Ali Türer
On sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı devletinde uç veren modern eğitim ihtiyacı Batı’daki ortaya çıkıştan oldukça farklıdır. Avrupa’da modern eğitime artan işbölümü içinde giderek çeşitlenen ihtiyaçlar ile ekonomik-siyasi yeni bir güç olarak beliren burjuvazinin yetişmiş insan gücüne duyduğu ihtiyaç kaynaklık etmiştir. Osmanlı’da ise modern eğitimin ortaya çıkışına kaynaklık eden güdü, devletin bölünme ve parçalanma tehlikesini bertaraf etme ihtiyacından kaynaklandı; savaşların yeniden karlı hale gelmesini sağlama arayışı içinde ortaya çıktı. Modern eğitimin amacı; sistemi dağılmaktan kurtaracak, geleneksel merkeziyetçi yapıyı yeni bir anlayışla tesis edecek, asker-sivil bürokrat kadroları, kurtarıcıları yetiştirebilmekti.
Tanzimat döneminde “Osmanlıcılık” etrafında yeni bir siyasal birlik oluşturulmaya çalışıldı. Eğitim yoluyla bütün unsurlar içinden bir Osmanlı eliti oluşturulmaya çalışıldı. Ama olmadı. II. Meşrutiyet döneminde eğitim Türk etnik kimliği altında uluslaşma arayışında kullanılacak bir araç haline geldi.
Eğitim anlayışının kavramsal, kuramsal yapısı bu koşullarda Ziya Gökalp, Sati Bey ve Emrullah Efendi gibi eğitimcilerin elinde bu dönemde netleşmeye başladı. Cumhuriyet yıllarında atılan adımlara da yön veren eğitim anlayışının belli başlı karakteristik özellikleri şöyle sıralanabilir:
ü Eğitim etkinliklerine yön veren temel ilke, “devlet ve millet için” eğitimdir. Bu ilke devleti bölünmekten, dağılmaktan kurtaracak, toplumsal yapıyı çağdaş medeniyet düzeyine yükseltecek asker-sivil bürokrat kadrolar yetiştirme yolu ile yaşama geçirilmeye çalışıldı.
ü Eğitim düşüncesi içinde yükseköğretime sistemi yönetecek elit’i yetiştirme rolü yüklendi. Ortaöğretime yükseköğretim için öğrenci hazırlama, devletin taşra teşkilatında görevlendirilecek memurları yetiştirme rolü biçildi. İlköğretime ise sisteme bağlı, uyumlu çevresini ve devletini kalkındırmak için her fedakârlığı göze alabilecek vatandaşlar yetiştirme rolü yüklendi.
ü Eğitim düşüncesi örgütlenme boyutunda; yetkinin merkezde toplandığı, alt sistemlerde kontrol mekanizmaları oluşmasına izin vermeyen bir örgütlenme anlayışı benimsedi. Eğitim düşüncesi içinde eğitim yaşantılarına yön veren ilişki, hep yukarıdan aşağıya doğru ve tek yönlü oldu.
ü Program boyutunda programıdirektif olarak ele alan bir anlayıştan hareket etti.
Modern eğitim anlayışına dönük en ciddi eleştiri Prens Sabahaddin’den geldi. Prens, aldığımız eğitim sonunda çalışmadan zenginleşebilmek için devletin kanatları altına girmek istediğimizi, bunun için de bir “kurtarıcıya” ihtiyaç duyduğumuzu belirtiyordu. Kayrıldığımız yolda ilerleyebilmeyi bu himayeye borçluyduk; o nedenle her yükselişimiz bir koltuk değneğine ihtiyaç gösterdi. Amirinin her dediğini görev bilen memur doğal olarak kendi altıdaki memurdan ne emrediyorsa onu yapmasını isteyecek, ne düşünüyorsa onu düşünmesini isteyecekti. Böylece toplumsal sistemde baskı ve tahakküm kaçınılmaz hale geldi.
