Ali Türer
Avrupa’da Modern eğitim Ticaret Burjuvazisinin muhasebe bilen, matematik bilen elaman ihtiyacına dayalı olarak, Burjuvazinin yaşam alanı (kent) talebi içinde, kilisenin içinden 13. Yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başladı. Bir piskoposun başında yer aldığı Üniversitas ile Kolej adları altında hayata gözlerini açan modern okullar, mesleki eğitimle dirsek teması içinde belediye bağlı birer yerel okul idiler.
Osmanlı Devletinde ise modern eğitim 18 yüzyılın birinci çeyreğinden itibaren çözülmekte olan Osmanlı devletini ayakta tutacak asker-sivil kurtarıcı (Halaskar) arayışı içinde, devlete adam yetiştirmek üzere ve klasik-sivil Osmanlı eğitim sistemini kontrolü altında tutan İlmiye sınıfının ve ona destek olan yeniçerinin sürekli baltalamasına rağmen ortaya çıktı.
Genç Türkiye devletinin Osmanlıdan devraldığı modern eğitimin böyle (devlet için) ortaya çıkmasının iki önemli sonucu oldu:
Birincisi belirli sınıf ya da toplum kesimlerini temsil etme yerine devleti kurtarmak için ortaya çıkan bir türlü uzlaşma kültürü geliştiremeyen, lider sultası altında, siyasi partilerdir. Çünkü bu partilerin kurucuları modern eğitim içinde yetişmiş birer kurtarıcıydılar (halaskar).
İkincisi ise modern eğitim içinde mesleki eğitimin, “devletin ihtiyaç duyduğu ara insan gücü yetiştirme” olarak algılanmış olmasıdır.
Aslında mesleki eğitimin ihtiyaçların çeşitlenmesine, iş bölümümün gelişmesine bağlı olarak devletten özerk ortaya çıkması, üretici güçlerin gelişmesine fırsat vermesi doğası gereğidir. Ama bizde böyle olmadı, o yüzden bizde mesleki eğitimin “kadük” doğduğu iddia edilebilir, bir türlü mesleki kimlik sahibi vatandaş yetiştirme rolünü oynayamamıştır.
Bizde ilk meslek okul, Özel bir çiftlik sahibinin iplik üretecek eleman yetiştirmek üzere 1847’de açtığı Ziraat Talimhanesidir.
Ancak bir gelenek olarak Osmanlı Modern eğitim sistemi içinde mesleki eğitim, öksüz kalmış, yetim kalmış çocuklara bir el sanatı öğretmek gibi, bir çeşit “hayır işi” olarak ortaya çıkmıştır. Eğitim anlayışının, modern anlamda mesleki olmayan yönü hakkında bir fikir vermesi bakımından bu ortaya çıkış oldukça ilginçtir.
Bu geleneği Mithat Paşa, 1860’lardan itibaren rüştiyeler ile İdadilere denk görülen görev yaptığı yerlerde açmaya başladığı “Islahhanelerle” başlattı. İyi ki başlattı. 1863-1870 arasında Niş, Rusçuk, Sofya, İzmir, İstanbul, Bursa, Kastamonu, Bosna, Diyarbakır, Trabzon, Erzurum, İşkodra gibi çeşitli merkezlerde kurulan bu okullar günümüzün meslek okullarından çok Çıraklık Eğitim Merkezlerine benzetilebilir.
Terzilik, Kunduracılık, Mürettiplik, Fotoğrafçılık, Dokumacılık, Makinistlik, Marangozluk, Demircilik, Dökümcülük, Halıcılık, Tenekecilik, Modelcilik, Tesviyecilik, Tabaklık gibi pek çok alanda nitelikli insan gücü yetiştirme rolü üstlenmiş ciddi kurumlardı bunlar. Bu alanların pek çoğunda bugün meslek okulumuz yoktur.
