Murat BELGE
“İmtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz” diyor ünlü marşımız. Bizim bu marşımızın ezgisi Jean-Jacques Rousseau’nun bir operasından apartılmıştır; bu dizenin kendisi değilse de “ana fikri” ise gene doğum yeri Avrupa olan “korporatizm”den. Bu haliyle ülkenin genel kültürel üretiminin çok uzağında bir yerde değil, tam içindedir.
Onuncu Yıl’ın dizesi olarak Cumhuriyet’in ve Kemalizm’in simge-sloganlarından biri olmakla birlikte aslında ondan eskidir. Bu düşünceyi bize Batı’dan taşıyan Ziya Gökalp’tir ve İttihad ve Terakki’nin dünya görüşünü de gayet iyi temsil eder.
Ama Gökalp’in Batı’dan getirdiği bu eldiven Osmanlı’nın eline bu kadar iyi uyduysa, demek bu yapıda böyle bir özellik vardı. Bunu da Ziya Gökalp kendisi yaratmadı; orada buldu. Sonra da bulduğuna sevindiği bu yapıyı Batı’dan aldığı bir formüle sarıp sarmalayarak bir “ilke” haline getirdi.
Durum buysa, bu sözde bir “doğru payı” olması gerekmez mi? Tamamen kurmaca bir durum anlatıyorsa, bütün bu “uygun gelme”ler niye?
Kaldı ki, koskoca Komintern de bize hep bunu söylemedi mi? “Sizin ne bir burjuvaziniz var, ne de bir proletaryanız. İyi bir şans eseri başınıza emperyalizmden uzak durmak isteyen bir önder geçmiş. Onun kıymetini bilin, destekleyin onu.”
Komintern’in bize ezcümle söylediği bu değil mi?
Evet, ortada kaydadeğer bir kapital de yok, kapitalist de, kapitalizm de. O zaman tabii “işçi sınıfı” da yok. Köylülerin nüfus içinde ezici bir çoğunluk oluşturduğu bir tarım toplumu. Yirmilerde, otuzlarda durum bu.
Tabii böyle bir slogan, kıpırdanmaya başlayan kapitalizm açısından da bir tür ideolojik sigorta işlevi görüyor. “İmtiyazsız sınıfsız” olduğumuz inancı ve kıvancıyla imtiyaz ve sınıf oluşturmaya başlıyoruz.
Dünya tarihinde sosyalizm diye bir düşünce varsa, sınıf olduğu için vardır. Şimdi burada da, ne kadar az olursa olsun, “Ben sosyalistim” diyen kimseler var. Ne yapacaklar bu ortamda? Ya söyleneni kabul edecek, “Şimdilik yok, ama olacaktır; ben de şimdilik rejimi destekleyip o günlere hazırlanmalıyım” diye düşünecek. O zaman, tamamen korporatist koşullarda bir işçi sınıfının oluşturulmasını destekleyecek. Ya da “Bu bize kapitalizmin mavalı” diyecek ve bir işçi sınıfı olduğu varsayımından hareket edecek.
Aslında bunların ikisi de yapıldı. Kadro hareketi birincinin somut örneğidir. Ama TKP’nin de farklı bir politika önerdiği yoktu. Yön’ün temsil ettiği “Kapitalist- olmayan yol” olsun, MDD hareketi olsun, onlar da farklı bir görüş geliştirmediler. MDD’nin MDD olmasının baş gerekçesi ülkede olgunlaşmış bir kapitalizm ve olgunlaşmış bir işçi sınıfı olmaması değil miydi?
“Kapitalizmin mavalı” diyenler, örneğin, yaşadıkları kentin “Sanayi” denilen çarşısında proletaryayı bilinçlendirmeye gidip çıraklardan, aslında “korporatist ideolojiden” dayak yiyerek dönen pek çok grupla aynı durumda kaldı.
Türkiye’de “sınıf yoktur” demek saçmadır elbette. Sınıf, bal gibi, vardır. Ama toplumların gelişme kanalları aynı değildir. Her toplum kendi yapısına göre, kendi tarihinin fenomenleri arasında evrilir, yolunu bulur. Hangi toplumsal kümenin hangi kümeyle, hangi koşullarda, nasıl eklemlendiği de toplumdan topluma değişir. Ayrıca bu, her şeyin görece olduğu anlamına da gelmez. Bütün toplumlarda aynı ölçüler içinde işleyen mekanizmalar vardır.
Yani, kâğıt üstünde kalmaya mahkûm genellemelerden sıyrılıp bu veri toplumda varolan somut ilişkilere bakmak gerekiyor.
Bu gibi araştırma, incelemeler bizi sürekli “korporatizm” olgusuna getirecektir. Adını pek anmadığımız, hâlâ yeterince incelemediğimiz “korporatizm” anlayışına ve uygulamasına. Daha önce de yazmıştım: adını anmaya gerek duymamamız, biraz da, balığın denizi farketmeden yaşaması gibi bir şey.
İyi. Korporatizm olacaksa olsun. “Korporatizm var; o halde sosyalizm olmaz” diyecek halimiz yok. Ama korporatizmin ciddi bir varlık olduğu bir toplumda sosyalizmin nasıl çalışması gerektiğini araştıracak halimiz olmalı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025