Osmanlı Klasik toplum yapısını ayakta tutan ilişkiler; Cumhuriyet sonrasında asker-sivil kurtarıcılar arasında ve bu kurtarıcılar ile vatandaşlar arasında eğitim yoluyla yeni tarzda üretilmeye çalışıldı. Bu ilişkiler, geleneğe uygun biçimde yukarıdan aşağıya ve tek yönlüydü. İyilik de zenginlik de devlet aygıtı içinde edinilen yere bağlı olarak usulünce belirleniyordu.
Tek partili yıllarda sürecin belirleyici özelliği; “Türk etnik kültürü altında uluslaşma arayışı” olmasıdır. Devlet ve Millet için eğitim” ilkesinin uygulamada anlamı fedakâr, namuslu, çalışkan, sistemle uyumlu, batılılaşma idealine bağlı, milli kültüre sahip çıkacak, onu koruyacak ve güçlendirecek “vatandaş”ı yetiştirmektir. 1924’de yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat yasası, 1930’lu yıllardan sonra açılan Halk Evleri, Türk dil ve Tarih Kurumu gibi kuruluşlar; sonuçta uluslaşma projesi ile halkı bütünleştirmek amacıyla oluşturulmuş, eğitimin siyasal işlevine hizmet eden yasal düzenlemeler ve kurumlar olmuştur.
“Türk ırkı”, “Türkün derin tarihi” gibi yol gösterici vurgular 1960’lardan itibaren yerini “Atatürkçü Düşünce” vurgusuna bıraktı. Atatürkçü düşünce etrafında oluşturulmak istenen değerler bütünü, topluluk içinde çıkabilecek çatışmaları önlemek için kullanılmaya çalışıldı. 1968 ve sonrasında programlar, “insan hak ve özgürlükleri”, “demokrasi” gibi yeni bazı kavramlarla tanıştılar; ancak bütün bu kavramlar öğrencilere kültürlenme boyutunda, toplumun ahlak kuralları çerçevesinde benimsetilmeye çalışıldı.
12 Eylül Darbesi, eğitim yaşantılarının bu ilkeler ve politikalar etrafında şekillendirilebilmesi için elverişli bir ortam oluşturmuştur. Bugünkü siyasi partiler, bu partiler etrafında süre giden siyasal yaşam; Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu gibi alt sistemler; sivil toplum örgütlerinin kendine özgü yapıları ve bütün bu yapılar içinde süre giden ilişkiler; sonuçta devleti ayakta tutacak “Kurtarıcılar” yetiştirme anlayışının somut birer ürünleridirler. Hemen hepsi de merkeziyetçi örgütsel anlayış doğrultusunda, yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir yapı içinde şekillenmiş ve işletilen yapılardır.
Örneğin siyasi partilerimizden hiç biri Batıda tanık olduğumuz tipte siyasi organizasyonlar değildir. Hiç biri belirli bir sınıfı ya da zümreyi temsil etme iddiasıyla; bir sınıfın çıkarına olan programları uygulamaya geçirme amacıyla ülke yönetimine talip olmamışlardır. Aksine bu tür ortaya çıkışlar, siyasi kültür içinde bölücülük olarak ilan edilip lanetlenmiştir. Temel amaç devleti kurtarmaktır. Yönetme yetkisi, belirli bir kitleyi temsil etme adına değil, devleti birlik halinde diğerlerinden daha iyi tutma adına istenmiştir. Bu nedenle, siyasal yaşantımız içinde ”uzlaşma” kültürü gelişememiştir.
Belirli bir sınıfın ya da zümrenin çıkarlarını temsil etme; o organizasyonu günü birlik hareketlerden uzak tutar. Temsil edilen kitlelerin durumunu iyileştirmek adına en elverişli uzlaşmayı aramak siyasi çalışmaların odak noktasını oluşturur.
Oysa “kurtarıcının” hem kendi grubu içinde hem de dışında rüştünü ispatlayabilmesinin tek yolu, hem içerde hem dışarıda rakiplerini minder dışına itebilmesine bağlıdır. O nedenle “kurtarıcı” dalaşmacı (polemikçi), saldırgan olmalı, yandaşlarına cesaret vermeli, amaç için her yolu kullanmasını bilmelidir. Uzlaşmacı değil, tam tersi tavizsiz olmalıdır.