Islahhanelere 13 yaşın üzerinde yetim ya da öksüz çocuklar alınır, beş yıl atölyelerde uygulamalı eğitim verilirdi. Birinci sınıfı geçen “çırak”, 2.,3,4. Sınıfları tamamlayan “kalfa”, okulu bitiren “usta” unvanı alırdı. Eğitim süresince atölye ya da iş yerlerinde öğrencilerin kazandıkları paraların yarısı eğitim giderleri olarak alıkonur, geri kalanı mezun olduklarında dükkân açmaları için sermaye olarak ellerine verilirdi.
Bu okulların bir başka özelliği de Müslüman-Türk olmayan çocuklara da açık olmalarıydı. Gayrimüslim öğrenciler bu okullarda dini bilgilerini kendi dillerinde kendi inançları doğrultusunda alabilirlerdi. Bugün okullarımızda farklı inanç ve kültürdeki öğrencilerin böyle bir hakkı yok.
Ayrıca bir elin parmak sayısını geçmese de 1904 yılına kadar yine öksüz ve yetimleri alan kız Islahhaneleri, Kız Sanayi mektepleri de vardı. Kız öğrencilere Dikiş, nakış, örgü, aşçılık, tatlıcılık, dokumacılık dallarında eğitim verilir, ayrıca programlarda müzik eğitimi de önemli yer tutardı. Bütün bu Islahhaneler II. Meşrutiyetten itibaren Vilayet Sanayi Mektepleri adını aldılar ve Cumhuriyet yıllarına kadar faaliyetlerine devam ettiler.
Cumhuriyetin başında (1923) ülkede topu topu üç kız sanat, bir erkek sanat bir de ziraat mektebi vardır ve bu okullarda 592’si kız 931 öğrenci eğitim görmektedir. Meşrutiyette ve Cumhuriyetin başında kızların eğitim boyutunda kendini ifade edebildikleri tek alanın mesleki eğitim olması, ayrıca altı çizilmesi, üzerinde kafa yorulması gereken bir durumdur. Neden bu böyledir, kızların eğitimine çok önem verildiği için mi? Pek, değil, bunun daha çok askerlerin giysilerini hazırlamanın en pratik yol olması ile bir ilgisi olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu yolla kadınların iyi birer ev kadını olmayı öğreniyor olmaları, aldıkları müzik eğitimi ile kocalarının gönüllerini hoş edebilmeleri bu tür “mesleki” eğitimi destekleyen bir şeydi.
1925-1927 arasında Alfred Künhe ve Omar Buyse gibi mesleki teknik eğitim alanında iki uzmanın Türkiye’ye çağırılmış olmasını bu alanda yeni bir bakış açısı geliştirme çabasının bir göstergesi olarak kabul edebiliriz.
Bu uzmanların verdikleri raporlara dayanılarak 1927 yılında çıkarılan “Meslek Mektepleri Hakkında Kanun (sayı:1052) ile resim iş gibi alanlarda öğretmen yetiştirilmek üzere Avrupa’ya öğretmen adayları gönderildi. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerinde görevlendirilmek üzere ülkeye uzmanlar getirildi. Mesleki eğitim alanında yeni programlar hazırlamanın koşulları hazırlandı, ve yeni okullar açılmaya başlandı. 1923-1932 arasında mesleki okul sayısı 20’ye, bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı ise üç kattan fazla artarak 3117’ye çıkar.
Fakat bütün bu adımlar modern bir mesleki eğitim anlayışı içinde atılan adımlar olmaktan henüz uzaktır. Daha çok Türk Kültürü temelinde ulusal birliği güçlendirme gibi temel amaç doğrultusunda öğrenciyi pratik yaşama hazırlama yolu ile ekonomiyi canlandırmaya dönük adımlardır.
