Ümit KIVANÇ
YeniŞafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, büyük bir hizmet yaparak, birçok şeyi birden anlamamızı sağlayacak bir yazı kaleme aldı ("Almanya ve Hürriyethükümeti devirecek"). Kaleme aldı demek yetersiz; ördü, işledi, nakşetti, bina etti, yükseltti, var etti... Bu yazıdan yararlanarak, millî zihniyet dünyamızın, birbirine diş bileyenlerce bile paylaşılan ortak ve derin dehlizlerinde kısa bir gezinti yapalım.
Yazar soruyor:
Almanya'nın, özellikle son bir yıldır, Türkiye'nin içişlerine müdahalede aşırı istekliliği sizin de dikkatinizi çekiyor mu?
Hayır, çekmiyor. Çünkü böyle bir durum yok. Türkiye, oradaki üç milyonluk Türk nüfusu nedeniyle, Almanya'yı zaten yakından ilgilendiren bir ülke. Ayrıca, AKP ve Erdoğan'ın gelişi, iktidarının ilk yılları, sırf Almanya'nın değil bütün dünyanın dikkatini fazlasıyla çektiği için, burada olup biteni herkes daha bir yakından izlemeye başlamıştı. İktidar eliti ve partinin nitelik değiştirmesi, giderek dozu artan otoriterleşme ve başbakanın herhangi bir diplomasi, siyasî nezaket şu bu tanımayan tavırları, Türkiye'yi basbayağı ilgi odağı haline getirdi. Mesele bu.
Kendisine bir gazete emanet edilmiş okuryazar kişi, şöyle sürdürüyor:
Önceden de böyleydi, aslında hep böyleydi. Ama bir takım siyasi, toplumsal operasyonlar, sermaye hareketlilikleri inanılmaz bir gizlilik içinde yürütülürdü. Türkiye toplumu Almanya'nın faaliyetlerinden neredeyse habersizdi. ABD, İngiltere ve İsrail'in Türkiye'ye yönelik çalışmaları yoğun tartışmalara neden olurken, Almanya konusunda kimse hiçbir şey söylemezdi.
Türk entelijansiyası, STK'ları, iş dünyası Almanya söz konusu olduğunda şaşırtıcı bir suskunluğa gömülür, yaşanan trajik olaylar bile alalacele kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırılırdı. Garip biçimde Almanya'nın masumiyeti konusunda Türkiye'de sessiz bir koalisyon, zımni bir ortaklık vardı. Hala da var.
Vay vay vay! Bizim bilmediğimiz neler dönüyor, hoca! Böyle anlatınca muhteşem oluyor. İnsanın içi ürperiyor, bir gizem havası sarıyor etrafı... İş dünyasını bir şekilde maddî çıkarla şununla bununla açıklayabilir diyelim, "Türk entelijensiyası" ve "STK'ları" niye Almanya'yı kayırıyormuş? Meselâ İnsan Hakları Vakfı'yla kadın dayanışması dernekleri elele verip Almanya'nın gizli faaliyetlerine paravanlık ediyorlar falan mı? Elbette bu bir yalan, böyle bir durum yok. Yine de neye dayandırıyor acaba? Belki aşağıda öğreneceğiz. Okumayı sürdürelim:
Ama artık son bir yıldır böyle olmuyor. Geleneksel tarzına çok zıt biçimde Almanya, bütün kurumlarıyla Türkiye içindeki operasyonlarını gizleme gereği duymuyor. Dahası bu operasyonlar bizzat Alman yetkililerinin aşırı abartılı açıklamalarıyla öne çıkıyor.
Alman siyaseti, Alman medyası ve sivil toplum örgütleri adı altında faaliyet gösteren 'birimler' hep birlikte Türkiye'ye ayar vermeye çalışıyor. Toplumsal uyumu bozacak, çatışma alanlarını derinleştirecek, Türkiye'yi kendi sorunlarından başını kaldıramayacak hale getirmek için var güçleriyle çalışıyor.