Siyasi yaşamda tartışmaların sert geçmesine; partizanlığın, komitacılığın, illegal örgütlenmelerin, siyasi cinayetlerin diğer ülkere göre ülkemizde çok daha fazla olmasına; örgütsel yapılar içinde demokratik işleyişin olmamasına, sivil toplum örgütlerinin sonuçta siyasi organizasyonlar biçiminde ortaya çıkmasına; modern eğitim anlayışının ve sürecin ürünü olarak bir de bu açıdan bakılmalıdır.
Siyasal-toplumsal sistemin yönetiminde “uzlaşma arama” kültürü yoksa yöneticilere biat edecek tek tip insanı yetiştirme, “düşüncede aynilik” arayışı yaşamsal önem taşıyacaktır. ”Aynilik” dayatma halini aldığında ise, ister istemez farklıkları birbirine yaklaştıran değil uzaklaştıran bir rol oynar. Çünkü kendini dayatılan ayniliğin içinde görmeyen, bu ayniliği bir tehdit olarak algılayan farklılıklar kendi farklılıklarını daha köşeli, daha kararlı bir biçimde ortaya koyma yoluna giderler. Böylece birliği sağlamak için kurtarıcı yetiştirme anlayışının tam da kendisi, birliği sağlamanın önündeki başlıca engel haline gelir.
Bu paradoks, uluslaşma için homojen bir toplum yaratma çabasının gerçekte nafile bir çaba olduğunu; bu amaçla hiçbir “düşünsel paydanın” gerçekte kullanışlı olamayacağını yeterince açıkça göstermektedir.
Sekiz yıllık temel eğitime geçilmesi kararı da, zorunlu eğitimin geçtiğimiz aylarda 4+4+4 şeklinde düzenlenmesi de çocuğun gelişim özellikleri, ihtiyaçları, ülkenin ekonomik, sosyal gereksinimleri dikkate alınarak yapılmış değişiklikler değildir. Siyaseten alınmış kararlardır. Bütün bunlar tek tip insan yetiştirme anlayışının eğitim yaşantılarına hala yön vermeye devam ettiğinin somut göstergeleridir.
Öte yandan bu eğitim anlayışının sosyal, kültürel ilişkiler içindeki tahrip edici etkilerini de görmek gerekir. Her şeyi devletten beklemek; hep arkasında yer alınacak öncüler aramak; Yaşanan olumsuzluklarda kendi payını görmeye yanaşmamak. Hayatı küçük küçük adımlarla sabırla kazanacak iradeyi ve sabrı kendinde bulamamak. Kısa zamanda “köşeyi dönmeye” bakmak. Kişiliği üretim içinde geliştirememek; kendi moral dayanaklarını üretmeyi becerememek; hep sığınılacak bir liman, bir koruyucu aramak; bütün bunları insanımızın kendini gerçekleştirmesini çevresi ile sağlıklı ilişki kurmasını engelleyen, eğitim anlayışının sosyal boyutta ortaya çıkardığı ayak bağları olarak görmek gerekir.
Davranışlarımız çoğu kez diğerlerini kontrol etmeye dönük, nesnellikten uzak duygusal ve tepkisel. İlişkilere sempati ya da önyargı gibi duygular yön veriyor. Tartışmalarda karşımızdakini dinlemeye tahammülümüz yok. Empati kurma, karşıt fikirlerde doğruyu arama gibi bir alışkanlık geliştiremedik. Niyetimizi açıkça ortaya koymaktan çekiniyoruz. İlişkilerde yaşadığımız bu tür sapmalar içinde aldığımız eğitimin payını nedir, diye sormak gerekir.
Öte yandan her alanda genel siyasi eğilimleri temsil eden birden çok “sivil toplum” örgütünün varlığını nasıl açıklamalı? Sivil toplum örgütleri çoğu kez siyasi parti gibi davranıyorlar. Temsil ettikleri insanların, ekonomik, eğitimsel ihtiyaçlarıyla, mesleklerin onurunu, statüsünü yükseltmekle daha az; siyasi mücadeleyle daha fazla ilgileniyorlar. Kendi aralarında, siyasi partiler arasında gözlenen rekabete eş değer sert bir mücadele içindeler.
