21)
İdeoloji devleti temsil eden siyasal iktidarlar eliyle bireyleri şekillendiren yönlendiren fikirler ve tasarımlar sistemidir. Topluma egemen grup kendine biat etmeleri için bireylere düşünce ve davranış kalıpları önerir. (Althusser, 1991:47; Öz, 2001.)
Seçilen ideoloji kendini referans alan davranışları şekillendirir. Her ideoloji farklı ve kendine özgü bir tarihsel, sosyal, psikolojik, kültürel ve eğitimsel bir geleneğin ürünüdür. Bu gelenek içinde yer alan topluluk üyeleri aldıkları eğitimden ortak duyumlar üretirler. (Khun, 1991:174-182)
İdeoloji son tahlilde kişisel ve öznel nedenlerle seçilir. Seçilen ideolojinin diğerlerinden daha doğru olması şart da değildir. Farklı ideolojilerin tarafları, giderek farklı dil-kültür topluluklarının birer üyesi haline gelirler. Bir ideolojiye bağlananlar ideoloji içinde ortaya çıkan her aykırılık karşısında ellerindeki kuramı ısrarla savunurlar. İdeolojinin terk edilebilmesi için ortaya çıkan aykırılıkların o ideoloji içinde çözülemeyecek kadar çetin olması; bir o kadar da bireyin içinde ve grupta çetin bir bunalım yaratması gerekir. Ancak o zaman yeni kuram, yeni ideoloji arayışları başlar. (Khun, 1991:94-104)
Burada başlangıçta ideolojiye sımsıkı bağlı olunduğu halde yine de yeniliğin ortaya çıktığı çelişkili bir mekanizma söz konusudur. Bir aykırılık (eleştiri) karşısında ideoloji içinde ortaya çıkacak karışıklığı önlemek amacına dönük savunmalar, önlemler gelişir. Bu önlemler kısa vadede belki karışıklığı önlüyor gibi görünebilirler. Ancak uzun vadede karışıklığı arttıran bir rol oynarlar. Sonuçta düşünce sistemi içinde karışıklık (entropi) o düzeye çıkar ki ideoloji bu karışıklıkla eskisi gibi varlığını sürdüremez olur. Kendini yeniden tanımlamak zorundadır. Khun’nun bu yaklaşımı bir kavramsal sistemin (paradigmanın) nasıl değişip dönüştüğünün mekanizmasını vermesi bakımından son derece önemlidir.
Kimse ideolojisini, düşüncesini, programını birileri öyle istediği için değiştirmez. Yaşama yeniden bağlanmak için zorunlu olduğunda değiştirmek zorunda kalır. Bu düşünceden çıkarılması gereken en önemli ders belki de şudur: Bir ideolojiyi diğer ideolojilerle karşılaştırarak yargılamanın anlamlı hiçbir yanı yoktur. Anlamlı olan bir programı aynası olduğu süreç ile (yaşam ile) ilişkisi içinde değerlendirmektir.
Kavramsal sistemler içinde yapılan bu paradoksal yolculuğun benzeri eğitim düşünceleri içinde de yapılabilir.
Eğitim yalnızca mevcut kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmakla kalmaz; bireylere kazandırdığı eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme yeteneği ile bu kültürel değerlerin içinden toplumu daha ileriye taşıyacak yeni değer kalıpları ortaya çıkması için aynı zamanda zemin hazırlar. Bu yönüyle eğitim toplumda istikrarı koruma aracı olduğu kadar bir değişim aracıdır da.
Eğitimi değişim aracı olarak kullanamayan toplum çürür. Çünkü damarlarından hücrelerine besin oksijen taşınmıyor demektir.
Türkiye’de 2000’li yıllardan sonra eğitim örgütü ideolojik müdahalelerle daha da merkezileşti, yetkiler merkezde toplandı. Eğitim sistemi dindar vatandaş yetiştirme yolu ile istikrar arayışına destek olacak şekilde yeniden şekillendirildi.
Hâlbuki eğitimin sistem içinde değişim aracı rolünü oynayabilmesi için demokratik, laik ve mesleki kişilik temelinde bütün boyutlarda (örgütlenme, yönetim, program, rehberlik vb.) yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı var. Bu da çağdaş bir eğitim anlayışı içinde mümkün.
***
Değişim süreklilik taşıyan kesintisiz bir olgudur, hızı toplumdan topluma elbette farklılık gösterir. Değişimle ortaya çıkan ille de olumlu olmak zorunda da değildir. Ancak uzun vadede değişimin olumlu sonuç üreteceğine inanmak zorundayız. Aksi takdirde hiç umut yok demektir.
Her değişikliği, varoluşa yönelik bir tehdit olarak algılayan geleneksel ayak bağlarından kurtulamamış ideolojik yapılarda tek tip insan yetiştirmeye dönük çaba ile değişimin önü hep kesilmeye çalışılmıştır. Bugün de bu yapılıyor.
Ancak eğitime her ideolojik dayatma doğal gelişime ters düşer, sistem içinde daha fazla karışıklığa yol açar. Dolayısı ile bu dayatmanın bizatihi kendisi, giderek o çok korkulan değişim ihtiyacının derinleşmesinin bir aracı durumuna gelir. Derinden derine yaşanan bugün de budur.
Acaba diyorum, eğitime ideolojik dayatmanın taşıyıcıları ve bu dayatmanın şakşakçıları bu durumun ne kadar farkındalar?
Kaynaklar:
Althusser, Louis. İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Çev: Y. Alp, M. Özışık, İstanbul: İletişim Yayınları1991.
Öz, Halis Çetin Devlet, İdeoloji Ve Eğitim. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt : 25, Aralık 2001.
Khun, Thomas S. Bilimsel Devrimlerin Yapısı,İstanbul: Alan Yay.,1991.
Tezcan, Mahmut. Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara: Ankara Üniversitesi Eğit. Fakültesi.Yayınları.1981.
Türer, Ali. Türk Eğitim Tarihi, 2. Basım, Detay Yayınları, Ankara,2016.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024