Bütün bunlar nerede oluyor? Almanya anlaşılan basbayağı, Türkiye'yi yıkmaya çalışıyor. Yazar diyor ki:
Almanya Türkiye'ye karşı kendini yeni bir vesayet ülkesi gibi konumlamış sanki. Başka türlü de bu tür aşırı çıkışları anlamak mümkün değil.
Gördünüz mü? Kendisi ancak bu şekilde anlayabiliyormuş, bizim de öyle anlamamızı istiyor. Ve kararlı, bize bunu anlatacak; gelsin kanıtlar:
Bütün toplumsal kargaşalarda, sokak hareketlerinde Alman etkisi öne çıkıyor. Gezi olaylarında, 1 Mayıs olaylarında, Türkiye'nin acıları üzerine muhalefet inşa etme projelerinde hep Almanya öne çıkıyor.
Normal, çünkü:
Bir nevi örtülü istihbarat operasyonu yürütüyorlar ve Türkiye için gerçekten baş ağrısı olmaya başladılar.
Peki, nasıl öne çıkıyormuş Gezi'de, 1 Mayıs'ta "Alman etkisi"? Gençlerin gaz maskeleri mi Alman malı? "Acılar üzerine muhalefet inşa etme projeleri"nden kasıt ne? Soma mı? Buna Almanların ne gibi bir katkısı oldu? Yani ne diyor bu aslan yürekli yayın yönetmeni? Düpedüz saçmalıyor mu, sallıyor mu, ne diyor?
Şunları:
Eskiden Kürt meselesinde Avrupa baskın bir güçtü. ABD'nin, özellikle Irak işgalinden sonra Kürt meselesini kendi denetimine alması üzerine Avrupa, özellikle de Almanya Türkiye Kürtlerine yatırım yapmaya başladı. Son Çözüm Süreci bu kartı da elinden aldı ya da zayıflattı. Çözüm sürecini başarısızlığa uğratma girişimlerine bu yönden de bakmakta fayda var.
İşte! Sevr hortluyormuş meğer. Yılmaz Özdil'e fazla esip gürlemesinler. TGB'den bir heyet Karagül'ü ziyaret edip üyelik kartı versin. Ben de farklı bir laf duyacağız sanıp telaşlandım. Neyse, ama gerisinde daha heyecanlı şeyler var, buyurun:
Bu kart zayıfladıkça Almanya'nın Aleviler üzerine çalışmaları hızla öne çıktı. Aynı dönemde Türkiye'de sokak hareketlerinde Alevi derneklerinin ön plana çıkması, Aleviler üzerinden bir toplumsal muhalefet inşa etme girişimleri ve iç çatışma tezleri rastlantı değildir. Almanya ve Avusturya istihbaratlarının bu yöndeki çalışmaları artık Türkiye toplumunun fazlasıyla dikkatini ve ilgisini çekmeye başladı.
Sanırım bu çevrelerin en büyük projesi, Kürt meselesinden sonra bir Alevi meselesi çıkarmak, Türkiye'yi yıllarını ve enerjisini bu meseleye harcamaya zorlamaktır.
Aa! Doğru. Türkiye Cumhuriyeti, özellikle bu hükümet ve arkasındaki toplumsal taban, Alevilerin en şahane şekilde yaşaması için elinden geleni yaptığı halde, bu nankörler, her an kışkırtılmaya hazır yaşıyorlar; haliyle, Neo-Sevr'ciler de onların üzerine oynuyor. Alevi açılımı bile yapıldı halbuki, Gezi isyanında sekiz Alevi gencinin manşetlere çıkması temin edildi, vs. Türkiye "yıllarını bu meseleye harcayacaksa", bunun nedeni Sünni çoğunluğun önyargıları, onun adına eyleyen siyasetçilerin ille de tahakküm, ille de eşitsizlik diye tutturması değildir; Almanların fenalığıdır. Alman işte! Hıristiyan! Alevi de onun gibi bişey zaten herhalde!