Artık mesleki eğitim anlayışı içine kimsesiz çocukların yanı sıra fakir fukara çocukları da alınmıştır. Geleneğin bir biçimde Cumhuriyet sonrasına taşınmış olduğunu kabul etmek gerekir. Mesleki Teknik Eğitim Genel Müdürü Rüştü Uzel tarafından (1933) 1935’de başlatılan, ardından Hasan Ali Yücel tarafından sürdürülen mesleki teknik eğitim çalışmalarındaki canlanma için de bu geçerlidir. 1950’lere kadar 400 civarında meslek okulu sayısına ulaşılacaktır. Köy Enstitülerini de bu gelişme içinde değerlendirmek doğru olacaktır.
Cumhuriyetle başlayan eğitim seferberliği sonuçlarını vermeye başlamış, 1930’lu yılların sonunda ortaöğretime dönük güçlü bir eğitim talebi ortaya çıkmıştır. Oysa özellikle Lise, henüz bir yandan elit yetiştirmek için gençleri üniversiteye hazırlayan, öte yandan devletin ihtiyaç duyduğu memur kadrolarını yetiştiren bir okullaşma olarak görülmektedir. Bu nedenle Liseye gelecek öğrenci sayısına sınırlama getirmek gerekmektedir. Çünkü devletin bu kadar çok memura ihtiyacı yoktur. Bu düşüncedeki endişeyi daha iyi anlamak, görmek için 1. Şurada (1939) Tahsin Banguoğlu’nun yaptığı konuşmaya bir göz atmak yetecektir. 1935’li yıllardan itibaren mesleki teknik eğitime önem verilmeye başlanmasının altında yatan asıl gerçek budur. Yani eğitim anlayışı tıpkı Tanzimat döneminde olduğu gibi bir anlamda henüz mesleki olmaktan uzaktır.
1950’li yıllardan itibaren mesleki eğitimdeki gelişme duraklar. Bu aynı zamanda Köy enstitülerinin de ortadan kaldırıldığı “dışa açılma” süreci içinde gerçekleşir. Bu süreç ile birlikte liseye öğrenci akışını tutma girişimi de çöker. Sanayileşmedeki gelişme mesleki eğitim yoluyla ortaya çıkan iş gücüne istihdam alanı yaratabilecek düzeyde değildir. Mesleki eğitim, ekonomi politikaları ile desteklenmemektedir. Bu nedenle Yurt dışına (özellikle de Almanya’ya) yetişmiş işgücü göçü başlayacaktır. Bu dönemde ilkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye öğrenci akışı yeniden patlamıştır. 1943-1955 arasında ortaokuldan liseye öğrencilerin geçiş oranı %39.3 iken, 1955-1963 arası bu oran bir anda % 206.4 olmuştur.
Ortaöğretimin aynı zamanda öğrenciyi hayata da hazırlaması gerektiği düşüncesi 1960 darbesinden sonra ortaokul düzeyinde, 1970 muhtırasından sonra ise lise düzeyinde gündeme gelebilmiştir. “Sanayinin gerektirdiği nitelikli insan gücünü yetiştirmek” ise ancak 1980 darbesinden sonra ortaöğretim reformu içinde gündeme gelebilecektir. Bu alanda 10. Milli Eğitim Şurası (1981), ardından atılan mesleki teknik eğitim ile ilgili adımlar bakımından son derece önemlidir. Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ancak 1986'da (sayı:3308) çıkarılabilecektir.
Sonuç:
Gerek Maddi alt yapının gerek ise ideolojik üst yapının elverişli olmaması nedeni ile Türkiye’de mesleki teknik eğitimdeki gelişmeler iş yaşamının eğitim sonunda alınan belgeye bağlı olarak gelişmesini sağlayacak, uzmanlaşmayı ve derinleşmeyi getirecek, ekonominin kayıt dışı gelişmesini önleyecek, insanların mesleki kimlik sahibi kılacak biçimde gelişmemiştir. Buna bağlı olarak sosyal yaşam zenginleşememiş, siyasal yaşamda uzlaşma kültürü gelişememiştir.
Peki, 2000’li yıllardan itibaren mesleki eğitim anlayışımız gelişebilmiş midir?
Bu da bırakalım bundan sonraki yazımızın konusu olsun.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024