Ali Türer
Önce Sanatçılar, ardından Aksaçlılar yayınladıkları bildiri ile tek adam rejimine karşı “Birleşin” çağrısı yaptılar. İçinden geçtiğimiz otoriterleşme sürecinde bu çağrı değerliydi. Çağrıya ses vereceğine “önce özür dilesin liboşlar” tepkisi geldi birilerinden.
Beni asıl üzen, bu tepkiyi verenler arasında Sol gelenek içinde geçmişte birlikte yürüdüğüm dostlarımın da olmasıydı. Bir zamanlar “Dünyanın bütün işçileri birleşin, Silahlanmaya hayır, Militarizme hayır” diye birlikte yürüdüğümüz; her ulusun kaderini eline almasını birlikte savunduğumuz, barış isteyen bu dostları bugün Türkçü-Laik bir zeminde sıkışıp kalmış görmek beni üzüyor. Bunun nedenine niçinine de kafa yormak lazım.
Kendini Atatürkçü ya da Milliyetçi olarak tanımlarsın, bunu anlarım. Aynı zamanda en Solcu, en Demokrat, en Çağdaş ta sen oluyorsun ya, işte bunu anlamıyorum. Tıpkı “Dindar” olanın doğal olarak “Gerici” kabul edilmesine de bir türlü anlam veremediğim gibi.
Nedir bu tepeden bakış! Üstelik epeydir altımızdaki zemin sarsılır halde, tutunduğumuz dallar da çeşitlenmiş. Birileri bir zamanlar aynı kulvarda hareket ettiği insanlarla bugün kurduğu negatif ilişki üzerinden doğan karşı dalgadan, kendine göre bir enerji devşirip hayata öyle tutunmaya çalışıyor olabilir. Ama buna da fazla güvenmeyin derim.
Ayrıca “Atatürkçülük” gibi kimliklerin bir tür koruyucu kalkan, güvenlik alanı olarak kullanılmasına da itirazım var. Demokrasi, Çağdaşlık, Sol, Sosyalistlik gibi değerlerin bir tür yaka kartı gibi kullanmasından gına geldi artık. Aynası, ortaya koyduğu iştir kişinin, lafa bakılmaz, diyorum.
Ne demeye çalıştığımı daha somut hale getirmeye çalışayım.
AKP’li Cumhurbaşkanı istedi, mahkeme karar verdi, Ayasofya Camii oldu, değil mi? İmam Cuma namazı için Ayasofya’da minbere kılıçla çıktı ve mealen şöyle bir mesaj verdi: “Benim din kardeşim bu kiliseyi, kılıç zoru ile aldı, öyleyse burası artık benim inancımın mabedi.” Komutanlar dahil bütün devlet ve dahi yeni parti kurmaya soyunan eski Cumhurbaşkanı adayı, yani bütün hazirun oradaydı, mesaj alındı ve onaylandı.
Hem Sosyalist, hem Atatürkçü hem Laik hem de Ulusalcı yayıncı ve yazarımız Merdağ Yanardağ TELE1 deki programında, İnsan Hakları savunucusu olarak tanıdığımız Sayın Baskın Oran için “aslında hak ve özgürlüğü kendisi için istiyor” yorumu yaptı. Fakat Ayasofya’nın Cami yapılması olayında tam da eleştirdiği türden “kendine Müslüman” bir tepki verdi.
Yanardağ, Ayasofya’nın Cami yapılmasına değil (sonuçta ona göre bu siyasal bir karar olarak verilebilirdi), bunun Anayasa Mahkemesi üzerinden yapılmasına karşı çıktı. Fakat asıl büyük tepkisini Cami açılışında Diyanet Başkanı ağzından Atatürk ve arkadaşlarına “Lanet okunuyor” olmasına gösterdi, haklıydı da.
KRT ve TELE 1’de mikrofon tutulan İlahiyatçı yazarlar İhsan Eliaçık ile Cemil Kılıç da bu olaya o günlerde tepki verdiler, ama tepkileri Yanardağ’ınkinden biraz farklıydı.
Cemil Kılıç’a göre Hz. Ömer, ziyaret ettiği Kudüs’te neden kilise dışında namaz kıldığını şöyle açıklamıştı: “Ben burada namaz kılarsam bir gün gelir sizin elinizden bu kiliseyi alırlar, Cami yaparlar.” İnceliğe bakar mısınız?
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık ise “Bir mabedi yapılış amacı dışında kullanmak, kiliseyi Cami yapmak yanlıştır” dedi. Sonra da “Bugün bütün Ortodoks dünyası kutsal mabetlerine hakaret edildiğini düşünüyor, lanet okuyor, Türkiye bundan ne kazandı” diye sordu.
Bu olayda kimin yaklaşımı daha demokratikti, hak, adalet ve etiğe daha uygundu?