Tevekkeli, "Almanya ve Avusturya istihbaratlarının çalışmaları toplumumuzun fazlasıyla dikkatini çekiyor"! Hele Avusturya istihbaratı! Mazallah! Avusturya istihbaratı bir yere el attı mı, bitti orası artık. Allah göstermesin...
Bakın ne korkunç işler yürütülüyor yalnız ve güzel ülkemizde:
Alman derin devletinin finanse ettiği dernekler üzerinden yürütülen faaliyetler dışında, bu merkezlerin Türkiye'deki STK'lar üzerindeki finansal etkisi ortada. Almanya'daki Türklere ait dernek ve vakıflar üzerindeki istihbarat yönetimi, Türk ekonomisi üzerindeki operasyonlar gibi daha bir çok faktör, son bir yıldır harıl harıl ülkemizde adeta bir siyaset dizaynına odaklandı.
Bir nevi rejim değişikliği, siyasi yapının dönüştürülmesi, şu anki siyasi kadroların tasfiyesine yönelik bir müdahaledir bu. Ciddi bir ulusal tehdit olarak nitelendirilebilir.
Halbuki, bizzat koskoca genel yayın yönetmenimiz belirtiyor ki, biz onlara ne kadar iyi davranıyoruz. Hakaret etmiyoruz, parmak sallamıyoruz, tokat atmıyoruz. Buna karşılık onlar hainlikten geri durmuyorlar:
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son Almanya ziyaretinde Berlin'deydik. Angela Merkel ile Erdoğan arasında mükemmel bir görüşme gerçekleşti. Karşılıklı jestler ve uyum, iki müttefik ve ortak ülke arasında olması gerektiği gibiydi. Ancak Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Türkiye ziyaretinde öyle sözler söyledi ki, Türkiye kamuoyunda ciddi bir reaksiyona yol açtı. Almanya ve Türkiye'de bazı çevrelerin duygularına tercüman olmuş olabilir ama Türkiye'yi kaybettirecek sözlerdi bunlar. Oysa iki ülke, sadece uluslararası sistemde müttefik ilişkilerinin ötesinde tarihin trajik hatıralarına da sahipti ve duygusal olarak da birbirine yakındı.
Önceki ziyaretinde Erdoğan'ın Alman dışişleri yetkilileri ve diplomatlarını dumura uğratan tavırlarından kmisenin haberi yok nasıl olsa; salla gitsin! Zaten burada şimdiki zaman değil geçmiş önemli. Özellikle "trajik hatıralarımız". İttihatçılar, Alman danışmanların gözetiminde sekiz yüz bin kadar Ermeni'yi katletti, sürdü. Daha sonra Almanlar bunu bir çeşit staj olarak kabul edip geliştirdiler, Yahudilere daha Avrupa-işi ve sistematik biçimde uyguladılar. Şimdi bize kötü davranıp bizi "kaybederlerse" bir daha kiminle böyle şeyler yapacaklar? Duygusal olarak yakınız, neden böyle yapıyorlar?
Şöyle bir düzeltme yapalım yazarımıza: Gauck'un sözleri "bazı çevrelerin" duygularına tercüman olup "Türkiye kamuoyunda" tepkiye yolaçmadı. Kamuoyunun bir kısmına tercüman oldu, öbür kısmının tepkisine yolaçtı. Bu memlekette İbrahim Karagül & Co. "kamuoyu", onlara katılmayanlar da "bazı çevreler" değil. Burası bizim de memleketimiz. Hükümet burayı işgal etmedi. Biz esir veya yabancı değiliz. Anlatabildim mi bilemiyorum ama uzatamayacağım.
Bir kere başladık, bu adamı dinlemeye devam edeceğiz mecburen:
İyi izleyenler Almanya'nın Türkiye'ye bakışının, faaliyetlerin, özellikle son yıllarda, Merkel-Erdoğan görüşmesindeki gibi değil, Alman Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarındaki gibi olduğunu göreceklerdir.
