Murat BELGE
Yüz yıllık Cumhuriyet hayatımız sessiz sakin, ferah fahur geçti mi? Geçmedi. On yılda bir sabah yeni bir darbe ile uyanmak derli toplu bir politik hayat geçtiği mesajı vermiyor. Bu "kesintiler", bu inişler, bu çıkışlar her şeyden önce Cumhuriyet rejimini oturtmak üzere yapılmıştı. "Artık bu arızalı gidişin sonu geldi mi?" diye düşünürken iki binli yıllarla AKP'li politik döneme girdik. Bu dönem, batılılaşma/modernleşme çabalarıyla geçen bütün yılların karşıtıydı. "Cumhuriyet değerleri" bir türlü yerleşemeden o değerlerin karşıtını savunan bir rejime yerini bıraktı -yani bıraktığı izlenimini veriyor.
Böyle bir tarihi seyir olabilir mi? Olabilir. Nitekim, oldu.
Peki, şöyle diyebilir miyiz? "Bir topluma alışık olmadığı bir kostüm giydirmeye çalıştılar. Olmadı. Bünye reddetti. Sonra, bildiği kostümü giyenler "başa geçti"; toplum huzur buldu."
Hayır, diyemeyiz. Toplum huzur bulmadı. Tersine tarihinin en huzursuz evresine girdi. Söz konusu olan iki karşıt güçten hiçbirine bağıtlanmadan olayı izleyen birinin vereceği hüküm herhalde bu olacaktır. Çünkü şimdiye kadar "baskın" olagelmiş "batılılaşmacı/modernleşmeci akım da yapay bir yama değildir, bu topluma özgü birtakım dinamiklerin ürünüdür. Oradan gelen direnişin de otantik temelleri var.
Yani, yüz yıllık tarihimizin asude bir biçimde geçtiğini söyleyemeyiz ama şimdiki dönem kadar sorunlu bir ortamda kalmamıştık. "Sorun" dediğimiz şeyler alışık olmadığımız şeyler denebilir: Anayasa Mahkemesi'nin terörizmle suçlandığı bir dönem hatırlamıyorsunuz. Buna benzer daha neler var, neler oluyor, ama bu örnek durumun vahametini açıkça ortaya koyuyor.
"Alışık olmadığımız sorunlar"... Evet, hayatımızı karartan politik gidişatı ve bundan sorumlu olan politik kişileri görüyoruz, bunlarla mücadele ediyoruz, etmeye çalışıyoruz, ama tam olarak neyle karşı karşıyayız, muhalefet ettiğimiz toplumda nerelerden güç ve destek alıyor, bilmiyoruz. Kutuplaşmanın temelinde yatan şey, son analizde, bir sınıf mücadelesi mi, yoksa bir kimlik kavgası içinde miyiz? Olayları izliyoruz, anlamlandırmaya çalışıyoruz, ama toplumun davranışlarını anlamakta zorluk çekiyoruz. İktidar dört elle kendi zenginlerini daha zengin ve güçlü kılmaya çalışıyor. Bu politikalar altında ezilen yoksul kesimler oylarıyla AKP'yi iktidarda tutuyor. Hâli vakti yerinde kesimler "sol" olduğunu iddia eden partilere oy veriyor, yoksul kesimler AKP'nin güdümünde. Yığınla şaşırtıcı örnek sayılabilir.
Bu ortamda Mehmet Yılmaz'ın ve Bekir Ağırdır'ın yazıları dikkatimi çekti. Mehmet, bütün bu şaşırtıcı fenomenlerle birlikte sonuçta bir "sınıf kavgası" içinde olduğumuzu söylüyordu; Bekir kavga konusunun kimlik alanında koptuğunu ileri sürüyordu. Derken Mehmet politikada bütün büyük çapta mücadelelerin üleşimden alacağı payı büyütmeye çalışan sınıfların mücadelesi olduğunu açıklayan bir yazı yayımladı ki bunun yanlış olduğunu iddia etmak mümkün değil.
Evet, öyle. Ama Türkiye'nin yakın tarihinin kendine özgü bir "biçim alışı" süregiden mücadeleye kendi mührünü de vuruyor. Burada batılılaşma/modernleşme sürecinin oynadığı rol önemli ve iki mücadele üst üste gelmiş durumda. Tayyip Erdoğan'ın "destekçisi" dediğimiz zaman burada MÜSİAD'ın üyesi ya da sempatizanı olan, "muhafazakâr" olduğunu söyleyen kesim belirleyici bir rol oynuyor; ama gelir düzeyi düşük bir kesim de öteden beri AKP'nin ya da AKP benzeri siyasi hareketlerin tabanını oluşturuyor. Bu taban, paralısı, parasızı, AKP'ye ya da onun gibi partilere bağlanmasının gerekli olduğuna inanmış ya da inandırılmış. Tayyip Erdoğan'ın çelişik tavırlarını hatırlayalım, Sisi, Suudi cinayeti, yığınla örnek. Muhalefet bu çelişkileri sergilemeye çalışıyor ki elbette çalışacak. Ama bunu yapmakla ne olduğunu anlayamayan kitlelere olayın içyüzünü açıklamış olduğunu sanmasın, diyorum. Sanmasın çünkü o kitle bunu anlayamamış değil. Anlıyor ve sindiriyor. Çünkü söz konusu kitle Kaşıkçı cinayetinin mahiyetini merak etmiyor. Arabistan Prensi bir siyasi muarızını bu yöntemle yok etmeye karar vermişse, bunun "meşruiyet"ini de tartışmıyor: "siyaset bu. Yapar mı yapar!" Söz konusu kitle Tayyip Erdoğan'ın niçin böyle çelişik tavırlar aldığını merak etmiyor; pozisyon değiştirmekteki ve üstte kalmaktaki maharetini alkışlıyor.
Çünkü bu iktidardan alacağı ya da alacağını umduğu şeyler var. Bütün bu olanlardan sonra, böyle şeyler ummak (tabii öncelikle yoksul kesimi kastederek söylüyorum) hâlâ gerçekçi görünüyor mu? Pek sanmıyorum. Tayyip Erdoğan rejimi başarılı olmayı başaramadı. Sanırım sadık izleyicileri de bunun farkında. Ama, "Peki kim düzeltir?" sorusu ortaya atıldığında "Falanca düzeltir" cevabı da bulunamıyor. Muhalefet ya da muhalefetin bir kısmı "Biz düzeltiriz" dediğinde inandırıcı olamıyor. Geçen yılın "altılı masası", masanın bugün aldığı şekil ve daha birçok etken burada rol oynuyor. Var olan siyasi partilerin ya da kişiliklerin geçmişte gösterdikleri "performans" da göz doldurmuyor. Onun için Türkiye çok ciddileşebilecek bir politik krizin eşiğinde (ekonominin sefaleti, Cumhuriyet'in iyi kötü kurduğu yapının, kurumların, AKP saldırıları karşısında durum da cabası).
Dolayısıyla mücadele çetin geçecek. Toplumun tamamının ya da bir çoğunluğun AKP tarafına geçeceğini sanmıyorum. Onun için bu mücadelenin modernleşmeden yana kesimler için yenilgiyle sonuçlanacağına inanmıyorum. Ancak bu mücadelenin kolayca kazanılacağı anlamına da gelmiyor. Sınıf kavgasının kimlik sorunlarıyla iç içe geçtiği bir mücadele bu; onun için, muhalefeti ilerletirken, bunların ikisini birden gözetmek durumundayız. Birinden birini ihmal etmek muhalefetin gücünü ve etkisini zayıflatır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025