Hem Atatürkçü hem Sosyalist, hem İttihatçı Yanardağ Atatürk’e yapılan hakarete karşı çıkarken yerden göğe haklıydı evet, ama bu yetmezdi. Çünkü biz ondan sadece kendi düşünce yapısı için değil, insanlık için de, adil olanı savunmasını beklerdik.
İlahiyatçı Eliaçık “Allah bunu görmüyor mu” diye sordu. Gerçekten o ikonaları örten perdelerin önünde o gün namaz kılanlar içinde, o perdelerin arkasında olanlar önünde namaz kılıyor olmaktan rahatsız olan hiç mi olmadı, normal mi sizce bu?
12 Eylül Darbecileri de kendilerini “Atatürkçü” olarak takdim ettiler, biliyorsunuz. Ama, Erdal Eren’in yaşını büyütüp İdam edenler de onlardı. Darbeci darbecidir, FETÖ’cü olunca kötü, Atatürkçü olunca iyi Darbeci olunmaz. Ama Sol liberallere yöneltilen suçlamalardan biri de, “Kemalist Orduya FETÖ ile birlikte kumpas kurdular” iddiasıydı, hatırlayın.
O zaman soralım: Ergenekon yalan mıydı, davası külliyen komplomuydu? Soğuk savaş yıllarında ordu içinde Amerika tarafından finanse edilen derin yapılar (Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı vb..) olmadı mı?
Türkiye’de Faili Meçhuller, öldürülen emekli generaller, Kürt işadamları hiç olmadı mı, biz hayal mi gördük? Gerçekten o günlerde, bazı saldırıların altında DEV-SOL’ mu vardı? Domuz bağıyla adam öldüren Hizbullah’ı kim kurdu? Trabzon da papaz Santoro’yu, Hrant Dink’i kim öldürdü? Ogün Samast ile karakolda Türk Bayrağı önünde fotoğraf çektirenler de FETÖ’cümüydü. Zirve Kitapevi katliamı da FETÖ işimiydi?
Çocukları kaybolan “Cumartesi Annelerinin” gözyaşlarında, Hırant’ın öldürülmesinde Ergenekon davasında yargılanan Veli Küçük, Kerinçsiz gibilerin hiç mi sorumluluğu yoktu? 28 Şubat sürecinin yürütücüsü Batı Çalışma Gurubu fişlemelerini, andıçları, hayatı karartılan gazetecileri ne çabuk unuttunuz, yalan mıydı bütün bunlar? Topraktan çıkarılan bütün o silahları oraya FETÖ mü gömdü?
12 Eylül darbesi ile gelen Başörtüsü yasağı 31 yıl sürdü. Başörtü takan kızlar üniversitelere alınmadı. Rektörler, Dekanlardan her ay “Başörtü vukuat raporu” istedi, Dekanlar da hocalardan başörtülü öğrencileri ihbar etmesini. Kim daha demokrattı, yaşam biçimi dayatanlar mı, bu dayatmaya karşı çıkan o gencecik kızlar mı? Bugün o kızlar İstanbul Sözleşmesine sahip çıkıyorlar, farkında mısınız? Onlara bunları yaşatanlar hiç hicap duydu mu, özür dilediler mi?
Sol liberallerin, bazı Sosyalistlerin yolları AKP politikaları yer yer kesişti, evet. AB kriterlerini iç hukuk haline getirmek isteyince AKP’ye destek verdiler bu insanlar, yanlış mıydı? Bunu yapan CHP olsaydı, ona destek verirlerdi.
Çözüm sürecinde Akil Adamlar arasında yer aldılar. Türkiye’de 100 bin insanın ölümüne, 500 Milyarın heba olmasına yol açan bir Kürt Sorunu yok muydu? Sorunun hak, adalet zemininde çözülmesini istemeli suç muydu?
CHP ne yaptı, Habur’dan girip teslim olan PKK’lıların gerilla kıyafetlerine kafayı taktı. MHP ile birlikte “Şov yaptırıyorsunuz” diye ortalığı ayağa kaldırdılar. “Çözüm Süreci” de orada bitti, iyi mi oldu.
Bu örnekler aslında Sol Liberallerin, Sosyalistlerin Demokrasiye, Barışa bağlılıklarını gösteriyor. Silahlanmaya, militarizme, savaş kışkırtıcılığına, askeri vesayete, ayrımcılığa karşı her koşulda mücadele verdiler. Bunun için de bedel ödediler. Sosyalist olmanın belli başlı göstergesi ezilen işçinin emekçinin yanında olmak değil midir? Arkadaş, siz ne ara orduda kast oluşturan, ülke siyasetine ayar vermek isteyen muktedir generallere bu kadar muhabbet besler oldunuz?