Evet, çünkü Almanya'da değişik eğilimlerden politikacıların neredeyse tamamı böyle düşünüyor. Üstelik, sadece Almanya'da değil, az buçuk demokrasisi, parlamenter sistemi, hukuk düzeni filan olan bütün ülkelerin bütün yetkili-sorumlu insanları böyle düşünüyor. Niye biliyor musunuz? Çok feci bunun sebebi. Çünkü gerçek öyle! Ve şu sözler bütünüyle dayanaksız saçmalamalar değilse, düpedüz kara propagandadır:
Türkiye'deki her sorunu kaşıyan, her gerilimi krize dönüştüren, her olumsuzluktan sokak hareketleri çıkaran bir örgütlü istihbarat müdahalesi vardır ve bu müdahalede Almanya her yerdedir. Soma olaylarından sonra ülke geneline yayılmak istenen sokak hareketleri bunlardan bağımsız değildir.
İbrahim Karagül, Gezi isyanıyla birlikte sokaklara dökülen insanlara, iyi veya kötü, kendi eylemlerini yapıyor olma payesini bile çok görmüş. Meğer Almanya yaptırıyormuş her şeyi. Soma'ya bile müdahale etmişler. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, böyle şeyler yazanların nüfusa oranıyla ölçülebilir.
Bundan sonrasında, Hürriyet gazetesinin Türkiye'deki Alman örtülü operasyonları için bir Truva atı gibi çalıştığı iddialarıyla sürüyor. Doğan Grubu, "Türkiye'den çok Almanya'nın Türkiye projelerine angaje"ymiş. Karagül elbette grubun Almanya ile "iş ilişkilerini sorgulayacak değil"miş. Kapitalizm kutsal ya, iş para-pula gelince her şey mübah, yazarımız da işin o kısmına laf etmiyor. Fakat, "grubun konumlanması, Alman nüfuz operasyonunun Türkiye'deki merkezi algısını oluşturuyor"muş ve bu"tartışılmalı"ymış. Bakın bu müthiş iddianın asla tartışılamayacak kanıtları neler:
Gezi olaylarındaki tavırları da, Soma faciası ile ilgili yürüttükleri yayınlar da bu paralelliği ya da uyumu gözler önüne sermiştir. Faciadan sokak hareketleri çıkarmaya dönük projenin lokomotif gücü oldular, müthiş provokatif yayınlarıyla Gezi dönemlerini aratmadılar.
Erdoğan'ı ve hükümeti yıpratmaya yönelik algı/imaj operasyonlarının tamamı bu merkezden yapılmaktadır. Mesela Hürriyet gazetesi, 'Cehenneme git Erdoğan' diyen Der Spiegel dergisinin sözcülüğünü yapmaktadır. Aslında Alman hükümetinin sözcüsü gibi haberler, yorumlar yayınlamakta, bazen Türkiye'de yayın yapan gazete olduğunu unutmaktadır.
Bütün bu tesbitler, son derece nesnel, olgusal, hepsi birer kanıt niteliğinde… Meselâ"Türkiye'de yayın yapan gazete olduğunu unutmak". Bundan daha somut kanıt olur mu?
Uzun süre dış habercilik yapan Karagül'ün, dünyadan bîhaberlik olamayacağına göre ancak hakikati bile bile çarpıtma diyebileceğimiz, okurlarını aptal yerine koyan, gerçekten utanç verici satırlarına geldik:
Hürriyet gazetesinin hükümete karşı yürüttüğü savaşta kullandığı argümanların onda birini bir Alman gazetesi ya da gazetecisi Almanya'da yapsın bakalım ne oluyor. Yapsın da basın özgürlüğü kavramının ne olduğunu birlikte görelim. Yapmaz, yapamaz.
Hiç bir Alman gazetecisi Hürriyet grubunun Türkiye Başbakanı'na yönelik saldırılarını Alman Başbakanı'na yapmaz. Bir Alman gazeteciyle konuşun, sıra Almanya'ya geldiğinde tek cümle eleştiri yapmayacaktır. En azından size söylemeyecektir. Ama konu Türkiye olunca saatlerce konuşacaktır.
