Murat BELGE
Dün, Sultanahmet bölgesi üstüne biraz gevezelik etmiştim. Burası, kent Doğu Roma’nın başkenti olmak üzere kurulurken, en önemli yapıların toplandığı alan olmuştu. En başta, imparatorluk sarayı buradaydı. Bu saray, olağanüstü geniş bir alanı da kaplıyordu. İkinci büyük bina Hipodrom’du. Aya Sofya da burada olunca kentin ve imparatorluğun siyasî, sosyal merkezi burada biçimlenmiş oluyordu.
Osmanlılar bu eserlere karşı düşmanca bir tavır almadılar. Tersine, ellerinden geldiği kadar korudular. Aya Sofya’yı, başlıca gelenek olan Cuma selâmlığının sürekli mekânı yapacak ölçüde benimsediler. Büyük Saray’ı 1204’te kenti işgal eden Latinler berbat etmişti. Fatih’in gelip bu perişan hâli görünce Sadi’den örümceklerin, baykuşların barınağı hâline gelen saray üstüne beyit okuması ünlü hikâyedir. Osmanlılar zaten Roma’nın iki başkentinden birini fethetmiş olmaktan ötürü gurur duyuyorlardı. Onun için de, Roma’dan ne kadar çok şey kalmış olsa, o kadar iyiydi.
Osmanlılar Roma’yı fethetti, ama tahrip etmedi. Bilinçli tahrip daha sonra başlar.
93 Harbi’nden beri Türkler/Osmanlılar, “düvel-i muazzama”nın kendilerini buradan sürüp atmaya kararlı olduklarına dair bir inanç geliştirdiler. Bu inanç o zaman bile çok doğru değildi. Öyle düşünenler şüphesiz vardı, ama öyle düşünmeyen ve buna karşı olanlar da vardı. Gladstone atmaktan yanaysa Disraeli de tutmaktan yanaydı. Ama Türkler’in bununla ilgili paranoyasında kendilerine “Siz buranın sahibi değilsiniz. Biz sahip olarak başkasını tanıyoruz ve bu toprakları onlara vereceğiz” cümlelerinin söyleneceği inancı o zamanlardan başlayarak önemli yer tutmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz-Yunan ittifakı da bu inancı kısmen doğrulamıştır.
Bunun bir uzantısı olarak İstanbul’da (ve mümkün olan her yerde) Roma-Bizans’ı gömmek, saklamak, hâlâ süren bir âdet. Oysa bütün bu kaygıların geçersiz olduğu bir çağda yaşıyoruz.
İstanbul’un her yeri, böyle yarı gizlenmiş (bazen de tam gizlenmiş) Roma-Bizans eserleriyle dolu. Ama Sultanahmet bölgesinde bu yoğunluk artıyor. Artmasının başlıca nedeni de Büyük Saray’ın burada olması. Zamanın ve insanoğlunun yaptığı bütün tahribata rağmen, bu sarayın ve Hipodrom’un hâlâ ayakta duran, temizlenip toparlandığı zaman büyük etki yaratacak bir sürü kalıntısı var. Şimdiye kadar, üstüne ev, otel yapmak dışında ilgilenmediğimiz binalar bunlar. Başka türlü ilgilenmeye başladığımızda, el sürmekten çekindiğimiz yerleri kazdığımızda ya da bazı molozları temizlediğimizde bunlar ortaya çıkacak. Çıkınca da, kendin bu bölgesi bir “açık hava müzesi”ne dönüşür.
Kentleri bir biçimde müzeleştirme fikrinden pek hoşlanmam, çünkü bu genellikle kentin o bölgesinin hayatiyetini söndürmek anlamına gelir. Ama Sultanahmet zaten büyük ölçüde bu özelliğe sahip. Bütün Eminönü ilçesinin [şimdi Fatih’e bağlandı] gündüz nüfusuyla gece nüfusu arasındaki büyük fark da bunu gösteriyor.
Özellikle bu Bayram günlerinde bütün bu bölgede gezinmekte olan grupları görünce, bu kentin turistik potansiyeline bir kere daha şaştım. Tabii, yalnız Sultanahmet de değil, bir sürü “ücra” sayılacak yerde gruplarla turistler dolaşıyor. İşini bilerek yapan rehberler, eskiden olduğu gibi, en klasik yerleri gezdirip yalan yanlış şeyler anlatmıyor. Genel bir nitelik yükselmesi var.
Onun için Sultanahmet’i bir “tarih parkı” hâline getirmek hem öyle zor bir iş değil, hem de böyle dönüşmesinin getireceği kazançtan başka bir şey yok. Tabii, “kazanç” derken, “turizm geliri” gibi bir şeyden söz etmiyorum (onu yok saymasam da).
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025