Ali Türer
Yeni Kurtarıcılar 28 Şubat Sürecinde Ellerinden Alınan Mevziiyi Geri Almaya Hazırlanıyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın “Dindar gençlik yetiştireceğiz!” lafı, gelişi güzel söylenivermiş bir laf değildi. Hükümet, siyasal İslam’ın 28 Şubat sürecinde eğitim alanında elinden kaptırdığı mevziiyi geri almaya hazırlanıyor.
Hatırlayalım. Sekiz yıllık temel eğitime geçilmesi kararı, İmam Hatip Liselerine yönelişin önünü kesmek amacıyla, 28 Şubat süreci içinde Milli Güvenlik Kurulu tarafından 1997’de siyaseten alınmış bir karardı. Yani asıl hareket noktası o zaman da bireyin iyi yetişmesi ile ilgili değildi. Mevcut Halaskarların belirlediği tek tip insan yetiştirme modeli, bir başka kaynaktan beslenen halaskarların girişimi ile tehdit ediliyordu. Bu bertaraf edilmeliydi, edildi.
Fakat “milli” kurtarıcılar kendi içindeki rant kavgalarını bir türlü kontrol altına alamadılar. Kantarın topuzu iyice kaçınca, siyasal İslam’ı kaynak alarak iyice güçlenen yeni kurtarıcılar rol kaptılar. Şimdi yeni kurtarıcılar iktidarlarını sürekli tutmak, güvence altına almak için; geçmişte iğdiş edilen, beslenebilecekleri, kendilerine elit devşirebilecekleri tek damarı yeniden açmaya çalışıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı okullaşmayı 4+4+4 şeklinde yeniden düzenleyerek; birinci dört yılın sonunda İmam Hatip Okullarının orta kısımlarını yeniden açmaya hazırlanıyor. Yani 1997’nin rövanşını alacak son adımı da atacaklar.
Osmanlıda eğitim, “din ve devlet” içindi; II. Meşrutiyetten itibaren dinin yerini millet aldı; “devlet ve millet için” eğitim oldu. 1950’lere kadar Türk etnik kültürü etrafında, 1950’lerden sonra “Atatürk Milliyetçiliği” ve “Atatürk ilke ve inkılâpları” gibi ortak paydalar etrafında birlik halinde bir topluluk, bir ulus oluşturulmaya çalışıldı. 1950’lere kadar kullanılan “Türk ırkı”, “Türkün derin tarihi” gibi yol gösterici vurgular yerini 1950’lerden sonra biraz yumuşadı, yerini “Atatürkçü Düşünce” vurgusuna bırakmaya başladı.
Bu nedenle toplumu birlik halinde tutacak, çağdaş uygarlık seviyesine yükseltecek; sistemin moral değerlerini üretecek, sistem içindeki esasları belirleyecek, ilişkileri düzenleyecek ve kontrol edecek asker-sivil seçkinler, kurtarıcılar (halaskarlar) yetiştirmek modern eğitim anlayışımızın temel amacı oldu. Bu amaca yüksek öğretim yoluyla ulaşılmaya çalışılırken, İlköğretime seçkinlerin kararlarına uyum sağlayacak şekilde toplumu hazırlama rolü biçildi. İlköğretim yolu ile kurtarıcılarına biat edecek biçimde halka sosyal-ekonomik yaşantısını canlandıracak, cahillikten kurtulacak kadar temel bilgi verilmeye çalışıldı.
Osmanlıda hâkim olan padişah-kapıkulu, şeyh-mürit, usta-çırak, hoca-talebe arasında belirli bir statükoya dayalı “anı-daim”i ayakta tutmaya dayalı birebir ilişkiler; modernleşme sürecinde özel olarak memur ile amir, genel olarak vatandaş ile devlet arasında sistemi birlik halinde tutacak, sistemde karmaşayı önleyecek ilişkiler biçiminde yeni tarzda yeniden üretildi. Bu nedenle eğitimimiz gerek seçkin gerek vatandaş yetiştirmeye dönük olsun; hep tek tip insan yetiştirmeye dönük bir işlev üstlendi.
1950’lerden sonra demokrasi, insan hak ve özgürlükleri; 1960’lı yıllardan sonra laiklik gibi çağdaş kavramları da eğitim anlayışımız içinde kullanmaya başladık. Fakat kuşkusuz bu kavramlar çocuğa kültürleme boyutunda, toplumun ahlak kuralları çerçevesinde -milli kültür temelinde- benimsetilecekti. Bunu görmek için 1973 yılında kabul edilen ve hala yürürlükte olan Milli Eğitim Temel Kanununda “Demokrasi Eğitimi:” başlığı altında dile getirilen ilkeye bir göz atmak yeter. Bu madde de “eğitim kurumlarında Atatürk milliyetçiliğine aykırı siyasî ve ideolojik tartışmalara meydan verilmeyeceği” açıkça vurgulanır. Yani öğretmelere açıkça “demokrasi falan derken sakın ola egemen ideolojik yapının sorgulanmasına yol açacak tartışmalara girmeyin, girilmesine de izin vermeyin” mesajı verilir. “Lâiklik” ilkesi başlığı altında ise “Türk millî eğitiminde lâiklik esastır” ifadesinin ardından, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinin lise ve dengi okullarda zorunlu olarak okutulacağı ilan edilir.