Evet. Ne olurmuş? Alman gazetecisi Alman siyasetçisini, başbakanı şunu bunu eleştirirse ne olurmuş? Ne varmış Almanya'daki basın özgürlüğünde? Alman gazetecilerin Almanya'yı "tek cümle" eleştiremeyeceğini söylemek, nasıl bir ahlâkın ürünüdür? Dikkatinizi çekerim, bunları yazan adam, dünyada neyin ne olduğunu gayet iyi bilen biri. En ufak bir saflığı, isteğini, temennisini gerçeğin yerine geçirme ihtimali falan yok. Alenen yalan söylüyor: Almanya'daki basın özgürlüğüne bizim ulaşmamız için kimbilir kaç kuşak gerekli. Alman gazeteciler başbakanı da başka siyasetçileri de yerin dibine batırır, kimse de bir şey diyemez. Türk başbakanının burada yaptıklarının gramını bir siyasetçi orada herhangi bir gazeteciye yapmaya kalksın, bak ne oluyor! İbrahim Karagül basın özgürlüğünü mü görüyor, başka bir şeyi mi görüyor, neyi... Bu kadarı artık çok ayıp, çok ayıbın da ötesi, gerçekten insanın başını belaya sokmadan adlandıramayacağı kadar kötü.
Alın buyurun, devam edelim, Hürriyet'e yükleniyor Karagül:
Türkiye'deki gazetecilerden bir kısmı ise, Alman gazetecileri fersah fersah geçecektir, onlar bile Almanya'ya tek cümle eleştiri getirmeyecektir.
Hükümete muhalif olmanın ölçüsünü kaçırıp nefret söylemine savrulan bu yayınların, hangi ulusal çıkarlara yakın olduğu ortadadır. Hal böyle iken, birilerinin çıkıp bu gazeteye, 'logosunun yanında duran Türk bayrağını çıkarıp Almanya bayrağı koymasını önermesi' şaşırtıcı olmayacaktır. Gazetenin İslamofobik yayınlarını tartışmıyoruz bile.
"Birileri" önerecekmiş. Bu pısırıklık da insanın sinirini bozuyor. Kendin söyle açıkça, madem düşündün: "Kaldır bayrağı, Alman bayrağı koy," de! Onu da diyemiyor.
İbrahim Karagül, genel olarak sağcı ve İslâmcı yazarçizerlerde çok rastladığımız "çocuk kandırma" yöntemini sürdürüyor, yazısının devamında: ciddi ciddi kanıtlanması gereken, bayağı büyük iddiaları, dünyanın en doğal haliymiş, "zaten öyle"ymiş gibi sunuyor:
Alman medyasının Türkiye'de hükümet değiştirmeye, yeni hükümet kurmaya dönük yayınlar yapması Alman derin devlet refleksidir ve gücünü buradan almaktadır. Peki bu yayınları Türkiye'de pazarlayanlar, servis edenler hangi güçten beslenmektedir?
Türkiye'deki birtakım gazeteler suçlanacak, anladık. Buna dayanak yaptığın büyük iddialar şunlar: (1) Almanya, Türkiye'de hükümet değiştirmeye uğraşıyor, (2) Bu işi Alman derin devleti yürütüyor; dolayısıyla, Almanya'nın parlamentosu, hükümeti, partileri, bu derin devletin hizmetinde, onun saptadığı politikayı uygulamak için çalışıyor. Karagül bu kadar dünya bilgisi-görgüsü içerisinde, bütün devletlerin bizimki gibi işlediğini öğrenebilmiş öğrene öğrene. Niye politika falan değil de "refleks", onu anlayamıyoruz haliyle. Belki burayı hâlâ Osmanlı İmparatorluğu sanıyor ve Avrupa'yı fethetmemize engel olmaya çalışıyorlar, Allah bilir artık. (3) Alman medyası da bu işin parçası. O da derin devletten emir alıyor.