Eğitim anlayışımız içinde bir türlü “mesleki eğitim” gibi bir kavram gelişemedi. Eğitim anlayışının sebep olduğu en vahim sonuçlardan biri budur. O nedenle okullaşma boyutunda asıl sorun, mesleki ve teknik eğitim alanında ortaya çıktı. Mesleki eğitim Osmanlı’da kimsesizleri-öksüzleri meslek sahibi yapmayı amaçlayan “ıslahhaneler” kurmanın ötesine geçemedi. Bu alanda atılan adımlar daha çok, devletin memur ihtiyacını karşılamaya dönüktü. Mithat Paşa’nın girişimleriyle 1860-1870’li yıllarda kurulan “Islahhanelere” alınacak çocuklar mutlaka, ya öksüz ya yetim ya da aileleri tarafından ihtiyaçları karşılanamayan çocuklar olmak zorundadırlar.
Mesleki eğitimin Cumhuriyet yıllarındaki algılanışı da gelişimi de sorunlu oldu. Maddi alt yapının gerekse ideolojik üst yapının elverişli olmaması nedeni ile 1930’lu-40’lı yıllarda mesleki teknik eğitim alanında atılan adımlar; sosyal yaşamı zenginleştirecek uzmanlaşmayı getirecek bir sonuç da vermemiştir. Çünkü bu adımlar, toplumdaki ihtiyaçların çeşitlenmesi ile değil; önemli oranda ortaokul ve liseler üzerinde artan eğitim talebini azaltmak ile ilgilidir. Bu durum modernleşmenin maddi alt yapısının sistemde ne kadar zayıf olduğunun bir başka göstergesidir
1950’li yıllardan itibaren 1980 yılına gelinceye kadar mesleki teknik eğitim alanında ciddi bir gelişme olmadı. Ortaöğretimin aynı zamanda öğrenciyi hayata da hazırlaması gerektiği düşüncesi 1960 İhtilalından sonra ortaokul düzeyinde, 1970 muhtırasından sonra ise lise düzeyinde okullaşmanın amaçları arasında yer aldı. “Sanayinin gerektirdiği nitelikli ara insan gücünü yetiştirmek” ise ancak 1980 sonrası ortaöğretim reformu içinde gündeme gelebilmiştir. Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ise 1986'da çıkarılabilmiştir.
Bugün mesleki eğitimdeki öğrenci sayısı, bütün ortaöğretimin hala %43’ü düzeyindedir. Bu %43’ün içinde İmam-Hatip Lisesi öğrencileri de yer alır. Meslek okullarından, üniversiteden mezun olan gençlerimizin önemli bölümü bu okullarda öğrettiğimiz mesleği yapmamaktadırlar. Üniversite mezunlarımızı yeniden meslek edindirme kurslarına alıyoruz. Elinde belgesi olmadan su tesisatçılığı yapan arkeologlar; polislik yapan, güvenlik görevlisi olan matematik öğretmenleri, fizikçiler, kimyacılar mesleki yaşam içindeki sıradan görüntüler halini almıştır. Hâlbuki Avrupa Birliği’ne katılma hedefi olan Türkiye’nin genel ortaöğretim içindeki mesleki teknik öğretimin payını %65’e çekmesi gerekmektedir.
Mesleği sadece para kazanma aracı olarak değerlendirmek de yanlıştır. Meslek sahibi olma amacının içinde sosyal ve psikolojik ihtiyaçları karşılamak, yaşamdan doyum sağlamak gibi istekler de yatar. Yaptığı iş gereği toplumda kabul ve saygı görmesi insan için övünç kaynağıdır. İnsanların kendilerini mesleki kimlikleri ile tanımladığı toplumlarda iş bölümü, uzmanlaşma, uzmanlaşmaya olan saygı, emeğe saygı dolayısı ile insana saygı diğer ülkelere göre daha gelişmiş durumdadır. Toplumumuzda hoşgörünün, hakka saygının, empatinin yeterince gelişememiş olmasının nedenlerini bir de bu açıdan ele almak gerekir.