Bu zorunluluğu devam ettirirken, hatta imam hatiplerin orta kısmını da faaliyete geçirmeye çalışırken nasıl oluyor da hükümet çevreleri; laikliğin aynı zamanda bir “inanç özgürlüğü” olduğunu savunabiliyorlar. Savunuyorlar fakat, pratikte sadece kendilerini iktidarda tutacak inancın önünü açmakla ilgililer.
Bakmayın siz son yıllarda “her türlü eğitime değer verme”, “insanlığın ortak değerlerini sahiplenmiş bireyler yetiştirme”, “Farklı kültürlere karşı hoşgörü”, “bireyin “koşullanmama hakkına” sahip olması gibi yeni değerlerin eğitim anlayışı içine monte edilmeye çalışılmasına. Türkiye’de geleneğe dayalı tek tip insan yetiştirme anlayışı devam ediyor. 2000’li yıllara kadar “milli” tip modaydı, şuanda “dini” tip moda
Tek tip insan yetiştirme anlayışı sonucu, alt sistemlerde kontrol mekanizmalarının oluşmasına izin vermeyen son derece merkeziyetçi bir eğitim örgütü ortaya çıktı. Bu yapı içinde, yukarıdan aşağıya tek yönlü işleyen, alt sistemlerden sağlıklı dönüt alamayan, dönüt alamadığı için de kendini yenileme fırsatı bulamayan bir programı anlayışı gelişti. Programlar ortaya çıktığı andan itibaren taslak olmaktan çıktı, birer direktif haline geldi. Sistem nüfusun önemli ölçüde genç olması nedeniyle yatay olarak giderek genişledi, fakat örgütsel olarak yetkinleşip profesyonelleşemedi. Okullaşmada amaçlar silikleşti. Üniversite hedefi olan öğrenciler; hazırlanmak için lisede verilen eğitime değil, artık dershanelerden aldıkları eğitime bel bağlar hale geldiler. Moral dayanaklar yıprandı. Sisteme yön veren eğitim anlayışı işlevsel olmaktan çıktı. Sistem içinde karmaşa giderek büyüyor.
Milli Eğitim Sisteminin bugün içinde bulunduğu durum budur.
Tek tip insan yetiştirmeye dönük geleneksel anlayışın el değiştirerek devam ettiği, sisteme egemen olduğu bir ortamda; yaşamı canlandıracak, kişiliğini mesleki yaşam içinde bulacak, ürettiğinden haz duyacak, gönenecek, ürettiği ile kendini tanımlayacak, gerektiğinde risk alacak, kendini geliştirme sorumluluğu üstlenecek mesleki kişilik sahibi insan yetiştirmek mümkün değildir.
Türkiye ileri teknolojiye ve modern üretim yapısına sahip çağdaş-demokratik bir ülke olmak istiyorsa; Kürt’üyle, Türk’üyle insanların huzur içinde birlikte yaşadıkları bir coğrafya olmak istiyorsa; hantallaşmış, işlevselliğini yitirmiş örgüt yapısını, tek tip insan yetiştirme anlayışını değiştirmek zorunda. Bu yapıyla, bu anlayışla çağdaş, demokratik, katılımcı bir Türkiye’yi hazırlayacak nitelikli insan gücü yetiştirilemez.
Evet, okullarda öğrencilere kıyafet serbestîsi getirecek bir adım atmak da, milli güvenlik derslerinin müfredattan çıkarılması da geleneksel eğitim anlayışı dışında atılmış doğru adımlardır. Fakat çocuklarımızı hala her gün “andımız” gibi ırkçı bir söylemle derslere başlatıyoruz. Din dersi ve ahlak bilgisi adı altında, herkese göre farklılaşabilecek değerleri çocuklarımıza dayatıyoruz; ölçme değerlendirme konusu yapıyoruz. İnsanlarımızın ana dilde eğitim gibi en doğal hakkı talep etmelerine bile tahammülümüz yok. İmam-hatip okullarının önünün kesilmesini önlemek adına mesleki eğitim gibi son derece önemli bir alan da on yıldır, içi boş bir tartışmayla zaman kaybettik.
Anadilde eğitim, Din ve Ahlak bilgisi derslerinin zorunlu ders olmaktan çıkması, Atatürkçülük konularının programların vazgeçilemez bir öğesi olmaktan çıkması gibi köklü konularda hükümetten adım atmasını beklemek hayal. Bunu anladık da. Bari şu okullarda kullanılan bilgisayarlarda internet erişimine konulan, sadece Milli Eğitim Bakanlığı ile bir iki eğitim sitesine bağlanmaya izin veren filtreyi kaldırsalar.
“İleri demokrasi”ymiş. Hadi canım sende.
[*]Necatibey Eğitim Fakültesi, Balıkesir. email: [email protected]. http://w3.balikesir.edu.tr/~aturer/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024