Buradaki olgusal sakatlık, bir daha Karagül'ün yazdığı tek satırı dahi okumamanın haklı sebebidir. Çünkü bunları yazan insan ya çok kötü niyetlidir ve yalan söylüyordur ya da dünyadan haberi yoktur. Karagül'ün bu yazısının İngilizce'ye de çevrilip yayımlandığını belirtmenin tam yeri. Bunu okuyan herhangi bir aklı başında insan acaba ne düşünecek? Türklerin çıldırmış olduğuna kanaat getirirse, İslâmcı genel yayın yönetmeni ulusalcılarla "şu çılgın Türkler" muhabbeti üzerinden bir bağ daha kurabilir. İyi olur.
Yazının son kısmını da aktarayım ki, arada özetlediğim tek paragraf hariç tamamını sunmuş olayım:
Türkiye toplumunun, Almanya ile duygusal bağları vardır. Bu ülkeye saygı duyarlar. Tarihi acılar ortak yaşanmıştır. Ancak son bir yıldır Almanya'nın Türkiye içi operasyonları ciddi rahatsızlık uyandırmaktadır. Türkiye'deki ortakların şımarıklığa, pervasızlığa varan tavırları da öyle.
Maceracı ve ırkçı yöneticileri tarafından Almanların yanında savaşa sokulmuş olmaktan ötürü Türklerin çektiği acılar tamam da, bu "ortak acılar" sahiden merak konusu. Yine de geçelim, buna takılmayalım. "Ciddî rahatsızlık" durumu varken. Karagül, Alman devletine ayarı veriyor:
Bu durumu düzeltecek olan Almanya'nın kendisidir. Güven zedelenmesinin önüne geçmeli, her sokak hareketinde, her hükümet karşıtı faaliyette, her toplumsal isyan projesinde yer almaktan, öne çıkmaktan kaçınmalıdır.
Adamlar soracak korkarım: Yahu ne yapalım da öne çıkmayalım? Gezi isyanı Taksim merkezliydi, Alman Konsolosluğu da orada! Bak sen! Filan… böyle midir? Taşınsınlar oradan bari.
Karagül, devam:
Şu anki görüntü şudur: Birileri, Almanya'yı bir dalgakıran olarak Türkiye'nin önüne sürdü. Onlar da bunu içtenlikle kabul etti. Bütün siyasi, ekonomik, diplomatik ve istihbarat gücünü bu yönde seferber etti. Tabii Türkiye'deki ortaklarını da.
Kanıt? Delil? Hiç değilse işaret? Gauck eleştirdi. Bu mu? Der Spiegel eleştiriyor. Bu mu?Frankfurter Allgemeine, başbakan için, "Atatürk'ten sonra ülkenin ikinci kurucu lideri olabilirdi, bu şansı harcadı" diye yazdı. Bu mu? Böyle iddialar uluorta savrulamaz ki! Kahvede savrulur, gazetede değil. Dış haberci bir genel yayın yönetmeni bunları savuruyorsa, ne dış haberden ne yayından sözedilir. Bir tek genel ve yönetmen kalır geriye. O da ne işe yarar, her şeyin en genel ve en yönetmeni tek kişi varken?
Almanya'ya ayar vermeye:
Ama unutmasınlar; Türkiye o zayıf dönemlerini geride bıraktı. Batı başkentlerinden birkaç mesajla hükümet devrildiği günler yok artık. Bu tür operasyonlara da oldukça bağışıklıdır. Üstelik Türkiye'nin hızla yükselip güçlendiği dönemlerde Almanya bu rolün altından kalkamaz.
Kaybeder. Tabii Türkiye'deki ortakları da...
Hayır, cümle düşüklüğüne takılmayacağım, "bağışıklı ne?" diye sormayacağım. AKP kurmaylarının yerinde olsam, yatıp kalkıp böyle bir yazının Almanya veya başka herhangi bir ülkede hiç okunmamış ve okunmayacak olmasını dilerdim. Zaafiyetinizi, dünyaya aklı ermezliğinizi, iktidarınızı hangi entipüften laf salataları ve uyduruk teorilerle sürdürmeye çabaladığınızı başkalarına bundan daha açık gösteremezsiniz.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/05/almann-gazetecisi-bi-karagul-degil.html#more
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024