Bugün milli eğitim sisteminde temel sorun alanı olarak görülen ortaöğretimdeki sağlıksız yapılaşmanın da, ilköğretimden orta öğretime, orta öğretimden yüksek öğretime geçişlerde yaşanan sorunlarında, üniversite kapısında bir buçuk milyarın üzerinde bir öğrencinin bekliyor olmasının da temelinde mesleki eğitim sorununun çözülememiş olması yatmaktadır. Bu da doğrudan eğitim anlayışından kaynaklanan bir sonuçtur.
Sonuç olarak, modernleşme dönemi eğitim anlayışının toplumsal ilişkilerde ortaya çıkan; sonuçları şöyle özetlenebilir.
ü Bu anlayış içinde düşüncelerde aynilik arayışı belirleyici olmuş; eğitim yoluyla tek tip insan yetiştirilmek istenmiştir.
ü Bu eğitim anlayışı sonucunda Türkiye’de yetişmiş iş gücünün yöneldiği temel çalışma alanı, devlet sektörü ola gelmiştir.
ü İnsanlar arasında himaye-korunma ilişkisi birebir ilişkilere yön veren belirleyici ilişki olmuştur.
ü İlişkiler yukardan aşağı ve tek yönlü gelişmiş; örgütlerde “devlet memuru” zihniyeti belirleyici olmuş; merkeziyetçi örgüt geleneği pekişmiştir.
ü Sistemi geliştirecek sağlıklı dönüt üretilememiş; kamu alanı verimli yönetilememiş, sistemde karmaşa giderek derinleşmiştir.
ü Partiler dayandıkları kitlelerin çıkarlarını savunmak adına değil devlete sahip çıkmak adına ortaya çıkmışlar; lidere endeksli, dalaşmacı bir siyasi kültürün yerleşmesine yol açmışlardır.
ü Toplumda uzlaşma, işbirliği, katılımcılık, farklılıklara saygı, karşı görüşte mantık arama, empati kurabilme, eleştirme, özeleştiri, hakkını arama, bilimsellik gibi çağdaş değerler sağlık bir biçimde gelişememiştir.
ü Sivil toplum örgütleri, üyelerinin haklarına, mesleki kimliklerine statülerine sahip çıkacak, bu yolla ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunacak örgütlenmeler biçiminde ortaya çıkamamışlardır.
ü Genelde ortaöğretimde, özelde mesleki teknik eğitimde okullaşma sağlıklı bir biçimde geliştirilememiş, yönlendirmeler sağlıklı bir biçimde düzenlenememiştir.
ü Mesleki kimlik sahibi insan yetiştirme gibi bir anlayış modernleşme dönemi eğitim düşüncesi içinde kendine yer bulamamıştır.
Modernleşme dönemi eğitim anlayışı içinde ortaya çıkan biat etmeyi dayatan; koruyucu-kollayıcı, boyun eğdirici, boyun eğici, aynileştirici, kurtarıcı, çatışmacı, polemikçi değerler sosyal yaşantımızı olumsuz etkilemekte, sosyal yaşamda karışıklığa, huzursuzluğa neden olmaktadırlar. Öte yandan hedefleri gerçekçi olamayan, kullanışlı olamayan eğitim anlayışı; eğitim sistemi içinde uygulayıcıların birlikte hareket etmeleri için gerekli moral değerleri üretme yeteneğini de yitirmiştir. Bu yüzden eğitim sisteminde karmaşa giderek daha da derinleşmekte, moral değerler yıpranmaktadır.
Hâlbuki eğitim yoluyla ulaşılmak istenen hedef; çağdaş toplumun ihtiyaç duyduğu hakkını hukukunu bilen ve kendisine, çevresine, doğaya, ortak yaşama değerlerine sahip çıkan, sorgulayan, eleştiren, talep eden, başka kültürlere, inançlara saygılı, gerektiğinde risk alabilen, lider özelliklere sahip, katılımcı, yaratıcı, üretken, uzlaşmacı mesleki kimlik sahibi insanı yetiştirmek olmalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları















































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024