Bütün bu olaylar, olaylara takınılan tavırlar aynı zamanda Türkiye’de AKP’nin iktidara adım adım nasıl yürüdüğünü de açıklıyor. Sol Liberallere yüklenirken destek verdiğiniz ya da bizzat içinde olduğunuz yapıların, partilerin bu işlerdeki sorumluluğunu da bir düşünün bakalım. Erdoğan her sıkıştığında, Deniz Baykal destek vermedi mi, kendisine karşı çıkanı partiden atmadı mı, CHP’yi ne hale getirdiğini hatırlıyor musunuz?
Kirli çamaşırlar sadece “Yetmez Ama Evet” kazanında yıkanmaz arkadaşlar, geçin bunları.
O insanlar 2010’da AKP’ye değil, 12 Eylül Anayasasının bazı hükümlerinin değişmesine oy verdiler.
HSYK’nın seçimle belirlenmesine “evet” dediler. Kamu emekçilerinin Toplu Sözleşme hakkı almasına “evet” dediler, ama grev hakkı tanınmazsa toplu sözleşme hakkının anlamı olmayacağı için, “yetmez” dediler. Askeri Yargınıngörev alanının daraltılmasına, kararlarının denetlenmesine “evet” dediler.
Uludere olayını hatırlıyor musunuz? 28 Aralık 2011’de F16 ile paramparça edilen 34 Kürt gencini. Genelkurmay Askeri Savcılığı "dava açılmasına gerek yok” dedi, olay kapandı. Demokratik bir ülkede sivilin yargısı ayrı, askerin yargısı ayrı olur mu?
Sonra bu insanlar, bir yıl sonra yapılan genel seçimlerde gidip AKP’ye mi oy verdi? Diyelim bütün bunlara rağmen davranışları ile AKP’nin önünü açtılar, 2010’da hata yaptılar. Sürecin AKP elinde giderek otoriterleşmesinde, bütün burada sayılan sayılamayanların hiç mi payı yok? Dokunulmazlıkların kaldırılmasına kim evet dedi? Sistemin %51 ile değişmesini kim kabul etti? AKP’nin sınır dışı operasyonlarına kim destek verdi?
Ulusalcı dostların, anlamakta zorlandıkları bir de şöyle bir durum var.
Sol liberal diye tanımlanabilecek, birçoğunun da kendini “Sosyalist” olarak tanımladığı bu insanlar bilim insanı, düşünür, toplum bilimci, yazar, şair, besteci falan. Yani siyaset yapmak bu insanların asıl işi değil. Bir partiyi futbol takımı gibi tutmalarını ya da bir partinin kafadan düşmanı olmalarını bekleyemezsiniz.
Siyasi ihtiras içinde hareket etmezler. Şu partiyle iyi ilişki kurayım belki bir ihale kaparım, ya da hemşeri gecelerinde herkese gülücük dağıtayım, fotoğraf çektireyim belki bir yerlere gelirim, milletvekili olurum, parti meclisine girerim gibi cinlikler geçmez kafalarından.
İdeolojik takıntılarla hareket etmezler, farklı görüşlere açıktır bu insanlar. İyi bir şey yaparsan seni desteklerler, öbürü yaparsa yarın onu desteklerler. Dedikodu, polemik üzerinden de siyaset yapmayı da bilmezler. Manzaraya bakar karar verirler. Bu karar bazen yanlış da olabilir. “Yanlış yapmışım” der, kaldıkları yerden devam ederler. Yani kendileriyle yüzleşmeyi bilirler, keşke bunu sizde yapabilseniz.
Gazete Duvar’da Mahmut Üstün, Sol liberallere “Herkesi merkez sağa doğru çekmeye çalıştılar” diye yeni bir suçlama getirdi. Bugünün Ulusalcılarını da AKP’nin kimi politikalarına destek verdikleri için “yeni yetmez ama evetçiler” olarak takdim etti, buna ne diyorsunuz?
Bu tür yorumların, sol içinde birlik arayışına katkısı olacağını düşünmüyorum. Muhalefey edene muhalefet etmek Sol’un eski bir hastalığıdır. Bu böyle devam ettiği, Sol’un Birleşerek sesini yükseltmediği yerde CHP gibi partilerden tutarlı ilkeli bir muhalefet beklemeyin. Onun eleştirdiğiniz savrulmalarında sizin de payınız var. Çuvaldızı birilerine batırmadan önce, gözünüzdeki merteği bir görün.
Sol liberallerin ortak bir zeminde birbiri ile danışarak hareket ettiklerini kim söyledi size. Belki de asıl eleştirilmeleri gereken nokta burası. Keşke kendi içlerinde daha örgütlü olabilseler de ortaya bir sinerji çıksa. Savrukluğun önüne geçmenin, daha az hata yapmanın yolu bu. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Mesela şu Aksaçlılar, hareketi sürekli hale getirilse ne iyi olur.
Türkiye’nin bu kendini en iyi yetiştirmiş kesimi ile uğraştığınız yeter artık. Bu kesimi itibarsızlaştırarak elde edebileceğiniz bir şey yok. Biraz anlayış, itidal ve saygı lütfen!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024